Selamlar.

Öncelikle bir yanlışlığı düzeltelim.
Ben GSTV'de çalışmıyorum. Spiker de değilim.

Sadece GSTV'ye dışarıdan program yapan birisiyim.
Haftada bir gün gidiyorum. Çekimi yapıyoruz. Sonra yayınlanıyor.
(Açıkçası TV sahibi olmadığım için bugüne kadar hiçbir programımı seyredemedim.)

Bu öykü nasıl başladı? Şöyle.

Geçen yıl www.alisamiyen.net'te yazmaya başlamıştım. Galatasaray tarihiyle ilgili yazılarımı görünce bana bir köşe verdiler. Adını Şişman Yanko'nun Dükkanı koydum. (Ali Sami Yen'le Emin Bülent Serdaroğlu'nun sarı ve kırmızı renkleri görüp sevdalandıkları dükanın adı.) Burada bazı tarih ve futbol analiz yazıları yazdım.

Bu yazılarımı beğenen bir forum üyesi beni Lig Radyo'ya (Mehmet Ayan) tavsiye etti. Lig Radyo ekibi bir Galatasaray programı hazırlığı içindeymiş ve asıl amaçları bu programda Galatasaray'ı diğer kulüplerden ayıran kültürüne ve tarihine eğilmekti.

Böylece Lig Radyo'da Gayın Sin'i sunmaya başladım. Pazartesi akşamları iki saat süresince Galatasaraylılar'la beraber olduk. (Telefon bağlantısı hiç almadık. İnsanlar SMS'le katıldı programa.)

Gayın Sin bayağı tutuldu. Böyle olunca GSTV'den bir davet aldım programı televizyona taşımak için. Hasan Bey'le tanıştık. Televizyon yayıncılığım da böyle başlamış oldu.

Şimdi hem GSTV'de hem de Lig Radyo'da Gayın Sin'i sürdürüyorum. Televizyonda sadece Galatasaray tarihi anlatıyorum. Radyoda ise (bu sene Çarşamba öğle saat 13.00'e alındı program) teknik analize giriyorum.

Televizyon için önceleri Doğan Center'daki stüdyoyu kullanıyorduk. Son birkaç haftadır Florya'ya gidiyorum. Program vesilesiyle bugüne kadar gördüğüm tek insan Michael Skibbe ve Burak Dilmen oldu. (Geçen hafta benim çekimimden önce onların çekimi vardı.) Dolayısıyla hiçbir futbolcuyu görmedim bugüne kadar.

(1980'lerin sonunda haftada birkaç kez Florya'ya giderdim. Çoğu futbolcuyu yakından gördüm, konuştum izledim. Didier Six ve Hamza Hamzaoğlu'yla yemek yemiştik. Futbolcuların gerçek yüzlerini görmek bende derin bir üzüntü yaratmıştı. Çünkü nihayetinde eğitimsiz insanlardı futbolcular. Seks ve para dışında öncelik verdikleri konu çok azdı. Tabi Cüneyt Tanman, Erhan Önal, Six, Prekazi gibi profesyonelleri ve Galatasaray sevdalılarını ayırıyorum. Şimdilerde profesyonel anlayış çok gelişti ama hala kültürlü ve eğitimli futbolculara nadiren rastlanıyor. Bu Galatasaray için de geçerli.)

Böyle işte.

Sarı kırmızı sevgilerimle.

Melih Şabanoğlu

Sevgili Melih Şabanoğlu Prekazinin Galatasaraylı Futbolculara(Gençlere) frikik dersi vermesi gündemdemi verse nasıl olur....??

slm lar melih abi benim tek sorum olucak TÜRKİYEDE BU HAKEMLERE DUR DİYCEK KİMSE YOKMU ÖZELLİKLE FENERBAHCE KAZANDIGI MACLARIN%50 SINI HAKEMLERLE KAZANIYOR BU YUZDEN LİGDEN BEN BİR ZEVK ALAMIYORUM buna dur diyecek hiç kimse yokmu

merhaba melih abi nonda nın bu sene ki suskunluğunu güzel performans gösterememesinin nedenleri nedir acaba ???

sayın melih abi!!Öncllikle BU Sitedeki Büyük GALATASARAY Takımınnı Büyük Taraftarnının Sordukları Sorulara CEvap Verdiğiniz için Tşekkür Ederim Size 3 sorum olacak..!!

