ultrAcimbom | Galatasaray Taraftar Forum Sitesi
Merhaba,

Sitemize Hoş Geldiniz. Sitemizden Yararlanabilmek İçin Lütfen Kayıt Olunuz.

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Sitelogo10
ultrAcimbom | Galatasaray Taraftar Forum Sitesi
Merhaba,

Sitemize Hoş Geldiniz. Sitemizden Yararlanabilmek İçin Lütfen Kayıt Olunuz.

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Sitelogo10
ultrAcimbom | Galatasaray Taraftar Forum Sitesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Hoşgeldiniz, Misafir.
Son Ziyaretiniz: 1/1/1970
Toplam Mesajınız: 0

tema edit: by ™ cAn ® ™
 

AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

Paylaş | 
 

 3 Bin Seçme Fetva

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9  Sonraki
YazarMesaj
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:48

SATIŞTAN VAZGEÇMEK
2502 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, marangoz bulunan Amr'a 'Benim için şu şekilde bir kayık yap' diyerek bir miktar para verse, o da imal ettikten sonra Zeyd'e teslim etse, (daha sonra) Amr pişman olup o kayığı geri alamaz." (H.Ec. 2/21)
2503 - Netice Fetvalarından: "(Aldım-sattım) diye söz kesilmiş bulunan sahih bir satış muamelesinden, iki tarafın (veya bir tarafın) dönmesi caiz olmaz." (H.Ec. 2/13)
Açıklama: Bir malın satıcısı, malını piyasaya arz edip, alıcı ile fiyatta mutabık kalmaları üzerine, aralarında "aldım-sattım" diye akit tamamlandıktan sonra, satış muamelesinden cayamazlar. Zira bu gibi muamelelerde verilen söz, İslâm adına olmaktadır. Caymak, halkın İslâm'a olan güveninin sarsılmasına sebep olur.
2504 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, görmeden satın aldığı şeyi, gördüğünde beğenmese, satışı fesheder." (H.Ec. 2/17)
2505 - Ali Efendi Fetvalarından: "Müşteri tarafından vekil olan şahsın görmesi ile, hıyâr-ı rü'yet sakıt olur." (H.Ec. 2/17)
2506 - Netice Fetvalarından: "Âmâ bulunan Zeyd, vasıf ve açıklama olmadan satın aldığı akarı vasf ve izah olduktan sonra beğenmese, geri verir." (H.Ec.2/17)
Açıklama: Gözü görmeyen kimsede "Hıyâr-ı rü'yet" imkânı olmadığından onun bu noktadaki muhayyerliği, aldığı malın kendisine ve izah edilmesine bağlı olarak kalmaktadır. Âmâ, verilen izahata müsteniden malı beğenmese geri verebilir.
2507 - Netice Fetvalarından: "Vârislerden biri, terekede olan alacağı karşılığında diğer vârislerden miras mallarından bazı eşya satın alsa, muamelesi sahih olup feshedemez."(H.Ec. 2/4)
2508 - Abdürrahim Fetvalarından: "Mirasçı, 'Murisim o malı deliliği sırasında satmıştır' diyerek satılan malı almak istediğinde delil gösterince, müşteri de 'akıllı iken sattı' diye dava edip delil gösteremese, mirasçı, satılan malı geri alır." (H.Ec. 2/14)
2509 - Abdürrahim Fetvalarından: "Karşılıklı rızaya dayalı olarak fesholunan satışta, parayı geri çevirmek ve malı almak lâzım olur." (H.Ec. 2/9)
2510 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, bir kumaşı, bedelinden şu kadar eksiğine kendi rızası ile Amr'a satsa, (sonra kalkıp satışı) feshetmeye güçlü olmaz." (H.Ec. 2/9)
2511 - Feyziye Fetvalarından: "Satışın fasid olmasından dolayı, satıcı ile müşteri satış muamelesini feshetseler, satıcı parayı vermeden malı geri almaya kadir olmaz." (H.Ec. 2/11)
Açıklama: Mal sahibi, aldığı parayı teslim etmedikçe malının kendisine verilmesini isteyemez. Böyle bir fikri ileri sürse, haksız talepte bulunmuş olması sebebiyle, dileği makbul ve geçerli olmaz. Aldığını vermeyen, verdiğini almakta haklı görülemez.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:48

KAPORA
2512 - Ali Efendi Fetvalarından: "Satışı ikaale etmek halinde, pişmanlık adı altında verilen para geri alınır." (H.Ec. 2/19)
Açıklama: Alıcı ve satıcı, usulü dairesinde satışı fesh edince mal sahibine, para da müşteriye iade olunur. Kaporanın geri verilmemesi veya müşteriden pişmanlık diye bir para alınması caiz değildir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:48

HARAM OLAN ŞEYLERİN SATIŞI
2513 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Esrar (adı verilen nebatı) satmak, yemek (ve içmek) caiz olmaz." (H.Ec. 2/2)
2514 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Kumarbazların kazandıkları kırık yumurtaların satın alınması caiz olmaz." (H.Ec. 2/4)
Açıklama: Bazı şehirlerde kaynamış yumurta ile kumar oynanmaktadır. Yumurta tokuşturarak kazanılan yumurtaları biriktiren kumarbaz, paraya çevirmek için onları satışa çıkarmaktadır. İzahı sadedinde olduğumuz fetva, bahsi geçen yumurtaları satın almanın caiz olmayacağını açıkça ifade etmektedir. Zira kumarbaz, bu yumurtaları, meşru bir kazanç yolu ile elde etmemiş ve kendisinin malı olmayan bir şeyi satışa arzetmiş olmaktadır. Hal böyle olunca, herhangi bir şahsın bahsi geçen yumurtaları satın alması caiz olmaz. Benzer eşyaların kumar oluyla elde edilmesinde de fetva aynıdır.
2515 - Soru: Ayakkabı diken ustalar, bu işi domuz kılı ile görmektedirler. Bu kılların para ile satılması caiz midir?
Cevap: Zaruret bulunması sebebiyle, İslâm fakihleri bu kılların kullanılmasına fetva vermişlerdir. Bu fetva, satışının da caiz olacağına delil gösterilemez. Binaenaleyh, domuz kılının satışı caiz değildir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:48

SATIŞTA KEFALET
2516 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, bir malını, Amr'a satmak istediğinde, Bekir (ismindeki üçüncü bir kimseyi) kefil vermek şartı ile satsa ve Bekir de o mecliste hazır olup kefaleti kabul etse, satış muamelesi muteber olur." (H.Ec. c. 2/2)
Açıklama: Satış muamelelerinde mal sahibinin müşteriyi tanımaması veya ona güven duymaması halinde kefil istemeye salâhiyeti vardır. Bu yoldan giderek, yapılacak bir satışta kefilin de o mecliste bulunması ve bir itirazda bulunmayıp kabul etmesi halinde satış muamelesi geçerlidir.
2517 - Ali Efendi Fetvalarından: "İki kişi, ortak olarak satın ve teslim aldıkları bir malın bedelini ödeme hususunda, biri diğerine kefil değil iken, satıcı paranın hepsini (ortakların) birinden istemeye kadir olmaz." (H.Ec. c. 2/5)
Açıklama: Gerek alış, gerekse satış muamelelerinde ortaklık olunca, sorumluluk ve mükellefiyet ortaklık için konulan hisse nisbetinde yürütülür. Satıcı, malın bedelini ortakların her birinden ayrı ayrı isteme durumundadır. Ortaklardan birine, "Sen benim malımın bedelini tamamen ver, diğer ortağın bana vereceği bedeli ondan sen al" diyerek zorlama yapmaya hakkı olamaz.
2518 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Vekil, vekâleten sattığı şeyin bedelinden, müşterinin borcunu ibra (alacağı bağışlayıp borçluyu temize çıkarma) yapsa vekilde ödeme lâzım gelir." (H.Ec. 2/3)
Açıklama: Vekil, malı satmak ve bedelini mal sahibine teslim etmekle mükelleftir. İbra ve satış bedelinde bağışlama yapmaya salâhiyeti yoktur. Şayet o, salâhiyet sahasının dışına taşan bir tasarrufta bulunacak olursa, ödemek zorunda kalır.
2519 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Simsar marifeti ile satılan bir malın 'Satış bedelini tahsil et' diyerek, satıcı, simsara zorlama yapmaya güçlü (ve salahiyetli) olmayıp, ücret alarak sattı ise güçlü olur." (H.Ec. 2/3)
Açıklama: Simsar, bir malın satışında alıcı ile satıcı arasında aracı olan şahıstır. Mala müşteri temin etmek veya mal arayan kimseye, aradığı şeyi temin etme işine "simsarlık" adı verilmektedir. Simsar, bu işi ticaret karşılığı yapmadı ise, iki tarafa yardımcı ve faydalı olma gayesi gütmüş olacağından, satıcı "Satış bedelini tahsil et" diye onu zorlayamaz. Şayet simsar bu işi bir ücret karşılığında yapmakta ise, mal sahibi, satış bedelini tahsilde zorlama yapmaya salahiyetli olur.
2520 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd (isimli şahıs), akdi kendi adına izafe ve mal ederek, başkasına vekâleten mal satın alsa, satın aldığı şeyin bedelini ödemek Zeyd'e lâzım gelir." (H.Ec. 2/4)
2521 - Behce Fetvalarından: "Başkasına ait olup, elinde emaneten bulunan para ile satın alınan bir mal, müşteriye ait olup para sahibinin olmaz." (H.Ec. c. 2/4)
Açıklama: Bir kimsenin başkasına ait bir para ile, sahibine sormadan tasarrufta bulunması doğru değildir. Buna rağmen o para ile bir şey satın alacak olsa, mal para sahibinin değil, satın alan kimsenin olur. Kâr ve zarar da ona aittir. Paranın sahibi ondan parasını istemekten ötede bir hak iddiasında bulunamaz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:49

SATILAN MALIN YOK OLMASI EKSİK OLMASI
2522 - Ali Efendi Fetvalarından: "Tartılarak satılan mallardan 'şu kadardır' diye miktar belirtilerek satılan bir malın, teslimi sırasında noksan olduğu açığa çıksa, müşteri eksik bulunan miktarın parasını geri almakta hak sahibidir." (H.Ec. c. 2/3)
Açıklama: Satılan mal, götürü olarak satılmayıp, tartıya tabi olduğundan dolayı ve satıcı tarafından miktarı da belirtilmiş bulunduğu için, eksik çıkan kısmın parasını müşteri kesebilir. Şayet vermiş ise geri alabilir.
2523 - Ali Efendi Fetvalarından: "Satıcı, satış bedelini almadığı bir malı, müşteriye teslim etmeyip başkasına emanet etmek suretiyle tedbir alsa, neticede o mal helak olsa, satış bedelini müşteriden istemeye güçlü olmaz." (H.Ec. 2/3)
2524 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, sattığı ve satış bedelini de aldığı bir malı, müşteriye teslim etmeyip kendisi kullanırken helak olsa, almış bulunduğu satış bedelini müşteriye geri verir." (H.Ec. 2/3)
2525 - Netice Fedalarından: "Tartılıp teslim yapılmayan satış malını, müşteri "Tart da falan kimse ile bana falan yere gönder' diye satıcıya emretmekle, o da gönderdiği zaman satış malı yolda zayi olsa zarar müşterinin üzerine olmak üzere zayi olur." (H.Ec. 2/4)
Açıklama: Müşteri, malı almış ve belirttiği şahıs ile istediği yere gönderilmesini talep etmiş bulunduğundan, malın zayi olması halinde zarar müşterinin üzerine olur.
2526 - Abdürrahim Fetvalarından: "Merada dolaşan hayvan, satılıp söz kesildikten sonra ve fakat müşteriye tesliminden önce merada otlarken helak olsa, satış batıl olur." (H.Ec. 2/3)
Açıklama: Şu bir esastır ki, müşteriye teslim edilmedikçe malın uğrayacağı zarar ve noksanlık mal sahibine raci olur. Her ne kadar icap ve kabul yapılmış olsa bile. Zira satış muamelesi, malın müşteriye teslimi ile son bulur.
2527 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Beş yaşındadır, diye satılan bir beygirin on yaşında olduğu ortaya çıksa, satıcıya geri çevrilebilir." (H.Ec. 2)6)
2528 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Zeyd, eyerli ve gemli olarak atını Amr'a satsa ve Yular satışa dahildir' denilmemiş ise, satışa dahil değildir." (H.Ec. 2/6)
Açıklama: Eğer, yular ve benzeri koşum aletleri, at ile alâkalı malzemeler ise de satış anında atla birlikte verileceği ifade edilmediği zaman, satıştan hariç tutulur. Atı alan kimse, bunlarda bir hak iddiasında bulunamaz.
2529 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, Amr'da olan alacağını noksanına bir başkasına satsa sahih olmaz." (H.Ec. 2/8)
Açıklama: Alınacak paranın daha düşük bir değerle satışı, İslâmi esaslarla bağdaşmayan bir davranıştır. Böyle bir satıştaki bedel düşüklüğü, karşıdaki şahsın zararına yol açacağı; az bir para verip, daha fazlasını alacağı için faiz olur.
2530 - Ali Efendi Fetvalarından: "Mülkünde olmayan şeyin satışı sahih değildir." (H.Ec. 2/8)
2531 - Ali Efendi Fetvalarından: "Satıcı, satıp teslim ettiği şeyin bedelini almadan önce, şu kadar eksiğine satın alsa sahih olmaz." (H.Ec. 2/8)
Netice Fetvalarından: "Satış zira (adı verilen ölçü) miktarından noksan çıksa, müşteri terk ile kabul etme arasında muhayyer olur." (H.Ec. 2/6)
2532 - Abdürrahim Fetvalarından: "Satıcı, sattığı malı müşterinin mekânına götürse ve fakat müşteri orada bulunmadığı halde malı bıraksa ve neticede o şey kaybolsa, dini (esaslara uygun) bir teslim yapılmış olmaz." (H.Ec. 2/4)
Açıklama: Satıcının, satışını yaptığı bir malı, götürüp müşterinin evine bırakması, teslim etmiş olmak bakımından kâfi değildir. Bizzat alıcıya teslim etmesi gerekir. Aksi halde, o şeyin çalınması, yanması veya kaybolması gibi hallerde satıcı o malı tazmin mecburiyetindedir.
2533 - Behce Fetvalarından: "Bir ayıbı bulunduğunu bilerek, Zeyd'in satın aldığı şeyin, eski bir ayıbı daha bulunduğu sonradan açığa çıksa, hıyâr-ı ayb ile geri çevirmeye güçlü olur." (H.Ec. 2/5)
2534 - Abdürrahim Fetvalarından: "(Satılıp da) müşteriye teslim olunan mal, miktarda noksan çıkıp müşteri malı geri çevirip de parayı almak dilediğinde, satıcı başka bir memlekette ölmüş bulunsa, satılan malı mirasçılarına geri verip, parasını, bıraktığı maldan alır." (H.Ec. 2/5)
2535 - Netice Fetvalarından: "Müşteri, satılan malı geri çevirmeyi gerektiren bir aybı bulunduğuna vâkıf olsa ve geri vermek yolunda iken vefat etse, mirasçıları geri çevirirler." (H.Ec. 2/15)
2536 - Netice Fetvalarından: "Satılan evin eski bir aybına vâkıf olduktan sonra, müşterinin (orada) birkaç gün oturması, dönüşüne mani olur." (H.Ec. 2/15)
Açıklama: Bir kimse aldığı evin aybı bulunduğunu anladıktan sonra, onu sahibine reddetmek için gerekli hukuki teşebbüste bulunmayıp o evde oturması, geri vermekten sarf-ı nazar edildiğini ifade eder. Fetva, bu dini hükmü açığa koymaktadır.
2537 - Behce Fetvalarından: "İkaaleden sonra (fakat) teslimden önce satılan mal, müşterinin elinde helak olsa ikaale batıl olur." (H.Ec. 2/11)
Açıklama: İkaale, pazarlık bittikten sonra alıcı ve satıcının kendi rızaları ile bey'i feshetmesine denilmektedir. Akdi yapanlardan biri satışı feshettim dese, diğeri de kabul etse veya bunlardan biri satışı fesh etse de, diğeri de pekâlâ, yahut öyle ise paramı ver dese ikaale sahih ve satış feshedilmiş olur. Bu açıklamadan anlaşılmış olmaktadır ki, satışta olduğu gibi, ikaale de icap ve kabul ile olmaktadır.
İkaale zamanında müşterinin elinde satılan malın mevcut olması, yani hakikaten veya hükmen malın helak olmuş bulunmaması ikaalenin sıhhati için şarttır. Bu sebeple, ikaale zamanında mal telef olmuş bulunsa veya kaybolup da teslimi kabil olmasa, ikaale sahih olmaz. İkaale zamanında alışveriş akdini yapanların hayatta olmaları şart değildir. Onların vârisleri veya vasileri tarafından da ikaale yapılabilir.
Satılan bir mal, kısmen telef olmuş bulunsa, geri kalanda ikaale yapabilir.
Satış bedeli olan şey, ikaaleden evvel veya ikaaleden sonra, fakat teslim almazdan önce kısmen veya tamamen telef olsa, ikaalenin sahih olmasına engel teşkil etmez. Çünkü satışta aslolan, satılan maldır. Satış ise bir mübadele vasıtasıdır.
2538 - Netice Fetvalarından: "Bütün ayıpları ile satın alıp kabul olunan bir mal, hıyâr-ı ayıb ile geri çevrilmez." (H.Ec. 2/166)
2539 - Ali Efendi Fetvalarından: "Satıcı, satıp da teslim ettiği ve satış bedelini aldığı bir şeyi şu kadar eksiğine satın alsa sahih olur." (H.Ec. 2/8)
2540 - Netice Fetvalarından: "Müşteri, satılan malı aldıktan sonra elinde helak olsa, müşteri aleyhine helak olur." (H.Ec. 2/13)
2541 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Gebe olmak üzere satın aldığı kısrağın hamil olmadığı açığa çıksa, satıcıya geri verir." (H.Ec. 2/10)
2542 - Netice Fetvalarından: "Ağaçlar üzerinde olgunlaşmış meyvelerin satışı sahihtir. Şayet helak olursa, müşterinin malından helak olur." (H.Ec. 2/10)
Açıklama: Ağacın dalında tamamen tomurmuş bulunan meyveyi satış sahih görülmektedir. İstenirse o meyve, henüz yenilmeye elverişli bir hale gelmiş olmasın. Zira satılan malın satın alındığı zamanda faydalanılacak bir halde bulunması şart değildir.
2543 - Behce Fetvalarından: "Sağılmamış (hayvanın göğsünde bulunan) sütü satış fasittir. Sonradan sağıp satsa bile sahih olmaz." (H.Ec. 2/8)
Açıklama: Hayvanın göğsündeki sütün ne miktar olduğu bilinmediği için satışı sahih değildir. Önce sağıp sonra ölçüp satmak lâzımdır.
2544 - Netice Fetvalarından: "Zeyd'in, hasıl olmadan satın alıp bedelini verdiği dut yaprağı, yetiştiğinde toplayıp tükettiği sırada, yaprağın, kıymeti verilen bedelden noksan olduğu açığa çıksa, fazla olan parayı geri alır." (H.Ec. 2/7)
2545 - Ali Efendi Fetvalarından: "Satın alınan bir malın, ikinci müşterinin elinde bir ayıbı ortaya çıksa ve ilk satıcının elinde iken ayıplı olduğu sabit olsa, ikinci müşteri, birinciye, birinci de ilk satana dönüş yapabilir." (H.Ec. 2/18)
2546 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, mülkü bulunan dükkânı da kira ile tutması şartı ile, içinde bulunan kumaşları Amr'a satsa, dükkânı da ona kiralasa, sonra dükkân ve kumaşlar müşterinin elinde iken yansa, Zeyd kumaşların bedelini alır." (H.Ec. 2/5)
2547 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Zeyd, arsasında olan ağacı kesmesi için Amr'a sattıktan sonra Amr kaybolup ağaç uzayıp kalınlaştığında gelip kesmek dilese, kesilmesi arsaya veya diğer ağaçlara zarar verecek olsa, satıcı bey'i feshetmeye güçlü olur." (H.Ec. 2/9)
2548 - Ali Efendi Fetvalarından: "Müşteri, (malın) bedelini söylemeyerek, sevm-i şirayolu ile alıp evine götürdüğü mal, tecavüz olmaksızın zayi olsa satıcı aleyhine zayi olur." (H.Ec. 2/4)
Açıklama: "Sevm-i şira", bir kimsenin bir malını satışa arzetmesi ve satış fiyatını tayin etmesidir. Bu şekildeki satışa "Sevmü'l-bâyi" de denir. Bu yoldaki satışta müşterinin alıp götürdüğü mal, onun elinde iken, kusuru olmaksızın zayi olsa satıcıya ödemesi gerekir.
Malın bedeli söylenmemiş ise, alıcının elindeki mal, emanet durumunda olur. Zayi olması halinde, müşterinin tecavüzü ve kusuru ile telef olmuş ise, müşteri ödemek zorundadır. Alıcının kusuru ve tecavüzü yoksa, müşterinin ödemesi gerekmez. Fetva, bu zararın satıcı aleyhine olacağını belirtmektedir.
2549 - Ali Efendi Fetvalarından: "Satıcı, satış malı ile müşteri arasını boş (engelsiz) bırakıp, 'İşte teslim ettim' dese, o da 'Teslim aldım' deyip de malı yerinden kaldırmasa ve bu durumda iken o mal helak olsa, müşteri aleyhine helak olur." (H.Ec. 2/4)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:49

