Seni aldatamayacağımı biliyorum. Ebubekir’i biliyorum bir de.
Nefsini ayaklarının altına sererek başının üstüne aldığı acziyetini sunuşunu sana.
Sevgilinin gözünden dökülen ıslak Taif dualarının mahiyetini de biliyorum.
Nasr suresiyle öğütlediğin istiğfarın sırrını bir de.
Nazarını celbedecek hiçbir yanımın olmadığını da gayrı. Zayıflıklıklarımı itiraf etmekten başka çaremin kalmadığını artık. Gözyaşlarımdan özge sığınabileceğim bir kozumun kalmadığını ve titreyen
yüreğimden akseden frekanslardan başka işittirebileceğim bir sedamın olmadığını da bundan böyle.
İki kabın arasında gönderdiğin Kitab’a, görmeden Sana inandığım gibi iman ediyorum.
Son Resulü’nün ümmetinden olmaklığımı kabul etmeni diliyorum.
Sana layık bir kul olamadığımı ve Sana layık bir kul olamayacağı da artık. Ama Senin,
merhametlilerin en merhametlisi olduğunu da biliyorum.
Ve bizi lütfunla terbiye ederek rızana ulaşacağımız makamın kapılarını aralamanı diliyorum..
Günah tuttuğu için, sana açarken haya ettiğim ellerimden payıma düşen utancımı sunuyorum Sana.
Yalnızca senin için hislendiğim duygularımı.
Sana ve sevdiklerine karşı beslediğim örselenmiş muhabbetimi bir de. Zayıf yanlarımı bilmekliğimden başka hiç bir vesilem yoktur yakarışlarımda.
La ilahe illallah
demekliğimden gayrı tutunacak bir dalım da.
Kirlerimden yana olan pişmanlıklarımı sunuyorum Sana..
Gafletimden yana olan kaygılarımı iliştirdiğim dualarımda, mağfiretine dair beslediğim umutlarımı sunuyorum.
Affet Allah’ım affet.