1)skibbe İle Gider Mi?
2)uefa'da çhoş şükü gruplardan çıktın final oynarmızyız
3)kadıköy'de Fianl Oynarsak Futbolcularmıza Nasıl Motive Olur!!


yanıtlarsanız çhok sevinirim.!!!MELİH ŞABANOĞLU'NA SAYGILARIMLA....

Melih Abi Sizce Başarılısızlığın Sırrı Nedir ?

Bence Michael Skibbe...

Teşekkürler

UltrAykut demiş ki:

Sevgili Melih Şabanoğlu Prekazinin Galatasaraylı Futbolculara(Gençlere) frikik dersi vermesi gündemdemi verse nasıl olur....??

Aykut selamlar.

Prekazi'nin İstanbul'daki neredeyse bütün maçlarını çıplak gözle seyrettim.
Kocaeli'nde ise bize kale arkası tribünü verdikleri için bir frikik golüne rakip kalecinin açısından şahit oldum.
Müthiş frikikçiydi.

Şükrü Gülesinler'i, Baba Hakkılar'ı çıplak gözle seyretmedim ama Cevad Prekazi sanırım Türkiye'ye gelmiş en büyük frikikçidir.

Bugün de bir gazetede yer alan görüşünü okudum. Ben şöyle düşünüyorum.

Bir takımda frikik kullanabilecek en fazla bir ya da iki futbolcu vardır. Yatırımı bunlar üzerinde yapmak lazım. Bütün sezon olmasa bile sadece 15 günlüğüne Emre Çolak gibi yetenekli futbolcularımıza frikik çalışması yaptırması yerinde olur. Ama sadece firikik çalışması için Prekazi'yi istihdam etmek biraz lüks olur.

Çünkü frikik nihayetinde bir yetenek işi. Prekazi'yi yetiştirenler sadece bir tane Prekazi'yi yetiştirebildiler. Zira sadece onun öyle bir yeteneği vardı. Partizan genç takımındaki diğer arkadaşları aynı öğretmenlerle çalışmalarına karşın frikikçi olamadılar.

Umarım açıklayıcı olmuşumdur.

Sevgilerimle.

Melih Şabanoğlu

uA-volkAn demiş ki:

merhaba melih abi nonda nın bu sene ki suskunluğunu güzel performans gösterememesinin nedenleri nedir acaba ???

Selamlar Volkan.

Nonda her şeyden 30 yaş üstü bir futbolcu, bu yüzden forma girmesi biraz daha uzun zaman alır. (Hoş sene başında çok formdaydı, Steaua Bükreş ve Süper Kupa Finali. Ama sonra sakatlandı.) Birinci sorun bu.

İkinci sorun şu: Nonda'nın bu yıl alabileceği dakika sayısı geçen yıla çok daha az. Çünkü geçen yıl çift santrfor oynarken bu yıl tek santrfor oynuyoruz. Geçen yıl iki pozisyon için sadece üç futbolcu varken (Hakan Şükür, Nonda ve Karan) bu yıl bir pozisyon için üç futbolcu var: Baroş, Nonda ve Karan.

Bunun anlamı şu: Nonda müthiş form yakalarsa formayı alır bir kere ve bırakmaz. Ama bu henüz gerçekleşmedi. Bu gerçek diğer iki futbolcu için de geçerli. Diyelim ki Ankaraspor maçında Karan müthiş bir form gösterdi, forma artık onundur.