VADELİ SATIŞ
Soru: Zamanımızda yaygın bir hale gelen vadeli satışta fiyat farkı dinimize göre caiz midir? Bu usulde yapılan satışın fasid olduğunu söyleyenler bulunduğu gibi, farkın faiz olacağını iddia edenler de bulunmaktadır. Bu hususu açıklar mısınız?
Cevap: İslam dini, veresiye mal satmaya müsaade etmiş bulunmaktadır. Peygamber (sav) Efendimiz de hayati bir zaruret sebebiyle, zırhını rehin bırakmak suretiyle, bir Yahudi'den veresiye yiyecek almıştır.
Asrımızda ve bilhassa memleketimizde yapılan alışverişlerin pek çoğuna peşin satış ile veresiye satış arasında farklı fiyat uygulanmaktadır. Alıcının sermayesi yetersiz ise, istemeyerek bu şekildeki satışa rıza göstermekte ve farklı fiyat usulüne razı olarak veresiye mal almaktadır. Bu şekilde satış yapılan bir satış bey'i fasid midir?
Satışın bey'i fasid olabilmesi için akidde zaman ve bedelin malum olmaması gerekir. Şöyle ki: Bir satıcı, malını müşteriye arz ederek, "Şu malı, peşin bedelle 1000 liraya; sene sonunda vermek üzere veresiye olarak 2000 liraya sana sattım" dese, müşteri de kabul ettim dese, bu satış "Bey-i fasid" olur. Çünkü satışın bedel ve müddetten hangisi üzerine yapıldığı meçhul olmaktadır. Fakat müşteri, peşin para ile alıyorum dese, o mal peşin olarak 1000 liraya satılmış olur. Eğer müşteri veresiye olarak alıyorum derse, o mal veresiye olarak 2000 liraya satılmış olur. Bu caiz görülmekte, malın bedeli ile müddet bilindiği için, satış fasid olmamaktadır. Çünkü müşteri, satıcının yaptığı tekliflerden birisini kabul ederek, meclisten ayrılmadan o fiyat üzerinden akdin icap ve kabulü yerine getirilmekte ve bir tek fiyat üzerine satış tamamlanmaktadır.
Bu usulde yapılmış satış "Ribel-i fadıl" mıdır? Yani bu fark, vade verilmesine karşılık ödenen bir faiz midir?
Kesinlikle ifade edelim ki, bu bir faiz değildir. Zira, "Ribel-i fadıl", tartı ve kile ile satılan bir malın, kendi cinsinden bir mal ile peşin olarak ve birinin, miktarca diğerinden fazlaya satılmasından ibarettir. Üzerinde durduğumuz satışta bu tarife uyan bir muamele cereyan etmemektedir. Çünkü malın mübadelesi, cinsi olan bir mal ile değil, para ile yapılmaktadır.
Böyle bir satış, dinen caizdir. Bu mevzuda ulema cumhurunun icmai vardır. Şunu da belirtmek durumundayız ki; buna caizdir diyenler bulunduğu gibi, bu müsaadenin "Maal-kerahe" bir cevaz olduğunu söyleyenler de mevcuttur. Çünkü, müşteri ödeyeceği fazla fiyattan dolayı kalben üzülmekte ve "Peşin param olsaydı, bu malı daha ucuza alabilirdim" diye içi sızlamaktadır.
Kişi kazanacağının miktarından daha fazla, kazanç yolunun keyfıyetini düşünmek zorundadır. Elde edeceği karın, çok olmasından daha fazla, helal ve temiz olmasına gayret göstermelidir.
Sünen-i Nesei ve Sünen-i Tirmizi'de Ebu Hureyre (ra)'den rivayet edilen, "Bir satış içinde iki satış yapmaktan Resulullah (sav) nehyetmiştir" Hadis-i Şerifini, vadeli satışı yasaklayan bir Hadis olarak anlayanlar yanılmaktadır.
Bu Hadis-i Şerifle ilgili bahsin baş tarafında, bu satışın nasıl olduğu, "Şu malı peşin olarak yüz dirheme (veya liraya), veresiye olarak ikiyüz dirheme sana sattım" şeklinde izah edilmektedir. Yukarıda, bey'i fasid bahsinde açıklandığı üzere, bu satışın caiz olmayışı, yapılan satış akdinde zaman ve bedelin malum olmamasından doğmaktadır. Yoksa vade farkından bahseden bir ifade Hadis-i Şerif te görülmemektedir.
Ticarette mühim bir vazifemiz daha vardır. O da zarar etmemek kadar zarar vermemeye dikkat göstermektir. Sözlerimize Peygamber (sav) Efendimiz'in bir Hadis-i Seriliyle açıklık vermek isteriz: "Allah, sattığı vakit cömert; satın aldığı zaman tok gözlü ve hakkını istediğinde yumuşak huylu davranana, rahmet etsin."
2551 - Netice Fetvalarından: "Parasının ödenmesi, gelecek bir zamana bırakılan bir mal, bedelin gösterilmesi için elde tutulup vermemezlik edilemez. Fakat veresiye olarak satılmadı ise, elde tutulabilir" (H.Ec. c. 2/2)
Açıklama: Malı teslim etmeme salâhiyeti, ancak peşin satış sebebi ile olur. Alan şahıs parayı teslim etmekten çekiniyorsa, satan kimse de malı elinde tutabilir. Veresiye satılan bir malda böyle hareket etmek doğru değildir.
2552 - Soru: Bir kimseden........liraya bir ev satın aldım. Bunun.....lirası peşin, diğerleri takside bağlanmıştı. Ancak taksitlerden bir kısmını borçlu bulunduğum şahsa vadesi dolduğunda ödeyemedim. Bu şahıs, vadesi dolan alacağı için benden yüzde on fark istemektedir. Bu parayı alması doğru olur mu?
Cevap: Borçlu olarak yüklendiğiniz mükellefiyete sadık kalmanız ve taksitlerini zamanında ödemeniz gerekir. Ancak, akla gelmedik sebeplerle bu taksitleri zamanında ödemek imkânı olmazsa, alacaklı kimsenin bunlardan fark istemesi doğru değildir. Bu istek faiz olur.
2553 - Ali Efendi Fetvalarından: "Malın satış bedelini, gelecek bir zamana tehir edip, müddet dolmadan önce yolculuk yapmak isteyen müşteriden, satıcının kefil istemeye hakkı ve gücü yoktur" (H.Ec. 2/5)
Abdürrahim Fetvalarından: "Bedelini bu beldede verirsen şu kadar fiyata, şayet başka bir şehirde verecek olursan bu kadar bedel ile diyerek bir malı satış sahih olmaz" (H.Ec. c. 2/2)
2554 - Netice Fetvalarından: "Satış bedeli belirli bir vadeye bırakılıp, müşteri tarafından teslim alınmış bulunan bir malın, vadesi dolduğunda kıymeti fazla olsa, satıcı fazla istemeye güçlü ve haklı olmaz" (H.Ec. 2/13)
Açıklama: Mal satılmış, akit tamamlanmış ve ödenecek para kesinleşmiş olmaktadır. Zamanın geçmesiyle, piyasadaki fiyatların artmasını dikkate alarak, bir fark istemek asla doğru değildir. Talep edilecek fark, faiz olur ve haramdır.
2555 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Satılan malın bedeli, bir müddet ile zamana bağlandıktan sonra, diğer bir zaman üzerine karşılıklı olarak razı olsalar, ikinci (gösterilen) mühlet sahih olur" (H.Ec. 2/4)
2556 - Ali Efendi Fetvalarından: "(Satış) bedeli, belirli bir müddete bırakılan malın müşterisi vefat etse, satıcı (malın bedelini) acele olarak almaya güçlü olur" (H.Ec. 2/5)
2557 - Ali Efendi Fetvalarından: "(Satılan bir malın) belirli zamanda ödenmesi kararlaştırılan bedeli, satıcının ölümü ile, öne alınmak suretiyle ödettirilemez" (H.Ec. 2/5)
Açıklama: Satıcı ile alıcı arasında yapılan akid, satıcının ölümünden sonra da geçerlidir. Bu sebeple, satıcının varisleri, miras taksimini bahane ederek alıcıyı vadesi dolmadan önce para ödetmeye zorlayamazlar. Fakat müşterinin ölümü halinde, satıcı, satılan malın bedelini müddet dolmazdan önce talep edebilir. Çünkü, ölen kimsenin arkaya bıraktığı mal, mirasçılar arasında taksim edildikten sonra, ortada kalacak istemeye muhatap olacak kişi kalmamakta ve satıcının hakkını tahsil, imkânsız hale gelmektedir. Bunun önüne geçmek için, müşterinin ölümü halinde, vadenin dolmasını beklemeden, satılmış bulunan bir malın bedeli, tahsil yoluna gidilebilir.
2558 - Feyziye Fetvalarından: "Alışveriş sırasında malın bedeli bulunan paranın peşin veya veresiye olarak ödeneceği söylenmiş olmasa, satışın sıhhatine zarar gelmez" (H.Ec. 2/10)
Açıklama: Bir satış muamelesinde, satış bedelinin veresiye veya peşin ödeneceği, satış sırasında açık olarak ifade edilmelidir. Zira sonunda satıcı ile alıcı arasında anlaşmazlığa yol açar. Bununla beraber, bu husus ihmal edilmiş veya söylenmesi unutulmuş olsa, satış muamelesinin sıhhatine tesir etmez.
2559 - Netice Fetvalarından: "Zeyd'in, veresiye olarak, Amr'a sattığı bir mal, hibe yolu ile tekrar Zeyd'e ulaşacak olsa, Amr'dan bedelini istediğinde, "O mal tekrar sana geldi" diyerek vermemeye gücü yetmez" (H.Ec. c. 2/2)
Açıklama: Bedeli, peşin veya veresiye olarak ödenmek üzere satışa arz edilen bir mal, müşterinin "aldım", mal sahibinin de "sattım" demesi ile alışveriş muamelesi neticelenmiş olur. Bundan sonra, değişik yönlü muamelelerin satışa tesiri olmaz. Artık o malın, hibe vesair yollarla ilk sahibine dönmesi, müşterinin borçluluk mükellefiyetlerini ortadan kaldırmaz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:49

GÖTÜRÜ SATIŞ
2560 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Günde şu kadar süt vermek üzere inek satışı sahih olmaz" (H.Ec. 2/7)
Açıklama: Satışlarda, alım satım işi kesinlikle ifade etmelidir. Bir satışın şarta bağlanması, satış muamelesinin kesinlik kazanmasına engel teşkil eder. Bu sebeple, hangi malın satışında olursa olsun, mübayaa bir şarta bağlanacak olsa, satış muamelesi sahih olmaz. Meselâ, "Falan işim yoluna girerse, bana şu kadar para ödünç verirsen, şu şeyi bana bağışlarsan veya falan evini bana kiraya verirsen" gibi şartlardan birine dayamak suretiyle satış yapılması gibi.
Satış akdinin gereği olmayan, akdin muktezasını da teyid etmeyen ve meşru bulunmayan, sadece satıcı veya alıcıya faydalı olabilecek bir şarta bağlanan satış fasiddir.
Satışa bazı kayıtlar getiren şart geçerli olabilir. Şöyle ki:
İleri sürülen şart, satış akdinin gereği ise muteberdir. Akid sırasında söylenmiş olmasa bile hüküm aynıdır. Meselâ, satıcı, satış bedelini alasıya kadar mal bende kalmak şartı ile dese, müşteri de kabul etse, bu şart satışın sıhhatine engel teşkil etmez. Çünkü bu şart, satışın gereğini açıklamadan ötede bir şey ifade etmiş değildir.
Bu şart, akdin gereğini teyid eder durumda ise, satış sahih ve şart da muteberdir. Satış sırasında falan şahsı kefil getirirsen, falan şeyi rehin edersen gibi şartlardan birini ileri sürse, müşteri de kabul edip, o şeyi rehin verse veya belirtilen şahsı satışın yapıldığı sırada kefil gösterse, akid sahih olur.
2561 - Ali Efendi Fetvalarından: "Yiyeceklerde ve hububatta götürü olarak satış caiz olur" (H.Ec. 2/2)
Açıklama: Her zaman ve her yerde tartıp ölçme imkânı bulunmayabilir. Zaman zaman toplanıp satışa arz gereken şeylerde veya tartı aleti bulunmayan yerlerde güçlüğü önlemek için, götürü satış müsaadesi, dinimizin biz Müslümanlara gösterdiği bir kolaylıktır.
2562 - Abdürrahim Fetvalarından: "Bir bahçe, içerisindeki birkaç ağaç müstesna tutularak satılacak olsa, (alışveriş) caiz olup, bahsi geçen ağaçların meyvesini "Ya topla sahibine ver veya toplamak için onun bahçeye girmesine izin ver" denilir" (H.Ec. c. 2/2)
2563 - Abdürrahim Fetvalarından: "Eni ve boyu, incelik ve kalınlığı belirlenmiş kumaşta selem yolu ile satış caizdir" (H.Ec. 2/19)
2564 - Behce Fetvalarından: "Hudutları belli bulunan bir akar, sınırları açıklanmadan satılacak olsa sahih olur" (H.Ec. c. 2/2)
Açıklama: Satış muamelelerinde sınırların açıklanması, gelecek itirazları önler. Mal sahibi, "Şu kadar dönüm veya metrekare" deyip de sınır çizgilerini belirtmeden akarı satışa arz etse, müşteri de bunu kabul edip satın alsa, satış geçerli olur.
2565 - Feyziye Fetvalarından: "Denizde olup, avlanmamış balığın satışı sahih olmaz" (H.Ec. 2/11)
Açıklama: Havadaki kuşu, denizdeki balığı satmak, elde bulunmayan bir şeyin satışı kabilinden olup, sahih görülmemiştir. Denizdeki balık, ya avlanır ya avlanamaz. Avlanan da denilen miktarı ya bulur ya bulmaz. Meçhul olan şeylerin ve hayali tasavvurların ötesine geçmeyen yokların satışı caiz değildir. Zira bu gibi ticaretlerde aldanma ve aldatma galiptir.
2566 - Netice Fetvalarından: "Oda içindeki eşyanın tamamını görmeden satın almak caiz olup, müşteri için hıyâr-ı rü'yet vardır" (H.Ec. 2/16)
Açıklama: Müşteri, bir odanın içindeki eşyanın tamamını görmese, mal sahibinin satışı ve müşterinin alışı geçerli ve sahihtir. Ancak, müşteri malı gördükten sonra bir kusur görürse akdi feshetme yetkisine sahiptir.
2567 - Ali Efendi Fetvalarından: "Meçhul olan terekeden mirasçıların hisse satması sahih olmaz" (H.Ec. 2/27)
2568 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, müteaddit odaları içine alan evinin içindeki kumaş ve eşyayı, mutlak bir ifade ile Amr'a satıp bunların neler olduğuna Amr'ın bilgisi olmasa, satış caiz olmaz" (H.Ec. 2/7)
2569 - Netice Fetvalarından: "Ağaç üzerindeki olgunlaşmamış meyvenin satışı fasid olur" (H.Ec. 2/8)
Açıklama: İstifade edilmeyecek durumdaki ham bir meyvenin, gelecekte ne hal alacağı belli olmadığı için, satışı doğru görülmemektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:49

KEFALET
Beşeri münasebetlerde insanların birbirine olan ihtiyacı inkâr olunamaz. Alışverişte, alıcı ile satıcı arasında tam bir güven hasıl olmadığı zaman bir kefile şiddetle ihtiyaç duyulacağı zamanlar olur. Bu ihtiyacı hem alıcı hem de satıcı hisseder. Halka karşılık hayırhâhlık hisleri besleyen kimseler, onlara faydalı olmak için severek tasavvut etmek arzu eder. İşte bu gibi hallerde, gerek kefilin gerekse alıcı ve satıcının bilmesi ve dikkat etmesi gereken fıkhi meseleler vardır. Onlardan bir kısmını dile getirmek yerinde olur.
Kefalet, fıkıh ıstılahında, bir şeyin istenilmesi hakkında zimmeti zimmete ilâve etmektir. Yani bir malın veya bir kimsenin istenilmesi hususunda kendi şahsını başkasının zâtına ilave ederek, o kimse hakkında lâzım gelen isteme hakkını kendisi de iltizam ve taahhüt etmektir.
Kefalet binnefs: Bir kimsenin şahsını mahkemeye veya başka bir yere getirip teslim etmeyi iltizam etmektir.
Kefalet bil-mâl: Hariçte mevcut olan veya zimmette sabit bir malın verilmesine kefil olmaktır.
Kefalet-i mutlaka: Müddete bağlanması, hemen verilmesi veya taksitle ödenmesi gibi bir şart anılmaksızın yapılan kefalettir.
Kefalet-i mukayyede: Bir şeyin istenilmesinde bir kayıt ile kayıtlanmış olarak kefil olmaktır. Meselâ, falan kimse borcunu vermeden ölürse, o borca ben kefilim, denilmesi gibi.
Kefalet-i muallaka: Meşru ve kefalete elverişli bir şarta talik edilmiş bulunan kefalettir. "Ahmed efendi başka bir memlekete giderse bu borcuna ben kefilim" denilmesi gibi.
Kefalet-i muzafe: Gelecek bir zamandan itibaren makbul olmak üzere yapılan kefalettir. "Ben, gelecek ayın başından itibaren falanın borcuna kefil oldum" demek gibi.
Kefalet-i münecceze: Bir şarta bağlanmamış veya bir zamana muzaf kılınmamış bulunan kefalettir. "Borcun verilmesine zaman-i halde kefil oldum" demek gibi.
Kefalet-i muaccele: Kefaletin aktedildiği zamandan itibaren bir şeye kefil olmaktır. Başka bir izah tarzı ile, bir şeye acele olarak verilmek üzere kefil olmaktır.
Kefalet-i müeccele: Ödeme işinin müddete bağlanması kaydı ile kayıtlanmış olarak yapılan kefalettir. "Falanın borcunun şu zamanda ödenmesine kefil oldum" demek gibi. Diğer bir ifade ile, belirli bir müddetten sonra muteber olmak üzere yapılan kefalettir. "Falan kimsenin borcunu vermeye bir aya kadar kefilim" denilmesi gibi. Bu kefalet, bu sözün konuşulmasından itibaren bir ay geçtikten sonra başlar. Bu bir ay içinde kefilden bir istekte bulunulmaz. Çünkü bir müddetin dile getirilmesi bu isteğin tehirini temin içindir.
Kefalet-i muvakkate: Belirli bir zaman için yapılacak kefalettir. "Falanın borcunu vermeye bugünden şu güne kadar kefilim" denilmesi gibi. Son belirtilen günden sonra kefalet nihayet bulmuş olur.
Kefalet-i müteselsile: Bir haktan dolayı kefil olan şahsa diğer bir kimsenin, o kimseye de başka bir şahsın kefalette bulunması suretiyle yapılan kefalettir.
Kefalet-i müştereke: Bir hakkın verilmesine iki veya daha fazla kimsenin birlikte kefil olmasıdır.
Zamin: Kefil olan şahsa denir.
Kefil: Kendi zimmetini başkasının zimmetine ilave eden kimsedir.
Kefaletin rüknü, icap ve kabulden ibaret olmak üzere ikidir. Kefil oldum, kabul ettim ve zamin oldum demek gibi.
Kefilin teklif için kullandığı lâfızlar örfte bir şeyin ödenmesini veya teslim edilmesini taahhüt etmeye delâlet eden sözlerdir. "Şu şahsın borcunu veya şahsını teslim etmeye kefilim yahut kefil oldum" dese kefalet akdedilmiş olur. "Şu borca zaminim, şu borcun verilmesini iltizam ettim" sözleri de kefalet sayılır.
Örf ve âdette taahhüde delâlet etmeyen sözlerle ne mala ne de şahsa kefalet akdedilmiş olmaz. "Falan şahısta olan alacağını ben vereyim, filan kimsedeki alacağını ben alıvereyim, sen onu benden al, sen onu benden bil" gibi sözlerle kefalet münakid olmaz. Şayet bir şarta talik edilecek olursa, o zaman kefalet akdedilmiş olur. "Falan kimse sana olan borcunu vermeyecek olursa ben vereyim" demek gibi. Böyle bir şarta bağlanması halinde kefil olmuş bulunur.
Kefaletler, mutlak bir ifade ile akdedilmiş olacağı gibi tacil veya belirli bir müddete kadar mühletlenmiş olarak da mün'akid olabilir.
Bir şahıs, kendisine bir bedel, meselâ bir koyun veya şu kadar lira verilmek üzere bir şahsa kefil olsa, bahsedilen şeyin verilmesi batıl olur. Çünkü bu kefaletin mahiyeti, zimmeti zimmete ilave etmekten ibarettir. Bu ilavenin ne itibarla olduğu hususunda İslâm fakihlerinin farklı görüşleri bulunmaktadır. Onların tafsiline bu eser müsait bulunmamaktadır. Dileyenlerin geniş bilgi sunan eserlere başvurmasını tavsiye etmekle yetineceğiz.
Kefaletin meşru oluşu icmai ümmet ve Hadis-i Nebevi ile sabit bulunmaktadır. "Zeim (kefil) borçludur" Hadis-i Şerifi sünnet-i kavliye ile, Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz'in bir şahsın on dinarlık borcuna kefil olması da sünnet-i fi'liyye olarak kefaletin meşruiyetinin belgeleri bulunmaktadır.
Kefil olmak, içtimai bir zaruret olduğu kadar iktisadi hayatımızın gelişmesine yardımcı olacak insani bir davranıştır. Çünkü, birçok kimseler iktisadi sahada iş görme kabiliyetine haiz oldukları halde sermaye yetersizliği sebebiyle büyük işler başarmaya güç yetiremezler ve başkalarının desteğine muhtaç kalırlar.
Kefil olan kimse, hem alacaklıya hem de borçlu bulunan şahsa iyilik ve hayırhâhlık yapmış olur. Halkın arasında gerekli bulunan yardımlaşma şuurunu devam ettirmiş ve zor durumda bulunan insanların korkusunu önlemiş, endişelerine set çekmiş bulunur. Bu gibi davranışlar, kefil olan şahısların ahlaken yüksek bulunuşlarının en bariz bir delili bulunmaktadır.
Kefil olan kimse, bir kimsenin borcunu kabullenmekle büyük bir külfeti sinesine çekmiş olur. Bu davranış büyük bir hayırhâhlık ve aynı zamanda yüce bir fedakârlıktır. Bu gibi ahlâk yüksekliği, seciyyesi yüksek kimselerde açığa çıkabilir.
Kendisi için kefil olunan şahıs, kefilin gösterdiği bu kefaleti takdir edip unutmamalı, teşekkürle karşılayıp küfrân-ı nimet etmemelidir. Onları, kendisine kefil olurken girdikleri sorumluluk ve omuz verdikleri yükün altında bırakıp düşüncesizlik yapmamalı, kendisine düşen vazifeyi ve ödeme mükellefiyetini zamanında yerine getirmelidir.
Kefil olmak, borç ödemeyi göze almak demektir. Kişi, kendisine kefil olan şahsı güç durumda bırakıp da sonunda halka kefil olmaktan nedamet ettirecek ve insanlara olan güvenini sarsacak ihmalkârlık yapmamalıdır. Aksi halde insanlar arasında yardımlaşma ruhu sarsılacak, insanın insana güveni kaybolacak ve birçok insanlar hüsran vadilerinde çırpınıp perişan olmaya mahkum edilecektir. İnsanın hayırlı olanı, halka hayırhâhlık gösterendir.
2570 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, yabancılardan birine falan yoldan git, eğer malın çalınırsa ben ödeyeceğim, dese o da denilen yoldan gitse de malı zayi olsa Zeyd'in (çalman malı) ödemesi gerekir" (H.Ec. 2/24)
2571 - Ali Efendi Fetvalarından: "Benden al, sözü ile kefalet sahih olmaz" (H.Ec. 2/24)
2572 - Ali Efendi Fetvalarından: "Benden bil, demekle kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/24)
2573 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd'in Amr'da olan alacağını Bekir, ben alıvereyim demekle kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/24)
2574 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a hitaben senin Bekir'e borç olarak vereceğin paraya ben kefilim, deyip birkaç gün geçince borç verse, Amr bahsi geçen meblağı Zeyd'ten almaya güçlü ve salahiyetli olur" (H.Ec. 2/24)
2575 - Behce Fetvalarından: "Bir vazife alıvermek için va'd olunan mala kefalet sahih olmaz" (H.Ec. 2/24)
2576 - Behce Fetvalarından: "Müşterek bulunan bir borçta, iki kişiden biri diğerinin hissesine kefil olsa sahih olmaz" (H.Ec. 2/24)
2577 - Abdürrahim Fetvalarından: "Vekilin, vekâlet yolu ile sattığı malın bedeline, müvekkilin kefil olması sahih olmaz" (H.Ec. 2624)
2578 - Abdürrahim Fetvalarından: "Falanın borcuna kefil olur musun? diye Zeyd'e sorulduğunda olurum, dese kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/24)
2579 - Abdürrahim Fetvalarından: "Benim bildiğim kimsedir, bırakacak olsan yabana gitmez, demekle kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/24)
2580 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Eğer üç güne kadar sana borçlu bulunan Bekir'i burada hazır etmezsem üzerinde olan alacağına zaminim, deyip getiremese, ödemesi lâzım gelmez" (H.Ec. 2/24)
2581 - Netice Fetvalarından: "Borçlu iflas ettikten sonra, ona kefil olunsa, bu kefalet sahih ve geçerli olur" (H.Ec. 2/25)
2582 - Netice Fetvalarından: "Deli şahsın üzerindeki alacağa kefalet sahih olur" (H.Ec. 2/25)
2583 - Ali Efendi Fetvalarından: "Eğer sana borçlu olan kimse başka diyara giderse ben kefilim, deyip o da gitse kefil olmuş sayılır" (H.Ec. 2/25)
2584 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a borç para verdiğinde Bekir'e sorsa, o da Amr iyidir dese kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/25)
2585 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a hitaben, eğer sana borçlu bulunan Bekir senin alacağını falan zamana kadar vermezse ben vereyim dese, o vakit geçip de Bekir borcunu vermese, kefalet sahih olduğu için, Amr isteği olan parayı Zeyd'ten alır" (H.Ec. 2/25)
2586 - Ali Efendi Fetvalarından: "Ben, borçlunun evini satıp bedelinden senin hakkını vermeye kefilim, dese kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/25)
2587 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a hitaben, falan malını falana sat, demekle satış bedeline kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/25)
2588 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, kasap olan Amr'a hitaben, bedeli benim üzerime olmak üzere, Bekir'e şu kadar gün şu kadar okka veya kilo et ver dese, paranın Zeyd tarafından tediyesi lâzım gelir, Bekir'den bir şey lâzım gelmez" (H.Ec. 2/25)
2589 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, birkaç kimseye hitaben "Falan eşkıya ile dövüşün, eğer size galip gelerek malınızı alacak olursa ben kefilim ve tanzim edeyim" dese sahih ve geçerli olup ödemesi lâzım gelir" (H.Ec. 2/25)
2590 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, kendisine borçlu bulunan Amr'dan alacağını isteyip sıkıştırdığında Bekir, incitme, salıver gitsin, ben vereyim alacağını dese Bekir'den istemesi lâzım gelir" (H.Ec. 2/25)
2591 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, bir malını Amr'a satacak olduğunda, Bekir acısa, parasını ben haklaşırım, dese kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/25)
Açıklama: Kefaletin tahakkuk etmesi için belirli ifadeler tesbit edilmiş bulunmaktadır. Bu fetvadaki ifade, o ölçülere mutabık bulunmadığı için, "Ben haklaşırım" sözü ile kefalet yüklenmiş olmamaktadır. Sözü konuşmanın doğru olup olmaması keyfiyeti ile kefalet yükünün altına girme sorumluluğu ayrı birer husustur. Bunları birbirine karıştırmamak gerekir.
2592 - Feyziye Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a hitaben, kardeşin Bekir'e şu kadar borç ver, deyip o da vermiş olsa, kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/25)
2593 - Netice Fetvalarından: "Satılan bir malın bedeli, taksit ve vadeye bağlandığında, bir kimse vekâlet-i mutlaka ile kefil olsa, vade gelmeden istek yapılamaz" (H.Ec. 2/26)
2594 - Ali Efendi Fetvalarından: "Borçlunun huzurda bulunmadığı bir sırada kefalet caiz olur" (H.Ec. 2/ 6)
2595 - Ali Efendi Fetvalarından: "Borçlunun ölümünden sonra Zeyd'e olan borcuna Amr kefil olsa, ölen kimsenin malı mevcut olursa, kefalet sahih olur" (H.Ec. 2/26)
2596 - Ali Efendi Fetvalarından: "Borçları, bıraktığı maldan daha çok olduğu halde vefat eden kimsenin borçlarına bir kimse kefil olsa, tereke miktarından fazladan kefalet sahih olmaz" (H.Ec. 2/26)
2597 - Behce Fetvalarından: "Şu güne kadar kefilim dese, o kadar günden sonra alacaklı kefilden isteyip almaya güçlü olur" (H.Ec. 2/26)
2598 - Behce Fetvalarından: "Mümeyyiz kârı zarardan ayıran vasıfta bulunmayan bir çocuğun ikrarda bulunduğu bir borca, kefalet sahih olmaz" (H.Ec. 2/26)
2599 - Abdürrahim Fetvalarından: "Ortaklık üzerine satın alman bir malın bedelinden, her birinin zimmetine lâzım gelen hisseye diğeri kefil olsa, sahih ve geçerli olur" (H.Ec. 2/26)
2600 - Feyziye Fetvalarından: "Zeyd'in Amr üzerinde iki cihetten alacağı olup, her birine birer kimse kefil olduğunda, Amr Zeyd'e bir miktar para verse ve fakat hangi cihetten olan borcu için olduğunu açıklamasa, yarı yarıya olmak üzere itibar olunur" (H.Ec. 2/26)
2601 - Feyziye Fetvalarından: "Bir borca iki kişi kefil olsa, alacaklı birisini kefaletten çıkardığı zaman, diğerini de çıkarmış olmaz" (H.Ec. 2/26)
2602 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a hitaben, Bekir'in üzerinde ne kadar alacağın sabit olursa ben kefilim deyip, bir miktar alacağı sabit olsa, kefaleti sahih olduğundan Zeyd'ten istemeye güçlü olur" (H.Ec. 2/27)
2603 - Ali Efendi Fetvalarından: "Falan kimseye falan malını satar isen bedeline ben kefilim dese, bu kefalet sahih olur" (H.Ec. 2/27)
2604 - Abdürrahim Fetvalarından: "Vadeli borca kefil olup vade dolmuş olsa, alacaklı, kefilden isteyip almaya güçlü olur" (H.Ec. 2/27)
2605 - Ali Efendi Fetvalarından: "Kadının mehrine kefalet sahih olur" (H.Ec. 2/28)
2606 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zevcenin mehrine erkeğin babası kefil olduktan sonra, kocası iflas etmiş olarak vefat etse, karısı mehri kefil olan kayınpederden istemeye güçlü ve salahiyetli olur" (H.Ec. 2/28)
2607 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd birine kefil olduğunda, Amr eğer Zeyd ödemezse ben zaminim, diyerek kefil olsa sahih olur" (H.Ec. 2/28)
Açıklama: Bir şey hakkında müteaddit kefiller bulunması caiz olduğu gibi, bir kefile başkasının kefil olması da sahihtir.
Fetva bu hükmü açığa koymaktadır.
2608 - Ali Efendi Fetvalarından: "Meçhul vade ile veresiye olarak satılan malın bedelinde, kefalet sahih olmaz" (H.Ec. 2/29)
2609 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, Amr'ı kiralamak dileğinde Bekr (Zeyd'e hitaben), ücreti peşin ver, şayet Amr kaçarsa ben zaminim (tazmin edeceğim) deyip, Zeyd de ücreti peşin verse, Amr kaçmış olsa, Bekir'e, (kefil oduğu parayı) ödeme lâzım olur" (H.Ec. 2/29)
2610 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd'ten alacaklı bulunan şahıs, Zeyd'e borcu bulunan kimseye kefil olsa, Zeyd alacağını kefilden istediğinde, bahsi geçen kefil, Zeyd'e hitaben, bana olan borcuna takas ederim, demeye güçlü olur" (H.Ec. 2/29)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:50