Nonda'nın yapması gereken daha çok çalışıp verilecek dakikaları çok iyi değerlendirmek.

Bir de şu var. Nonda oynadığımız 4-2-3-1 formasyonunda Lincoln'ün rolünü üstlenebilecek bir futbolcu. Çünkü top saklayabiliyor, topla dribbling yapabiliyor, tek pas futbolunu biliyor ve tempolu.

Sevgilerimle.

Melih Şabanoğlu

Selamlar.

Elbette diğer soruları da yanıtlayacağım. Ama biraz zaman bulunca.

Sevgilerimle.

Melih Şabanoğlu

melih abi aydın yılmaz hakkında neler düşünüyorsun çok genç ve yetenekli ama daha tecrübe kazanması için kiralık verilmeli mi

ıŞıL aLbEn demiş ki:

Sevgili Melih Abim..Lincoln Hakkında Ne DÜŞÜNÜYORSUNUZ?Sizce Nasıl Bir Futbolcu? Ben Şahsen Onu da Sizi deÇok Seviyorum..

Selamlar.

(Naçizane şöyle bir şey önermek istiyorum. Galatasaraylılar Galatasaraylılar'la isim ve soyadlarıyla yazışmalı. Çünkü bizim saklayacak bir şeyimiz yok ve olmamalı.) Dolayısıyla bu forumda kod adı yerine gerçek isimler kullanılsa, hem gerçek dostluklar tesis edilir, hem de daha samimi olunur.

Bunu neden dedim? Şundan. Kime yanıt verdiğimi bilmediğimden nasıl hitap edeceğimi bilemedim.

O yüzden "Sevgili Işıl" diye devam edeyim.

Lincoln çok özel bir futbolcu. Teknik özellikleri itibariyle Hagi'yle kıyaslanabilecek yeteneklere sahip.
Kanımca tek bir sorunu var. İskelet yapısıyla teknik özellikleri arasında doğrusal bir ilişki yok.

Yani fiziki yapısı teknik yeteneklerini tamamıyla destekle(ye)miyor. (Belleği sınırlı olan bilgisayara çok ağır bir program yüklenmiş gibi.) Zaten destekleseydi yeni bir Zinedine Zidane'dan bahsediyor olurduk. (Eğer genç yaşında İtalya ya da İngiltere'ye gitme şansı olsaydı uygun bir fiziki güce de sahip olabilirdi ciddi çalışmalardan sonra. Ancak bu yaştan sonra kas yapısını radikal olarak değiştirmek mümkün değil Lincoln'ün.)

Lincoln'le ilgili ikinci mesele şu: Geçen sene doğrudan forvet arkası oynuyor, bu yüzden rakip defansla çok daha fazla mücadele etmek zorunda kalıyordu. (Malum geçen sene 4-3-1-2 formasyonuyla oynuyorduk.) Sakatlıklar da biraz bu yüzdendi.

Bu sene ise 4-2-3-1 formasyonundaki 3'ün içinde yer alıyor. Bu formasyon içinde rahatlıkla ikinci bölgenin başına gelip topla buluşabiliyor. Yani rakip tarafından rahatsız edilmeyen bölgelerde. Bu da onun üstün teknik yeteneğinin ortaya çıkmasına yol açıyor.

Nitekim bu yıl ulaştığı 12 asist, 6 gol istatistiğinin temel nedeni bu. Ki sene sonuna kadar bu rakamları 30 ve 20 civarına çıkaracak ciddi bir sakatlık yaşamazsa. Bu çok belli.

Üçüncü olarak. Skibbe'nin futbol mantalitesinin odağında pasa ve tek pasa dayalı bir futbol var. Bu yıl Galatasaray hızlı paslaşmaya dayalı bir oyun oynuyor. Bu futbol mantalitesinin saha içindeki lideri ise Lincoln. Üstün bir tekniğe sahip olduğu için nasıl ve nereden gelirse gelsin her topu hemen pasa çevirip en yakın arkadaşına aktarabiliyor. Bu futbolun iki görünür faydası var Lincoln açısından. Topla daha az dribbling yaptığı için oyun içinde daha zinde kalabiliyor. İkinci olarak da dribbling yapmadığı için rakip oyuncularla muhtemel çatışma ve mücadele anlarını azaltmış oluyor. Lincoln'ün bu yıl daha az sakatlanmamasının ardında yatan gerçek bu.