2611 - Abdürrahim Fetvalarından: "Bir gayrimüslim, diğer bir gayrimüslimin borcuna kefil olduktan sonra, kefil İslâm dini ile müşerref olsa, kefaletten çıkmaz" (H.Ec. 2/29)
2612 - Behce Fetvalarından: "İyi halli olup, küçük yaştaki çocuğunun malını koruyan babadan kefil istenilmez" (H.Ec. 2/30)
Açıklama: Baba, gerek evlâdını gerekse onun mallarını korumakta diğer kimselerden önde gelir. Güzel huyları ile tanınmış bir babanın bu hususta göstereceği dikkat, izaha hacet bırakmayacak derecede açıktır. Çocuğunun mal varlığını böyle bir titizlik ile koruyan babadan, ayrıca kefil istemeye gerek yoktur.
2613 Abdürrahim Fetvalarından: "Kefil, alacaklıya hitaben, beni zahiren kefaletten çıkar, eğer parayı borçludan alamazsan gene ben veririm, deyip söz verse o da çıkarmış olsa, daha sonra bu sözleşmeyi isbat ettiği takdirde kefilden alır" (H.Ec. 2/30)
2614 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, Amr'ın kefaleti ile borç aldığı parayla kâr elde etse, kefil, kefaletinden dolayı hisse isteyemez" (H.Ec. 2/36)
Açıklama: Kefilin istifadesi, manevi yönden olmaktadır. Bazı ahvalde zarara uğrasa bile, kârda hissesi yoktur. O, alıcı ile satıcı arasında itimat telkin etmek ve işin görülmesini kolaylaştırmak gibi insani bir vazife görmektedir.
2615 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, satılan malın bedelinden kefil olduğu bir parayı, satıcıya ödese, daha sonra satıcı kefil olunan şahsa tekrar mal satmış olsa, kefilden istekte bulunamaz" (H.Ec. 2/31)
Açıklama: Kefalet, hangi iş için olmuş ise o şey için geçerlidir. Borçlunun diğer zamanlarda yapacağı ticari bağlantılar kefili alâkadar etmez ve bir mükellefiyet altına sokmaz.
2616 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, miktarı açıklanmayan bir paraya kefil olup mal sahibi şu kadardır dese, Zeyd de şu kadar noksandır dese, mal sahibi sadece sözü ile Zeyd'in ikrarından fazla bir şey almaya güçlü olmaz" (H.Ec. 2/31)
2617 - Ali Efendi Fetvalarından: "(Ödenmesine) hüküm verilmiş bir paraya, hakim kefil olduktan sonra vazifeden azl olunsa, o paranın bahsi geçen hakim tarafından ödenmesi lâzım olur" (H.Ec. 2/31)
2618 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, okuma ve yazma bilmeyen Amr'dan, sen falana şu kadar lira vermek üzere bana mektupla emretmiştin. Ben de verdim, diye dava etse; Amr da mektup gönderdiğini ikrar edip lâkin şu kadar noksan yaz demiştim dese, Zeyd elimde mektup var, demesi ile Amr'ın ikrarından fazla bir şey almaya güçlü ve salahiyetli olmaz" (H.Ec. 2631)
2619 - Ali Efendi Fetvalarından: "Satılan malın bedeline kefil olunduğunda, satış fesh olunsa, kefalet de batıl olur" (H.Ec. 2/32)
2620 - Ali Efendi Fetvalarından: "Satışa vekil olan kimse, sattığı şeyin bedeline kefil olsa, sahih olur" (H.Ec. 2/32)
2621 - Ali Efendi Fetvalarından: "Alacaklı ile borçlu, borcun bir miktarı üzerinde sulh olsalar, o miktarda kefil de beri olur" (H.Ec. 2/32)
2622 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd'in Amr üzerindeki şu miktar alacağına Bekir kefil olup, bir miktarını ödedikten sonra "Senin Amr üzerinde alacağının bulunduğunu isbat et" demeye güçlü olmaz" (H.Ec. 2/32)
Açıklama: Bir şahsın borcuna kefil olduktan sonra bu mükellefiyetin gereği olarak bir miktar borcu da ödedikten sonra, kefilin, alacaklı bulunan şahıstan alacağı olduğunun isbatını istemesi, yersiz bir talep ve mükellefiyetten kaçınmaktır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:50

ŞAHİTLİĞİ KABUL EDİLMEYENLER
2645 - Netice Fetvalarından: "Satış (muamelesi) şahitleri, satışın zaman ve mekânını bilmeseler, şahitliklerini kabule engel olmaz" (H.Ec. 2/41)
2646 - Abdürrahim Fetvalarından: "Çok söven kimselerin şahitliği makbul olmaz" (H.Ec. 2/41)
2647 - Abdürrahim Fetvalarından: "Kuşbazın şahitliği makbul olmaz" (H.Ec. 2/41)
Açıklama: Kuşbaz tabiri, ekseriyetle güvercin besleyenlere verilen bir isimdir. Bu kuşları beslemede güdülen hedef, çok kere, kuşları vasıta kılarak kumar oynamaktır. Bu durumu alışkanlık haline getiren, boş zamanlarında kuş uçuran ve başka kuşları, elindeki kuşların oyunbazlıkları ile kendi kümesine çekip onlara sahip olmaya kalkan insan fısk ile mevsuf olur. Bu sebeple, kuşbazarın şahitlikleri makbul olmaz.
2648 - Abdürrahim Fetvalarından: "Sığır kasabı olup daima hayvanlara galiz sövmeler yapan Zeyd'in şahitliği makbul olmaz" (H.Ec. 2/42)
2649 - Behce Fetvalarından: "İslâm'ın şartlarını bilmeyen kimsenin şahitliği makbul olmaz" (H.Ec. 2/42)
2650 - Ali Efendi Fetvalarından: "Küçük çocuğun şahitlik yapması makbul olmaz. Fakat küçük yaşta iken şahitlik alıp, ergenlik çağına ulaştıktan sonra şahitliği yapsa makbul olur" (H.Ec. 2/41)
2651 - Abdürrahim Fetvalarından: "Dilsizin şahitliği makbul olmaz" (H.Ec. 2/41)
Açıklama: Dilsizin kendi şahsı ile ilgili akdi makbul ise de, başkası ile alâkalı hususlarda şahitliği muteber görülmemiştir. Zira iki tarafın beyanını duymadığı ve ifadeye muktedir olamadığı için, sadece işareti şahitlik için yeterli görülmemiştir.
2652 - Behce Fetvalarından: "Rehinde şahitlik yapanlar, borcun miktarını bilmeseler şahitlikleri makbul olmaz" (H.Ec. c. 2/41)
Açıklama: Borç alma işinde, alacaklı kişiyi itimat telkin edebilmek için, emaneten verilen şeye rehin denir. Borç ödenesiye kadar o şey alacaklının yanında kalır. Şahitlerin rehin hususundaki sözlerinin geçerli olması, bırakılan rehin ile borcun miktarını bilmesine bağlıdır. Meselâ üç koyun, beş sığır ve yedi sarı lira gibi miktarları bilip ifade edebilmelidir.
2653 - Behce Fetvalarından: "(Fıskını) açığa koyan bir fasıkın şahitliği makbul olmaz"
Açıklama: Bir kimse, dinimizin yasakladığı bir şeyi açıktan işliyorsa, onun günahkârlığı iki kat olur: Biri, işlediği hata; diğeri ise onu açığa koymasıdır. Zira onu gören diğer kimseler de o işi yapmaya cür'et gösteriler.
2654 - Behce Fetvalarından: "İhtiyacı olmadığı halde dilenip devşiren kimsenin şahitliği makbul olmaz" (H.Ec. c. 2/42)
Açıklama: İslâm'da dilenmek, ancak evinde bir günlük yiyeceği kalmayan kimseye mubah olur. İhtiyacı bulunmadığı halde dilenen bir kimsenin, dinimizin bu husustaki hükmünü dikkate almaması, İslâmi mes'elelerdeki "Laubali"liğini belgelemiş olur. İkinci bir husus da, bu derece menfaat düşkünü olan bir kimse, para için şahitlik yapma töhmeti altında bulunmaktadır. Bu durumları dikkate alan İslâm, zengin olduğu halde dilenen kimsenin şahitliğini makbul tutmamıştır.
2655 - Behce Fetvalarından: "Cemaatle namazı, dini bakımdan meşru görülecek bir tevili olmaksızın terk etmeyi alışkanlık haline getiren kimsenin şahitliği dinen makbul olmaz" (H.Ec. c. 2/41)
2656 - Behce Fetvalarından: "Satranç ve tavla ile kumar oynayan kimsenin şahitliği makbul olmaz" (H.Ec. 2/42)
Açıklama: İslâm dini, kumarı kesinlikle haram kılmıştır. İki tarafın bir menfaat ortaya sürmek suretiyle oynayacakları şey kumardır. Bunda vasıta ve alet ne olursa olsun hüküm aynıdır. İster satranç, ister dama ve tavla, isterse başka bir şey olsun.
Bu haramı irtikap kabul eden kimse, Allah'ın (cc) yasakladığı bir hükme itaat etmediğinden, İslâm dini onun şahitliğini muteber tutmamıştır.
2657 - Abdürrahim Fetvalarından: "Şahitlerin yalan beyanda bulundukları sabit olsa, kendilerini halka teşhir etmek suretiyle tazir ile cezalandırmak gerekir" (H.Ec. 2/41)
Açıklama: İslâm hukukunda işlenecek suçlar için konulmuş belirli cezalara "hadd" adı verilmektedir. Cezası belirtilmeyen suçların tecziyesi, hakimin takdir ve tesbitine bırakılmıştır. Bunlar, şahsın içtimai durumuna göre ve suçun mahiyeti dikkate alınarak hakim tarafından tayin edilip suçlunun tecziyesine gidilir.
Yalan şahitliği yapan bir kimsenin, halka teşhir suretiyle cezalandırılmasına işaret eden bu fetva, o kimsenin halk tarafından tanınmasını ve şahitlikte makbul bir kimse olmadığının bilinmesini hedef tutmuştur.
2658 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Bir Müslümanın gayrimüslime dünyevi düşmanlığının olması, şahitliğinin kabul olmasına engel olur" (H.Ec. 2/40)
Açıklama: Bu engel, aradaki din farkından değil, dünya ile ilgili bir düşmanlığının bulunmasından kaynaklanmaktadır.
2659 - Abdürrahim Fetvalarından: "Ücretle şahitlik edenlerin şahitliği ile verilmiş hüküm olmaz" (H.Ec. 2642)
2660 - Ali Efendi Fetvalarından: "Gözleri görmeyen bir kimsenin şahitliği makbul olmaz" (H.Ec. c. 2/43)
Açıklama: Gözü görmeyen bir kimse, bir vak'anın meydana gelişini göremediği için, sadece kulak yolu ile veya başkasının anlatması ile duygularına dayanarak şahitik yapamaz.
Şahitlik, bir kimsenin lehine veya aleyhine verilecek bir hükümde kararın dayanağını teşkil edecek hususlardandır. Bu cihetle, belgeler şüpheli olmaktan uzak, bilgiler kesin ve ifadelerin açık olması gerekir. Gözü görmeyen bir kimsenin edindiği bilgiler, başkasının konuştuğu şeyler olmakta ve bir hadisenin açıklık kazanmasında yeterli görülmemektedir.
2661 - Netice Fetvalarından: "Evlâdın anne ve babası için şahitlik yapması makbul olmaz" (H.Ec. 2/44)
2662- Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd isimli kişinin iddiasına amcaları şahitlik yapacak olsa makbul olur" (H.Ec. 2/42)
2663 - Abdürrahim Fetvalarından: "Kocanın karısı lehine şahitlik yapması makbul olmaz" (H.Ec. 2/42)
2664 - Abdürrahim Fetvalarından: "Rüşvetle şahitlik yapanların şahitlikleri makbul olmaz" (H.Ec. 2/42)
2665 - Abdürrahim Fetvalarından: "Evvelce Zeyd'in evinde bekçilik yapan bir kimse, Zeyd için şahitlik yapacak olsa, makbul olur" (H.Ec. c. 2/42)
Açıklama: Şahitlik yapma zamanından önce, bir kimsenin evinde bekçi olması ve fakat sonra ayrılmış bulunması, o şahsın şahitliğini engelleyen bir sebep değildir. Yeter ki başkaca mani bir hali bulunmasın.
2666 - Feyziye Fetvalarından: "Borçlunun alacaklı şahıs için şahitlik yapması makbul olur" (H.Ec. 2/42)
2667 - Feyziye Fetvalarından: "Cemiyetlerde "rakkas"lık edenlerin şahitlikleri makbul olmaz" (H.Ec. 2/42)
Açıklama: Bu gibi oyunları kendine meslek edinen kimseler şahitte aranan ciddiyetten uzak bulunmaktadır. Bu sebeple şahitlik yapmaları İslâm hukukunda makbul tutulmamıştır.
2668 - Ali Efendi Fetvalarından: "Adil bir hamalın şahitliği makbul olur" (H.Ec. c. 2/43)
Açıklama: İslâm dini, hamallık ile ev idaresini temin etmeyi küçümsememiştir. Her ne kadar halkın işlerinde ve hizmetlerinde çalışmakta ise de onun şahitliği makbul ve ifadesi muteberdir. Fakat günah yükü taşıyanların pek çoğu, bu salâhiyetten mahrum ve şahitlik yapmaktan memnudurlar.
2669 - Ali Efendi Fetvalarından: "Yalan söylemekle tanınan bir kimsenin şahitliği makbul olmaz" (H.Ec. 2/45)
Açıklama: Şahitlik, son derece doğruluk isteyen bir iştir. Yalancı olarak tanınan bir kimsenin beyanı, hükme dayanak olmaz. Bu sebeple yalancının şahitliği geçerli değildir.
2670 - Ali Efendi Fetvalarından: "Müdmin-i hamr olanın şahitliği makbul olmaz" (H.Ec. 2/45)
Açıklama: Devamlı içki kullanan bir kimsenin dimağı, içkinin tesiri altında kaldığı için, mes'eleleri vuzuhla tayin ve izah etmekte acze düşer. Bir de içki haram bulunduğundan, onu içen kimsenin fısk ile ithamına sebep olur. Bu cihetle devamlı içki kullananın şahitliği, İslâm hukukunda makbul sayılmamıştır.
2671 - Ali Efendi Fetvalarından: "Namazı terk etmeyi âdet haline getiren kimsenin şahitliği makbul olmaz" (H.Ec. 2/45)
Açıklama: Namaz, Allah Teala'nın en mühim emirlerindendir. Onu bırakmayı âdet haline getirmiş bir kimsenin, fasık olması, Allah (cc) korkusundan sıyrılması ve vicdani duygularının zayıflaması sebebiyle şahitlik yapması makbul tutulmamıştır.
2672 - Ali Efendi Fetvalarından: "Faiz yemeyi âdet edinen kimsenin şahitliği makbul olmaz" (H.Ec. c. 2/45)
2673 - Ali Efendi Fetvalarından: "Şahitlerin şahitlik yapmalarında, kendileri tarafından ödenmesi gerekli bir şeyi uzaklaştırmak düşüncesi olunca şahitlikleri makbul olmaz" (H.Ec. 2/46)
2674 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zina iftirasında bulunmaktan dolayı ceza almış kimsenin şahitliği makbul olmaz" (H.Ec. 2/45)
2675 - Behce Fetvalarından: "Ölüm hadisesinde şahitlik yapanlar, öldürme aletinde ihtilâf etseler şahitliklerini kabule engel teşkil eder" (H.Ec. 2/44)
2676 - Behce Fetvalarından: "Öldürmenin sübut bulmasında, işitmekle şahitlik makbul olmaz" (H.Ec. 2/44)
2677 - Abdürrahim Fetvalarından: "Bir öldürme hadisesine şahitlik yapanlar, hadisenin vuku bulduğu yer üzerinde ihtilâf etseler makbul olmaz" (H.Ec. 2/43)
2678 - Netice Fetvalarından: "Zeyd'in kendi kendini yaralayıp öldürdüğü meşhur ve tevatür derecesine ulaşmış iken, varisleri bir başkasından dava edip delil göstermeye kalkışsalar, makbul olmaz" (H.Ec. 2/47)
Açıklama: Meşhur ve mütevatir bir hadise karşısında varislerin mücerred bir iddiada bulunmaları, bir garaza dayanır, böyle olunca da iddiaları geçerli olmaz.
2679 - Ali Efendi Fetvalarından: "Borçlunun, alacaklıya borcunu ödediğine dair iddiasına, bu borca kefil olanların şahitlik yapmaları makbul olmaz" (H.Ec. c. 2/47)
Açıklama: Kefilin bu hususta şahitlik yapması, kendi aleyhine olabilecek durumu önleme vehmini uyandırdığı için makbul sayılmamıştır.
2680 - Ali Efendi Fetvalarından: "Nasraniler, bir nasrani için "İslâm dinini kabul etti" diye şahitlik yapsalar makbul olmaz" (H.Ec. c. 2/47)
2681 - Ali Efendi Fetvalarından: "İki şahitten her biri iddia olunan şeyin miktarında ihtilâf etseler, şahitlikleri makbul olmaz" (H.Ec. c. 2/48)
Açıklama: Şahit, davaya ışık tutması için gösterilmektedir. İki şahidin dava ile alâkalı hususta değişik beyanda bulunmaları, davaya açıklık kazandırmaz ve bilâkis zan altına iter. Bu sebeple her iki şahidin beyanları makbul sayılmaz.
2682 - Ali Efendi Fetvalarından: "Şahidin şahitlik yapmasında mal ve menfaat elde etmek gayesi olunca şahitliği makbul olmaz" (H.Ec. 2/46)
Açıklama: Şahitlik, Allah (cc) için ve bir hakikatin ortaya çıkması düşüncesi ile yapılır. Bir menfaat temin etme düşüncesi ortaya çıkınca şahitlikte halkın inhiraf ihtimali belirir. Bu sebeple şahidin bir menfaat elde etme düşüncesinden uzak bulunması lâzımdır.
2683 - Netice Fetvalarından: "Eskiden beri Zeyd'in değirmenine akan ve bu şekilde meşhur hale gelen bir nehrin suyu hakkında, Amr, "Benim tarlama akardı" diyerek meşhur olanın aksine şahit dikecek olsa, makbul olmaz" (H.Ec. c. 2/47)
2684 - Ali Efendi Fetvalarından: "Ortaklardan birinin, şirket malından olup başkasının üzerinde bulunan alacak iddiasına diğer ortak şahitlik etse makbul olmaz" (H.Ec. 2/47)
2685 - Behce Fetvalarından: "Cüzzam hastalığına tutulmuş olan adil kimsenin şahitliği makbul olur" (H.Ec. 2/42)
2686 - Netice Fetvalarından: "Matuhun aklı gelgeç olup ne söylediğini bilmeyenin şahitliği makbul olmaz" (H.Ec. 2/42)
Açıklama: Kâh deli kâh akıllı demek olan "Matuh", ne yaptığını tayinde şaşkın ve zararı kârdan ayırt edecek kabiliyetten uzak bulunan bir kimsenin şahitlik yapması, İslâm hukukuna göre makbul sayılmamıştır.
2687 - Ali Efendi Fetvalarından: "Alacak davasında şahitler para verirken görmedik, fakat bildiğimiz var deseler şahitlikleri makbul olmaz" (H.Ec. c. 2/42)
2688 - Behce Fetvalarından: "Üzerine hac farz olup hac vazifesini ifa etmeyen kimsenin şahitliği makbul olur" (H.Ec. c. 2/42)
2689 - Behce Fetvalarından: "Kendisinden kelime-i küfür sadır olan kimse, tecdid-i iman etmedikçe şahitliği makbul olmaz" (H.Ec. c. 2/42)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:50