Dördüncü olarak. Lincoln takım içinde doğrudan tribüne oynayan tek futbolcu. Seyirciyle etkileşime girmek onun için ciddi bir motivasyon kaynağı. Ama bu konuda Galatasaray seyircisi sınıfta kalmış durumda. Çünkü bildiğimiz Lincoln-Lincooln tezahüratı dışında bir şey üretemedi bu futbolcumuz için. (Bundan daha da kötüsü Kewell için Liverpool taraftarı tarafından bestelenen tezahüratı özel olmaktan çıkarıp Fenerbahçe'ye küfürde bile kullandı maalesef tribünlerimiz. Bu anlamda uA'nın ev ödevini çalışmadığını söylemek zorundayım.)

Mesela Lincoln için özel bir beste yapılsa, her maçta tezahürat, pankart ve benzeri enstrümanlarla kendisini destekleyip bizim için özel bir futbolcu olduğunu hissettirsek veriminin çok daha artacağına eminim. (Aynı şey, Harry Kewell için de geçerli. Daddy Cool bestesini sadece onun için kullansaydık iyi olacaktı. Ama her şeye uyarladık ve Kewell'a özel olmaktan çıkardık maalesef bu besteyi.)

Şimdilik bu kadar.

Bana yöneltilmiş olan Skibbe sorularına toplu bir yanıt vermek istiyorum.

Sarı kırmızı sevgilerimle.

Melih Şabanoğlu

Harry Kewell demiş ki:

Melih Abi Sizce Başarılısızlığın Sırrı Nedir ?

Bence Michael Skibbe...

Teşekkürler

Sevgili Harry.

Bence Galatasaray başarısız değil.

Bu seneki şu ana kadarki tek başarısızlık CL'ye kalamamaktı. Bunda da stratejik transferlerimizin geç yapılması, Steaua maçından önce resmi karşılaşma yapamamamız, sakatlıklar ve Skibbe'yle futbolcular arasındaki futbol mantalitesini tanıma açısından oluşan uzaklık etkili oldu.

Geçen yılla karşılaştırdığımız zaman Lig'de kısmen başarısız, buna karşın UEFA'da oldukça başarılı olduğumuz görülüyor.

Lig'de geçen seneye göre sadece beş puan gerideyiz. Ki şanssız bir Antalyaspor maçı yaşadık ASY'de.
Bu hafta kritik. Eğer Ankaraspor'u yenersek, ki mutlaka kazanmamız gerekiyor, ciddi bir çıkışa geçebiliriz. Yenilirsek bizi bir kaos bekliyor. İşte o zaman bir başarısızlıktan söz etmek mümkün olur.

Avrupa'ya baktığımız zaman 2002'den sonra ilk kez eski ağırlığımızı hissettirdiğimiz görülüyor. İlk kez dört maçı peşpeşe kazandık Avrupa'da. Geçen sene ise ön eleme ve grupta aynı dönemde sadece 1 galibiyet alabilmiştik ve üç kez yenilmiştik. Kısaca sadece geçen yıla göre değil, 2002'den sonraki en başarılı sezonumuzu yaşıyoruz Avrupa'da.

Fortis Türkiye Kupası'nda bir şey söylemek için vakit henüz erken. Ama yanılmıyorsam geçen sene Denizlispor sayesinde çıkabilmiştik gruplardan. Bu yıl ise en zor iki takımla oynayıp 4 puan aldık. Oynayacağımız iki karşılaşma ise nisbeten çok kolay. Yani hem yolumuza devam ediyoruz bu kupada, hem de kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz.