ŞAHİDDE ARANAN ŞARTLAR
2690 - Netice Fetvalarından: "Bir arsa hususunda şahitlik yapan kimseler, arsanın mahallini açıklayıp fakat (etrafındaki) komşuların isimlerini bilmeseler, şahitlikleri makbul olur." (H.Ec. c. 2/41)
Açıklama: Herhangi bir kimsenin arsa davasında o arsanın kime ait olduğunu veya ona ne suretle sahip bulunduğunu ifade etmek, şahitlik bakımından yeterli görülmüştür. Arsanın etrafındaki komşuları bilmesi, tâli derecede bir husustur. Bilmesinde fayda varsa da bilmemesi şahitliğin kabulüne mani değildir.
2691 - Behce Fetvalarından: "Yavaş sesi işitmeyip, yüksek sesi işiten kimsenin şahitliği makbul olur" (H.Ec. 2/42)
2692 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Şahitliğin kabulünde "Adil'in mânâsı, şahit olacak şahsın iyiliklerinin, kötülüklerinden fazla olması demektir" (H.Ec. c. 2/41)
2693 - Feyziye Fetvalarından: "İslâm dini ile müşerref olan Zeyd, sünnet olmayı terketmiş olsa, şahitlik hususunda adaleti düşmez" (H.Ec. 2/42)
Açıklama: Müslüman olan bir kimsenin sünnet olmayı geciktirmesi, sünneti ihmal olur ise de, şahitlik yapmasına engel olmaz. Gayrimüslim iken İslâm dinini kabul etmesi, İslâm'ın her işini beğendiğine ve sünneti istihfaf etmediğine bir delil olur. Bu ve benzeri vazifelerin gecikmesi, bilmezliğine veya ihmaline hamdedildiğinde, şahitlik yapmakta aranan Adil olma vasfını düşürmez.
2694 - Feyziye Fetvalarından: "Bir iddiaya, yüzünde henüz tüy bitmemiş iki adil genç şahitlik yapsalar makbul olur" (H.Ec. 2/42)
2695 - Feyziye Fetvalarından: "İki adil kimse bir hususta Hind'in aleyhine şahitlik yaptıklarında, o kadın bunlar benim mahremim değildir. Bu sebeple şahitliklerini kabul etmiyorum diyemez" (H.Ec. 2/42)
2696 - Behce Fetvalarından: "İslâm dini ile müşerref olan adil bir mühtedinin şahitliği makbul olur" (H.Ec. 2/42)
Açıklama: Adalet göstermekle tanınmış olan kimsenin İslâm dinine yeni girmiş olması, şahitliğinin kabulüne engel teşkil etmemektedir. İslâm ile müşerref olduğu andan itibaren, diğer Müslümanların sahip oldukları ferdi ve içtimai haklara sahip olur.
2697 - Abdürrahim Fetvalarından: "Adil ise, dellalın şahitliği makbul olur" (H.Ec. 2/42)
Açıklama: Adil olmak, şahitlik müessesesinin esasını teşkil etmektedir. Bir kimsenin dellâl olması şahitlik yapmasına engel teşkil etmez. Yeter ki haktan ve adaletten ayrılmış olmasın.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:50

VEKÂLET
2698 - Abdürrahim Fetvalarından: "Senin tarafından vekil olayım mı?" diyen kimseye "Nasıl bilirsen öyle yap" cevabını verse vekil nasbedilmiş olur" (H.Ec. 2/50)
2699 - Abdürrahim Fetvalarından: "Hasım, vekilin vekâletini kabul ettikten sonra dönüp "Ben senin vekâletini kabul etmem, asıl gelsin, onunla mürafaa olacağım" diye iddiada bulunamaz" (H.Ec. 2/50)
2700 - Behce Fetvalarından: "Satın almaya vekil tayin olunan kimse, aldığı malı müvekkile teslim etmek üzere getirirken, teslim etmezden önce, kendisinin tecavüzü olmaksızın zayi olsa vekil değil, müvekkil üzerine olur" (H.Ec. 2/50)
Açıklama: Fetvada görülen "Vekilin tecavüzü olmaksızın ifadesi, kasti zararı dışarda bırakmaktadır. Bu itibarla vekil kasten o malı zarara uğratsa, tazminle mükellef olur. Ancak, hata ve elde olmayan sebeple vaki olan zararlar müvekkile raci olur.
2701 - Behce Fetvalarından: "Satışa vekil olan kimse, satılması gereken malı kendi şahsı için satın alsa, caiz olmaz. Ancak müvekkil tarafından söylenmiş bulunan fiyat üzerinden başkasına satıp, daha sonra o şahıstan satın alacak olsa sahih olur" (H.Ec. c. 2/50)
Açıklama: Vekil, satışla mükellef tutulduğu bir malı kendi alacak olsa, o şeyi hakiki değerinde satmamış veya kendi menfaatini düşünmüş olma şaibesi altına girer. Böyle bir töhmeti yüklenmemek için, müvekkilin malını kendi adına satın alamaz, almamalıdır.
2702 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zarar verme kastı ile tayin olunan vekil kabul olunmaz. Fakat zarar verme kastı bulunmayan vekil muhasım tarafından rızasını almaksızın kabul olunur" (H.Ec. c. 2/50)
Açıklama: İslâmiyet, kimsenin kimseye zarar vermesine müsaade etmemiştir. "Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların selâmette olduğu kimsedir" mealindeki Hadis-i Şerif, bu hususu gün ışığına çıkarmaktadır. Bu itibarla bir şahsın ne asaleten ne de vekâleten diğer bir kimseye zarar vermesi İslâmi ölçülerle bağdaştırılamaz.
Karşı tarafa zarar versin diye nasbedilecek vekil, kaza mercii tarafından kabul olunmaz. Böyle bir kastı olmayan vekili, sırf hasım tarafın iddiasına dayanarak kabul etmemek de doğru değildir.
2703 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Satın almaya vekil tayin olunan kimse, satın alıp da müvekkiline teslim ettiği şeyin ayıbı ortaya çıktığında vekile geri verilse, vekil de satıcıya iade eder" (H.Ec. 2/52)
2704 - Feyziye Fetvalarından: "Tahsil etmeye vekil kılınan şahsın elinde toplanmış bulunan paradan, müvekkilinden alacaklı bulunan kimse isteyip almaya güçlü olmaz" (H.Ec. 2/53)
2705 - Netice Fetvalarından: "Dava etmeye vekil tayin edilen kimse, sulh yetkisine sahip değildir" (H.Ec. 2/52)
2706 - Netice Fetvalarından: "Mutlak bir ifade ile satışa vekil tayin edilen kimse, satılacak olan malı belirli bir müddette ödenmek üzere, veresiye olarak satsa, müvekkil, veresiye satışı bahane ederek, satışı bozmaya güçlü olmaz" (H.Ec. c. 2/51)
Açıklama: Malın sahibi, vekâlet verirken, peşin satma şartını ileri sürmeksizin bir kimseyi vekil tayin edince, ona geniş mânâda bir salâhiyet tanımış olur. Daha sonra, vekilin veresiye satışını bahane ederek satışı feshedemez.
2707 - Netice Fetvalarından: "Satışa vekil olan şahıs, satılan malın bedelini kendi alıp ansızın vefat etse, bıraktığı maldan ödetilir" (H.Ec. 2/51)
Açıklama: Ani olarak vefat etmesiyle aldığı satış bedeli, üzerinde kalmış olacağından, müvekkilin hakkı zayi olmasın diye, ölen vekilin terekesinden ödenmesi gerekir.
2708 - Ali Efendi Fetvalarından: "Davaya bakmakla vazifeli bulunan vekil, hasmı ibraya güçlü ve salahiyetli olmaz" (H.Ec. 2/51)
2709 - Ali Efendi Fetvalarından: "Mutlak olarak vekil, alacak toplamaya da vekil olup, alıp toplamayı anması gerekli değildir" (H.Ec. 2/51)
2710 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, iki kimseyi birden işlerini görmeye vekil tayin etse, diğerinin bulunmadığı bir sırada ikisinden birinin tasarrufta bulunması sahih olmaz" (H.Ec. 2/51)
2711 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Alacak toplamaya ve hak sahiplerine vermeye vekil tayin edilmiş kimsenin müvekkiline ait olarak elinde olan paradan, müvekkilden alacaklı bulunan kimse hakkını isteyip almaya güçlü ve haklı olur" (H.Ec. 2/51)
2712 - Abdürrahim Fetvalarından: "Borç almaya vekâlet vermek sahih olmaz (H.Ec. c. 2/51)
Açıklama: Bir kimse, borç isteyeceği kimseden bizzat kendisinin talep etmesi gerekir. Bu hususla ilgili senet ve şahitlerin tesbit ve tanzimi asalet yolu ile yapılır. Bu sebeple araya vekil koyarak bir kimseden borç talebinde bulunmak doğru değildir.
2713 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd isimli şahıs, karısına vekâleten bir miktar para tahsil etse, sonunda, "Ben o parayı ev ihtiyaçlarına sarf ettim" diyerek vermemeye kadir olmaz" (H.Ec. 2/52)
Açıklama: İslâm dini, mülkiyet hakkına dokunulmazlık hükmü getirmiş bulunmaktadır. Bu itibarla herkes kendi malında İslâmi ölçüler dahilinde tasarrufta bulunabilir. Başka bir kimse, bu hakkı sınırlayamaz ve engelleyemez. Erkek, zevcesinin malını, kendine mal edip yiyemez. Kadın, malını icara verebilir ve gelirini kendi elinde bulundurup, şahsi ihtiyaçlarına harcayabilir. Kadın tarafından vekâlet verilmedikçe kocası onun malında, kendi malı gibi tasarrufta bulunamaz.
2714 - Netice Fetvalarından: "Müvekkil tarafından azl edildiğine dair haber, vekile ulaşasıya kadar, vekilin vekâleten yapacağı tasarruflar sahih olur" (H.Ec.c. 2/55)
Açıklama: Vekâletin son bulması, azl edildiğine dair haberin vekile ulaşması ile tamam olur. Bu haber gelmedikçe vekâlet salâhiyeti devam eder.
2715 - Abdürrahim Fetvalarından: "Müvekkil, (alacağını) isteyip almaya vekil tayin ettiği kimseye hitaben, "Alacağımı tahsil edinceye kadar masraf yaparsan ben vereyim" demiş olsa, vekil yaptığı masrafı müvekkilden almaya kadir olur" (H.Ec.2/52)
2716 - Netice Fetvalarından: "Dilediğin kimseye sat, diye mutlak mânâda vekil tayin olunan kimse, satılacak olan malı, oğluna satsa sahih ve geçerli olur" (H.Ec. 2/54)
Açıklama: Vekilin, müvekkilinin malını kendi oğluna satma salâhiyeti, "Dilediğin kimseye sat" diye verdiği vekâletle meşru olmuştur. Aksi halde o malı kendi oğluna satması caiz olamaz.
2717 - Feyziye Fetvalarından: "Zeyd'in karısı, bir kimseyi vekil yapmak suretiyle, bazı eşyasını satmış olsa, kocası "Ben razı değilim" diyerek satışı bozmaya hukuki gücü olamaz" (H.Ec. c. 2/56)
Açıklama: Evli bir kadın, malında dilediği şekilde tasarrufta bulunabilir. Tarlasını, dilediği kimseye icara verebilir. Münasip bir kimseyi vekil tayin ederek, istediği bir malı sattırabilir. Kocası onun bu gibi tasarruflarına engel olamaz. Zira evlilik, kadının bazı hareketlerini sınırlar ise de malında tasarruf etmesine mani değildir. Kocası, "Benim haberim yoktur" diyerek veya "Ben razı olmadıkça zevcem malını satamaz" iddiasında bulunarak kadının mülkiyet hakkına ve malında dilediği şekilde tasarrufta bulunmasına engel olamaz.
2718 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, Amr'ın hayvanlarının yiyeceklerini, Amr'ın emr ve havalesi ile kendi malından sarfedecek olsa, yaptığı sarfiyatı Amr'dan almaya kadir olur" (H.Ec. c. 2/57)
2719 - Netice Fetvalarından: "Amir'in emriyle sarf olunan şeylerde emri veren şahıs pişman olsa geri dönemez" (H.Ec. 2/57)
Açıklama: Vekil, müvekkilden aldığı emir üzerine gerekli hizmeti yerine getirdikten sonra, müvekkilin pişmanlık duyması bir kıymet ifade etmez. Çünkü vekil, onun isteği üzerine bir hizmet görmüş ve birtakım masraflarda bulunmuştur. Yaptığı masrafların tamamını müvekkilden alır. "Ben öyle demiştim, ama sonradan pişman oldum" demesi, vekile olan borçları ödemesine engel teşkil etmez. Pişmanlık duygusu, emrettiği işin yapılmasından önce olursa ve o işi gördürmekten vazgeçtiğini vekile duyurursa, vekil azledilmiş, müvekkil de masraftan kurtulmuş olur. Aksi halde yaptırdığı işin sarfiyatını ödemesi gerekir.
2720 - Abdürrahim Fetvalarından: "Vekâlet yolu ile satın alınan şeyi müvekkil görüp kabul ettikten sonra pişman olup vekile iade etmeye güçlü olmaz" (H.Ec. 2/54)
2721 - Abdürrahim Fetvalarından: "Herhangi bir fiyata satmak üzere vekil tayin olunan kimse, dellâl vasıtasıyla malı satsa, daha sonra mal sahibi "Noksanına sattın, farkı sana ödetirim" diyemez" (H.Ec. c. 2/56)
Açıklama: Müvekkil, her kaça olursa satmaya izin vererek vekil tayin ettikten sonra, artık vekile bir zarar iddiası ile
ödetme teklifinde bulunamaz.
2722 - Feyziye Fetvalarından: "Zeyd, bir mülkünü bir şahsa vekâlet vererek satıp sonra vefat etmiş olsa, varisleri satışı bozmaya muktedir olamazlar" (H.Ec. c. 2/56)
Açıklama: Asil hayatta iken, vekilin yapacağı satışı, varislerin bozmaya yetkileri yoktur.
2723 - Feyziye Fetvalarından: "Vekil vasıtası ile satılan bir şeyin parasını, müşteri mal sahibine verse, vekil müşteriden istemeye muktedir olamaz" (H.Ec. c. 2/56)
Açıklama: Müşteri, borçlu bulunduğu parayı malın sahibine ödemiş olunca vekil "İlle bana ödeyeceksin" diye bir ısrarda bulunamaz. Zira para ödenmiş ve mal sahibinin eline geçmiş olunca, başkaca yapılacak bir iş kalmamış olur.
2724 - Ali Efendi Fetvalarından: "Mirasçılardan biri, murisinin borcunu kendi malından ödese, kalan maldan almaya güçlü ve haklı olur" (H.Ec. 2/57)
2725 - Ali Efendi Fetvalarından: "İki ortak, mallarını satmaya, bir şahsı vekil tayin etseler, o da dengi bir fiyatla vekâleten satsa, adı geçen ortaklar pişman olup dönüş yapamazlar" (H.Ec. 2/58)
2726 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, mülkü olan evdeki hissesini satıp parasını hayırlı bir yöne vakfetme işine Amr'ı vekil kılsa, sahih olur (H.Ec. 2/56)
2727 - Feyziye Fetvalarından: "Zeyd, parasını verip, Amr'ın vekâleti ile satın alınan şey kendisine teslim olunmazdan önce Zeyd ve Amr vefat etseler, Zeyd'in mirasçıları o şeyi Amr'ın varislerinden almaya güçlü olurlar" (H.Ec. 2/56)
2728 - Feyziye Fetvalarından: "Zeyd, başka bir memlekette bulunan ve kendisine borçlu olan şahsa mektup yazıp borcunu falan kimseye ver dese, o da verdikten sonra bahsi geçen şahıs firar etse, Zeyd, borçludan tekrar para almaya güçlü olmaz" (H.Ec. 2/56)
2729 - Netice Fetvalarından: "Zeyd adındaki şahıs, vasisi olduğu küçük çocuğun nafakasını, Amr'a emr ve havale edip, o da kendi malından çocuğun ihtiyaçlarına sarf etse, yaptığı masrafları alır" (H.Ec. c. 2/57)
2730 - Netice Fetvalarından: "Borç tahsil etmeye vekil tayin edilen şahıs, aldığı paranın bir miktarı elinde bulunurken zayi olsa, zarar vekile ait olup, müvekkile râci olmaz" (H.Ec. 2/58)
2731 - Netice Fetvalarından: "Vekil, müvekkilin izni olmaksızın, malın bedelinden bir miktarını müşterinin ödeyeceği paradan düşecek olsa, vekilin o parayı ödemesi lâzım gelir" (H.Ec. 2/58)
Açıklama: Vekil, mal sahibinden izin almadan, malın bedelinden bir miktarını indirmeye salahiyetli değildir. Bu sebeple, yetkisinin dışında bir tasarrufta bulunması halinde, müvekkilin zararını vekilin tazmin etmesi gerekir.
2732 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, karısının evinde ve onun isteği üzerine bir şey bina etse, yaptığı o şey (ilave bina) karısına ait olur" (H.Ec. c. 2/57)
Açıklama: Malın aslı, kadına ait olduğu için yapılan şey de onun olur. Kocanın yapılan şeye nezaret etmesi veya emeğinin geçmesi, onda sahiplik iddia etmesine hak kazandırmaz. Eğer erkek, yaptığı bu bina için kendi cebinden bir masraf yapmış ise, bunu karısından talep eder.
2733 - Abdürrahim Fetvalarından: "Satışa vekil olan kimseden satın alınan malda, aldatma olduğu, müşteri tarafından iddia ve isbat olunsa, satılan malı vekile çevirip parasını alır. Satış geçerli olmaz" (H.Ec. 2/57)
2734 - Ali Efendi Fetvalarından: "Müvekkilin ölümü ile vekil, vekâletten çıkar" (H.Ec. 2/60)
2735 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, karısı Hind'in emri ile, Hind'in evinin onarımına para sarf etse ve Hind de (bu arada) ölse, kocası onun bıraktığı maldan yaptığı masrafı alır" (H.Ec. c. 2/57)
2736 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, babasının işine bir miktar para fark edecek olsa, masrafını babasından almaya hukuk açısından haklı olur" (H.Ec. 2/57)
Açıklama: Babalık ve evlâtlık münasebetleri, ferdi hukuku ortadan kaldırmaz. Çocuk bu parayı, kendi cebinden sarf edecek olsa, babasından talep etmekte haklı olur.
2737 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, başka bir memlekette bulunan karısına vekalet verse caiz olur. "Her işimde sana vekâlet verdim" diye mektup yazsa, o da kabul edip kocasının bazı eşyasını satsa, Zeyd satışı bozmaya muktedir olamaz" (H.Ec. c. 2/50)
2738 - Behce Fetvalarından: "Satış için vekil tayin olunan kimse, malı satmazdan önce, müvekkil o şeyi satsa, daha sonra da vekil satmış olsa, (vekil tarafından yapılan) ikinci satış geçerli olmaz" (H.Ec. c. 2/50)
Açıklama: Mal sahibi tarafından vekil tayini, kendi malında tasarrufu engelleyen bir sebep değildir. Bu itibarla vekil tayin ettikten sonra, mal sahibi tarafından bizzat yapılacak satış geçerli olur. O sattıktan sonra, kalkıp bir de vekil satacak olsa, vekilin satışı caiz olmaz.
2739 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Satışa vekil olan bir kimse, satıştan imtina edecek olsa cebrolunmaz" (H.Ec. 2/50)
Açıklama: Satış için bir şahsa vekâlet verilmesi, o kimse için debredici bir sebep değildir. "Sen vekilsin, satmaya mecbursun" diye bir zorlama yapılamaz.
2740 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Alacak tahsiline vekil olan kimsenin gevşekliği yüzünden, borçlu şahıs kaçmış olsa, vekilin bir şey ödemesi lâzım gelmez" (H.Ec. 2/50)
2741 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Alacak tahsiline vekil tayin edilen kimse, (borcu) istemeden önce, borçlu ölecek olsa, kalan maldan istemek için ikinci bir vekâlet verilmesine muhtaç olmaz" (H.Ec. 2/50)
Açıklama: Alacak tahsiline vekil olan kimsenin salâhiyeti, borçlunun ölmesiyle son bulmaz. Yeniden bir vekâlet almaya hacet kalmadan, ölenin varislerinden müvekkilin alacağını islemeye salâhiyeti bulunmaktadır. Bu salâhiyetine dayanarak, mirasçıların malı taksiminden önce müvekkil adına alacağı talep eder. Onlar, bu borcu ödemek yoluna gitmeyecek olursa, kazai mercilere müracaat edip alacağın tahsiline gayret gösterir.
Vefat eden kimsenin borçlarının ödenmesi, ölenin vasiyetlerinin yerine getirilmesinden ve mirasın varisler arasında taksiminden önce yerine getirilecektir. Bu dini hükmü varisler dikkate almayacak olursa, vekilin dikkatten uzak tutmaması gerekir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:51

VEKÂLET İÇİN GEREKLİ ŞARTLAR
2742 - Behce Fetvalarından: "Küçük çocuğun vekil tayini sahih olmaz" (H.Ec.c. 2/50)
Açıklama: Erkeklik ve kadınlık çağına ulaşmamış bir çocuğun vekil tayini İslâm hukukunda muteber görülmemiştir. Zira rüşt ve akli melekelerinin kemâle ermemesi, kâr ve zararı ayırt edememesine sebep olur. Bu itibarla asaleten veya vekâleten yapacağı tasarruflar sınırlandırılmış bulunmaktadır.
2743 - Netice Fetvalarından: "Delinin, deliliği sırasında vekâlet vermesi sahih olmaz" (H.Ec. 2/503)
Açıklama: Akli rahatsızlığı bulunan kimsenin, malında yapacağı tasarrufları geçerli değildir. Bu cümleden olarak, herhangi bir kimseye alım veya satımda vekâlet vermesi muteber değildir.
2744 - Netice Fetvalarından: "İki gözü görmeyen kimsenin vekâlet yapması sahih olur" (H.Ec. 2/56)
2745 - Netice Fetvalarından: "Müslüman olan Zeyd, bir Müslümanla olan davasına gayrimüslim bir kimseyi vekil yapsa caiz olur" (H.Ec. c. 2/51)
Açıklama: Bu fetva, İslâm dininin yüceliği ve insan haklarına karşı gösterdiği saygı anlayışını aksettirmektedir. Bu itibarla, bir gayrimüslim, Müslüman bir şahsa, hem de Müslümanla olan bir meselesinde vekâlet edebilir. Yeter ki bu husustaki vazifeyi İslâmi ölçüde yapmaya yeterli tecrübesi ve bilgisi olsun.
2746 - Netice Fetvalarından: "Müvekkilin delirmesi ile vekil, vekâletten azledilmiş olur" (H.Ec. c. 2/55)
Açıklama: Deli bulunan kimsenin, kendisine vekil tayin ederek birtakım hizmetler gördürmesi caiz değildir. Çünkü, böyle bir kimsenin mal varlığını korumaya akli melekeleri müsait değildir. Aklı başında iken tayin ettiği vekil, müvekkilin delirmesi üzerine, vekâletten azledilmiş sayılır. Çünkü, onun hastalanışı sebebiyle, vekilin tasarruflarının hukuki esaslara uygunluk derecesini ve kendisini zarara uğratacak bir teşebbüste bulunup bulunmadığını kontrol imkânı ortadan kalkmış olmakta ve bu sebepler muvacehesinde vekâlet son bulmaktadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:51