Özetle. Başarı ya da başarısızlık sene başında koyulan hedeflere sene sonunda ulaşılıp ulaşılmayacağıyla belirlenir. Bunu söylemek için de vakit çok erken kanımca.

Yeni bir takımız. Yeni bir futbol felsefemiz var. Zirveden kopmadan devreye girebilirsek ikinci yarı gerçek gücümüzü göstermek fırsatı bulabileceğiz.

Sarı kırmızı sevgilerimle.

Melih Şabanoğlu

Melih Şabanoğlu demiş ki:

uA-volkAn demiş ki:

merhaba melih abi nonda nın bu sene ki suskunluğunu güzel performans gösterememesinin nedenleri nedir acaba ???

Selamlar Volkan.

Nonda her şeyden 30 yaş üstü bir futbolcu, bu yüzden forma girmesi biraz daha uzun zaman alır. (Hoş sene başında çok formdaydı, Steaua Bükreş ve Süper Kupa Finali. Ama sonra sakatlandı.) Birinci sorun bu.

İkinci sorun şu: Nonda'nın bu yıl alabileceği dakika sayısı geçen yıla çok daha az. Çünkü geçen yıl çift santrfor oynarken bu yıl tek santrfor oynuyoruz. Geçen yıl iki pozisyon için sadece üç futbolcu varken (Hakan Şükür, Nonda ve Karan) bu yıl bir pozisyon için üç futbolcu var: Baroş, Nonda ve Karan.

Bunun anlamı şu: Nonda müthiş form yakalarsa formayı alır bir kere ve bırakmaz. Ama bu henüz gerçekleşmedi. Bu gerçek diğer iki futbolcu için de geçerli. Diyelim ki Ankaraspor maçında Karan müthiş bir form gösterdi, forma artık onundur.

Nonda'nın yapması gereken daha çok çalışıp verilecek dakikaları çok iyi değerlendirmek.

Bir de şu var. Nonda oynadığımız 4-2-3-1 formasyonunda Lincoln'ün rolünü üstlenebilecek bir futbolcu. Çünkü top saklayabiliyor, topla dribbling yapabiliyor, tek pas futbolunu biliyor ve tempolu.

Sevgilerimle.

Melih Şabanoğlu

Gerçekten Çok Teşekkürler Melih Abi

Melih Şabanoğlu demiş ki:

ıŞıL aLbEn demiş ki:

Sevgili Melih Abim..Lincoln Hakkında Ne DÜŞÜNÜYORSUNUZ?Sizce Nasıl Bir Futbolcu? Ben Şahsen Onu da Sizi deÇok Seviyorum..

Selamlar.

(Naçizane şöyle bir şey önermek istiyorum. Galatasaraylılar Galatasaraylılar'la isim ve soyadlarıyla yazışmalı. Çünkü bizim saklayacak bir şeyimiz yok ve olmamalı.) Dolayısıyla bu forumda kod adı yerine gerçek isimler kullanılsa, hem gerçek dostluklar tesis edilir, hem de daha samimi olunur.

Bunu neden dedim? Şundan. Kime yanıt verdiğimi bilmediğimden nasıl hitap edeceğimi bilemedim.

O yüzden "Sevgili Işıl" diye devam edeyim.

Lincoln çok özel bir futbolcu. Teknik özellikleri itibariyle Hagi'yle kıyaslanabilecek yeteneklere sahip.
Kanımca tek bir sorunu var. İskelet yapısıyla teknik özellikleri arasında doğrusal bir ilişki yok.

Yani fiziki yapısı teknik yeteneklerini tamamıyla destekle(ye)miyor. (Belleği sınırlı olan bilgisayara çok ağır bir program yüklenmiş gibi.) Zaten destekleseydi yeni bir Zinedine Zidane'dan bahsediyor olurduk. (Eğer genç yaşında İtalya ya da İngiltere'ye gitme şansı olsaydı uygun bir fiziki güce de sahip olabilirdi ciddi çalışmalardan sonra. Ancak bu yaştan sonra kas yapısını radikal olarak değiştirmek mümkün değil Lincoln'ün.)

Lincoln'le ilgili ikinci mesele şu: Geçen sene doğrudan forvet arkası oynuyor, bu yüzden rakip defansla çok daha fazla mücadele etmek zorunda kalıyordu. (Malum geçen sene 4-3-1-2 formasyonuyla oynuyorduk.) Sakatlıklar da biraz bu yüzdendi.

Bu sene ise 4-2-3-1 formasyonundaki 3'ün içinde yer alıyor. Bu formasyon içinde rahatlıkla ikinci bölgenin başına gelip topla buluşabiliyor. Yani rakip tarafından rahatsız edilmeyen bölgelerde. Bu da onun üstün teknik yeteneğinin ortaya çıkmasına yol açıyor.

Nitekim bu yıl ulaştığı 12 asist, 6 gol istatistiğinin temel nedeni bu. Ki sene sonuna kadar bu rakamları 30 ve 20 civarına çıkaracak ciddi bir sakatlık yaşamazsa. Bu çok belli.

Üçüncü olarak. Skibbe'nin futbol mantalitesinin odağında pasa ve tek pasa dayalı bir futbol var. Bu yıl Galatasaray hızlı paslaşmaya dayalı bir oyun oynuyor. Bu futbol mantalitesinin saha içindeki lideri ise Lincoln. Üstün bir tekniğe sahip olduğu için nasıl ve nereden gelirse gelsin her topu hemen pasa çevirip en yakın arkadaşına aktarabiliyor. Bu futbolun iki görünür faydası var Lincoln açısından. Topla daha az dribbling yaptığı için oyun içinde daha zinde kalabiliyor. İkinci olarak da dribbling yapmadığı için rakip oyuncularla muhtemel çatışma ve mücadele anlarını azaltmış oluyor. Lincoln'ün bu yıl daha az sakatlanmamasının ardında yatan gerçek bu.

Dördüncü olarak. Lincoln takım içinde doğrudan tribüne oynayan tek futbolcu. Seyirciyle etkileşime girmek onun için ciddi bir motivasyon kaynağı. Ama bu konuda Galatasaray seyircisi sınıfta kalmış durumda. Çünkü bildiğimiz Lincoln-Lincooln tezahüratı dışında bir şey üretemedi bu futbolcumuz için. (Bundan daha da kötüsü Kewell için Liverpool taraftarı tarafından bestelenen tezahüratı özel olmaktan çıkarıp Fenerbahçe'ye küfürde bile kullandı maalesef tribünlerimiz. Bu anlamda uA'nın ev ödevini çalışmadığını söylemek zorundayım.)

Mesela Lincoln için özel bir beste yapılsa, her maçta tezahürat, pankart ve benzeri enstrümanlarla kendisini destekleyip bizim için özel bir futbolcu olduğunu hissettirsek veriminin çok daha artacağına eminim. (Aynı şey, Harry Kewell için de geçerli. Daddy Cool bestesini sadece onun için kullansaydık iyi olacaktı. Ama her şeye uyarladık ve Kewell'a özel olmaktan çıkardık maalesef bu besteyi.)

Şimdilik bu kadar.

Bana yöneltilmiş olan Skibbe sorularına toplu bir yanıt vermek istiyorum.

Sarı kırmızı sevgilerimle.

Melih Şabanoğlu

Çok Teşekkür Ederim Benim İçin Lincoln Hakkında Görüşlerinizi Söylediğiniz İçin..Çok Haklısınız Bu Arad Bende Kızıyorum Bu Duruma Lincolnüme Hiç Tezavrat Üretilmemiş Ben Üretiyorum Ama Evde Tabii..Bir Amigo İle Görüşebilsem Aktarıcam Ama Bu Arada Adım Sümeyra Abim Sitenin Kurucusunun Kardeşiyim..İsmimi Herkes Bildiği İçin Sümeyra Yapmadım..Banel Olmasın Diye..Işıl Alben Daha Güsel Olur Diye Düşündüm Ama İsterseniz Değiştiririm Tabi..