VEKİL MÜVEKKİLİNİN AKSİNE HAREKET ETSE
2747 - Netice Fetvalarından: "Satın almaya vekil tayin edilen şahıs, müvekkilinin emrettiği fiyattan noksanına satın alsa, aradaki farkı müvekkilden isteyemez" (H.Ec. 2/50)
Açıklama: Kendisine vekâlet verilen kimsenin, satın alacağıı şeyden kendi şahsı için bir menfaat temin etmeye veya bir prim istemeye hakkı yoktur. Satın alacağı şeyin hukuki ve iktisadi neticeleri müvekkile aittir.
2748 - Ali Efendi Fetvalarından: "(Alacak) tahsil etmeye vekil olan kimse, para karşılığı kumaş alacak olsa, müvekkil kabul etmeyip parasını borçludan almaya muktedir olur" (H.Ec. c. 2/52)
Açıklama: Vekil, sadece para tahsiline memur olduğuna göre, onun dışında başka yoldan bir tasarrufta bulunamaz.
2749 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, falana ver diyerek Amr'a bir miktar para ve elbise verse, lâkin Amr (emaneti) mahalline vermese, ver diye emrolunur" (H.Ec. 2/52)
2750 - Netice Fetvalarından: "Satışa vekil tayin edilen kimse, satılık bulunan bir malı itimada lâyık olmayan bir dellâla verse (ve o mal) dellâlın elinde iken kaybolsa, vekilin onu ödemesi lâzım gelir" (H.Ec. c. 2/51)
Açıklama: Güven duyulmayan bir dellâla müvekkilin malını teslim eden vekil, ihmali yüzünden mal sahibinin zararına yol açmış olur. Bu sebeple zayi olan malı tazmin etmek zorundadır.
2751 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, Amr'ın emri olmaksızın, Amr'ın mülkünü (arazisini) imar etse, bir şey almaya muktedir olamaz" (H.Ec. c. 2/56)
Açıklama: Mal sahibinin isteği ve emri olmadan tarlasını sürmek, bahçesini sulamak veya çapalamak gibi bir işi kendiliğinden yapan bir kimse, mal sahibinden ücret olarak bir şey isteyemez. Ücreti hak edebilmek için, mal sahibiyle çalışan arasında, karşılıklı mukavele olması, bir tarafın teklifini diğerinin kabul etmesi gerekir. Böyle bir icap ve kabul olmadan, herhangi bir kimsenin tarlasını imar etmek veya bahçesini sulamak, sonra da kalkıp mülk sahibinden ücret talebinde bulunmak usulsüz bir çalışma ve yersiz bir istek olur.
2752 - Ali Efendi Fetvalarından: "Muayyen bir şahsa satış yapmak üzere, vekil tayin olunan şahıs, malı o şahıstan başkasına satacak olsa caiz olmaz" (H.Ec. c. 2/58)
Açıklama: Müvekkil, malını satacağı kimseyi belirtmiş olunca, vekilin, fiyatı söyleyip akdi yapmaktan başka bir tasarrufu kalmaz. Müvekkilin koyduğu şart ve verdiği direktif, vekili bağlayıcı mahiyettedir. Bunların dışındaki tasarrufu caiz olmayıp satışı geçerli sayılmaz.
2753 - Behce Fetvalarından: "Vekil (tayin olunan şahıs), müvekkilinin izni olmadan, diğer bir kimseyi vekil tayin edecek olsa, sahih (ve geçerli) olmaz" (H.Ec. c. 2/57)
Açıklama: Bir şahıs tarafından kendisine vekâlet verilen kimse, müvekkil tarafından kendisine vekil tayin etmeye salâhiyet verilmedikçe, kendiliğinden herhangi bir kimseyi vekil tayin etmeye salahiyetli değildir. Bu yüzden yapacağı muamele geçerli olmaz.
2754 - Ali Efendi Fetvalarından: "Mal sahibi tarafından, malın bedeli belirtilerek satışa vekil tayin edilen şahıs, noksanına satış yapsa ve müvekkil de buna razı olmasa, satılan malı müşteriden geri almaya muktedir olur" (H.Ec. c. 2/59)
Açıklama: Vekil, müvekkilin direktiflerine riayetle hareket etmelidir. Dilediği şekilde tasarrufta bulunması doğru görülemez. Bu sebeple, mal sahibinin belirttiği fiyattan noksanına satış yapsa, malını geri alarak zararını önlemeye müvekkilin salâhiyeti vardır.
2755 - Abdürrahim Fetvalarından: "Satışa vekil olan Zeyd, bir şahsın iflas ettiğini bildiği halde ona satış yapacak olursa ve bu kimse iflas durumundan kurtulamadan vefat ederse, malın bedelini vekilin tazmin etmesi gerekir" (H.Ec. c. 2/56)
Açıklama: Vekil, malı satacağı kimsenin iflas ettiğini bilip dururken, ona satış yapmaması, hem malın hem de mal sahihinin menfaatinin korunması bakımından zaruridir. Aksi halde, malın bedelini bizzat vekilin ödemesi gerekir.
2756 - Abdürrahim Fetvalarından: "Başka bir şehirden buğday getirip kendi beldesinde satmak üzere, Zeyd Amr'a bir beygir verse, Amr da buğday satın alıp diğer bir memlekete götürürken beygir ölse, Amr'ın ödemesi lâzım gelir" (H.Ec. 2/55)
2757 - Netice Fetvalarından: "Memur, kendisine emir verenin borcunu, şahsına ait maldan ödedikten sonra, amirden alamasa, alacaklıya dönüp isteyemez" (H.Ec. 2/56)
2758 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, Amr'ın emri olmaksızın onun bir işine para sarf edecek olsa, Amr'dan alamaz" (H.Ec. 2/56)
2759 - Abdürrahim Fetvalarından: "Veresiye olarak sattığı takdirde, kefile bağlanmaksızın satış yapmaktan yasaklanan bir vekil, kalkıp da kefılsiz olarak (veresiye) satış yapsa ve müşteri de iflas etmiş haldeyken vefat etse, vekilin ödemesi lâzım gelir" (H.Ec. 2/55)
2760 - Behce Fetvalarından: "Satışta vekil olan kimse, müvekkilin malını satmasa, (geri vermek) imkânı varken müvekkile de teslim etmese ve bu suretle (mal vekilin elinde iken) helak olsa vekile onu ödemek gerekir" (H.Ec. 2/54)
Açıklama: Vekil, üzerine aldığı vazifeyi yapmaz, malı sahibine iade etmez ve bu ihmali yüzünden mal helak olursa, tazmin etmesi gerekir.
2761 - Netice Fetvalarından: "Zeyd'in, "Amr'a ver" diyerek Bekir'e verdiği parayı, o, kendi işlerine sarf ederek tüketse Bekir'in ödemesi lâzım gelir" (H.Ec. 2/55)
2762 - Abdürrahim Fetvalarından: "Müvekkil tarafından bir malın satışı, belirli bir şehre tahsis olunsa, vekil o malı, mal sahibinin belirttiği yerden başka bir yerde satmaya muktedir olamaz" (H.Ec. c. 2/56)
Açıklama: Vekil, müvekkilin memurudur. Onun malını, dediği yerde ve gösterdiği meşru şartlar dahilinde satma durumundadır. Bu şartların dışına çıkıp istediği şekilde hareket edemez.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:51

SARF ve SARRAFLIK
2763 - Netice Fetvalarından: "Zeyd'in, Amr'dan ödünç aldığı altınların fiyatı düşmüş olsa, aynen teslimi lâzım gelir, kıymetini veririm diyemez" (H.Ec. 2/22)
Açıklama: Altın olarak alınan borçlar, altının fiyatı düşse veya çıksa da altın olarak ödenmesi gerekir. Bu esastan ayrılmak, iki taraftan birini zarara sokabilir. Müslüman ne zarara uğramalı ne de başkasına zarar vermelidir.
2764 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, Amr'dan şu kadar lira borç alıp işlerine sarf ederek tükettikten sonra, kıymetine denk altın verse Amr da kabul etmiş olsa, dönüş yapılmaz" (H.Ec 2/22)
2765 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a hitaben, al, masrafına sarfet, diyerek bir miktar para verip "ödünç" veya "bağış" olduğunu söylemese ödünç olur" (H.Ec. 2/22)
2766 - Bence Fetvalarından: "Tam ayar veya karışan (maden)den fazla, yahut ona eşit sikkelenmiş (altın)ların tartı ile borç alınması lâzım gelir" (H.Ec. 2/22)
2767 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd'in, Amr'a satıp teslim ettiği ve satış bedelini aldığı şeyi (sonra) Amr, daha fazla bir bedelle Zeyd'e satıp teslim etse, o fazlalık faiz olmaz" (H.Ec. 2/22)
Açıklama: Fetvada açıklanan husus, bir satış muamelesi olup iki defa el değiştirmiş olmaktadır. İkinci satışın, malı satan şahsa yapılması ile başka bir kimseye yapılmış olması arasında hukuki yönden bir fark yoktur. Bir malın para ile mübadelesi faiz olmaz.
2768 - Netice Fetvalarından: "Borcum var sanarak verip de borcunun olmadığı ortaya çıksa (verdiğini) geri alır" (H.Ec. 2/23)
Açıklama: Bir kimsenin kendisini borçlu zannetmesi ile borçluluk tahakkuk etmez. Zan kesin bir ilim ifade etmediği için, böyle bir kanaatin uyanması ile verilen para, durum tebellür ettikten sonra geri istenip alınır.
2769 - Netice Fetvalarından: "Borç vermekten dolayı alacağı olan bir kimse, iyi altın karşılığında bilmeden kalp altın almış olsa geri verir" (H.Ec. 2/23)
Açıklama: Bir altının kalp olması, ya içine başka bir maddenin karışmasından veya taklit olarak basılmış olması sebebiyle antik değerinin bulunmamasından olur. Altını alan kimse, aldığının kalp olduğunu anlarsa, sahibine iade hakkına sahiptir.
2770 - Ali Efendi Fetvalarından: "Un ve saman, tartılarak ödünç alınsa, mislini ödemek lâzım olur" (H.Ec. 2/3)
2771 - Ali Efendi Fetvalarından: "Borç vermede müddete bağlamak batıl olup (dilediği) halde ödenmesi lâzım gelir" (H.Ec. 2/23)
2772 - Netice Fetvalarından: "Alacaklı, kendisine borçlu olan kimseye, borcun karşılığında bana şu kadar müddet hizmet et diyerek cebr edemez" (H.Ec. 2/23)
Açıklama: Bir kimsenin kendisine borcu bulunan şahıstan alacağını talep etmesi hakkı olmakla beraber, onu kendi işinde çalıştırması, borçlunun istek ve rızasına dayalı olarak caizse de, bu hususta cebr edilemez. Cebr, alacağın tahsilinde hukuki yolları takip etmek suretiyle düşünülebilir.
2773 - Netice Fetvalarından: "Satılan malda alacağını mühlete bağlamak sahih olup, müddet dolmadan önce hepsini istemeye güçlü olmaz" (H.Ec. 2/23)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:51

HİBE (BAĞIŞ)
İnsan, insanlığa faydalı olduğu nisbette kalben mesrur olur ve halk yanında itibar görür. "İnsanın hayırlısı, insanlara faydalı olandır" Hadis-i Şerifini düstur edinen mü'minler halka bağışta bulunup faydalı olmak isterler.
Harp meydanında, mert, hayır sahasında, cömert olan insan, memduh olur. Cimri bir kişi, zemden; müsrif kişi de demden kurtulamaz. İnsan, emin adımlar ile gayesine ulaşabilmek için, dinimizin hükümlerine riayet zorundadır. Zira bir şeyi yapmak kadar o işi dini hükümlere uygun olarak yapmak icap etmektedir.
İzahı sadedinde olduğumuz bu fetvalar, İslâm hukukundaki bağışlar ile ilgili hükümleri öğrenme arzusunda olan mü'minlere ışık tutacak mahiyettedir. Bu fetvaları okuyucularımızın istifadesine arz etmeden önce, birkaç hususu açıklamak isteriz:
a) Yapılacak bağış, varlığı ile yokluğu tereddütlü olan bir şeve bağlanmamış olmalıdır. "Şu işim olursa, bu evim sana hibe olsun", "Sınıfımı geçersem, bu kalem sana hediyem olsun" demek gibi.
b) Bağış, gelecek zamana muzaf olmamalıdır. Meselâ, "Şu tarlamı, gelecek Ramazan ayının başından itibaren oğluma hibe ediyorum" demek gibi. Zira hibe, içinde bulunduğumuz zamanda (halde) bir şahsa temlikte bulunmaktan ibarettir. Temlikin şarta bağlanması ve gelecek zamana muzaf olması caiz değildir.
c) Bağışın muvakkat olarak yapılmış olmaması şarttır.
d) Bağışı yapacak şahıs, böyle bir hibeye ehil olmalıdır. Binaenaleyh delilerin, bunak kimselerin ve çocukların hibeleri geçerli değildir. Bunlara bağış yapılabilirse de, kendileri başkasına bağışta bulunamazlar.
e) Bağışta, hibe yapacak şahsın rıza ve gönül hoşluğu ile teberruda bulunması şarttır. Zorlamak suretiyle yaptırılacak bağış geçerli değildir.
f) Bağışlanacak şeyin hibe zamanında mevcut olması şarttır. Meselâ, "İneğimin doğuracağı yavru, ağaçların vereceği meyve torunuma hibedir" demek sahih olmaz. Yok olan bir şeyi hâl-i hazırda temlik mümkün ve caiz değildir.
g) Bağışlanacak şeyin haddi zatında memlûk olması şarttır. Havadaki kuşun ve denizdeki balığın hibesi sahih olmaz.
h) Bağışlanacak şeyin diğer mallar arasından ayrılmış olması da şarttır. Ayrılmak suretiyle taksimi kabil olan bir malın, şayialı hisse olarak taksimi caiz değildir.
i) Bağışlanacak şeyin, hibe yapacak şahsın kendisine ait bir mal olması şarttır. Bir kimse başkasına ait olan bir malı, bağışlamış olsa, bu hibe fuzuli olup geçersizdir. Meğer ki, mal sahibi bundan haberdar olunca kabul etmiş bulunsun. Bu takdirde yapılan bağış geçerlilik kazanır. Zira işin sonunda gösterilen izin, baştan müsaade etmek gibidir.
2774 - Netice Fetvalarından: "(Yaşça) küçük, akıllı (ve iyiyi kötüden) ayırt eden bir çocuğa bağışlanan bir malı, o çocuk eline alsa bile tamam olur" (H.Ec. c. 2/109)
Açıklama: Kendisine bağış yapılan kimsenin, hibe edilen şeyi teslim alması, hibenin sahih olması için yeterlidir. Ayrıca kabul ettim, demesi şart değildir.
2775 - Netice Fetvalarından: "Zeyd sağlığında, sahip olduğum bütün eşyam Amr'ındır deyip, teslim etmezden önce vefat edecek olsa, hibe batıl olur" (H.Ec. c. 2/109)
Açıklama: Hibe, bağış yapılan şahıs tarafından kabul edilip teslim alınmak suretiyle tamam olur. Onun tesliminden önce hibeyi yapan şahsın vefatı, yapılan bağışı batıl kılar.
2776 - Abdürrahim Fetvalarından: "Kadın, kocasına veya erkek karısına, sen benden evvel ölecek olursan benim olsun; ben senden evvel ölecek olursam senin olsun diyerek yapacakları hibe sahih (ve geçerli) olmaz" (H.Ec. c/109)
2777 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, bahçesinin arsasını büyük oğlu Amr'a hibe edip içindeki ağaçları bağışlamasa, o ağaçları kesip arsayı teslim etmeden önce Zeyd vefat etse, hibe batıl olur" (H.Ec. c. 2/109)
Açıklama: Hibe teslim muamelesi ile tamam olur. Bahçenin içindeki ağaçlar, arsa olarak teslime engel teşkil eder. Bu hal devam ederken, bağışı yapan şahsın ölümü ile hibe batıl olur.
2778 - Abdürrahim Fetvalarından: "Hind, kendisini boşayan kocasına, "Küçük çocuğumu benden almaz isen mehrimi sana hibe ettim" deyip, koca çocuğu kendi himayesine alsa, Hind de mehrini almaya güçlü ve haklı olur" (H.Ec. c. 2/109)
Açıklama: Hibe, bir şarta bağlanacak olursa geçerli olmaz. Bir ivaza bağlanması halinde muteber olursa da o karşılığın verilmemesi halinde hibeden dönülebilir.
2779 - Ali Efendi Fetvalarından: "Bir seneden fazla devam eden müzmin hastalığa tutulmuş bulunan kimse, sıhhatli kimse gibi olup, bu hastalığı sırasında bağış yapıp teslim etse ve bir müddet sonra da vefat etse, hibe ettiği şey terekesine katılıp miras olarak dağıtılmaz" (H.Ec. 2/109)
2780 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, küçük (yaştaki) oğlu Amr'a hibe ve teslim ettiği şeyden dönüş yapamaz" (H.Ec. c. 2/112)
2781 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, sağlığında, kardeşinin küçük yaştaki oğullarına bir miktar eşya bağışlasa ve (çocukların) vasisine teslim edip vefat etse, varisler bu bağışa müdahale edemezler" (H.Ec. c. 2/112)
Açıklama: Amca mevkiindeki şahsın sağlığında yaptığı bağış, teslim edilince tamamlanmış olur. Bağış yapılan çocukların varislerden olmayışı ve bağışın ölüm hastalığı sırasında yapılmayışı, hibenin vasiyet olarak kabulüne ve varisler tarafından yapılacak itiraza imkân bırakmaz.
2782 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, evimi küçük (yaştaki) oğlum Amr'a hibe ettim deyip açıklasa ve şahidlendirse bu bağış tamamlanmış olur. Oğlanın aldım demesi gerekli değildir" (H.Ec. 2/116)
2783 - Ali Efendi Fetvalarından: "Mecnunun hibesi sahih ve geçerli olmaz" (H.Ec. c. 2/110)
Açıklama: Akli muvazenesi bozulmuş bir hastanın yapacağı hibe geçerli değildir. Zira akıl hastası bulunan bir kimse, kâr ve zararını düşünebilecek halde değildir. Bu sebeple, dinimiz akıl hastalarının bu gibi tasarruflarını geçersiz saymıştır.
2784 - Netice Fetvalarından: "Bunağın hibesi sahih olmaz" (H.EC. c. 2/112)
2785 - Ali Efendi Fetvalarından: "İçkiden sarhoş olan kimsenin yaptığı bağış sahih ve geçerli olur" (H.Ec. 2/110)
Açıklama: Sarhoşun aklında -asli olarak- bir arıza bulunmayışı, sarhoşluğun tesirinin geçici oluşu ve akli melekelerinin tamamen muhtemel olmayışı, malında tasarruf salâhiyetini kaldırmaz. Bu sebeple yapacağı hibe geçerlidir.
2786 - Abdürrahim Fetvalarından: "Hind, bir hatim okuyup da sevabını kendisine bağışlaması şartı ile mehrini kocası Zeyd'e hibe etse ve fakat Zeyd hatimi okumadan vefat etse, Hind, kocasının arkaya bıraktığı maldan mehrini almaya güçlü ve haklı olur" (H.Ec. 2/109)
2787 - Behce Fetvalarından: "Bahşiş saçıldığı zaman, Zeyd eteğini açsa, eteğine düşen meblağ para vesair şey Zeyd'in olur" (H.Ec. 2/109)
Açıklama: Bazı memleketlerde gelin indirip bindirirken şeker, badem veya ceviz gibi yiyecekler yahut para saçma âdeti; bazı köylerde, çocuğun sünnet olma ameliyatının selâmetle sonuçlandığını müjdelemek için mendile sarılmış elma atma usulünün meşru oluşu bu fetvadan kaynaklanmaktadır.
2788 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, sağlığı yerinde iken hususi olarak kiraladığı şahsın elinde bulunan şu kadar koyununu küçük yaştaki kızı Hind'e bağışlasa ve hibesini şahitlendirse, vefat ettiğinde mirasçıları hibeyi makbul tutmayız, demeye güçlü olmazlar" (H.Ec. 2/111)
2789 - Feyziye Fetvalarından: "Hind, mehrini sağlığı yerinde olduğu halde iken, zifaf gecesinde kocası Zeyd'e bağışlayıp sonra vefat etse, mirasçılar hibeyi makbul tutmayız, demeye güçlü olmazlar" (H.Ec. 2/111)
2790 - Netice Fetvalarından: "Hibe edilip teslim olunan evi, hibe edilen şahıs, eliyle tamir etse, hibeyi yapan kimse bağışından dönemez" (H.Ec. 2/111)
2791 - Feyziye Fetvalarından: "Kendisine bir şey hibe olunan kimse, bağışlanılan şeyi başkasına bağışlayıp teslim ederek mülkünden çıkarmış olsa, birinci hibe eden kimse dönüş yapamaz" (H.Ec. 2/111)
2792 - Netice Fetvalarından: "Hind, vefat eden kocası Zeyd'in mirasçılarına, eğer ölünceye kadar beni gözetirseniz, Zeyd'in üzerinde alacağım olan mehrim sizin olsun dese, bu hibe sahih ve geçerli olmaz" (H.Ec. 2/111)
2793 - Ali Efendi Fetvalarından: "İkrah ile yapılmış olan hibe sahih ve muteber değildir" (H.Ec. c. 2/110)
Açıklama: Zorlamakla yapılacak bir bağış, gönül rızasına dayanmadığı için geçerli olamaz.
2794 - Netice Fetvalarından: "Hibe edeyim, diye va'd etmekle hibe etmiş olmaz" (H.Ec. c. 2/113)
2795 - Netice Fetvalarından: "Kişinin ölüm hastalığı sırasında mirasçısına hibe yapması caiz olmaz" (H.Ec. 2/115)
2796 - Netice Fetvalarından: "Hind, hasta olduğu sırada, kocası Zeyd'e şayet bu hastalıktan ölecek olursam mehrim senin olsun, dese sahih ve geçerli olmaz" (H.Ec. c. 2/111)
2797 - Feyziye Fetvalarından: "Zeyd, kendisinden alacaklı bulunan Amr'a tuz ekmek hakkını helâl et dese, Amr da helâl olsun deyip alacağını helâl etmese Zeyd borçtan kurtulmuş olmaz" (H.Ec. 2/111)
2798 - Feyziye Fetvalarından: "Hibeyi yapan şahsa, karşılık olarak bir şey veren Zeyd vefat etse, mirasçıları o karşılığa müdahale edemezler" (H.Ec. 2/111)
2799 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, Amr'ın elinde emanet olarak duran eşyasını küçük yaştaki oğlu Bekir'e hibe ve bu bağışı şahitlendirip ilan ettikten sonra vefat etse, bahsi geçen şeylere diğer varisler müdahale edemezler" (H.Ec. 2/112)
2800 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, başka bir memlekette bulunan mülkünü Amr'a hibe edip almaya salâhiyet verse, Amr da aldıktan sonra vefat etse, Zeyd pişman olup dönüş yapamaz" (H.Ec. 2/112)
2801 - Abdürrahim Fetvalarından: "Hind, kardeşi Zeyd'in eşyasını, Zeyd'in izni olmadan onun karısına hibe etse, Zeyd bunu geçerli saymadan önce vefat etse, varisler (o eşyayı) mirasa katarlar" (H.Ec. 2/112)
2802 - Ali Efendi Fetvalarından: "Hibe edenin kumaşları ile meşgul olup, tahliye ve teslim bulunmayan evin hibe edilmesi sahih olmaz" (H.Ec. 2/113)
2803 - Netice Fetvalarından: "Taksimi kabil olmayan akar hissesinin, hisse-i şayia olarak hibe ve teslimi sahih olur" (H.Ec. 2/113)
2804 - Ali Efendi Fetvalarından: "Gerdek gecesinde mehrini kocana hibe ettin mi? denildiğinde sükut eden Hind bağış yapmış sayılmaz" (H.Ec. 2/110)
2805 - Feyziye Fetvalarından: "Zeyd'in, beni ölünceye kadar görüp gözetirsin, diyerek yaptığı hibe batıl olduğundan Amr da Zeyd'e karşılık olarak bir şey verse, o da batıl olur" (H.Ec. 2/111)
2806 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, "Al, takın" diye karısına verdiği küpeyi, zevcesi alıp takındıktan sonra ölecek olsa (o küpe kadının elinde emanet olup, esasen) kocanın malı olduğundan mirasa dahil olur" (H.Ec. c. 2/110)
2807 - Behce Fetvalarından: "İneğin bağışlanmasında karnındaki yavruyu istisna etmek, hibenin sıhhatine mani değildir" (H.Ec. 2/109)
2808 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, malik olduğum her şeyim karım Hind'indir deyip, teslim etmezden önce vefat etse bu bağış batıl olur" (H.Ec. c. 2/112)
2809 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, sıhhati yerinde iken, deli bulunan oğluna mülkü olan akarını hibe ve (bu bağışı) şahitlendirecek olsa sahih olur" (H.Ec. 2/113)
2810 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, mülkü bulunan bir evi, karısı Hind'e, ölünceye kadar benimle güzel geçinirsen (bu ev) senin olsun dese sahih olmaz" (H.EC. c. 2/112)
2811 - Netice Fetvalarından: "(Bağışlanan şey) teslim edilmezden önce (vaki olan) ölüm ile, hibe batıl olur" (H.EC. 2/112)
2812 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, mülkü olan evini Amr'a icar edip, işlememiş senenin kirasından bir miktarını Amr'a hibe etse, sahih olmaz" (H.Ec. c. 2/113)
Açıklama: Bir kimse, ancak kendi mülkiyeti altında bulunan bir şeyi bağış yapabilir. İşlememiş bulunan bir ayın kira bedelini bağışlamak, kendine ait olmayan bir şeyi hibe kabilinden olduğundan geçerli değildir.
2813 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, sağlığı yerinde iken oğlu Amr'a bir miktar eşya bağış ve teslim edip daha sonra vefat etse, Amr, Zeyd'in terekesinden miras hissesini almaya da güçlü ve haklı olur" (H.Ec. 2/113)
2814 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, mülkü bulunan kütüphanenin içindeki kitaplarını sıhhati yerinde iken oğlu Amr'a, kütüphanesi ile birlikte, hibe ve teslim etse, bağış tam ve geçerli olup, Zeyd vefat edince, diğer varisleri buna müdahale edemezler" (H.Ec. 2/113)
2815 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, evinin arsasını Amr'a hibe edip (üzerindeki) binayı yıksa ve arsayı teslim etmeden Zeyd vefat etse, bağış batıl olur" (H.Ec. 2/114)
2816 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd'in Amr'a hibe ettiği şeyi, Amr Zeyd'e emanet olarak teslim etse, mahkeme (kararı) veya rıza ile dönüş bulunmadan Zeyd o şeyi tüketse, Zeyd'in ödemesi lâzım gelir" (H.Ec. 2/116)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:52

2817 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd'in, Amr'a hibe ve teslim ettiği hayvan, semirip devamlı üremiş olsa Zeyd dönüş yapamaz" (H.Ec. 2/116)
2818 - Abdürrahim Fetvalarından: "Hibe ile borç hususunda ihtilâf olunup, iki tarafın da açıklayıcı delili olmasa, söz borç iddia edenindir" (H.Ec. 2/116)
2819 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, mülkü olan arsa üzerine yaptığı ambarın (yerini değil) sadece ambarını hibe ve teslim edip daha sonra Zeyd Amr'a hitaben, ambarı kaldır, dediğinde arsayı ambarla birlikte zapt ederim, demeye güçlü olmaz" (H.Ec. 2/116)
2820 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, senin mülkün, vefat ettiğinde kızım Hind'e intikal etmek şartı ile, diyerek evini Amr'a hibe ve teslim etse, hibe sahih, şart ise batıl olur" (H.Ec. 2/116)
2821 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, Hind'i aile olarak alırken Zeyd'in dost ve akrabasının hediye olarak getirdikleri bakır kaplar, Zeyd'in ölümü halinde mirasa dahil olur. (Karısı) onları tek başına almaya muktedir olamaz" (H.Ec. 2/116)
Açıklama: Evlenen erkeğin dost ve akrabası tarafından getirilen eşya, tamamen erkeğe ait olur. Kadının evine getirilen hediyeler ve kızın akraba ve dostlarının taktığı ziynet eşyası da tamamen kadına mahsustur. İkisinin evlenmeleri, gelen hediyelerde ortaklığı gerektirmez.
2822 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, malik olduğum eşyanın bir miktarını küçük yaştaki kızıma hibe ettim dese ve fakat belirtip açıklamasa sahih olmaz" (H.Ec. 2/116)
2823 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, bir miktar eşyasını küçük yaştaki akıllı ve iyiyi kötüden ayırt eden kızkardeşi Hind'e hibe ve teslim etse, o da kabul edip alsa, Zeyd bağıştan dönüş yapamaz" (H.Ec. 2/115)
2824 - Ali Efendi Fetvalarından: "Varislerden biri, (muris'e) borçlu olan kimse üzerindeki hissesini borçluya hibe etse sahih olur" (H.Ec. 2/114)
2825 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, falan (yerdeki) çiftliğimi ve o çiftlikte bulunan hayvanlar ile hububat ve ambarların hepsini küçük (yaştaki) oğlum Amr'a hibe ettim diye şahitlendirip fakat sayı, miktar ve kitleyi açıklamayıp vefat etse, ikrar gününde mevcut olan şeyler, Amr'ın olur" (H.Ec. 2/115)
2826 - Netice Fetvalarından: "Zeyd'in hizmetçisi Amr'a, bazı kimseler bir miktar para bağışlayıp teslim etseler, Zeyd o benim hizmetçimdir, diyerek paraya müdahale etmeye güçlü olmaz" (H.Ec. 2/115)
2827 - Ali Efendi Fetvalarından: "Hibe yapan kimse, bağış yapılacak şahsın elinde bulunmayan bir şeyi ona hibe edip (fakat) teslim etme ve (bağışlanan şeyi hibe edilen şahsı tarafından) alma bulunmasa (hibe) tamam olmaz" (H.Ec. c. 2/112)
Açıklama: Hibe edilecek bir şey, bağış yapılacak şahsın elinde bulunmuyor ise, hibe edilince ayrıca teslim muamelesine muhtaç olur. Aksi halde hibe tamam olmaz.
2828 - Abdürrahim Fetvalarından: "İyi bir hale sahip bulunan Zeyd, küçük oğlu Amr'a bağışladığı bir şeyi, (ihtiyacından dolayı) bir şahsa satıp teslim etse ve parasını kendi işlerine sarf ve (daha sonra) vefat etse, Amr, buluğ çağına ulaşınca o parayı (babasının) arkaya bıraktığı maldan alır" (H.Ec. c. 2/112)
Açıklama: Hibe edilen şey, teslim edilince artık mülk olmaktan çıkar ve bağış yapılan şahsın olur. Hibe yapan kimsenin onu satması, oğluna karşı borç altına sokar. Bu sebeple oğlu, babasının bıraktığı maldan, önce alacağını tahsil eder, daha sonra mirastan payına düşeni alır.
2829 - Netice Fetvalarından: "Taksimi kabil olmayan evdeki hisse-i şayiasını, ortağına bağışlayıp teslim etse geçerli olur" (H.Ec. 2/110)
2830 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Zeyd, lâtife yolu ile, Amr'a "Elinde olan şeyi bana hibe eyle" deyip o da hibe ettim, dese ve teslim etse bu hibe sahih olur" (H.Ec. c. 2/109)
2831 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, kiracının elinde bulunan bir akarını, küçük oğluna hibe edip (sonra) vefat etse, diğer mirasçılar o evi mirasa komaya güçlü olurlar" (H.Ec. c. 2/110)
Açıklama: Yapılan hibe, kiracının elinde bulunması hasebiyle, bağış yapılan kimseye teslim edilemediğinden, hibe tamamlanmış olmamakta ve miras olarak taksime tabi tutulmaktadır.
2832 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, Amr'ın üzerindeki alacağını Bekir'e hibe etse (ve fakat) ele alma (işi) bulunmasa, (bağış) tamam olmaz" (H.Ec. c. 2/111)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:52

HİBE EDİLEN ŞEY GERİ ALINIR MI?
2833 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, küçük oğlu Amr'a bağışladığı şeyi teslim etmezden önce vazgeçip o şeyi almasını men ettiğinde, Amr zorla alacak olsa, Zeyd geri alabilir" (H. Ec. 2/109)
Açıklama: Yapılan bir bağışın tesliminden önce ondan dönmek geçerli olur. İster dini bir sebebe dayanmak suretiyle meşru; isterse nefsani bir amil ile cimrilik sebebiyle mekruh bir dönüş bulunsun.
2834 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, Amr'dan olan alacağını tahsil edemeyince sende olan alacağım sana helâl olsun dese, (sonra da bağışlama fikrinden) dönüp istemeye ve geri almaya güçlü olmaz" (H.Ec. c. 2/109)
Açıklama: Alacaklı şahsın hibe ettiği şey, esasen o kimsenin elinde bulunduğu için hibe muamelesi tamamlanmış olur. Artık bundan dönmesi geçerli olmaz.
2835 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, namzedi bulunan Hind'e nişan yolu ile birlikte bir miktar para; Hind de hediye olarak bir miktar giyecek gönderip, Zeyd Hind ile evlenmeden önce ölecek olsa, Zeyd'in varisleri o parayı Hind'den almadıkça o da gönderdiği eşyayı almaya güçlü olamaz" (H.Ec. c. 2/110)
2836 - Netice Fetvalarından: "Ölmüş bulunan Zeyd'in karısı, kocasından alacaklı bulunduğu mehrini diğer varislere bağışlasa (ve daha sonra) pişman olup (hibesinden) dönemez" (H.Ec. 2/109)
2837 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, kızı Hind'e çeyiz eşyası hibe ve teslim ettikten sonra, pişman olsa geri alamaz" (H.Ec. 2/108)
Açıklama: Baba veya annenin genç kızları için hazırladıkları çeyiz, hibedir. Verdikleri bu eşya için daha sonra pişmanlık duymakla bağıştan dönülemez.
2838 - Ali Efendi Fetvalarından: "Hind, kocası Zeyd'in üzerinde alacaklı olduğu mehrini, kendisine şu kadar bedel vermek şartı ile hibe etse ve fakat Zeyd bir şey vermese, Hind, hibesinden dönebilir" (H.EC. 2/108)
Açıklama: Hind, yaptığı bu bağışı ivaza bağlamış olduğuna göre, söz yerine gelmeyince kendisi için bağıştan dönme hakkı doğmaktadır.
2839 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, Amr'da olan alacağını, Amr'a hibe ettiğinde Amr kabul etmese, daha sonra pişman olup almaya güçlü olmaz" (H.Ec. c. 2/111)
2840 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd'in Amr'a bağış yaptığı inek, Amr'ın elinde iken yavru yapsa, (hibeden) dönmeye engel bulunmaması sebebiyle, Zeyd dönüş yapıp ineği alsa yavrusunu alamaz" (H.Ec. 2/116)
2841 - Ali Efendi Fetvalarından: "Karşılığında bedel (ikram) olunan hibeden dönüş yapılamaz" (H.EC. 2/116)
2842 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd'in Amr'a rüşvet olarak verdiği bir şeyi, Amr da Bekir'e hibe ve teslim etmiş olsa, Zeyd, Bekir'in elinde bulduğu o şeyi geri almaya güçlü ve haklı olur" (H.Ec. c. 2/114)
Açıklama: Rüşvet yoluyla bir mala sahip olmak, sahih ve caiz değildir. Bu sebeple o şahsın, rüşvet olarak aldığı bir şeyi, hibe etmesi, kendine ait olmayan bir malı bağışlamak olacağından, mal sahibinin üçüncü şahıstan geri almaya hakkı vardır.
2843 - Netice Fetvalarından: "Hind, kızı Zeyep'in evini, Zeynep'in izni olmadan, Zeyd'e hibe ve teslim etse, Zeynep razı olmayıp Zeyd'ten (geri) almaya güçlü olur" (H.Ec. 2/115)
Açıklama: Anne ve baba, çocuğunun mülkünde zarara âmil olacak bir tasarrufta bulunamaz. Bu hususta son söz, mülk sahibi olan çocuğundur. Anne ve baba olmak, evlâdının malında tasarruf etme salâhiyetine sahip kılmaz.
2844 - Netice Fetvalarından: "Dilsiz bir şahıs, belirli işaretiyle, hibe ve teslim ettiği şeyden dönemez" (H.Ec. c. 2/112)
2845 - Abdürrahim Fetvalarından: "Hind (isimli kadın) "Şayet benden evvel ölürsen yine bana geri verilsin" diyerek evini kocası Zeyd'e hibe ve teslim etse, daha sonra da koca vefat etse, varisleri (o evi) mirasa sokarak paylaştırırlar. Hind, "Ben o evi tek başıma zapt ederim" diye hak iddia edemez" (H.Ec. 2/109)
Açıklama: Hibe edilen şey, bağış yapan kimsenin mülkiyetinden çıkar. Sonunda gene kendisinin olmak üzere ileri sürdüğü şart, batıl; hibe ise geçerlidir.
2846 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, karısı Hind'i yatağına davet ettiğinde, falan şeyi bana hibe eder isen gelirim, dese o da hibe edip teslim ettikten sonra (karısını) boşasa, hibeden dönüş yapamaz" (H.Ec. 2/110)
2847 - Behce Fetvalarından: "Gayrimüslim bulunan bir erkek, karısına bir miktar eşya bağışlasa ve (vereceği şeyi) teslim etse, bundan sonra karısı Müslüman olup kocası İslâm dinini kabul etmediği için birbirinden ayrılmış olsalar, koca hibesinden dönmeye güçlü olamaz" (H.Ec. c. 2/111)
Açıklama: Gayrimüslimlerin birbirine yapacakları hibe, geçerlidir. Bunlardan birinin daha sonra Müslüman olması ile hibenin sıhhatine zarar gelmez. Ne Müslüman olan ne de gayrimüslim olarak kalan kimse hibesinden dönüş yapamaz.
2848 - Abdürrahim Fetvalarından: "Hind, Zeyd'e (evlenmeye) namzet olduğunda, karşılıklı olarak birbirine hediye ettikleri şeyleri her biri istihlâk etse, sonra da nikâh (akdini yapmak) müyesser olmasa, biri diğerine (verdiği şeyi) ödetmeye güçlü olamaz" (H.Ec. 2/111)
Açıklama: Nişanlıların birbirine verdikleri hediyeler, evlilik için yapılmış bulunmaktadır. Nikâhtan vazgeçmeleri halinde, elde mevcut eşyayı geri alabilirler. Fakat, yenilip tüketilmiş ve giyilip eksiltilmiş bulunan şeylerin ödetilmesi gerekmez.
2849 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, mülkü olan evini, sıhhati yerinde iken, oğlu Amr'a hibe (yolu ile bağış yapıp) teslim ettikten sonra borcu, miras bıraktığı maldan daha fazla olduğu halde ölse, o ev alacaklılara taksim edilecek mallar arasına sokulamaz" (H.Ec. 2/108)
Açıklama: Bir kimsenin, hayatında iken yaptığı bağış, kendi mülkiyetinden çıkar ve bağış yapılan şahsın malı olur. Ölen kimsenin borçlu olarak vefat etmesi, mülkü olmayan bir maldan borçlarının ödenmesine imkân vermez.
2850 - Behce Fetvalarından: "Kendisine bağış yapılan şahıs, hibe olunan şeyi tükettikten sonra hibeyi yapan kimse pişman olup hibemden döndüm dediğinde, kendisine hibe olunan şahıs, ödeme lâzım gelir zannederek ödedikten sonra (dini hükme) vakıf olsa (ödediğini) geri alır" (H.Ec. 2/110)
2851 - Netice Fetvalarından: "Hibe yapan kimse, yaptığı bağıştan dönüş murat etse, kendisine hibe yapılan şahıs da helak oldu dese, sözü yeminsiz olarak tasdik olunur" (H.Ec. 2/111)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:52

VAKIF
İslâm dini, insanlığın hayrını, dünya ve ahiret saadetini hedef almış bulunmaktadır. Bu sebeple, dünya için çalışırken ahireti unutmamayı, ahiret için mesai sarf ederken dünyayı ihmal etmemeyi istemiştir.
Hür, akıllı ve ergenlik çağına ulaşmış bir kimse kendisinden faydalanılan ve helâlden elde edilmiş bir malı, vakıf tesisinde kullanılan bir lâfız veya onun yerine kaim olacak bir işaretle hayra bağışlayabilir. Fakat sadece vakfa niyet etmek ve gönlünden geçirmekle vasıf yapılmış olmaz.
Vakıf kurmanın sebebi, Cenab-ı Hakk'ın rızasına yaklaşmak ve rahmetle anılmaya vesile olacak bir övgüye mazhar olmaktır. Bu itibarla, vakıfların faziletçe en üstünü ve en çok devam edecek olanı, İslâmi bakımdan en faydalı bulunan ve insanların şiddetle ihtiyaç duydukları şeydir.
İslâm ulemasının vakıf hükümleriyle ilgili fetvalarından bazı örnekler arzederek siz okuyucularımıza faydalı olmak isteriz.
2852 - Behce Fetvalarından: "Ma'tûhun vakfı sahih olmaz" (H.Ec. 1/120)
Açıklama: Ateh getirmiş bunak kimse, mahcur duruma düşeceğinden, malıyla ilgili tasarrufta bulunamaz. Bu sebeple, yapacağı vakıf da geçerli değildir.
2853 - Ali Efendi Fetvalarından: "Küçük çocuğun vakfı batıl olur" (H.Ec. 1/125)
Açıklama: Rüşd çağına erişmemiş küçük bir çocuğun vakfı geçerli olmaz. Zira çocuk malın değerini bilmekte akli kemâle erişmiş değildir. Bu sebeple yapacağı vakıf batıl olur.
2854 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Borçlunun vakfı sahih olur" (H.Ec. 1/124)
Açıklama: Kişinin borçlu oluşu ve bunu ödemekle mükellef bulunuşu, diğer hususlardaki tasarrufunu engellemez. Bu cümleden olarak bir vakıf tesis edebilir. Yapacağı işlerin tercih sıralaması ayrı bir iş, akdinin geçerli sayılması ayrı bir husustur.
2855 - Abdürrahim Fetvalarından: "Ahres (dilsiz)in belirli işaretiyle (yapacağı) vakıf sahih olur" (H.Ec. 1/122) Açıklama: Dilsiz bir kimse, gerek nikâh ve boşanma akitlerini gerekse alım ve satım işlerini işaretle yapabilir. Bu cümleden olarak bir malını vakıf olmak üzere bağışlayabilir.
2856 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Zeyd, Mescid-i Şerifin avlusuna bir ağaç dikse mescidin olur" (H.Ec. 1/123)
Açıklama: Fidan, diken şahsa göre değil; dikilecek yerin hükmüne tabi olur. "Bunu ben dikmiştim" diyerek ona sahiplik iddiasında bulunmak, İslâm fıkhına aykırıdır.
2857 - Ali Efendi Fetvalarından: "Vakıf bulunan bir mescidin istibdali caiz olmaz" (H.Ec. 1/137)
Açıklama: Mescid olmak üzere yaptırılıp vakfedilen bir bina, gayesinin dışında kullanılamaz. Ne başka bir işe tahsis edilebilir, ne de yıkıp "yeşil saha" haline getirilebilir. Vakıf, satılamaz; (satan olsa bile) alınmaz ve rehin olarak bırakılmaz. Vakfın şartı, şâri'in nassı gibidir. Asla bir değişikliğe uğratılamaz.
2858 - Behce Fetvalarından: "Cemaati çok ve dar olan bir mescidin yanında Zeyd'in arsası olsa, genişletmek için semen-i misli ile alınır. Vermediği takdirde zorla alınır" (H.Ec. 1/130)
Açıklama: Bu fetvanın, ferdin mülkiyetini ihlâl mahiyeti taşıdığı söylenemez. Caminin çok dar olması, genişletmeyi zaruri hale koymaktadır. Şahsın arsası ona bitişik olduğu ve satın alınmasından gayri bir çare de kalmadığı için, istimlâki cihetine gidilmesi hükme bağlanmıştır. Böyle bir istimlâke, emsali bulunan arsaların değeri üzerinden kıymet takdirine gidilir.
2859 - Behce Fetvalarından: "Mütevelli, geniş bulunan caminin içinde odalar yapıp bazı kimseleri oturtmaya kadir olmaz" (H.Ec. 1/127)
Açıklama: Ma'bed ancak ibadet için inşa edilmiş bulunmaktadır. Mütevelli, kendinde bulunmayan bir salâhiyetle, mescid içinde ev veya dükkân yapıp kiraya veremez.
2860 - Ali Efendi Fetvalarından: "Bir camide kıraeti şart olan cüzleri başka bir yerde nakil caiz olmaz" (H.Ec. 1/128)
Açıklama: Kur'an-ı Kerim cüzlerini vakfeden kimse, muayyen bir camide okunmasını şart koşar ise, başka bir camiye nakli caiz olmaz.
2861 - Netice Fetvalarından: "Ölüm hastalığı sırasında yapılan vakıf muteber olup, lâkin vasiyet gibi, malın üçte birinden geçerli olur" (H.Ec. 1/124)
Açıklama: Bir insanın malında geniş mânâda tasarruf edebilmesi, can tende ve irade elinde iken mümkün olmaktadır. Fakat ölüm hastalığı sırasında mülkiyet hakkının üçte ikisi ondan çıkmakta ve varislere geçmektedir.
2862 - Behce Fetvalarından: "Ölü gömmek için hazırlanmış arsayı, mütevellisi icara vermeye kadir olmaz" (H.Ec. 1/131)
Açıklama: Mal sahibi tarafından kabristan olmak üzere vakfedilen bir tarla, sahibinin mülkiyetinden çıkıp Allah Teala'nın mülkü haline gelmektedir. Bu sebeple, vakfedilen o tarlayı, ne mütevekli ne de vakfı yapan kimse kiraya veremez ve herhangi bir tasarrufta bulunamaz.
2863 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Gayrimüslim bulunan Zeyd, mülkü olan evini vakf ve gelirinin Müslüman fakirlere verilmesini şart eylese, sahih olur" (H.Ec. 1/124)
Açıklama: Bu fetvanın ilgi çekici bir yönü bulunmaktadır. Müslüman olmayan bir kimse, vakıf yapabilir ve onun iradını Müslümanların istifadesine tahsis edebilir. Müslümanların da ondan faydalanması caiz olur.
2864 - Behce Fetvalarından: "Orta keçisi, minder, bakır kap, harbe gidecekler için kılıç vakfı sahih olur" (H.Ec. 16121)
Açıklama: Vakıf, sadece tarla ve gelir getiren binalar ile sınırlı değildir. Ev eşyası, hayır cemiyetlerinde kullanılan kazan ve kap-kacak, kitap ve kılıç gibi şeylerin vakfı da caizdir.
2865 - Ali Efendi Fetvalarından: "Kitap vakfı sahih olur" (H.EC. 1/121)
Açıklama: Kütüphanelerimizde halkın istifadesine sunulmuş bulunan kitaplar, hem hayra gönül vermiş ecdadımızın içtimai yardım fikrinin, hem de dinimizin okuma ve okutmaya verdiği ehemmiyetin şahitleri olmaktadır.
2866 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, vakfının galisini (varidatını) akrabasının fakirlerine verilmesini şart eylese, zengin olan akrabasına sarfı caiz olmaz" (H.Ec. 1/125)
2867 - Soru: Vakıf olan bir binanın pazarlığı (satışı) caiz mi?
Cevap: Vakıf olan bir şey, -tarla olsun, ev veya başka bir akar olsun- asla satışı caiz değildir, vakfın alışı da satışı da hatta rehin bırakılması da caiz görülmemektedir.
2868 - Soru: Vakfedilmiş bir kabristan, tarla haline getirilip istifade edilir mi?
Cevap: Böyle bir hareket asla caiz değildir. İsterse o kabire cenaze defni yapılmaz olsun. Zira buranın vakıf oluşu kuvvet kazanmış ve bu kabristana gömülmüş bulunan ölülerin hakları geçmiş olmaktadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:52