Birşey Daha Sorabilirmiyim ?

Lincoln le Görüşme Fırsatınız Oluyor mu Yada Başka Futbolcularla?

Sümeyra selam.

Lincoln'ü hiç görmedim. Ya da başka futbolcuları.

Sevgilerimle.

Melih Şabanoğlu

ultrAslan1905 demiş ki:

melih abi aydın yılmaz hakkında neler düşünüyorsun çok genç ve yetenekli ama daha tecrübe kazanması için kiralık verilmeli mi

Hüseyin selamlar.

Aydın Yılmaz her şeyden önce büyük bir yetenek. Önemli bir kumaş.

Ama artık genç değil. Yaşıtı Arda Turan uluslararası yıldız olma yolunda mesafe kat ederken Aydın Yılmaz için artık genç diyemeyiz.

Peki niçin kendini kanıtlama yarışında Aydın Yılmaz geride kaldı? Şundan.

Aydın Yılmaz'ın anatomik yapısı diğer futbolculara oranla sakatlanamaya daha müsait.
Eğer zaten böyle olmasa Aydın da şu an takımın doğrudan oynayan futbolcusu olurdu Arda gibi.
Müzmin sakatlığı nedeniyle süreklilik kazanamıyor malesef Aydın.

Bunun biraz değişmesi için Aydın'ın oyun stilini de değiştirmesi lazım. Aydın patlamalı depara sahip bir futbolcu. Ama topla yeterince yumuşak değil. Bu yüzden sürekli olarak faule maruz kalıyor.

Topla daha az dribbling yapıp Skibbe'nin tek pas sistemine daha çok uyum gösterse daha az sakatlanacak Aydın. (Tıpkı Lincoln gibi.)

Aydın'ın diğer bir şanssızlığı kiralık oynadığı takımlarda ofansif görev verilmesi. Mesela ben Aydın Yılmaz'dan bir sağ bek yaratmaya çalışırdım. Belki iyi bir sağ bek olamazdı ama (aslında çok iyi bir sağ bek olmak için gerekli hıza sahip) en azından futbolun savunma yönünü oynamaya çalışır, ters kademeye girmeye gayret ederdi. Böylece taktik anlamda daha iyi bir takım oyuncusu olmak için mesafe kat ederdi. (Bakınız Arda Turan'ın Manisaspor'da sağ bek oynaması.)

Aydın Yılmaz'ın bir diğer sorunu da maçın içinde kopuşlar yaşaması. Yorulduğu anlarda aktif dinlenme yapmayıp oyundan tamamen kopuyor düşünce olarak.

Skibbe Aydın Yılmaz için büyük bir fırsat. Çünkü farkındasındır ki Skibbe ona her maçta minimum 15-20 dakika veriyor. Bu dakikaları verimli geçirip dakika sayısını artırmak onun elinde. Yani biraz daha gayret etmesi lazım Aydın'ın.

Bir de bunu yaparken kendini ispat telaşına düşmemesi lazım. Zira Aydın oyuna dahil olunca vaktinde Konya'da attığı golün benzerini atıp vitrine çıkmak istiyor telaş içinde. Halbuki aldığı dakikalarda daha çok takım oyuncusu olarak kendini gösterse, zaten benzer bir gol atıp çıkışa geçecek.

Aydın hakkındaki düşüncelerim kısaca böyle.

Sevgilerimle.

Melih Şabanoğlu

sevgili melih abi kewelin karaciğer rahatsızlığı olduğu söleniyor biz ne kdr inanamasakta gerçekten böle bir şey varmı ilginiz için teşekkür ederim