İCARE (KİRA)
2869 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, harap değirmenini yıkıp yeniden yapmak üzere marangoz Amr'ı ücretle tutsa, o da yıkıp başka bir diyara giderek değirmen bir müddet muattal kalsa, Zeyd, Amr'dan "Battâliye kirası" adıyla bir şey almaya güçlü olmaz" (H.Ec. 2/123)
2870 - Behce Fetvalarından: "Küçük yaştaki Hind'i velisinden izinsiz bir müddet çalıştırıp, ücretine karşılık ecr-i misline müsavi elbiseler yapıverse, Hind ergenlik çağına ulaştığında ücret istemeye güçlü olmaz" (H.Ec. 2/123)
2871 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, Amr'dan kiraladığı değirmene, Amr'ın emri ile şu kadar lira sarf edip tamir etse, masrafını kiraya hesap etmeye güçlü olur" (H.Ec. 2/124)
2872 - Netice Fetvalarından: "İki kimse, ortak olarak bir dükkânı kiralasalar ve belirli bir müddet zapt edip her biri, diğerinin borcuna kefil olmasalar, her birinin hissesi kendinden lâzım gelir" (H.Ec. 2/124)
2873 - Ali Efendi Fetvalarından: "Sahih bir kiralama (akdi) ile kiraya tutulup ücreti verilen şeyin ecr-i misli, belirtilen ücretten aşağıdır, diyerek fazlası geri istenemez" (H.Ec. 2/117)
2874 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Zeyd, Amr'dan kiraladığı evin, içinde oturana zararlı olacak aybını gördükten sonra, kira mukavelesini fesh etmeyip müddet sonuna kadar elde tutsa, Amr, belirtilen ücreti Zeyd'ten almaya güçlü olur" (H.Ec. 2/117)
2875 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, bir işi görmek için Amr'ı kiralasa Amr da o işi görüverse belirtilen ücreti vermek lâzım olur" (H.Ec. 2/117)
2876 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, belirli bir müddet ile Amr'dan kira ile tuttuğu bostan yerini ekse, kira müddeti dolsa ve fakat ekilmiş bulunan şey olgunlaşmasa, ekilenin olgunlaşması zamanına kadar olan müddetin ecr-i misli lâzım gelir. Amr, ekilmiş bulunan şeyi söktürürüm, demeye güçlü ve haklı olmaz" (H.Ec. 2/117)
2877 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, Bekir'in helaki için ücreti ile Amr'a "En'am" okutsa, ücret vermek lâzım olmaz. Zeyd ve Amr tazir olunur" (H.Ec. 2/121)
2878 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, Amr'dan icar ile bir tarla tutup ekse, harman etmeden önce dolu vurup mahsul helak olsa, gelecek sene (tohum) ekmeden bir miktar buğday hasıl olsa, o buğday Zeyd'in olur" (H.Ec. 2/118)
2879 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, bakla ekmek üzere Amr'dan icarladığı tarlayı bir özür olmaksızın boş bırakıp ekmese, Amr (aralarında) belirtilen ücreti Zeyd'ten alır" (H.Ec. 2/119)
2880 - Behce Fetvalarından: "Kuyu kazmak üzere kiralanan kimseler, tamam olmazdan önce vefat etseler, varisleri, kazdıkları miktara isabet eden ücreti almaya güçlü olurlar" (H.Ec. 2/119)
2881 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Zeyd, Amr'dan kiraladığı evi, kira müddeti içinde Amr'dan satın alsa, kira sözleşmesi batıl olur" (H.Ec. 2/120)
2882 - Netice Fetvalarından: "Ekin ekmek için kiraya verilen tarlayı, harmandan önce başka kimseye kiralaması sahih olmaz" (H.Ec. 2/120)
2883 - Netice Fetvalarından: "Zeyd'in Amr'a yaptığı altı aylık hizmete karşılık, Amr da dükkânını bir sene müddetle Zeyd'e icara verse, sahih ve geçerli olur" (H.Ec. 2/120)
2884 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, ziraat yapmak üzere on seneliğine Amr'ın tarlasını icar ile tuttuktan sonra, ziraati tamamen terk etse, kiralama akdini feshetmeye güçlü olur" (H.Ec. 2/121)
2885 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Zeyd, Amr'ın büyük bir kazanını düğün yemeğini pişirmek için kiralayıp (evine götürse), Zeyd'in tecavüzü ve kusuru olmaksızın, o kazan çalınmış olsa, Zeyd'e ödeme lâzım olmaz" (H.Ec. 2/121)
2886 - Abdürrahim Fetvalarından: "Kaptan bulunan Amr'ın gemisine Zeyd'in yüklediği limon, yolda gelirken bir miktarı çürüyüp geri kalanını teslim etse, Zeyd (limonun) şu kadarı çürümüş, navlunu şu kadar eksik veririm demeye güçlü ve haklı olmaz" (H.Ec. 2/121)
2887 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, arsası üzerine, kerestesi marangoza ait olmak üzere bir bina yapması için, marangoz Amr ile şu kadar liraya sözleşse, Amr da bir miktarını yapıp bir kısmını terkettiği için Zeyd tamamlasa, işe giriştiği zamandaki kıymet üzerinden kereste bedeli ile çalışmasının ecr-i mislini Amr'a vermek lâzım gelir" (H.Ec. 22/123)
2888 - Feyziye Fetvalarından: "Birkaç kimse Zeyd'ten borç aldıklarında, teberru olarak Zeyd'in ekinini biçseler, daha sonra Zeyd alacağını istediğinde, ekin biçme ücretimizin miktarını (borca) mahsup ederiz, demeye güçlü olmazlar" (H.Ec. 2/123)
2889 - Feyziye Fetvalarından: "Zeyd, koyunlarını barındırmak için, zaman tayin etmeksizin şu kadar liraya Amr'dan kiraladığı arsayı, hiç kullanmasa, ücret lâzım olmaz" (H.Ec. 2/123)
2890 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, ulemadan bulunan Amr'a falan camide haftada iki defa va'z et, sana yılda şu kadar lira vereyim, dese o da bu esasa göre birkaç sene va'z etse, belirtilen ücreti Zeyd'ten alır" (H.Ec. 2/118)
2891 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Müslüman bulunan Zeyd'in, gayrimüslim bulunan Amr'a ücretle hizmet etmesi caiz olur" (H.Ec. 2/118)
Açıklama: Bu hususta bir noktayı açıklamak yerinde olacaktır. Gayrimüslimin teklif ettiği iş, İslâm dininde yasaklanmış olmamalıdır. Meselâ, meyhane garsonluğu gibi. Bu ve benzeri yasaklanmış işlerden olmazsa, Müslümanın gayrimüslimin işinde çalışması caiz görülmüştür. Yurtdışında çalışan işçilerimiz, bu fetvadan istifade etmiş olmaktadırlar.
2892 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, küçük yaştaki oğlunu emzirmesi için kiraladığı süt annenin belirtilen ücretinin bir miktarını verip bir kısmını vermese, bahsi geçen kadın, geri kalan parayı almaya güçlü (ve haklı) olur" (H.Ec. 2/118)
2893 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd'in hususi olarak kiraladığı çobanı Amr, Zeyd'in koyunlarını güderken çobanın hatası olmaksızın koyunların hepsi helak olsa, Amr hizmet ettiği müddete isabet eden ücretini Zeyd'ten alır" (H.Ec. 2/120)
2894 - Netice Fetvalarından: "Ücretle çalışır takımından olmayan bir kimse, ücret konuşmaksızın kardeşine bir müddet hizmet etse, ücret almaya güçlü olmaz" (H.Ec. 2/120)
2895 - Feyziye Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a hitaben, şu işimi gör seni gözeteyim dese, o da hizmeti görse, Amr'a ecr-i mislinden fazla bir şey vermiş olsa, fazlalık Amr'a helâl olur" (H.Ec. 2/121)
2896 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, himayesinde bulunan küçük yaştaki kardeşlerini istihdam etse, buluğ çağına ulaştıktan sonra, ücret istemeye güçlü ve haksız olmazlar" (H.Ec. 2/124)
2897 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, küçük yaştaki Amr'a velisinden izinsiz bir müddet hizmet ettirse, Amr buluğ çağına ulaşınca ecr-i mislini Zeyd'ten almaya haklı olur" (H.Ec. 2/124)
2898 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, Amr'dan icara tuttuğu bir eve, Amr'dan izinsiz bazı binalar ilave etse, kira müddeti son bulduğunda (ilâve kısmın) sökülmesi, esas binaya zararlı olmadığı takdirde, Zeyd ilâve kısmı söküp almaya güçlü ve haklı olur" (H.Ec. 2/125)
2899 - Ali Efendi Fetvalarından: "Bir malı satmak için kiralanan kimsenin, ücretinin miktarı açıklanmasa, kiralanan şahıs hizmetini tamamlayınca ecr-i misil alır" (H.Ec. 2/125)
2900 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, bir kumaşını "Bana bir elbise kes ve dik" diyerek terzi olan Amr'a verip, o da "Çıkar" diyerek kestiğinde elbise çıkmasa, Amr'ın ödemesi gerekir" (H.Ec. 2/125)
2901 - Netice Fetvalarından: "Hind, müşterek bulunan evdeki hissesini, ortağı Zeynep'e icarla verse, sahih olur ve kirasını almaya güçlü olur" (H.Ec. 125)
2902 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, seni gözeteyim diyerek ücret sözü etmeden, hizmetinde Amr'ı çalıştırmış olsa, ecr-i misil lâzım olur" (H.Ec. 2/125)
2903 - Abdürrahim Fetvalarından: "Evli olup eve ihtiyacı bulunmayan Hind, kızının kızı küçük yaştaki Zeynep'in evinde bedelsiz olarak oturmaya güçlü olmaz" (H.Ec. 2/125)
2904 - Feyziye Fetvalarından: "Zeyd, su çıkıncaya kadar arsasında kazı yapmak üzere kuyucu Amr'ı kiralayıp o da bir kulaç kazdığında su çıksa, konuşulan ücret, ecr-i misle müsavi olduğundan (parasını) verdiği ücretin bir kısmını geri almaya güçlü ve haklı olmaz" (H.Ec. 2/123)
2905 - Behce Fetvalarından: "Borç veren, borç alanın tarlasını, borcu kapatmaya faydası olmak üzere, karşılıklı sözleşme ile iki sene ekmiş olsa, ecr-i misil lâzım olur" (H.Ec. 2/123)
2906 - Netice Fetvalarından: "Ücretin ödenmesi müddete bağlansa, müddetin geçmesinden önce istek yapılmaz" (H.Ec. 2/126)
2907 - Behce Fetvalarından: "İki ortaktan biri, hisse-i şayiasını, ortağından başkasına icara verse sahih olmaz" (H.Ec. 2/122)
2908 - Ali Efendi Fetvalarından: "Bir veya iki günde görülecek bir iş için şu kadar liraya kiralanmış bulunan Zeyd, varıp o işi görüverse belirtilen ücreti alır." (H.Ec. 2/129)
2909 - Abdürrahim Fetvalarından: "Günlerin sayısı açıklanarak, günlüğü şu kadar liraya ekmekçi tezgâhtarlığı yapmak için kiralanan Zeyd, hizmetini görse ecr-i müsemmayı (belirtilen ücreti) alır" (H.EC. 2/129)
2910 - Ali Efendi Fetvalarından: "Tabip, hastayı tedavide ilaçların ve işinin ecr-i miktarı para aldıktan sonra, hasta Allah'ın emri ile vefat etse (para) geri istenilmez" (H.Ec. 2/129)
2911 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a hitaben, "Evimde otur ve tamire muhtaç taraflarını düzelt, senden ücret almam" dese, Amr da düzeltip bir müddet otursa, Zeyd ücret istemeye güçlü olmaz" (H.Ec. 2/128)
2912 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, başka bir yerdeki alacağını tahsil etmesi için Amr'ı kiralasa, ücretini peşin verip gönderdiği zaman Amr çalışsa (ve fakat) parayı tahsil edemese, Zeyd gidiş ücretinden başkasını Amr'dan geri alır" (H.Ec. 2/128)
2913 - Netice Fetvalarından: "Ücreti ödenmiş bulunan bir dükkân, kiralama müddeti içinde yansa, kiracı, tasarruf ettiği müddete isabet edenden başkasını geri almaya güçlü olur" (H.Ec. 2/129)
2914 - Ali Efendi Fetvalarından: "Dellâl, satış için kendisine verilen evi satamayıp daha sonra sahibi satsa, dellâl ücret almaya güçlü olmaz" (H.Ec. 2/126)
2915 - Ali Efendi Fetvalarından: "Ücret ile sanat öğretme alışkanlığı olmayan Zeyd, ücret sözü yapmadan Amr'a sanat öğretse, ücret adı ile Amr'dan bir şey almaya güçlü olmaz" (H.Ec. 2/127)
2916 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, Hind'i nikâhla almak dilediğinde, Amr delâlet edip birkaç ay (bu işin olması için) koşsa ve Zeyd Hind ile evlenmiş olsa, Amr önderlik yaptığı için, bazı meşâyih katında ecr-i mislini Zeyd'ten alır" (H.Ec. 1/127)
2917 - Netice Fetvalarından: "Ay sayısı açıklanmadan, ayda şu kadar liraya icar olunan mekânda, ay tamam olunca, icara veren ile müstecirden, her biri için icar akdini fesih imkânı vardır" (H.Ec. 2/126)
2918 - Ali Efendi Fetvalarından: "Ecr-i misil, garazsız ehl-i vukufun haber vermesiyle bilinmiş olur" (H.Ec. 2/130)
2919 - Ali Efendi Fetvalarından: "İki evleri bulunan küçük çocukların vasisi, birinde küçük çocukları oturtup, diğerinde kendisi otursa, çocuklar ergenlik çağına ulaştıklarında, vasinin evde oturmasının ecr-i mislini alırlar" (H.Ec. 2/132)
2920 - Netice Fetvalarından: "Kiralanan kuyucuların âdet olduğu üzere kazdıkları kuyu, birkaç ay geçince yıkılsa, kuyuculara tekrar yapın diye cebr olunmaz" (H.Ec. 2/132)
Açıklama: Kuyunun yıkılmasında toprağın gevşekliğinden tutun da örülmüş olmamasına kadar çeşitli sebepler bulunur. Bunları kuyuyu kazan kimseye yükleyip yeniden kazması için zorlama yapmaya kimsenin hakkı olmaz.
2921 - Abdürrahim Fetvalarından: "Kiralanan kimse, belirtilen ücreti aldıktan sonra, pişman olup ecr-i misli daha fazla imiş deyip, müstecirden daha fazla bir şey almaya güçlü olmaz" (H.Ec. 2/131)
2922 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, kendisinden alacaklı bulunan Amr'a akarını icara verip o da bir müddet tasarrufta bulunsa, Zeyd, Amr'ın üzerinde toplanan kira miktarını tutup fazlasını Amr'dan almaya güçlü olur" (H.Ec. 2/131)
2923 - Abdürrahim Fetvalarından: "Bir köy halkı, eskiden beri mera olan bir yeri başkasına icara vermeye güçlü olmazlar" (H.Ec. 2/131)
2924 - Ali Efendi Fetvalarından: "Kâr getirmesi için hazırlanan evde, ücret konuşulmadan bir müddet oturulsa, ecr-i misil lâzım olur" (H.Ec. 2/132)
2925 - Netice Fetvalarından: "Arabacı, yükü bulunan kumaşı, (arabayı) kiralayan kimsenin tayin ettiği yoldan götürmeyip korkulan bir yoldan götürmekle kumaşlar yağma edilse (arabacının) ödemesi gerekir" (H.Ec. 2/131)
2926 - Ali Efendi Fetvalarından: "Müşterek olan şeyi, ortağın izni bulunmadan, diğer ortağı kullansa ücret lâzım olmaz (H.Ec. 2/131)
2927 - Ali Efendi Fetvalarından: "Kira müddeti içinde, kiracının ölümü ile kiralama akdi fesh edilmiş olur" (H.Ec. 2/131)
2928 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a hitaben, sana meyve göndereyim de sat. Sermayesi çıktıktan sonra kârdan sana hisse vereyim, deyip, (işe başlasa), gönderdiği meyveyi Amr dengi bir bedel ile sattığında zarar etse, Amr ecr-i mislini alır" (H.Ec. 2/131)
2929 - Ali Efendi Fetvalarından: "Bir iddiaya şahitlik yapmak için şu kadar ücret almayı hükme bağlayan kimseler, bahsi geçeni almaya güçlü (ve haklı) olmazlar" (H.Ec. 2/118)
Açıklama: Şahitlik, Allah (cc) için ve bir hakkın ortaya çıkması maksadı ile yapılır. Bu iş için para karşılığında kiralanan kimse, Hakkın rızasını değil, kendisini kiralayan şahsın rızasını düşüneceğinden haktan inhiraf etmesi kuvvetle muhtemeldir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:53

KİRALANAN ŞEYDEN NE ZAMAN ÜCRET ALINIR?
2930 - Abdürrahim Fetvalarından: "Müddet tamam olmadan ücret lâzım olmaz" (H.Ec. 2/117)
Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, eşya yükleyip başka bir memlekete götürmek üzere Amr'ın beygirlerini belirli bir müddete kadar kiralayıp, başka diyara götürse, müddet dolduğunda belirtilen ücret alınır" (H.Ec. 2/120)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:53

KİRACI SÖZLEŞMEYE UYMASA
2931 - Netice Fetvalarından: "Belirli bir kuyuyu kazmak için muayyen bir ücret ile kiralanan kuyucu, bir miktarını kazıp geri kalanını kazmaya gücü yetmese, kazdığı miktarın hissesine düşen ücreti almaya güçlü olur" (H.Ec. 2/117)
Açıklama: Kuyunun çevresinin kutru belirtilerek bir metre için kaç lira fiyat konulmuş ise, kazılan derinlik miktarı hesap edilip kiralanan şahsın ücretini vermek gerekir. Zira yapılan iş, bu istikamette alınan bir mesafedir. İşin sonuna gelinmemesi yapılan işin ücretinden mahrumiyeti icap ettirmez.
2932 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, Amr'dan kiraladığı fırını zarar ediyorum diye (kira sözleşmesini) fesh etmek dileyip Amr razı olmasa, mahkeme veya rıza yolu ile fesih bulunmadan Zeyd fırını kapayıp gitse ve kira müddeti de tamam olsa, Amr belirtilen ücreti Zeyd'den almaya güçlü olur" (H.Ec. 2/118)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:53

VEDİA (EMANET)
Toplu halde yaşayan insanlar, her zaman ve her yerde birbirine ihtiyaç duymuşlar ve bu ihtiyaçtan kendilerini azade kabul edememişlerdir. Halk, birçok zamanlarda para veya mallarını, muvakkat bir zaman için, koruyacak itimatlı kimse arar. Kendisine güven duyulan kimsenin emanet olarak bırakılan malı, istenildiğinde sahibine vermesi, emanet kendi yanında bulunurken ihanette bulunmaması, kişinin kâmil imana sahip olması ve Allah'tan (cc) hakkıyla korkması ile izah edilmiştir. Cenab-ı Hak, emanetleri sahibine vermemizi emretmiş, Peygamber (sav) Efendimiz de bize güven duyana emaneti geri verip teslim etmemizi, bize ihanet edene bile hıyanette bulunmamamızı tavsiye buyurmuştur. Bu itibarla, emaneti koruma ve sahibine teslim, İslâmi ve içtimai bir vazife bulunmaktadır.
Emanet, İslâm hukukunda, "Emin sayılan kimsenin yanında başkasına mahsus bulunan para ve maldır." Kendisine güven duyulan şahsa da "Emin" adı verilmektedir.
Vedia, bir kimseye koruması için bırakılmış olan mala denilmektedir.
Mudi, bir malı veya parayı koruması için başkasına emanet eden kimseye denilmektedir. Mudâ ise, bir malın muhafazasını kabul edip korumayı üzerine alan şahıstır.
İare, ariyet vermektir. İstiare ise, ariyet almak, bir malın menfaatinin meccanen temlik edilmesini istemektir.
Emanetler, değişik yönlerden başkasının elinde bulunması itibariyle, çeşitli olabilir. Şöyle ki:
a) Fiyatı konuşulmaksızın, satın almak düşüncesi ile, müşterinin elinde bulunan mal bir emanettir.
b) Görmek veya göstermek üzere alınıp, müşterinin elinde bulunan mal bir emanettir.
c) Gasp eden kimsenin elinde bulunan şey, emanettir.
d) Vekâleti sebebiyle vekilin elinde bulunan mal emanettir.
e) Rehin bırakılan şahsın elindeki şeyin borç tutarından fazlası da bir emanettir.
f) Batıl bir satış yolu ile satılıp, bayiin izni ile, müşterinin elinde bulunan bir mal da bir emanettir.
g) Beyi bil-vefa yolu ile satılıp alman ve borçtan fazla olarak müşterinin elinde bulunan şey de bir emanettir.
Vedianın rüknü iki olup, icap ve kabul ile ifade edilmektedir. Bu icap ve kabul, sarahaten olabileceği gibi, kavli veya fı'li bir dalâlet ile de olabilir. Meselâ, bir kimse bir şahsa, "Şu malımı sana idâ (emanet bırakma akdi) ettim" veya "Şu malımı sana emanet ettim" dese, o şahıs da "Kabul ettim" diye mukabele etse, aralarında sarih bulunan bir icap ve kabul ile idâ akdi yapılmış olur.
Bir kimse, dükkân sahibinin yanına varıp, "Bu mal, sana vediadır" diyerek bırakıp gitse, dükkân sahibi de bunu görüp ses çıkarmasa icap sarahaten kabul ise, delâlet yolu ile bulunmuş ve idâ (emanet bırakmak akdi) yapılmış olur.
Yukarıda açıklanan tablonun aksi olarak, icap delâlet yolu ile kabul ise sarahaten olabilir. Şöyle ki:
Bir kimse, malını dükkân sahibinin yanına bırakıp hiçbir şey söylemeden çekip gitmekte iken dükkân sahibi: "Senin bu malını bir vedia olmak üzere kabul ettim" demesi gibi.
Bir şahıs, malını dükkân sahibinin yanına hiçbir şey söylemeden bırakıp gitse, dükkân sahibi de bunu görüp ses çıkarmasa, her iki taraf arasında fı'li bir delâlet ile icap ve kabul tahakkuk etmiş olur.
Vedialarda icap ve kabul, akdi yapanların yazması ile olabileceği gibi, dili söylemeyen kimselerin belirli işaretleri ile de akdedilmiş olur. Emanet bırakmakta icaptan sonra kabulün gerekli olması, emanet bırakılan şahsın üzerine muhafazanın vacip olmasından dolayıdır.
Bir şahıs, vedia olmak üzere bir malını, birkaç kimsenin yanına bırakıp gidecek olsa, onlar da görüp ses çıkarmasalar, o mal hepsinin yanında vedia olur. Bu sebeple, o şahısların hepsi birden kalkıp gidecek olsalar ve o mal da zayi olsa, hepsi bu maldan sorumlu olup bedelini eşit olarak ödemek zorunda kalırlar.
Bu şahıslar, oradan teker teker kalkıp gidecek olsalar, en sonraya kalan şahıs bu emaneti korumak için vazifelenmiş olur ve bu mal onun yanında vedia haline gelir. Bu şahıs da kalkıp gidecek olsa ve bahsi geçen mal kaybolsa, en son giden şahıs, bu malı tek başına ödemek mecburiyetindedir.
Eğer bir kimse birden fazla kimsenin yanına bir malını emanet olarak bıraktığı halde onlar bunu görmüş olmasalar, bu şahısların ses çıkarmaması ile kabul etmiş olacakları anlaşılmamalıdır. Bu durumda o mal bu kimselerin yanında bir vedia olmaz.
Muhafazasına muktedir olunca, vedianın muhafazasını kabul etmek müstehaptır. Bu içtimai vazife ile ilgili fetvaları aşağıya almak suretiyle İslâmi hükümleri Müslümanların ıttılaına arzetmeye çalışacağız.
2933 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, oda içinde olan eşyasını Amr'a emanet ve teslim etse, Amr da onu korumaksızın kapıyı açık bırakıp gittiği için eşya çalınmış olsa, ödemesi gerekir" (H.Ec. 2/103)
Açıklama: O kimse, teslim edilmiş bulunan eşyayı, ihmal etmesi ve kapıyı açık bırakıp gitmesi sebebiyle, ödemesi gerekmektedir. Zira kapıyı açık bırakıp gitmesi, o şahsın kusuru olmaktadır. Kendisinin kusur veya tecavüzü sebebiyle zayi olan bir emaneti tazmin gerekir.
2934 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd'e ait olup, Amr'ın elinde emanet olarak bulunan beygire Amr izinsiz olarak binip, kullanmış olsa ve bu yüzden de hayvan zayıflasa, (hayvanın) kıymetindeki noksanlığı Amr'ın ödemesi lâzım gelir" (H.Ec. 2/104)
2935 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, bir mahalde, bir şeyi Amr'ın önüne koymuş olsa, Amr da görüp sükût etse, Zeyd gittikten sonra Amr o şeyi korumasa (bu yüzden) zayi olsa Amr'ın ödemesi lâzım gelir" (H.Ec. 2/104)
2936 - Abdürrahim Fetvalarından: "Bir malın muhafazasını kabul eden kimse, vediayı yanıma koymuştum, onu unutup gittim kaybolmuş, dese ödemesi gerekir" (H.Ec. 2/104)
2937 - Netice Fetvalarından: "Bir malın muhafazasını kabul eden kimse, emanet olarak bulunan o parayı, kendi işlerine sarf ve istihlâk ettikten sonra, o cins paranın fiyatı yükselse mislini ödemesi lâzım gelir" (H.Ec. 2/104)
2938 - Ali Efendi Fetvalarından: "Emaneti bırakan kimse, onu korumayı kabul eden kimseden istediği zaman teslimi mümkün iken vermese, (sonunda) kaybolsa, ödemesi lâzım gelir" (H.Ec. 2/104)
2939 - Behce Fetvalarından: "Hamama giren Zeyd, koruması için saatini natur olan Amr'a verse, o da çarşıya gitmesi gerektiğinde güven duyulan bir kimse olmayan dellâk Bekir'e verip gittiğinde saat kaybolsa (naturun) ödemesi gerekir" (H.Ec. 2/104)
Açıklama: Natur, hamamda çalışıp hizmet eden, dellâk (tellâk) da yıkananları keseleyip temizleyen kimselere denilmektedir. Hamam hizmetçisinin saati korumak üzere alması halinde, onu güven duyulmayan bir kimseye vermemesi gerekirdi. Bu hareketi bir kusur olup, saatin kaybolmasına sebep teşkil etmektedir. O, bu ihmal sebebiyle saati tazmin etmeye mahkum olmuştur.
2940 - Feyziye Fetvalarından: "İki kişi, bir mecliste paralarını başka başka kimselere emanet etseler, ikisinden biri, diğeri yok iken kendi parasını almaya güçlü (ve haklı) olur" (H.Ec. 2/104)
2941 - Netice Fetvalarından: "Mudi, bir malın korunmasını kabul eden kimseden, emanet bıraktığı malı istediğinde, nereye koyduğunu bilmiyorum, unuttum dese ödemesi lâzım gelir" (H.Ec. 2/104)
2942 - Feyziye Fetvalarından: "Emanetin sahibi vefat edip mirasçıları emaneti, emanet bırakılan kimseden istediklerinde vermem, demeye güçlü olmaz" (H.Ec. 2/104)
2943 - Ali Efendi Fetvalarından: "Bir malı muhafaza etmeyi kabul eden kimse, emanet olunan şeyi, izinsiz olarak başkasına ariyet olarak verse, emanet (ikinci şahsın elinde iken) helak olsa, malı muhafaza için kabul eden kimsenin ödemesi lâzım gelir" (H.Ec. 2/105)
2944 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, Amr'dan vedia olarak aldığı buğdayı kendi buğdayına karıştırsa ödemesi lâzım olur" (H.Ec. 2/105)
2945 - Ali Efendi Fetvalarından: "Emaneti korumayı kabul eden kimse, emanet olarak aldığı para ile izinsiz ticaret yapıp kâr elde etse, emaneti bırakan şahıs kârı ödetmeye güçlü olmaz" (H.Ec. 2/105)
2946 - Abdürrahim Fetvalarından: "Emanet, onu korumak için verilmiş bulunan kimsenin elinde iken çalınsa, ödemesi lâzım gelmez" (H.Ec. 2/105)
2947 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd'in, Amr'a emanet olarak teslim ettiği beygiri Amr, evinin kapı halkasına bağlayıp içeri girse, onun görmediği sırada beygir kaybolsa, Amr'ın ödemesi lâzım gelir" (H.Ec. 2/106)
2948 - Abdürrahim Fetvalarından: "Emaneti korumayı üzerine almış bulunan kimse, emanet bulunan malı bir handa korumakta iken, han yanıp o eşya da bir tecavüze uğramaksızın yanmış olsa, ödeme lâzım gelmez" (H.Ec. 2/106)
2949 - Abdürrahim Fetvalarından: "Dükkân komşuları hazır iken, Amr dükkânını açık koyup gittiğinde dükkânda bulunan emanet bal kaybolsa, Amr'ın ödemesi lâzım gelmez" (H.Ec. 2/106
2950 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, elinde emanet bulunan öküzlerden birini, sahibinin rızası olmaksızın enetse ve bu yüzden öküz helak olsa, Zeyd'in ödemesi lâzım gelir" (H.Ec.2/106)
2951 - Abdürrahim Fetvalarından: "Amr'ın elinde emanet olarak bulunan Zeyd'in kumaşlarından birine, Zeyd'in bulunmadığı bir sırada, Bekir gelip benim malımdır dese, Amr da teslim ettikten sonra Bekir o kumaşı istihlâk etse, Amr'ın ödemesi lâzım gelir" (H.Ec. 2/106)
Açıklama: Bir şahıs; kendisine emanet olunan bir malı şahitsiz, delilsiz ve hüküm verme merciinin kararı olmaksızın başkasına vermemelidir. Şayet o mal, bir başkasının ise, mal emanet olarak bırakılan kimseden değil, onu getirip teslim eden şahıstan istenmelidir.
2952 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, "Başka bir memleketteki Bekir'e ver" diyerek Amr'a teslim ettiği parayı götürürken, konakladığı handa parayı başının altına koysa, uyuduğunda para çalınsa, Amr'ın ödemesi lâzım gelmez" (H.Ec. 2/107)
Açıklama: Paranın teslim edildiği kimse, onu korumakta gerekli tedbiri almış olduğu için, paranın çalınmasından dolayı ödemeye mahkum olmaz.
2953 - Abdürrahim Fetvalarından: "Mirasçı, murisinin emanet bıraktığı bir şahıstan, emanet olan şeyi istediğinde, önce tamamen inkâr edip daha sonra teslim etmiştim diye yemin etse, sözü doğru olarak kabul olunmaz" (H.Ec. 2/107)
2954 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, Amr'da emanet olarak bulunan şu kadar liranın bir miktarını alıp geri kalanını talep ettiğinde, Amr inkâr etse, Zeyd, Amr'ın "geri kalanı taksit taksit al" diye söylediğini isbat etse, geri kalanı almaya güçlü olur" (H.Ec. 2/108)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:53

KOMŞULUK MÜNASEBETLERİ
İslâm dini, komşular hakkında iyi bir geçim yolu tesis etmek için, ahlâki ve vicdani yönden birtakım emirler vermiş; bunlara riayet etmeyen kimseler için de hukuki müeyyideler koymuştur.
Resul-i Ekrem (sav), Allah'a (cc) ve ahiret gününe inancı bulunan kimsenin komşusuna iyilik yapmasını ve eza vermekten sakınmasını emretmiştir. Peygamber (sav) Efendimiz'in edeb ve ebede ışık tutan sözlerine riayet edenler, muaşeret kaidelerine uyarak, komşularıyla iyi geçim yolunu tutarlar.
Cılız bir imanın ışıklandırmadığı hayat yolunda vicdanının sesinden habersiz olarak hareket edenleri ve gaddarca davranışlara cür'et gösterenleri irşad edip yola getirmek için, marufu (iyilik) emir ve münkerden (kötülük) nehiy yolunu denemelidir
İslâm dini, verdiği emirlere riayet etmeyen şahısların hareketlerini engellemek için kazai merciler kurmuş ve cezai hükümler koymuştur.
Komşusunun zararına uğrayan bir kimse, şahsi uyarması ile bunu önleyemez ise müftiye müracaatla fetva ister ve aralarının sulh-ü müsalemetle hallolma çaresini araştırır. Buna imkân bulamazsa kaza (hüküm verme) merciine başvurarak mahkeme kararı ile komşusunun zararını önlemeye çalışır.
Sicillât-ı şer'iye arşivleri gözden geçirilecek olursa, nice göğüs kabartıcı kararlar, zararları önleyen hükümler görülür.
Biz, itfa müessesesince verilmiş fetvalardan birkaç örnek vererek, komşudan gelmesi ihtimali bulunan zararı önlemek için, vaz edilmiş hükümleri dile getirmek istiyoruz. Bu arzumuz, aynı zamanda, mazimizin mefahir dolu hatıralarını dile getirmekte yardımcı olacaktır.
2955 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd'in evi yakınında, Amr'ın yapmış olduğu harmanın tozu (komşusu) Zeyd'in evine ulaşır ve zararı açıkça görülür olsa, Zeyd, Amr'ın zararını önlemeye muktedir olur" (H.Ec. 2/168)
Açıklama: Müslüman, eliyle, diliyle ve malı ile komşusuna zarar vermeyecektir. Bu, umumi bir prensiptir. Bu hükme dayanarak, harman tozundan evini koruma imkânı bulamayan Zeyd, Amr'ın harmanını başka yerde yapmasını istemekte dinen haklı bulunmaktadır.
2956 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd'in sonradan yaptırdığı "börekçi" fırınının dumanı, o civardaki Amr'ın evine girip zarar verdiği açıkça görülecek olsa, Zeyd (fırını yakmaktan) men olunur" (H.Ec. 2/168)
Açıklama: Dikkat edilirse, fırının yakılmasına mani olabilmek, o fırının evlerin bulunduğu mahalle "sonradan yapılmış" olma şartına bağlanmaktadır. Evlerden uzak ve müstakil bir yerde çalıştırılan fırının yanına ev yapan kimsenin, "Bana zararı oluyor" diye engel olmaya hakkı yoktur. Zira, kendisi bilerek orada ev inşa etmiştir.
2957 - Ali Efendi Fetvalarından: "Sonradan yaptırılan aşçı dükkânının, yakınında bulunan bezzaz (manifatura) dükkânına zararlı olduğu açıkça görülecek olsa, mani olunur" (H.Ec. 2/168)
2958 - Ali Efendi Fetvalarından: "Sonradan yaptırılan Selhhâne'nin pisliği ve (yayılan) kokusu cami-i şerifin cemaatine eza verecek olsa, men olunur" (H.Ec. 2/168)
Açıklama: Her iki fetva, yukarıdaki fetvada olduğu gibi, aşçı dükkânına ve selhhâne'nin sonradan yapılmış olması şartına bağlanarak mani olunabileceği hükmünü getirmektedir. Fetvadaki "Selhhâne" bugünkü dilde salhâne'dir.
2959 - Netice Fetvalarından: "Hususi bir yolda evi bulunan Zeyd, o yolun başını kapatıp evine eklemeye güçlü (ve salahiyetli) olmaz" (H.Ec. 2/166)
2960 - Netice Fetvalarından: "Hususi bir yolda yapılmış su kuyusunda, o yolun sahipleri, eskiden beri, ortaklaşa faydalanıp gelmişler iken, içlerinden Zeyd "Bu günden sonra sadece ben faydalanacağım" demeye güçlü (ve haklı) olmaz" (H.Ec. 2/167)
2961 - Netice Fetvalarından: "Alt katı, Zeyd'in dükkânı,üst katı ise Amr'ın evi bulunan bir yer, yanmış olsa, Amr, evini eskisi gibi yapsa, Zeyd de dükkânını önceki gibi bina etmek dilediği zaman, Amr "Ben razı olmam" demeye güçlü olmaz" (H.Ec. 2/167)
2962 - Behce Fetvalarından: "Üstü Zeyd'in, altı ise Amr'ın olan evin zelzeleden üst katı yıkılmış olsa, Zeyd, evvelkisi gibi yapmak dileğinde Amr onu engellemeye güçlü ve salahiyetli olmaz" (H.Ec. 2/165)
2963 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Zeyd ile Amr'ın aralarında ortak olup yıkılmaya yüz tutmuş bulunan bir duvarı Zeyd "Sökelim" dese, Amr çekingen hareket etse zorlama yapılır" (H.Ec. 2/165)
Açıklama: Mâil-i indihâm olan bir duvar, tehlike arz ediyor demektir. Tamiri kabil olmayınca, söküp zarar vermeyecek duruma getirmek icap eder. Duvar sahipleri bunu yerine getirmeyecek olursa ilgili mercilere zorlama yapılır.
2964 - Feyziye Fetvalarından: "Zeyd, evine yaptırdığı abdestliğin suyunu bir boru ile, hakkı olmayarak Amr'ın evine akıtır olsa, Amr bunu men etmeye kadir olur" (H.Ec. 2/166)
Açıklama: Abdestlikten akan suyun komşunun duvarına veya sağlığına zarar vermek ihtimali vardır. Bu sebeple zarar gören ev sahibinin hukuki yollardan bunu önlemeye hakkı bulunmaktadır.
2965 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, Amr'ın tarlasına yakın ev yapsa, "Senin tarlandan evimin kadınlarının oturduğu kısmı görünür, tarlada ziraat yapma" diye Amr'ı engellemeye güçlü ve haklı olmaz" (H.Ec. 2/168)
2966 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, evinde, komşusu Amr'ın pencereleri hizasında bir ocak yapsa, dumanı tamamen Amr'ın evine girip çok zarar etse, Amr, Zeyd'e zararını kaldırtmaya güçlü olur" (H.Ec. 2/168)
2967 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, Amr'ın evi karşısında yüksek bir ev yapmak dilediğinde Amr, "evimin havasına engel olur" diyerek, Zeyd'i bina yapmaktan engellemeye güçlü ve salahiyetli olmaz" (H.Ec. 2/168)
2968 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd'in boyahanesi yanında Amr da boyahane yaptırsa, Zeyd, "Bana kesatlık verirsin" diyerek Amr'ın boyahanesini kapatmaya güçlü olmaz" (H.Ec. 2/169)
Açıklama: Bir kimsenin ticaretine kimse engel olamaz. Herkesin rızkını Cenab-ı Hak verir. Esnaf çoğaldıkça, satıcı ile müşteri arasında gerek fiyatların kontrolü gerekse beşeri münasebetlerde bir düzelme başlar. Çarşı ve pazar, kimsenin inhisarında olmadığından ticaret yapmada herkes için eşitlik vardır.
2969 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, bir mescid-i şerifin yakınında değirmen yaptırsa ve mescide hiçbir zararı yok iken, halktan birkaç kimse taassuba kapılıp "Mescid yakınında değirmen yapılmasına rızamız yoktur" diyerek değirmeni yıktırmaya güçlü ve salahiyetli olmazlar" (H.Ec. 2/169)
2970 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, bozahanede sıkılan maddenin küsbesini, hayvanlara yedirmek için, evine biriktirip yığmış olsa, onun yayılan çirkin kokusundan etraftaki komşular ezâ duysalar, hakim Zeyd'in zararına mani olur" (H.Ec. 2/168)
Açıklama: Zamanımızda buna bir misal göstermek gerekirse, pancar küsbesi örnek olarak verilebiir. Zira, bu küsbe de tahammür ettiğinde iz'âç edici bir koku yaymaktadır.
2971 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, Amr'ın umuma ait yol üzerindeki kapısı önüne süprüntü dökse, Amr, Zeyd'i men edebilir" (H.Ec. 2/171)
Açıklama: Bu fetva, hem ferdin hukukunun korunması hem de umuma ait yolların temiz tutulması bakımından ehemmiyet taşımaktadır.
2972 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd'in meyve ağaçlarının dalları, Amr'ın evi üzerine uzanıp, zararlı bir hal alsa Amr'ın, o dallardan bağlanması mümkün olanını bağlatmaya, olmayanını kestirmeye hukuki bakımdan gücü yeter" (H.Ec. 2/171)
2973 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd'in uzun bir müddetten beri bir mahalde tasarrufunda bulunan han için mahalle halkı, "Biz, mahallemizde han istemeyiz; yık da ev yap" diye Zeyd'e zorlamaya kadir olamazlar" (H.Ec. 2/169)
Açıklama: "Kadim, kıdemi üzerine terk olunur" kaidesinde, eskiden beri han olarak kullanılan bina, daha sonra mahalle halkının isteklerine uyularak hizmet ve faaliyetten alıkonulamaz.
2974 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, mülkü bulunan arsada ev yapmak istediğinde, komşusu Amr, "Evimin sesi dinlenilir" diyerek Zeyd'i engellemeye güçlü olmaz" (H.Ec. 2/169)
Açıklama: Kişi, böyle bir endişenin içine düşerse, başkasını ev yapmaktan alıkoymak yerine, sesin işitilmemesi için gerekli tedbirleri alması gerekir. Bir kimsenin ıztırarı başkasının hakkına set çekmez.
2975 - Abdürrahim Fetvalarından: "Bir şehirde (toptan) mal alıp, bir pazarda oturup (satarak) ticaretle meşgul olan Zeyd'e birkaç kimseler, "O malı alıp satmak, bizim kârımızdır" diyerek Zeyd'i engellemeye güçlü (ve haklı) olmazlar" (H.Ec. 2/169)
2976 - Ali Efendi Fetvalarından: "Birkaç kimse, ortak bulundukları hususi bir yoldan geçip dururlarken, içlerinden Zeyd, "Bu günden sonra geçmenize razı değilim" diyerek, diğer kimseleri engellemeye güçlü (ve salâhiyetti) olmaz" (H.Ec. 2/170)
Açıklama: Her insanın meşru yollardan mülk edinme hakkı vardır. Gerek kazanç gerekse miras yolu ile sahip olunan bir malda, dini hükümlerin hudutları içinde, tasarrufta bulunmaya her mülk sahibinin salâhiyeti vardır.
Bu hakkı engelleyici mahiyetteki tedbir ve zorlamalar, mülkiyet hakkına tecavüz ve mesken masuniyetini ihlâl sayılır.
İslâm dini, bu hususu birçok müeyyidelere bağlamış ve mülkiyeti tecavüzden uzak tutmuştur. Buna zarar verecek yollar, dini öğütler, hukuki sorumluluklar ile veya ahiret hayatındaki sorumluluktan haberdar etmek suretiyle engellenmiştir.
Hakkı, hak sahibine vermeyi hedef olarak seçen İslâm, adaletin ancak bu suretle vücut bulacağını bildirmiştir. Bu sebeple, mütecavize "dur" derken, tecavüze uğrayan şahsın mağduriyetini telâfi için, onun müdafaasını yüklenmiş, fetva ve kaza mercileri tesis etmiştir. Mazimize ışık tutmak üzere, verilmiş fetvalardan birkaçını okuyuculanmızın tetkikine arz ediyoruz:
2977 - Behce Fetvalarından: "Zeyd'in mülkündeki dut ağacına çıkıldığında, komşusu Amr'ın kadınlarının oturduğu kısım görünse, Zeyd, Amr'a birkaç defa haber verip sonra ağacın dutlarını silkmek istediğinde (dutu toplamasını) önlemeye muktedir olmaz" (H.Ec. 2/168)
Açıklama: İslâm dini, komşunun iffetini ve mesken masuniyetini korurken, tek taraflı hareket etmemiştir. Aynı zamanda mülk sahibinin zarara uğramamasını da gaye edinmiştir.
2978 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, evinin altındaki dükkânda, eskiden beri ticaretle meşgul olurken, komşusu bulunan kimseler, "Bizim kadın (ve kız)larımız sokağa çıktığında senin dükkânına gelip gidenler görürler" diyerek Zeyd'i ticaretten men etmeye hakları olmaz" (H.Ec. 2/169)
2979 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, Amr'ın evine bitişik bulunan otluğuna, ot yığmak istediğinde Amr, "Otun yanması ve evime sirayet ederek zarar vermesi ihtimali vardır" diyerek men etmeye muktedir olamaz" (H.Ec. 2/169)
Açıklama: Herhangi bir sebeple yangın çıkması ihtimali vardır diye mülk sahibinin meskeninden istifadesi önlenemez. Komşusunu yangına karşı dikkatli olmaya tenbih eder, kendisi de gerekli tedbiri alır. İslâmi hükümler, tevehhüm üzerinde istinad ettirilemez.
2980 - Behce Fetvalarından: "Bir köy halkından olup, cüzzam hastalığına tutulmuş bulunan Zeyd'e, kendi evinde oturup halkın arasına karışmadığı halde, köy halkı, "Biz, senin köyümüzde oturmanı istemeyiz, buradan başka yere göç et" diyerek Zeyd'e zorlama yapmaya muktedir olamazlar" (H.Ec. 2/170)
Açıklama: Cüzzam, sirayet istidadı bulunan tehlikeli bir hastalıktır. Ondan korunmak için, hasta şahsa yaklaşılmaması gerekir. Fakat, evinde oturup dışarıya çıkmayan bir kimseyi, hastalığın bulaşma vehmine dayanarak, başka bir yere göç etmeye zorlamak, İslâmi hükümlerle bağdaşmadığı gibi, insanlık dışı bir hareket olur.
2981 - Behce Fetvalarından: "Evleri yanan bazı kimseler, yeniden ev inşa edip, Hind'in viranesi aralarında kalınca bu kimseler, "Biz ortamızda böyle harap ev bulunmasına razı olmayız. Sen, evini yeniden yap" diyerek Hind'e zorlama yapmayı muktedir olamazlar" (H.Ec. 2/167)
Açıklama: Yeni ev yapan kimselerin aralarında bulunan harap bir evi, evlerinin güzelliğine set çekiyor diye, mülk sahibini yeniden ev yapmaya tazyik etmeleri ve meskeninden istifade etmesine engel olmaları hukuki kaziyelerle bağdaştırılamaz. Her fert, mülkünden dilediği şekilde faydalanma ve meskeninde oturma hak ve hürriyetine sahiptir. Herkesin hürriyeti başkasının hürriyetinin hududunda son bulur.
2982 - Feyziye Fetvalarından: "Zeyd'in hamamının kirli suyu, Amr'ın izni ile, onun bahçesinden akmakta iken Amr vefat etse, mirasçıları Zeyd'in o suyu akıtmasını engellemeye güçlü (ve salahiyetli) olurlar" (H.Ec. 2/167)
Açıklama: Böyle bir müsaade devamlı olmayabilir. Çünkü, akan suyun pisliği oradakileri tedirgin edebilir veya sağlık yönünden zarar teşkil edecek hale gelebilir. Diğer husus da, o şahsın verdiği müsaade, mirasçılar tarafından kaldırılabilir. Zira, ölüm ile mal, sahip değiştirmiştir. O mülkün yeni sahipleri bu müsaadeyi kaldırmakta serbesttirler.
2983 - Feyziye Fetvalarından: "Zeyd, evinin helasının kirli sularını, hakkı olmadığı halde, Amr'ın bahçesine akıtmakta olsa, Amr, bu suları akıtmaktan Zeyd'i menetmeye güçlü (ve haklı) olur" (H.Ec. 2/167)
Açıklama: Bir kimsenin ferdi tasarrufları, başkasının zararına olmamak üzere sınırlandırılmıştır. O hududu zorlayınca tasarrufuna set çekilir.
2984 - Feyziye Fetvalarından: "Zeyd, Amr'ın izni ile, onun bahçesine bir müddet hayvan gübresi dökse, Amr, dilediğinde Zeyd'i men eder" (H.Ec. 2/167)
Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd'in umuma ait yola bitişik duvarının dibine süprüntü dökülüp tebevvül edilir (küçük abdest bozulur) olsa, Zeyd, bu harekette bulunanları menetmeye muktedir olur" (H.Ec. 2/171)
2985 - Feyziye Fetvalarından: "Bir kimse kendi arsasında bir çeşme yapmak dilediğinde, yakınında evi bulunan kimseler, zararı olmadığı halde, "Evlerimizin yakınında çeşme yapılmasını istemeyiz" demeye hakları olmaz" (H.Ec. 2/166)
2986 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd'in, evine koydurduğu pencerelerden, Amr'ın, kadınları oturmadığı dış odaları görünse, Amr bu pencereleri kapattırmaya hak sahibi değildir" (H.Ec. 167)
Açıklama: Yapılmakta olan bir evden komşusunun zevcesinin ve kızlarının oturacakları harem kısmı görülmediği takdirde, pencere açmaya engel değildir. Şayet harem kısmını görmekte ise, o zaman hukuki yollardan açılmamasını isteyebilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 8 Empty30/8/2008, 15:53

YAPILMASI, KULLANILMASI MEKRUH ve HARAM OLAN ŞEYLER
2987 - Netice Fetvalarından: "Hamamda kullanılıp da çirkâp ve gerize karışıp pislenmiş bulunan su ile sebze sulamak caiz olmaz" (H.Ec. 2/162)
Açıklama: İslâm dini, sağlığa ve temizliğe riayet gösterilmesini kesinlikle istemiş bulunmaktadır. Bu gibi pis sularla sulanmış şeylerin sağlık yönünden zararları uzun uzadıya izaha ihtiyaç göstermeyecek kadar açıktır. Hele çiğ olarak yenen sebzelerin bu gibi su ile yetiştirilmesi beşerin hayatını dinamitlemek gibidir. Zira salgın hastalıkların pek çoğu, insan pisliğinden, bu pisliklerin içme sularına karışmasından veya lâğım suları ile sulanmış şeyleri -bilhassa çiğ olarak-yemekten ileri geldiği açık olarak bilinen bir gerçektir.
2988 - Abdürrahim Fetvalarından: "Vasi (olan şahıs), küçük çocuğunun malını kendi nefsi için imal edip kâr elde etse, o faydayı yemesi helâl olmaz" (H.Ec. 2/164)
Açıklama: Bir çocuğun malına vasi tayin edilen kimse, o malı korumak zorundadır. Onu çalıştırması halinde, kârı malın sahibi bulunan çocuğa aittir. Vesayet müessesesine leke düşürmemek için, o malı kendi lehine çalıştırmaya kalkışmamalıdır. Zira helâl değildir.
2989 - Behce Fetvalarından: "Cenazeyi teşyi eden kimselerin açıktan Allah'ı zikretmeleri ve (cehren) Kur'an okumaları mekruhtur" (H.Ec. 2/165)
2990 - Ali Efendi Fetvalarından: "Bir mahalde, Hazret-i İsa'nın doğum mahalli olduğu zannı ile Hıristiyanların yaptıkları, resim ve heykeller koydukları kiliseye, ziyaret maksadı ile Müslümanların girmesi mekruhtur" (H.Ec. 2/162)
Açıklama: Kiliseye girmenin kerahati, "ziyaret" kastına bağlanmış bulunmaktadır. Ziyaret, saygı duyarak veya boş bir fikirle yapılırsa, kalbin yanlış bir temayülüne sebep olabilir. Bu ihtimalden dolayı, Müslümanın kilise, havra ve sinagog gibi gayri müslim tapınaklarına girmesi hoş görülmemiştir. Suda yüzmeyi bilmeyenlerin deniz kenarına fazla sokulmamalarını tavsiye, o kimselerin hayatını koruma düşüncesinden doğmaktadır. Fakat onların gerek dinimiz hakkında gerekse memleketimiz ve milletimiz hakkında ne gibi tertipler peşinde olduklarını öğrenmek düşüncesi ile bu gibi yerlere gitmekte bir mahzur yoktur.
2991 - Ali Efendi Fetvalarından: "Bir köy halkı, yine köy halkından Zeyd'e incinmeleri sebebiyle, ölüsü olursa varmamaya ve selâm verse almamaya söz birliği yapsalar, günahkâr olurlar" (H.Ec. 2/162)
Açıklama: Bazı kusurlarından dolayı bir insana gücenmiş olmak, ona karşı boykot yapmaya haklılık kazandırmaz. Aslolan, onunla alâkayı kesmek değil, onu beğenilmeyen işlerden uzaklaştırmaktır.
2992 - Behce Fetvalarından: "Yiyeceklerden biri pislenmiş olsa, eti yenen hayvana yedirmek caiz olmaz" (H.Ec. 2/164)
Açıklama: Pis olan şey, hayvanın etine ve sütüne -az veya çok- tesir eder. Bu itibar ile, pislik bulaşmış bir yiyeceği eti yenen hayvanlara vermek caiz görülmemiştir.
2993 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Zeyd, evinde misafir bulunan Amr'a yemek getirdiğinde, Zeyd'in müsaadesini almadan, Amr'ın o yemekten dilenciye vermesi caiz olmaz" (H.Ec. 2/163)
Açıklama: Misafir bulunan kimsenin, hazırlanan yemek ve diğer ikramdan kendisinin istifadesi, dilediği şekilde tasarufta bulunmasına imkân vermez. Ev sahibinin iznini almadan dilenmekte bulunan bir fakire bile vermesi doğru olmaz.
2994 - Behce Fetvalarından: "Müslümanı gıybet etmek haram olduğu gibi, gayrimüslimi gıybet etmek de haramdır" (H.Ec. 2/164)
Açıklama: İslâm dini, ahlâkı zayıflatacak hareketleri önlemek için, birçok tedbirler vazetmiştir. Bu sebeple, gayrimüslimin aleyhinde konuşmayı da yasaklamıştır. Ancak, onların İslâm dinine aykırı davranışlarını tanıtmak da hükmün dışında bulunmaktadır.
2995 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, sünnet olduğu zaman, sünnet yerindeki derinin ekserisi kesilmese sünnet olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/164)
Açıklama: Ekseriyet için tamamın hükmü verilir. Kesilmesi gereken derinin çoğu kesilmemiş olunca, tamamı kesilmemiş gibi kabul edip, kalan kısmın kesilmesi lâzım gelir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
 

3 Bin Seçme Fetva

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
8 sayfadaki 9 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ultrAcimbom | Galatasaray Taraftar Forum Sitesi :: Genel Kültür :: Dini Bölüm-
Yetkinforum.com | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar