ultrAcimbom | Galatasaray Taraftar Forum Sitesi
Merhaba,

Sitemize Hoş Geldiniz. Sitemizden Yararlanabilmek İçin Lütfen Kayıt Olunuz.

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Sitelogo10
ultrAcimbom | Galatasaray Taraftar Forum Sitesi
Merhaba,

Sitemize Hoş Geldiniz. Sitemizden Yararlanabilmek İçin Lütfen Kayıt Olunuz.

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Sitelogo10
ultrAcimbom | Galatasaray Taraftar Forum Sitesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Hoşgeldiniz, Misafir.
Son Ziyaretiniz:
Toplam Mesajınız: 0

tema edit: by ™ cAn ® ™
 

AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

Paylaş | 
 

 3 Bin Seçme Fetva

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9  Sonraki
YazarMesaj
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:21

NAMAZI TERKETMEK
811 - Soru: Öğle ve ikindi namazları kazaya kalıyor. İş yerinde kılamıyorum. Kazaya kalan bu namazları, yatsıdan sonra mı kılayım, yoksa yatsıdan önce mi?
Cevap: Namazları kazaya bırakmayacak şekilde işinizi ayarlamaya çalışın. Aksi halde namazın kazaya kalmasına sebep olan işi terk edip daha münasip bir işte çalışın. Bir kimsenin hiç kaza namazı yoksa veya altı vakitten az ise, kazayı vakit namazından önce kılacaktır. Kazaya kalan namazlarının yekunu altı veya daha fazla vakti buluyorsa, vakit namazından önce de, sonra da kılablir.
812 - Soru: Gafletin gereği olarak namazlarını ihal eden karısına, nasihatten başka, kocasının yapacağı hareket ne olmalıdır? Eğer onu dövmek ailenin yıkımına yol açabilirse durum nasıl olur?
Cevap: Nasihat, irşad ve hikmetli sözlerle Allah'ın emirlerini yapması hususunda gayret göstermelidir. Fayda vermezse yatağını ayırmalı, bu da onun tutumunu değiştirmezse yara bere açmadan korkutulmalıdır. Son çare ise ayrılıktır.
813 - Soru: Öğleyin işe gidiyorum. İkindi ve akşam namazım kazaya kalıyor. İşten gelince önce bu kazaları mı, yoksa vakti gelen yatsı namazını mı kılmalıyım?
Cevap: Namazınızı asla kazaya bırakmayın. İşiniz, ibadetinizin kazaya kalmasına sebep oluyorsa o işi bırakıp, namazınıza engel olmayacak bir iş bulmanızı tavsiye ederim. Meseleyi ehemmiyet yönünden ele almak gerekirse, o kimsenin üzerinde bulunan kaza namazları beş vakitten fazla ise, önce kazaya kalan namazı kılabileceği gibi, vakit namazını da kılabilir. Fakat hiç kazası olmayan veya kazası beş vakti geçmeyen kimse, önce kaza namazını kılacak, daha sonra vakit namazını eda edecektir.
814 - Soru: Karısı zina yapan bir kişi, caminin ön safına geçerse onun peşindeki cemaatin namazı bozulur mu?
Cevap: Hayır, bozulmaz.
815 - Soru: Cemaatten biri, imama kızıp onun ardında namaz kılmasa vebali nedir?
Cevap: O şahsın imama uymayışı, imamın itikadında küfre varan cihetler bulunmasından veya okuyuşunda, namazı bozacak hataları olmasından ileri geliyorsa, diyecek bir şey yoktur. Sırf öfkelenmesi sebebiyle ona uymayı terk ediyorsa yanlış bir fikrin peşine takılmış olur. "Kin"i, dinden üstün tutmak, hataların başta gelenidir.
816 - Soru: İkindi ve yatsı namazlarının ilk sünnetlerini Peygamber Efendimiz'in (sav) çok defa terk ettiklerini hocalardan dinliyoruz. Herhangi bir insanın, Hz. Peygamber'e (sav) muvafakat olsun diye bu sünnetleri terk etmesi icap eder mi? Veya hiç terk etmemeye itina göstermiş olsa, Hz. Peygamber'e (sav)muhalefet etmiş olur mu?
Cevap: Peygamber Efendimiz'in (sav) yaptığını işlemek, sünnet olduğu gibi, bir işi onun işlediği şekilde yapmak da ayrıca sünnet olmaktadır. Bu itibarla, bahsi geçen sünnetleri ara sıra terk ederek Ef'al-i Resul'e (sav) uygun bir yol tutulmuş olur.
817 - Soru: Bir vakit namazı kılmayanın 80 sene yanacağını duyduk doğru mu? Özründen dolayı kılamayan ve namazını kazaya bırakana da aynı mı yoksa değişik bir hüküm var mı?
Cevap: Namaz kılmamanın cezası pek büyüktür. "Özür" ancak kadınlar için vardır. Erkeğin ölüm ve baygın düşmekten gayri namazı terk için bir özrü olamaz. Sure-i Maun'un beşinci ayeti bulunan "Onlar namazlarından gafildirler" mealindeki ayetin, namazını geciktirenler hakkında nazil olduğu ifade edilmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:22

NAMAZDA YANILMA ve SEHİV SECDESİ
818 - Soru: Farzın terk edilmesiyle meydana gelen noksanlık neden sehiv secdesiyle tamam olmamaktadır?
Cevap: Sehiv secdesi, namazın sıfatında meydana gelen noksanlığı tamir eder. Farzın terkiyle namazın aslında öyle bir noksanlık meydana gelmektedir ki, ibadet, temelinden sarsılmış olmaktadır. Secde-i sehiv onu tamir edemez.
819 - Soru: Sehiv secdesini gerektiren bir yanlışın tekrarı ile sehiv secdesinin tekrarı gerekir mi?
Cevap: Sehiv secdesini mucip olan şeylerin tekrarı veya müteaddid şeyler olması ile secdenin tekrarı lazım gelmez.
820 - Soru: Camiye gelen bir kimse, imamı sehiv secdesi yaparken bulduğunda ona uyabilir mi?
Cevap: Uyabilir. Bunda herhangi bir tereddüt yoktur.
821 - Soru: İmam, secde-i sehvi gerektiren bir yanılma yaptıktan sonra ona uyan kimse imam ile birlikte sehiv secdesi yapacak mı?
Cevap: Evet, yapması gerekir
822 - Soru: Mesbuk bulunan kimsenin imamın üzerindeki sehiv secdesinde ona ne şekilde tabi olması gerekmektedir:
Cevap: Birinci rekattan sonra imama uyan ve kendisine mesbuk adı verilen bir muktedi, imamın yanılmasından dolayı, onunla birlikte sehiv secdelerini yapacaktır. Ancak bu secdeleri yaparken, imamla birlikte selam vermeyecek ve secdelerin yapılmasına katılacaktır. İmam selam verip namazı nı tamamlayınca kaçırdığı rekatları kaza için ayağa kalkacaktır. Lahık olan bir muktedi, imamın üzerindeki sehiv secdesinde ona uyar. Fakat imamın sehvinden dolayı secde etmez. Yapacak olursa mahallinden gayride secde etmiş olacağından, kafi gelmez. Kendi namazını telafi ettikten sonra sehiv secdesini yapar. İmama tabi olarak yapacak olursa, üzerindekini kaza ettikten sonra sehiv secdesini iade etmesi gerekir.
823 - Soru: İmama birinci rekatta uyamayan bir kimse imamın üzerinde sehiv secdesi olup olmadığını bilemese nasıl hareket etmesi münasip olur?
Cevap: Üzerinde sehiv secdesi bulunan bir imam, bu secdeyi birinci selamı müteakiben yaptığından, ona uymuş bulunan bir kimse, imam birinci selama başlarken hemen ayağa kalkmamalı; ikinci selama başlamasını gözetmelidir. Şayet imam ikinci selama başlayacak olursa, üzerinde sehiv secdesi olmadığı anlaşılmış ve mesbuk da bir yanlışlık yapmadan, üzerindeki rekatı kazaya kalkmış olur.
824 - Soru: Namazın bir farzı terk edilecek olursa sehiv secdesi ile namaz tamamen olur mu?
Cevap: Farzın terk edilmesi namazın bozulmasına sebep olur. Ancak geciktirilmesinden dolayı sehiv secdesi gerekir.
825 - Soru: Sehiv secdesinin hükmü nedir?
Cevap: Vacib olan sehiv secdesinin hükmü, sehven terk edilmiş bulunan vacibin yerini tutmasıdır.
826 - Soru: Namazın vaciblerinden birisi kasten terkedilmiş olsa, sehiv secdesi ile namaz tamam olur mu?
Cevap: Kasten terkedilen bir vacib için namazın yeniden kılınması gerekir.
827 - Soru: İmama uyan bir kimse, sehiv secdesini gerektiren bir işi, sehven yapmış olsa o kimseye sehiv secdesi yapmak gerekir mi?
Cevap: İmama uymuş bulunan kimseye, kendi yaptığı yanılma için, sehiv secdesi gerekmez. İmama uymuş olan bir kimse kendi başına heraketle secde yapamaz.
828 - Soru: Dört rekatlı bir nafile kılan kimse, ikinci rekatta hiç oturmamış ve hatırına da gelmemiş ve namazın sonunda oturup tehiyyatı okumuş, selam ve sehiv secdesini yapmış olsa namazı tamam olur mu?
Cevap: Kıyas noktasından hareketle hüküm vermek gerekirse bu namazın fasid olduğu anlaşılmaktadır. Zira ka'de-i ahire terkedilmiş olmaktadır; Fakat namaz istihsanen sahih görülmektedir. Çünkü bütün bir namaz olmuştur; nafileler iki rekat olarak meşru olduğu gibi, dört rekat olarak da meşru kılınmıştır. Bir bütün halindeki namazda farz olan ka'de-i ahiredir.
829 - Soru: Sünneti terk etmekten dolayı namazda meydana gelen bir eksikliği kapatmak için sehiv secdesi gerekir mi?
Cevap: Namazın içindeki sünnetlerden birinin terkiyle namazda bir noksanlık olmamakta, namazın fazilet ve sevabında bir eksilme meydana gelmektedir. Bu sebeple, sünnetin terkinden dolayı sehiv secdesi lazım gelmez.
830 - Soru: Bilerek terk edilen bir vacibten dolayı namazın yeniden kılınmasının sebebi bu namazın fasid olmasından dolayı mı olmaktadır, yoksa başkaca bir sebebi var mıdır?
Cevap: Namaz fasid olmuş değilse de büyük bir eksiklik olmuştur. Sehiv secdesiyle tamamlanılamayacak kadar büyük bir eksiklik, ancak yeniden kılmakla tamamlanabilmektedir.
831 - Soru: Sehiv secdesinin terkedilmesini caiz kılan haller var mıdır?
Cevap: Evet, vardır. Şöyle ki: Bayram, cuma ve kalabalık cemaatin bulunduğu yerlerde ve zamanlarda, sehiv secdesinin yapılması, karışıklığı ve bazı kimselerin namazlarının bozulmasına sebep olacak ise, sehiv secdesi terk olunur. Namazın bozulması ile sona erecek bir durum ile, secdenin terkedilmesi hususu bir araya gelmiş olduğundan, bunlardan ehven olanı, secdenin terkedilmesidir. Hatta, böyle bir ihtimal bulunduğu zaman, sehiv secdesinin yapılması tenzihen mekruh bulunmaktadır.
832 - Soru: Tesbih namazında sehiv secdesi yapmayı gerektiren bir hata işlense, öbür namazlarda olduğu gibi mi, yoksa tesbih duaları okuyarak mı secde-i sehiv yapılacaktır?
Cevap: Tesbih namazında sehiv secdesini icap eden bir yanılma vuku bulursa, bu tesbihleri secde-i sehivde okumak icap etmez. (Nimetü'l-İslam, l. kısım, s. 383. Not: l)
833 - Soru: Dört rekatlı namazın ikinci rekatında tehiyyattan sonra sağ tarafımıza selam verirken iki rekat kıldığımız aklımıza gelse, namazı bozacak mıyız, yoksa kalkıp tamamlayacak mıyız?
Cevap: Dört rekatlı bir namazın ikinci rekatı, selamın yeri olmadığından, orada sehven selam vermekle namazdan çıkılmış olmaz. Yüz kıbleden dönülmedikçe veya dünya kelamı söylenmedikçe kalkıp namaza devam edilir. Namazın sonunda sehiv secdesi yapılır.
834 - Soru: T... mecmuasında, ikindi ve yatsının sünnetlerinde oturmadan kalkılacak olursa, sehiv secdesi ile namaz tamam olmaz deniliyor. Zira "Tehiyyat" okumak farz olunca, farzın terk edilmesi namazı bozar deniliyor. Siz ne dersiniz?
Cevap: Önce şunu belirtelim ki, "Tehiyyat" okumak, gerek ka'de-i ula, gerekse ka'de-i ahirede farz değil vacib bulunmaktadır. Böyle bir sehvin vuku bulması halinde, sehiv secdesi ile namaz tamam olur. Bu hususta Ömer Nasuhi Bilmen merhumun Büyük İlmihali kitabının namazla ilgili bölümünün 339. maddesini okumanızı tavsiye ederiz. İkindi ve yatsının ilk oturuşlarını unutup 3. rekata kalkılırsa namaza devam edilip bitirince 4 rekat değil iki rekat kılınmış sayılır.
835 - Soru: Bir imam okuduğu sırada yanılmış, okuduğu yerin ardını getirememiş olsa onun takıldığı yeri hatırlatmak isteyen kimse okumayı mı kasteder yoksa onun tutulduğu yeri hatırlatmaya mı niyet eder?
Cevap: Cemaatin okumasında mahzur bulunduğu için, imamın fethini (takıldığı yerin açılmasını) kasteder. Çünkü buna dini bakımdan müsaade verilmiş bulunmaktadır. Bu hususta imama uyan acele etmemeli, imamın yanıldığı yeri düzeltmesine veya başka bir süre veya ayete geçmesine imkan tanımalıdır. İmam namaz caiz olacak miktar okumamış ise ve yanıldığı yeri düzeltemez veya başka bir yerden okumaya da gücü yetmezse, o zaman takıldığı yeri okumalıdır.
836 - Soru: Bir imam, cemaate namaz kıldırırken, gizli okuyacağı yerde harfleri mahreçlerinden çıkaracağım diye uğraşırken, 3. saftaki cemaat tarafından sesi duyulmaktadır. Bu namaz için sehiv secdesi lazım gelir mi? İmamın okuduğu sureleri cemaatin kaçıncı safındaki cemaat duyarsa gizlilikten çıkar?
Cevap: Fıkhi esaslara göre, gizli okumanın haddi kendi işitecek kadar okumaktır. Cehr-i okumak ise, cemaate işittirmekle olur. Bunun safla ilgili tarafı yoktur. İsterse birinci saftaki cemaat olsun, imamın okumasını işitirse gizli değil, cehri okunmuş sayılır. Ölçü budur. Bu ölçünün dışına çıktığı zaman, kıraet cebriye dönmüş olur. Böyle bir hareketi sehven yapmış ise, sehiv secdesi gerekir. Bilerek yaparsa "Cebren linoksan" namazı yeniden kılmak icap eder.
837 - Soru: Namaz içinde bir dalgınlık sebebiyle, bir insan uzun bir zaman 4-5 dakika boş durup düşünse namazının iadesi icap eder mi? Yoksa sehiv secdesi mi gerekir?
Cevap: Böyle bir hareket, sehiv secdesini gerektirir. Daha geniş bilgi için Ö.Nasuhi Bilmen'in Büyük İslam İlmihali'nin namazla ilgili bölümünün 344. maddesine bakınız.
838 - Soru: İmam, herhangi bir rekatta bir secde fazla yapmış olsa cemaat de yapacak mı?
Cevap: Cemaatin ona uyması gerekmez.
839 - Soru: Öğle ve yatsı namazlarının son sünnetlerinde selam vermeyi unutarak ayağa kalkmış ve dört rekatta selam veririm diye namaza devam etmiş, unutarak üçüncü rekatta oturmuş ve selam vermiş bir kimse, namazı nasıl kılmalıdır?
Cevap: Bu kimsenin namazını yeni baştan kılması gerekir.
840 - Soru: İmama uymuş bulunan kimse, iki vacibi yapmak durumunda ne yapar?
Cevap: Namaz kılan, bu durumda muhayyer olur. Mesela, cemaat ka'de-i ulada tahiyyatı bitirmeden imam ayağa kalkacak olsa, ona uymuş bulunun kimse, "tahiyyatı tamamlamak" ile, "imama uyarak ayağa kalkmak" arasında muhayyerdir. Dilediği şıkkı tercih eder.
841 - Soru: Namazın farz olan son oturuşunda, hiç oturmadan ayağa kalkan kimse, namazını ıslah için nasıl hareket eder?
Cevap: Bir kimse tamamen ayağa kalkmış ve hatta rüku yapmış olsa bile, secde yaparak o rekatı tamamlamadıkça oturmaya dönüş yapar, tahiyyatı okuyup sonunda, farzı tehir ettiği için, sehiv secdesi yapar.
842 - Soru: Ka'de-i ahirenin bir kısmını yapıp da yarıda bırakıp kalkan kimsenin namazını nasıl tamamlayacağını açıklar mısınız?
Cevap: Bu kimsenin durumu, ka'de-i ahirede hiç oturmayan kimsenin durumu gibidir. Hiç oturmadan kalkmış kimse gibi hareket eder.
843 - Soru: Ka'de-i ahirede oturmadan ayağa kalkan kimse, secde etmeden önce kadeye dönüş yapmaz ise kıldığı namaz hakkındaki hüküm nedir?
Cevap: Bu kimsenin kaldığı farz nafileye dönüşmüş olur. Bir rekat daha kılıp selam verir.
844 - Soru: Bu yanılma ikindinin farzını kılarken olsa, aynı usul ile namazı tamamlayabilir mi?
Cevap: Evet, tamamlayabilir. Çünkü kıldığı ikindi nafileye dönmüş bulunduğu için ve onu eda etmeye borçlu kaldığından dolayı kıldığı nafileyi farzdan sonra değil, bilakis farzdan önce kılmış olur. Böyle bir nafilenin kasten kılınmasında bile kerahet bulunmamaktadır.
845 - Soru: Aynı yanılma akşam namazında vaki olsa nasıl hareket etmek gerekir?
Cevap: Kalktığı o fazla rekatı kılıp oturur ve böylece nafileye dönüşmüş bulunan farzı dörde tamamlamış olur.
846 - Soru: Şayet ka'de-i ahirede tehiyyatı okuduktan sonra selam vermeyi unutarak ayağa kalkmış olsa o zaman nasıl hareket eder?
Cevap: Hemen oturmaya dönüş yapar. Tahiyyatı okumaya hacet olmadığı için selam verip sehiv secdesi yapar.
847 - Soru: Bu kimse, ka'de-i ahirede oturduğuna ve tehiyyatı da okuduğuna göre, oturmaya muhtaç olmaksızın ayakta selam verse olabilir mi?
Cevap: Özür olmadıkça namazda oturarak selam sünnettir. Ayakta selam verilecek olursa namazdan çıkmış olursa da sünneti terketmiş olur.
848 - Netice Fetvalarından: "İmam, bayram namazında, fazla tekbirlerden birini sehven terketmiş olsa, sehiv secdesi lazım gelir" (H. Ec. 1/10)
Açıklama: Bayram namazının fazla tekbirleri vaciptir. Sehven terkedilmesi halinde sehiv secdesi yapmak gerekir.
849 - Soru: Farz namazların son iki rekatlarında yanılarak zammı sure okuyan kimse sehiv secdesi yapacak mıdır?
Cevap: Böyle bir yanılmadan dolayı sehiv secdesi icap etmez. (Büyük İslam İlmihali, Namazla ilgili bölüm madde: 330)
850 - Soru: İmam efendi, camide namaz kıldırıyor. Mesela birinci rekatta Fatiha'nın peşinde namaz caiz olacak kadar 3-5 ayet okuyunca yanılıyor. Arkadan birisi de yanlışını söylüyor. Bu kişinin namazı bozulur mu?
Cevap: İmamın yanılması halinde bakılır. Namaz caiz olacak kadar okumamış ise doğru okunuş şekli söylenilir. Söyleyen kimsenin namazı bozulmaz. (Büyük İslam İlmihali, Namazla ilgili bölüm, madde: 159)
851 - Feyziye Fetvalarından: "Kılınan namazın rekatının sayısında cemaat ihtilaf etseler, imamın tasdik ettiği tarafın sözü muteber olur" (H. Ec. 1/12)
852 - Feyziye Fetvalarından: "Farz (namaz)ların son iki rekatında sehven sure ilave edilse sehiv secdesi lazım gelmez (H.Ec. c. 1/13)
853 - İbni Nuceym Fetvalarından: "İmam, kade-i ahirede (tehiyyatı okuduktan sonra) sehven ayağa kalkınca, ona uyanlar (usulü dairesinde) selam verseler, namazları tamam olur" (H.Ec. c. 1/9)
Açıklama: İmam, kade-i ahirede oturup tehiyyatı okuduktan sonra yanılarak ayağa kalksa, cemaat oturarak bekler. İmam derhal oturuşa dönüp, Ettehiyyatü'yü tekrar okuma lüzumu duymadan, selam verecek olursa cemaat de onunla birlikte selam verir. Fakat o beşinci rekatın secdesine varırsa, cemaat kendi başına selam verirler. Böylece cemaatin namazları tamam olmuş bulunur.
854 - Netice Fetvalarından: "Kalabalık bir cemaatle kılınan bayram veya cuma namazında, sehiv secdesi yapmak vacib olduğunda, cemaatin karışıklığa uğramasından korkulsa (sehiv secdesinin) terki caiz olur" (H.Ec. c. l/10)
Açıklama: Sehiv secdesi, bir eksikliği ikmal ve namazı ıslah içindir. Cemaatin çok olması halinde, sehiv secdesi yapıldığının farkına varamayanlar, selamdan sonra namazdan ayrılabilirler.
855 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Farz namazı kılıp kılmadığında şekk eden kimsenin, vakti içinde, yeniden kılması lazımdır" (H.Ec. 1/10)
856 - Behce Fetvalarından: "Vitir namazında, unutarak, kunutu terkeden kimse sehiv secdesi yapar" (H.Ec. 1/13)
857 - Soru: Bir kimse farz namazının birinci rekatında yanılarak önce sureyi okusa bir şey lazım gelir mi?
Cevap: Fatiha'yı okumak vacib olduğu gibi, onu sureden önce okumak da vacib bulunmaktadır. Soruda belirtilen uygulama ile bu vacibi terketmiş olacağından, namaz sonunda sehiv secdesi yapması gerekir.
858 - Soru: Dört rekatlı farzların ilk rekatında kıraeti terkeden bir kimse, namazını nasıl tamamlar?
Cevap: Son iki rekatta kıraeti ifa eder ve namaz sonunda sehiv secdesi yapar. Çünkü bu kerahetin mahalli ilk iki rekattır. Burada ifası vacib olan kıraetin geciktirilmiş olmasından dolayı sehiv secdesi gerekmektedir.
859 - Soru: Nafile bir namazın ikinci rekatında sehven oturulmazsa nasıl hareket etmek lazım gelir?
Cevap: Üçüncü rekata kalkıldığı zaman hatırlarsa, secdeye varmış olmadıkça oturması vacibtir. Tehiyyatı okuyarak namaza devam eder. Selamdan sonra, kade-i ahireyi geciktirmiş olduğu için sehiv secdesini yapar. Nafilelerin 2. rekatı ka'de-i ahiredir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:22

VİTİR NAMAZI
860 - Soru: Vitir namazının farz, vacib veya sünnet olduğu söyleniyor. Bu hususta ne dersiniz?
Cevap: Vitir namazı için "Vacib" hükmü Hanefi mezhebine göre en sahih bir rivayet olmaktadır. Bir Hadis-i Şerifte, "Muhakkak ki Allah (cc) size bir namazı ziyade kıldı. O, Vitir'dir. Onu yatsı ile sabah namazı arasında kılınız" buyrulmuştur. Diğer bir hadis-i şerifte, "Vitir, her Müslüman üzerine vacibtir" buyrulmaktadır. Bu hadisler muvacehesinde vitrin vacib olduğu nokta-i nazarı ağırlık kazanmaktadır.
861 - Soru: Ramazan dışındaki, bir günde vitri cemaatle kılmakta bir mahzur var mıdır?
Cevap: Bunda kerahet vardır. Bu, teravih namazının dışındaki nafile namazlarda olduğu gibi, tedai (birbirini davet etmek) yolu ile olursa kerahet vardır. Bir kişiye yine vitir kılacak bir veya iki kişi uyarak cemaat olsalar bunda kerahet yoktur. Peygamber Efendimiz(sav), bazı günlerde, vitir namazını kılarken Hz. Aişe'ye (ra) imamlık yapmıştır. Hz. Ömer(ra), Ebu Bekir (ra)'in vefatında onu defnettikleri gün vitri cemaatle kılmışlardır. Bunlardan anlaşılmaktadır ki vitri, Ramazan dışındaki günlerde devamlı olarak cemaatle kılmak mekruhtur. Ara sıra olur ve davet yolu ile olmazsa bunda kerahatin olmayacağı görüşü hakim bulunmaktadır. (Nimetü'l-İslam, Namazla ilgili bölüm, s. 360)
862 - Soru: Vitrin üçüncü rekatinin rükuunda imama yetişen kimse, kaçırdığı rekatları kaza ederken kunut okuması gerekir mi?
Cevap: Rükua yetişmiş olunca, kunutun bulunduğu rekatta yetişmiş sayılacağından, kaçırdığı rekatları kaza ederken kunut okumaz.
863 - Netice Fetvalarından: "Vitir namazını kılan kimseye kaza niyeti ile uyulması sahih ve caiz olmaz" (H.Ec. 1/11)
864 - Soru: Vitir namazını yatsıdan önce kılan bir kimse iade eder mi?
Cevap: Vitrin yatsı namazından önce kılınması sahih olmaz. Hem vakit girmiş olacak ve hem de yatsının farzını edadan sonra kılınacaktır. (Mecmua-i Zühdiye s. 76)
865 - Soru: Vitir namazı, Ramazan'da cemaatle kılınıyor da niçin Ramazan'ın gayri günlerinde kılınmıyor?
Cevap: Sünnet bulunan teravih namazı cemaatle kılınınca, onun peşinden gelen vitir namazı da cemaatle eda edilir. Diğer günlerde son sünnet tek başına kılındığından, onun peşinde gelen vitir namazı da öyle eda edilmektedir.
866 - Soru: Vitir namazındaki rekatların hangisi farz, hangisi vacib ve hangisi sünnettir?
Cevap: Vitir namazının tamamı, Hanefi mezhebine göre vacib olup, Peygamber Efendimiz'in (sav) fi'li ile meşruiyet kazanmış bulunmaktadır.
867 - Soru: Vitir namazını Ramazan ayında cemaatle kılmanın hikmeti nedir?
Cevap: Cemaatle kılınan teravih namazına tabi olarak cemaatle eda olunmaktadır.
868 - Abdürrahim Fetvalarından: "Özrü olmaksızın vitir namazını oturarak kılan ayakta iadesi lazım gelir" (H.Ec. c. 1/14)
Açıklama: Mazeret olmadıkça, vacip bulunan bir namazın oturarak kılınması caiz değildir. Aksi halde iadesi gerekir.
869 - Abdürrahim Fetvalarından: "Sadece yatsı namazını cemaatle kılıp teravihi kılmayan kimsenin, vitir namazını da tek başına kılması gerekir" (H.Ec. 1/14)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:22

BAYRAM NAMAZI
870 - Soru: Kadınların bayram namazı kılmaları caiz midir?
Cevap: Kadınların bayram namazı kılmaları borç, yani vacib değildir. Fakat camide bulunup da imama uyarak namaz kılmak isterlerse, bayram namazı kılmaları caiz görülmüştür.
871 - Soru: Bir imam, bayram namazının ikinci rekatını kılarken kıyama kalkınca Fatiha ve zammı sure okumadan tekbirleri almış olsa namaz fasid olur mu?
Cevap: İkinci rekatta zaid tekbirleri kıraatten sonraya bırakmak evladır. Fakat kıraetten önce alınacak olsa da caizdir. Sadece evla olan yol terk edilmiş olur. Namazın bozulması sözkonusu değildir. (Nurü'l-İzah)
872 - Soru: Kuduri kitabının Bayram namazı bahsinde, namaza giderken koku kullanmak müstehabtır, diyor. Acaba kolonya kullanılsa bu sünnet yerine gelmiş olur mu?
Cevap: Kokunun alkolsüz bir seans olması gerekir. Kolonya, racih olan kavle göre, temiz değildir.
873 - Soru: Beratsız camide cuma ve bayram namazı kılınmaz deniliyor. Berat nedir? Nereden alınır? Bir köyde iki cami var. Biri beratlı, diğeri değil. Beratlı olmayan camide cuma ve bayram namazı kılınamaz mı?
Cevap: Veliyyü'l-emr tarafından yazılı veya şifahi olarak verilen cuma ve bayram namazı kıldırma müsaadesine "berat" denilmektedir. Müslüman bir devletin reisinden veya Müslümanların intihap ettikleri halif-i müsliminden alınması yahut bunun tayin ettiği kimse tarafından verilmesi gerekir.
874 - Soru: İmam, bayram namazlarından birinde, ilk rekatta bayramın zait tekbirlerini unutup Fatiha'nın bir kısmını okuduktan sonra tekbirleri almadığını hatırlasa ne yapar?
Cevap: Tekbirleri alır ve Fatiha'yı yeniden okur, namazın sonunda sehiv secdesi yapar.
875 - Soru: Bayram namazı kimlere vacibtir?
Cevap: Cuma namazının farz olduğu kimselere; erkek, hür, mukim ve sıhhati yerinde bulunan, gözleri ve ayakları selamette bulunan mü'minlere vacib bulunmaktadır.
876 - Soru: Kendi başına namaz kılan kimsenin, imamın aşikare okuduğu namazlarda dilerse kıraeti açıktan okuyacağını biliyoruz. Cuma veya bayram namazı gibi cehren okunan namazların ikinci rekatında imama uymuş olan bir kimse, kaçırdığı rekatı kaza etmek için kalktığında kıraeti açıktan okuyabilir mi?
Cevap: Cuma veya bayram namazlarında mesbuk bulunan bir kimse, yetişemediği birinci rekatı kaza için kalktığında, dilerse kıraeti açıktan okuyabilir. Bunda muhayyerlik (dilediği tercihi yapma salahiyeti) vardır.
877 - Soru: Bayram namazından imama birinci rekatın rükuunda yetişen kimse zait tekbirleri nasıl eda etmelidir?
Cevap: Bu kimse, ayakta iken iftitah tekbirini alır. İmama rükuda yetişebileceğini bilirse bayram namazının zaid tekbirlerini de ayakta iken alır. İmama rükuda yetişemeyeceği takdirde iftitah tekbirinden sonra rükua varır ve rükudaki tesbihlere bedel olarak, el kaldırmadan, bu zaid tekbirleri alır. Çünkü rüku için kıyam hükmü vardır. Vacib olan tekbirleri eda etmek, mesnun olan tesbihleri okumaktan evladır. Eğer imam, onun tekbirleri aldığı sırada rükudan başını kaldıracak olursa, geri kalan tekbirler muktedinin üzerinden sakıt olur.
878 - Soru: İmama birinci rekatta yetişemeyen bir kimse, teşrik tekbirlerinin alınmasını nasıl yapacaktır?
Cevap: Mesbuk olan bir kimse, teşrik tekbirlerini kaçırdığı rekatları kaza ettikten sonra alacaktır. Şayet bu lazimeyi hatırlayamaz veya dalgınlık olursa, namazı fasid olmaz.
879 - Soru: İmamın üzerinde sehiv secdesi varsa, teşrik tekbirlerini ne zaman alır?
Cevap: Önce sehiv secdesini yapar; daha sonra teşrik tekbirlerini okur.
880 - Soru: İmam ihramlı bir kimse olursa, önce teşrik tekbirlerini mi alacak, yoksa telbiye mi okuyacaktır?
Cevap: Önce teşrik tekbirini okuması lazımdır. Bu tekbirler vacib ve namaza muttasıl bulunduğu için telbiyeden önce eda edilmesi gerekir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:22

NAMAZIN BOZULMASI
881 - Soru: Kişi namaz kılarken, bir kimse onun durduğu seccadeyi ileri-geri çekse ve fakat yönü kıbleden dönmüş olmasa o kimsenin namazı bozulur mu?
Cevap: Namaz kılanın huzuruna engel olduğu için, bu işe cür'et eden kimse günaha girse de, namaz bozulmaz. Zira namazın bozulması için o kimsenin göğsünün kıbleden dönmüş olması lazımdır.
882 - Soru: "Amel-i kalil" (az bir iş) namazı bozmaz" diye okuyoruz. Oruç bahsinde "unutarak yiyip içmek, orucu bozmaz" deniliyor. Namazda bulunan bir kimse "Of" demek gibi az bir kelime telaffuz etse veya unutarak konuşsa namazının bozulmayacağından tereddüt ediyoruz. Bu iki hususa namazı da kıyaslayabilir miyiz?
Cevap: Konuşmanın azı da çoğu da unutarak veya hata yolu ile olanı da namazı bozar. İsterse bu konuşma uyku halinde veya cehalet sebebiyle olsun farketmez. Hepsi namazı ifsad eder.
883 - Soru: Bir kimse ağzında şeker olduğu halde namaza dursa, bu şeker onun okumasına engel teşkil etmese ve şeker eridikçe suyunu yutmuş olsa namaza zarar verir mi?
Cevap: Namazı bozar.
884 - Soru: Namazda sakız çiğnemenin bir zararı olur mu?
Cevap: Evet olur, Namazı ifsad eder.
885 - Soru: Bir kimse namaz kıldığı sırada hırsızın, dükkanında bir mal çaldığının farkına varsa farz namazını bozabilir mi?
Cevap: Şayet çalınan malın değeri çok düşük bir şey ise namazım bozmaz. Fakat en az bir dirhem (3.2 gram) gümüş kıymetinde bir şey çalınmış ise namazını bozar. Zira bu bir maldır ve malının muhafazası gerekmektedir. (Nimetü'l-İslam l. ks. s. 349)
886 - Soru: Bir şahıs namaz kılarken, secde mahalline bakmayı ihmal ettiği için, duvardaki bir levhaya gözü ilişse ve onun ayet ve sair olduğunu anlamış olsa bununla namazı bozulur mu?
Cevap: Diliyle okuma olmadığı için namazı bozulmazsa da namazdan meşgul eden bir iş olduğu için kerahet vardır. Namaz içinde bir hutbe veya şiiri hatırlamak da böyledir.
887 - Soru: Kıraati gizli olan namazlarda, açıktan; aşikare olan namazlarda, gizli okuyan kimsenin namazı bozulur mu?
Cevap: Bu şekildeki bir davranış imamdan sadır olursa, sehiv secdesi lazım gelir. Tek başına kılandan sudur ederse, bakılır. Gizli okunan namazda aşikare okursa sehiv secdesi yapar. Aşikare okunan namazda gizli okursa bir şey gerekmez.
888 - Soru: İmamın okuması hoşuna gidip de ağlayan kimsenin namazı bozulur mu?
Cevap: Bozulmaz.
889 - Soru: Sabah namazı kılarken güneş doğmuş olsa namaza zarar verir mi?
Cevap: Evet, namaz bozulur. Bundan maksat, güneşin yuvarlak halde görülmesi değildir. Güneşin ziyasının görülmesi ile de namaz bozulur.
890 - Soru: Başı daralan kimsenin imdat dilemesi üzerine namazı bozmak ve onun yardıma koşmak caiz midir?
Cevap: Namazı bozmak aslında haram ise de, dine uygun düşen bir şeyin arız olmasından dolayı namazı yarıda kesip o kimsenin yardımma koşmak bazen caiz, bazen de vacib olur. Mesela, bir kimsenin sürüsüne kurt saldırsa veya gözleri görmeyen bir kimsenin kuyuya düşmesi üzerine imdat dilenilmiş olsa, namazı kesip de başı daralan o kimsenin yardımına koşmak vacibtir.
Doğum işlerinden anlayan ve halk arasında ebe dîye isimlendirilen kadın, alacağı çocuğun veya doğum yapacak kadının helakinden veya bir uzvunun telef olmasından korkacak olursa, namaz kılmakta ise namazı kesip doğumla ilgilenmesi; namaz içinde değilse namazı tehir -ve hatta kaza- etmesi vacib olur.
891 - Soru: Akrep ve yılan gibi zehirli bir hayvanı öldürmekle namaza bir zarar gelir mi?
Cevap: Şayet zarar vermesinden korktuğu için yüzünü kıbleden dönmeden ve fazla bir iş (amel-i kesir) yapmadan öldürebilirse namazı bozulmaz. Yönünü kıbleden dönecek veya bu işi amel-i kesir ile görecek olursa namazı bozulmuş olur.
892 - Abdürrahim Fetvalarından: "Namaz kılanın yanında gülünç laflar söyleyip kahkaha ile güldüren kimse günahkar olur" (H.ec. 1/9)
Açıklama: Namaz kılan kimse, İlahi huzurdadır. Onun durduğu huzura saygı duyan kimse, namaz kılanın dikkatini dağıtacak ve huzurunu bozacak hareketlerde bulunmamalı, bilhassa onu güldürerek günaha girmemelidir.
893 - Soru: Namaza durmazdan önce yemiş olduğu şekerin ağızda kalan tadını, namaz içinde ağzında bulmuş olsa namaz bozulur mu?
Cevap: Bozulmaz. (Bu meseleyi ağzında şeker varken namaza durup eriyenleri yutmak meselesi ile karıştırmamalıdır. Zira onda namaz fasid olmaktadır)
894 - Soru: Bir kimse namaz kılarken onun secde edeceği yerden bir canlının veya insanın geçmesi ile namazı bozulur mu?
Cevap: Bozulmaz. Geçen kimse, erkeklik veya kadınlık çağına ulaşmış bulunur ve kasten geçmiş olursa günahkar olur. Böyle bir kastı yoksa veya bu hareketi küçük bir çocuk yapmış olursa günaha girmiş olmaz. Zira hata ve nisyandan dolayı ahiret sorumluluğu bu ümmetten kaldırılmıştır.
895 - Soru: Ufak veya küçük bir camide namaz kılanın önünden geçmenin hükmü aynı mıdır?
Cevap: Bu hususta değişiklik vardır. Büyük cami, boyu kırk arşın veya daha fazla olan camidir. Bu ölçüden kısa olan cami ise "küçük" kabul olunmuştur. Büyük camilerde, namaz kılanın secde edeceği yerden ve bir boy uzunluktan daha kısa olan bir mahalden geçmektedir. Küçük camilerde ise geçmek mutlaka mekruh görülmüştür. Ufak camide, namaz kılan kimse ile geçenin önünde bir direk varsa bunda kerahet yoktur. Büyük camide, cemaatin sıkışıklığa uğramaması için, secde mahallinin ötesinden olmak kaydı ile geçmekte kerahet yoktur.
896 - Behce Fetvalarından: "Farzdan önceki sünneti eda edip, sonra amel-i kesir yapsa, sünneti iade lazım olup; farzdan sonraki sünneti kılmazdan önce (emel-i kesir) yapılsa sünnet sakıt olmasa da sevabı noksan olur" (H.Ec. c. 1/12)
Açıklama: Sünnet ile farz namazları arasını dünya işleriyle ayırmamalıdır. İkisinin arasına giren bu işler, kılınan sünnetin nafileye dönüşmesine ve sünnelikten sakıt olmasına sebep olur. Bu itibarla o sünneti yeniden kılmak gerekir.
897 - Abdürrahim Fetvalarından: "İki rekatlı bir namazın ka'de-i ulasında "Ettehiyyatü" okumak bilerek veya unutarak terkedilse namaz fasid olur" (H.Ec. c. 1/9)
Açıklama: İki rekatlı bir namazda, birden fazla oturuş olmadığı için, ikinci rekatta oturmak, oturuş itibariyle "ilk" diye tavsif edilmiş ise de, namazın sonunu teşkil etmesi bakımından "Kade-i ahire" olmakta ve farz bulunmaktadır. Herhangi bir sebeple oturuşun terki, namazın bozulmasına yol açar. Oturmadan "Tehiyyat" okunmayacağına göre, tehiyyatın terki anılmış ve kade'nin terki murad edilmiş olmaktadır.
898 - Netice Fetvalarından: "Namaz kılan kimse, yanında bulunan birazcık aralığa (boşluğa) başkasını almak için, çekilip genişletecek olsa namaz fasid olur" (H.Ec. c. 1/10)
899 - Behce Fetvalarından: "Çocuk namazda kahkaha ile gülse abdesti bozulmaz" (H.Ec. c. 1/5)
Açıklama: Buluğ çağına ulaşmamış bir çocuğun namaz içinde kahkaha ile gülmesiyle namazı bozulursa da abdesti bozulmaz. Kahkahanın abdesti bozması, ancak erkek ve kadınlık çağına ulaşmış kimselere mahsustur.
900 - Behce Fetvalarından: "İmam, rekatların birinde, namaz caiz olacak kadar okuduktan sonra tutulsa (arkasını getiremese) ve başkasını yerine geçirse, cemaatin namazı batıl olur" (H.Ec. 1/10)
Açıklama: Böyle bir durum karşısında takip edilecek yol, rükua gitmek ve namaza devam etmektir. Zira, "Namaz caiz olacak kadar" okumuş bulunmaktadır. Başkasını mihraba geçirmesi, cemaatin namazının bozulmasma yol açar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:22

KAZA NAMAZI
901 - Soru: İkindi namazı kılındıktan sonra kaza namazı kılınmaz, diyorlar. Bu iddiayı ileri sürenler, bu hükmü bazı kitaplarda gördüklerini söylüyorlar. Bu mevzuda siz ne dersiniz?
Cevap: İkindi namazından sonra, güneşin sararması zamanına kadar, kaza namazı kılınabilir. İkindinin farzından sonra kılınması mekruh olan namaz, kaza olmayıp nafile namazlardır.
902 - Soru: Sabah namazının farzını kıldıktan sonra, güneş doğasıya kadar kaza kılınır mı?
Cevap: Evet, kılınmasında hiçbir engel yoktur.
903 - Soru: Sabah namazının farzı kılındıktan sonra ve fakat güneşin doğmasına uzun bir zaman varken kaza namazı kılınabilir mi?
Cevap: evet, kılınabilir.
904 - Soru: Kaza namazlarını kılarken, "İlk önce geçirmiş olduğum şu vaktin veya en sonra geçirmiş olduğum şu vaktin namazına" diye mi niyet edeceğiz?
Cevap: Her iki niyet şekli de caizdir. Fakat; en son kazaya kalmış namazlardan başlamak daha münasiptir. Zira onlar olgunluk devresinde kazaya bırakılmış olmaktadır. Küçük yaşta işlenilen hata ile olgunluk çağında yapılan günahın arasında fark vardır. Bu sebeple günahı çok olan bu işin telafisine çalışmak daha münasip olur.
905 - Soru: Kazaya kalan namazları, beş vakit namazın önünde veya sonunda bulunan sünnetler ile ödesek, yani, bu sünnetleri kaza namazı yerine kılsak olur mu?
Cevap: Sadece şunu ifade edelim ki, kaza namazlarını ödetmeyin yolu, Efendimiz'in sünnetlerini feda etmek olmamalıdır.
906 - Soru: Kaza namazı borcu olan bir kimse, kaza namazlarını en sondan itibaren kıldığına göre, nasıl bir niyet yapması gerektiğini ifadelendiriniz.
Cevap: "Niyet ettim Allah (cc) rızası için en son kazaya kalmış namazımın farzını kılmaya" demelidir.
907 - Behce Fetvalarından: "Kurban Bayramı günü, (Müzdelife'de bulunup vakfe yapacak) hacılardan başkasına, yeniden kılmak kaabiî olacak kadar (sabah) namazı(nı) tehir efdaldir" (H.Ec.c. 1/8)
Açıklama: Sabah namazını cemaatle kılacak kimselerin, ortalığın ağarmasına kadar beklemesi sünnettir. Bu bekleyiş cemaatin artmasına ve namaza yetişmesine yardım eder. Müzdelife'de bulunan hacılar, Mina'ya varıp hacla ilgili vecibeleri yerine getirebilmek için o günün sabah namazını ilk vakitte kılarlar. Faziletçe üstün olan hareket budur.
908 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Dört rekatlı bir namaz, seferde kazaya kalacak olsa, iki rekat kaza olunur" (H.Ec. 1/9)
Açıklama: Dört rekatlı bir namaz, seferilik devam ederken kazaya kalsa, ister yolculuk sırasında, ister memleketine döndükten sonra kaza edilsin, iki rekat olarak kaza edilmesi gerekir.
909 - Soru: Kaza namazı bulunan kimse nafile namaz kılabilir mi? Bu hususta Hanefî mezhebi ile diğer mezhepler arasında görüş farkı var mıdır?
Cevap: Şafii mezhebine göre, kazası olan kimsenin nafile namaz kılması haram olarak kabul edilmektedir. Hanefi mezhebine göre durum farklı bulunmaktadır. Şöyle ki: Kazası olan kimsenin, geçmiş namazlarını kaza etmesi, nafile kılmakla meşgul olmasından evla ve efdal bulunmaktadır. Bu hükmün istisnaları vardır. Beş vakit namazın evvelindeki veya sonundaki namazlar ile duha, tesbih, tehiyyetü'l-mescid ve evvabin namazları gibi hakkında teşvik edici hadis-i şerifler bulunan nafileler müstesna tutulmuştur.
910 - Ali Efendi Fetvalarından: "İkindi namazını kıldıktan sonra güneşi kızarmasına kadar, geçmiş (namazlar)ı kaza etmekte kerahet yoktur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: İkindi namazı ile ilgili iki türlü kerahet vakti vardır. Birinde sadece nafile namaz kılmak mekruhtur. Bu, ikindinin farzının kılınmasından sonraki zamandır. İkincisinde ise hem farz hem de nafile namaz kılmak mekruhtur. Bu da güneşin kızarması ile başlayan ve gruba kadar devam eden vakittir. İkindinin farzı kılındıktan sonra, güneşin kızarması zamanına kadar, kaza namazı kılmakta bir mahzur ve mekruh yoktur.
911 - Abdürrahim Fetvalarından: "Sabah namazında imama, rükua varmasına yakın bir zamanda yetişip sünneti kılamayan kimsenin (farzdan) sonra kaza etmesi caiz olmaz" (H.Ec. 1/11)
Açıklama: Sadece nafile namaz kılınması caiz olmayan bir vakit vardır. Tanyerinin ağarmasından sonra, sabah namazından ve ikindi namazından sonra.
912 - Soru: Sünnet-i gayri müekkede olan ikindi ve yatsı namazının ilk sünnetleri kamet getirip ve "Niyet ettim en son üzerimde kazaya kalmış ikindi veya yatsı namazının farzını ve bu vaktin sünnetini kılmaya" diyerek kaza niyeti ile kılınır mı?
Cevap: Böyle tasarruf doğru görülmemektedir. Peygamber (sav) Efendimiz'in eda buyurduğu sünnetleri, sünnet niyeti ile kılmalı, kaza namazlarını da ayrıca kılmalıdır. Ömer Nasuhi Bilmen (merhum), Büyük İslam İlmihali'nde aynen şöyle demektedir: "Kaza namazları ile iştigal, nafile namazlar ile iştigalden evladır, ehemdir. Fakat farz namazların, müekkede olsun olmasın, sünnetleri bundan müstesnadır. Yani bu sünnetleri terk ederek bunların yerine kazaya niyet edilmesi evla değildir. Bilakis bu sünnetlere niyet edilmesi evladır. Hatta kuşluk, tesbih namazları gibi haklarında asar varid olan nafile namazlar da böyledir. Bunlara da nafile olarak niyet etmek evladır. Çünkü bu sünnetler, farz namazlarını ikmal eder, bunların telafisi mümkün değildir, kaza namazlarının ise muayyen vakitleri olmadığı için telafileri mümkündür.
Maazhaza namazları kazaya bırakmak bir günahtır. Bu günahtan mümkün mertebe kurtulmak için sünnetleri feda etmek münasip olamaz. Böyle bir günahı işleyen kimsenin fazla ibadette bulunarak afv-i ilahiye iltica etmesi icap ederken, hakkında şefaat-i Nebeviyyenin tecellisine vesile olacak bir kısım mübarek sünnetleri, nafileleri terk etmesi nasıl muvafık olabilir? Hem bir kısım vakfiyeleri kazaya bırakmak, hem de diğer bir kısım vakfiyeleri, kendilerini mükemmel olan sünnetlerden tecrid etmek, iki kat kusur olmaz mı? Bunun hilafına olan bazı nakiller muteber değildir, müftabih olan kavle muhaliftir" (Namazla ilgili bölüm, mad. 298)
913 - Soru: Kazaya kalmış namazlar arasında tertibe riayet lazım mıdır?
Cevap: Kazaya kalan namazlar az olur, bu namazlar hatırda bulunur ve vakti çıkmamış olan namazın vakti daralmış olmaz ise kazaya kalmış namazları, edade olduğu sıra üzerine kaza etmek gerekir. Peygamber Efendimiz'in ve ashab-ı kiramın, Hendek harbinde öğle, ikindi ve akşam namazları kazaya kaldığında, gece bir müddet geçince Resulullah (sav), Bilal-i Habeşi (ra)'ye ezan okumasını emrettiler. Hz. Bilal (ra) ezan okuyup ikamet edince, Peygamber Efendimiz (sav) ve ashab cemaat olarak önce öğle, sonra ikindi ve onu takiben akşam namazlarını kaza etmişlerdi.
914 - Soru: Kazaya kalan namazın "az" olması kaç vakitle sınırlıdır?
Cevap: Vitir namazından başka en az altı vakit olursa kazaya kalmış namazlar çok olarak kabul edilmekte; bundan daha aşağı olursa "az" kabul edilmektedir.
915 - Soru: Bir kimse üzerindeki birçok kaza namazını ödemek suretiyle hiç kazası kalmasa sahib-i tertip olur mu?
Cevap: Olmaz, zira "sakıt olan geri gelmez." O kimse, kaza namazının sayısını altı vakte çıkardığı zaman sahibi tertiplik onun üzerinden düşer ve bir daha geri gelmez.
916 - Soru: 12 yaşından 26 yaşıma kadar namazı kah kıldım kah bıraktım. Şimdi bu 14 senenin namazının hepsi kaza mı edilecek, yoksa tahmini bir hesapla kazaya kalan namazları çıkarıp kılabilir miyim, tavsiyeniz nedir?
Cevap: Kıldığınız yıllar ile namazı kılamadığınız seneleri kesinlikle biliyorsanız, bıraktığınız yıl ve ay kadar namaz kaza edersiniz. Aksi halde galip olan ihtimali dikkate alır ve o kadar kaza namazı kılarsınız. Zann-ı galibiniz de yoksa ihtiyaten 14 senelik kaza kılarsınız. Kılınmamış olanlar kaza edilmiş olur. Kılınmış bir namazın ikinci defa kaza edilmesi nafile yerine geçer.
917 - Soru: Biz, müsaade vermedikleri için öğle namazını kılamıyoruz. Bu sebeple, akşamdan sonra kaza ediyoruz. Bu olur mu?
Cevap: İş sahibinin keyfine tabi olarak, Allah'ın (cc) emrini terk veya tehir etmek asla doğru bir hareket değildir. Dünyevi bir menfaat için ahiret hayatinin saadetini ihmal etmek, tuğlayı alıp karşılığında altın vermek gibi zararlı bir alışveriş olur.
918 - Soru: Kazaya kalmış namazlar için neden ezan ve ikaamet okunmaktadır?
Cevap: Ezan ve ikaamet, vaktin sünnetini değil, namazın sünnetidir. Bu itibarla, vaktin çıkması ile terk edilemez (Nimetü'l-İslam, l. Kısım, s. 62)
919 - Soru: Bir kimsenin üzerinde, teşrik tekbiri getirilecek namazlardan biri kazaya kalmış olsa, bu namazı, kaza ederken teşrik tekbirini getirecek mi?
Cevap: Şayet kazaya kalmış bu namazı, teşrik tekbirlerinin getirildiği günler çıkmazdan önce kaza ederse tekbiri okuması gerekir. Bu günlerin çıkmasından sonra kaza etmesi halinde tekbirleri okumaz. (Nimetü'l-İslam, l. kısım, s. 558)
920 - Soru: Ben, çeşitli sebeplerden dolayı, namaz kılamadım. Namaz için defter tutuyorum. Geçirdiğim bu namazları kaza etmek istiyorum. Baştan itibaren mi kılmaya başlayayım, yoksa sondan mı?
Cevap: Her ikisi de olur. Fakat yaş ilerledikten sonra kazaya bıraktığımız namazların günahının daha fazla olacağını düşünerek sondan başlamak daha uygun görülmüştür.
921 - Soru: Bir kimse namazı kılıp kılmadığında şek etse ne yapması gerekir?
Cevap: Şayet vakit çıkmamış ise iade eder. Çünkü vakit çıkmış ve eda ettiğinde de şek vaki olmuştur. Eğer vakit çıktıktan sonra şekederse bir şey lazım gelmez. Zira vücubun sebebi olan vakit çıkmış, eda etmediği de tereddütlü olmaktadır. Müslümanın hali, namazı vaktinde kılmış olacağı istikametinde ağırlık kazanmaktadır.
922 - Soru: İmsaktan sonra, sabah namazının edasından önceki süre içinde nafile namaz kılmak caiz olmadığına göre, kaza kılmak caiz midir?
Cevap: İmsaktan sonra, sabah namazı vaktine kadar kaza namazı kılmakta hiçbir mahzur yoktur. Mekruh olan husus, bu vakit içerisinde nafile namaz kılmaktan ibarettir.
923 - Soru: Asıl namaz borcu, birinci kılınan namazla mı yoksa ikinci defa kılınacak namazla mı sakıt olmaktadır?
Cevap: Farz borcu, birinci namazla ödenmekte, ikinci namaz bunu tamamlamak için kılınmış olmaktadır.
924 - Soru: Düşman karşısında bulunan muhariblerin, durumun çok sıkışık olması sebebiyle namazlarını tehir etmelerine müsaade var mıdır?
Cevap: Evet, vardır. Bundaki cevazın, sadece harp halinde verildiği sanılmamalı ve "çok sıkışık bir harp hali" mazeretine göre verilmiş bir müsaade olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır.
925 - Soru: Kaza namazları için, vakit namazlarında olduğu gibi, belirli vakitler var mıdır? Diğer bir ifade ile, her kaza namazını kendi vakitleri içinde mi kaza etmek gerekir?
Cevap: Kaza namazının vakti kaza edildiği vakittir. Yani bu namazlar için belirli bir zaman yoktur. Öğlenin kazasını, öğle vakti içinde; ikindinin kazasını, ikindi vaktinde kılmak gibi bir mecburiyet yoktur. Kerahet vakitlerinin dışında ne zaman istenirse kılınabilir.
926 - Soru: Kaza namazı kılmakta iken, farz namazların kılınmasında mekruh olarak bilinen kerahet vakitlerinden biri girmiş olsa, kaza namazına bir zararı olur mu?
Cevap: Evet, olur. Namazı ifsad eder.
927 - Soru: Hepsinin sabah namazı kazaya kalmış bir cemaatin, bu namazı gündüz kaza etmeleri halinde kıraeti açıktan mı yoksa gizli mi okumaları gerekir?
Cevap: Eğer bu cemaat, kazaya kalmış namazlarını teker teker kılacak olurlarsa serbesttirler. Dilerse gizli, dilerse açıktan okuyabilirler. Bu hususta eda ile kaza arasında bir fark yoktur. Şayet bunlann kazaya kalan namazları, hep aynı günün namazı ise ve cemaatle kaza edecek olurlarsa imam olan zat açıktan okuyacaktır. (Büyük İslam İlmihali, Namazla ilgili bölüm, madde: 141/10)
928 - Soru: Abdülkadir Geylani (k.s.) "Beş vakit namazların sünnetleri yerine kaza namazları kılıp, bir an önce kazadan kurtulmak gerekir" buyurmuş. Bu doğru mu?
Cevap: Bu büyük zatın eserlerinin tamamını incelemek fırsatını bulamadığımız için böyle bir sözü olup olmadığını söylememiz isabetli olmaz. Biz doğruluğunu, yani bu sözün ona ait bulunduğunu kabul ederek meseleye bu açıdan bakalım. Bu büyük zat, amelde Hanbeli mezhebindendir. Bu ifade mensup bulunduğu mezhebin görüşünü aksettirmektedir. Hanefi imamlarının görüşleri bunun karşısında değilse de, farklı durumdadır. Bu durumda geniş bilgi almak isterseniz, Ö. N. Bilmen'in Büyük İslam İlmihali'nin Namazlarla ilgili bölümünün 282. maddesini tetkik etmenizi tavsiye ederiz.
929 - Soru: Birkaç şahsın aynı namazları, (mesela yatsı) kazaya kalsa cemaatle kılabilirler mi?
Cevap: Evet, kılabilir ve imam olan kimse kıraeti açıktan ifa eder.
930 - Soru: Kişi cemaatle namaz kılıyorken gülse veya başka bir sebeple namazı ifsad etse kazasını kılması lazım geldiğini biliyoruz. Bir de var ki, müteaddit namazları geçmiş. Bunların kazası da farzdır. Ancak bunların hangisi daha faziletlidir dersiniz?
Cevap: Her iki halde namaz bozulmuş ve kazası gerekmiş olmaktadır. Ancak, yaşça büyük olanların terketmesinde suçluluk daha büyüktür. Bu bakımdan en son borç kalan namazdan kaza etmeye başlamak daha faziletlidir.
931 - Abdürrahim Fetvalarından: "Güneşin doğduğu, battığı ve istiva vaktinden gayri vakitlerde geçmiş namazları kaza etmek caiz olur" (H.Ec. 1/10)
Açıklama: Sabah namazının sünneti, en kuvvetli bir sünnettir. Farz kılındıktan sonra, sabah namazının sünneti kaza edilmezse, güneş doğmadan kılınamayan sabah namazının farzı ise -kerahet vaktinin çıkmasından sonra ve öğleden önce kaza edilmesi halinde- sünneti ile birlikte kılınır.
932 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Öğleyi cemaatle kılan kimse, ilk sünneti kılamamış olsa, dört rekatı son sünnetten önce kaza eder" (H.Ec. 1/9)
933 - Abdürrahim Fetvalarından: "Kazaya kalmış namazlarını kılmak istediğinde, miktarını bilmese, zannı galibi kadar namaz kaza eder" (H.Ec. c. 1/10)
Açıklama: Herhangi bir hususta, kesin bilgi olmadığı zaman tahminin ağır basan tarafı ile hareket edilmesi esastır. Bu noktadan hareket etmek suretiyle, kaza namazları galip bir kanaate göre kılınmış olur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:23

MESCİD ADABI
934 - Soru: Mescidlerin üst katında dinimizin yasakladığı bir şeyin yapılması mahzurlu mudur?
Cevap: Mescidlerin semaya kadar olan yüksekliği mescid hükmündedir. İçinde günah olan şey üstünde de günahtır.
935 - Soru: Mescide girildiği zaman adab kabilinden olan şeyler nelerdir?
Cevap: Bu hususta onbeş edeb sayılmış bulunmaktadır.
936 - Soru: Bir cami cemaate dar gelse ve genişletmek kaçınılmaz bir zaruret halini alsa, bu durumda o caminin yanında bir şahsın evi bulunsa, o kimse de evini satmaya razı olmasa nasıl hareket edilir?
Cevap: Önce sahibini ikna edip rızasına dayanan bir alış ve satış muamelesine gidilir. Evin sahibi satmamakta ısrar ederse, o civardaki evlerin metrekaresine ve yapılış tarzına göre fiyatları tespit edilip bu evin değerini takdir ve istimlaki cihetine gidilir. Çünkü bu camiye Müslümanların umumunun ihtiyacı vardır.
937 - Soru: Cami içinde oturan cemaate selam verilir mi?
Cevap: Namaz kılmayan ve başkaca dini bir meşguliyeti olmayan bir Müslüman cami içinde selam verilebilir. Ancak, fıkıh ve hadis gibi dini bir konuşma yapılıyorsa o zaman selam terkedilir. Ebu Davud ve Tirmizi'nin Esma binti Yezid'den rivayet ettiği Hadis-i Şeriften Peygamber Efendimiz'in (sav) mescidde bir kadın cemaatin yanından geçerken onlara selam verdiğini öğreniyoruz.
938 - Soru: Evlere asılmış bulunan duvar halılarında Kabe-i Muazzama'nın ve Ravza-i Mutahhare'nin resimleri var. Bunların bulunduğu odada yatmakta bir mahzur var mıdır?
Cevap: Hayır, yoktur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:23

CUMA NAMAZI ve KILINIŞI
940 - Soru: Üç cuma namazı kılmayan kafir olur mu? Böyle bir kimse öldüğünde cenazesi üzerinde namaz kılınır mı?
Cevap: Sünen-i Ebu Davud c. l,s. 277'deki bir Hadis-i Şerifte, "Kim üç cuma (namazı kılma)yı terk ederse, Allah (cc) onun kalbi üzerine (kasvet ve nifak damgası) basar" buyurulmaktadır. Bu namazın farz olduğuna inanan ve fakat kılamayan bir şahıs, küfre nisbet olunmaz. Ancak mazeretsiz olarak kılmayanı bekleyen acı durum Hadis-i Şerifte görülmektedir.
941 - Feyziye Fetvalarından: "Cuma namazı (kılınması) caiz olmayan (küçük) bir köyün halkı, cuma günü öğle namazını cemaatle kılsalar kerahet yoktur" (H.Ec. 1/11)
Açıklaması: Şehirde veya cuma namazı kılınan köyde mahpus kalan kimselerin veya özür sahiplerinin, öğle namazlarını cuma namazından önce veya sonra cemaatle kılmaları mekruhtur. Cuma namazı kılınmayan küçük bir köyde, cemaatle öğle namazı kılmalarında kerahet yoktur.
942 - Soru: Cemaate yetişemediğimiz zaman vakit namazlarını kendi aramızda toplanıp cemaatle kılabiliyoruz. Cuma namazına yetişemediğimiz vakit ne için öğle namazını cemaatle kılamıyoruz?
Cevap: Cuma günü öğle vakti farz ve meşru kılınan namaz, ancak cuma namazıdır. Bir mazeret sebebiyle, kılınamaması halinde öğle namazı cumanın halefi olmaktadır. Bu sebeple öğle namazı cemaatsiz kılınacaktır.
943 - Soru: Erkekler, yolculuk veya herhangi bir sebepten dolayı cuma namazını geçirse, bunun yerine o günün öğle namazını kılması lazım gelir mi?
Cevap: Evet, lazım gelir.
944 - Soru: Namazlar içinde cuma namazının bedeli varmış. Bu bedel ne suretle ödenir?
Cevap: Cuma namazının bedeli öğle namazıdır. Herhangi bir sebeple cuma namazını kılamayan bir kimse, o günün öğle namazını münferiden (tek başına) kılar.
945 - Soru: Üç cuma namazını kılmayanın cenaze namazının kılınmayacağına dair Hadis-i Şerif var mıdır?
Cevap: Mazeretsiz olarak üç cuma namazını terk eden kimsenin adının münafıklar defterine yazılacağına dair Hadis-i Şerif var ise de, ölümü halinde cenaze namazının kılınmamasını emreden bir Hadis-i Şerif veya fıkhi bir hüküm yoktur.
946 - Soru: Cuma namazının ikinci rekatına yetişen kimse, birinci rekatı münferiden kılabiliyor mu? Münferiden kılmasında herhangi bir mahzur var mı?
Cevap: Farzın ikinci rekatına yetişen bir kimse, imam selam verdikten sonra kalkıp o rekatı mesbuk olarak tamamlar. Yani geri kalan rekatı cuma namazı olarak tamamlar. Yoksa rekatları dörde çıkarıp öğle namazı gibi ikmal etmez. (Büyük İslam İlmihali, Namazla ilgili bölüm, madde: 208)
947 - Soru: Bir şehir halkından bazı kimseler, cuma namazına yetişemeyenler öğle namazını cemaatle eda edebilirler mi?
Cevap: Onlar öğleyi kılacaklardır. Fakat bunda ezan ve ikamet okumadıkları gibi cemaat de teşkil edemezler.
948 - Soru: Cuma namazı kılamayan kimseler, öğle namazını hangi sebepten dolayı cemaat olup da kılamamaktadırlar?
Cevap: Bir vakitte iki ayrı namazı cemaatle kılmak olmadığı için öğleyi cemaatle kılmak caiz değildir.
949 - Soru: Cuma günü yolculuk yapılabilir mi?
Cevap: Zeval vaktinden önce veya cuma namazı kılındıktan sonra sefere çıkmakta bir mahzur yok da cuma namazı kılmakla mükellef bulunan bir kimsenin, öğle ezanı sırasında, namaz kılmadan yolculuk yapması tahrimen mekruh bulunmaktadır.
950 - Soru: Zaruret dolayısıyla, cuma namazının ilk sünnetini her zaman terk ediyorum. Bunun mahzuru nedir ve ne yapmam gerekir?
Cevap: Sünnetleri yerine getirmek Efendimiz (sav)'in şefaatine erişmeye vesile olur. Bu sebeple devamlı olarak terk etmek, bu mazhariyete set çekebilir. Bir meşgale sebebiyle önce kılamayacak olursanız, farzdan sonra mutlaka kılınız.
951 - Soru: Cuma günkü iç ezanın hükmünün ne olduğunu açıklayınız. Bazı kimseler farz diyorlar. Şayet farz ise yerinin tesbiti.
Cevap: Ezanların hepsi sünnettir.
952 - Soru: Cuma namazının farkında Kur'an-ı Kerim ne için sesli okunuyor?
Cevap: Efendimizden (sav) o şekilde tesbit edildiği için.
953 - Soru: Birçok kişiler, cuma namazının sadece farzını kılıp camiden çıkıyorlar. İki rekat farzı kılmakla cuma namazı sahih olur mu?
Cevap: Mesele, borçtan kurtulmak bakımından ele alınacak olursa, kıldığı farz sahih olur. Fakat sünnete riayet edilmeden kılınacak namazdan kamil manada bir sevap elde edilemez.
954 - Soru: Cuma namazı hakkında bilgi verir misiniz?
Cevap: Sorularınızı sırasıyla cevaplandırıyorum:
a) Cuma namazı farz-ı ayındır.
b) Cuma namazının ilk sünneti, müekked bir sünnettir.
c) Cuma namazının farzından sonra kılınan dört rekat, cumanın son sünneti olup, müekked bir sünnettir.
d) Sonra kılınan namaz "Zuhr-ı ahirdir."
e) En sonunda kılınan iki rekat ise "vaktin sünneti"dir.
955 - Soru: Cuma namazında bir kimse hutbeyi okusa, başka bir kimse de namazı kıldırsa doğru ve caiz olur mu?
Cevap: Cuma namazında hutbeyi bir kimsenin okuması, namazı başka bir kimsenin kıldırması caiz ise de namazı hatibin kıldırması evladır. (Büyük İslam İlmihali, Namaz bahsi, madde: 207)
956 - Soru: Cuma namazı kılındıktan sonra geriye kalan rekatın niyetlerini açıklar mısınız?
Cevap: Cuma namazının farzını takiben kılınan dört rekat namaza, "cuma namazının son sünnetine" diyeceksiniz. Ondan sonra kılınacak dört rekata "vaktine yetişip henüz üzerimden sakıt olmayan son öğle namazının farzına" diye niyet edeceksiniz. Daha sonra kılınacak iki rekat namaza "vaktin sünnetine" diye niyetleneceksiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:23

CUMA NAMAZININ ŞARTLARI KİMLERE FARZDIR?
957 - Soru: Yeraltında çalışmakta olan işçiye, cuma namazı için amirinin izin vermemesi, meşru bir mazeret sayılır mı?
Cevap: İslami ölçüler dikkate alınınca böyle bir şey asla doğru görülmez. Allah'ın (cc) emri, bir kulun müsaade etmemesi ile ihmal edilemez. Gerekirse, namaz için işi terkedebilir. Fakat iş için namaz asla bırakılmaz.
958 - Behce Fetvalarından: "Cuma namazında cemaatin en az miktarı üç kişidir" (H.Ec. 1/14)
Açıklama: Hanefi mezhebinde, ihtiyar olunmuş hüküm, imamdan başka üç kişilik cemaatin bulunmasıdır. İmam Ebu Yusuf, imamdan başka iki kişiyi kafi görmüştür. Maliki mezhebinde, otuz kişilik bir cemaat olması, Şafii ve Hanbeli mezheplerine göre kırk kişilik cemaat bulunması icap eder.
959 - Behce Fetvalarından: "Düşman korkusundan dolayı kale kapılarını kapayıp cuma namazını (içerde) kılmak caiz olur" (H.Ec. 1/14)
Açıklama: Düşman korkusundan dolayı, kale kapısının kapanması "izn-i am" şartına aykırı düşmez. Zira bu tedbir, içeriye cemaatin gelmemesi için alınmış değil, düşmanın girememesi için ittihaz edilmiş olmaktadır. Askeri birliklerdeki camilerde de cuma namazı kılınabilir. Oraya sivillerin girmemesi, cuma namazı ile ilgili olmayıp, düşmanlık yapabilecek kimselerin içeri sızmamasını temin içindir. İçerde bulunan şahısların camiye gelmesine engel olunmadıkça, "izn-i am" şartı ihlal edilmiş olmaz.
960 - Netice Fetvalarından: "Bir şehirde geniş cami varken bayram namazı için eskiden beri mevcut namazgaha çıkmak sünnettir" (H.Ec. 1/10)
Açıklama: Bayram namazı, Müslümanların cemaat ruhunun canlandırılması bakımından en müsait vasattır. Bir şehirde, ayrı ayrı yerlerde büyük camiler olsa bile, mü'minlerin bir namazgahta topluca bayram namazı kılmaları sünnete daha uygun bir hareket olur.
961 - Abdürrahim Fetvalarından: "Caminin içerisi harap olup, cuma kılmaya imkan olmayınca cami tamir olasıya kadar sofasına (son cemaat yerine), minber koyup eskiden beri hatiplik yapan kimsenin cemaate cuma namazı kıldırması caiz olur" (H.Ec. 1/14)
962 - Soru: Kur'an kursunda cuma namazı kılınabilir mi?
Cevap: Emirü'l-mümininin izni ile ve herkese açık olmak kaydıyla kılınabilir. Buralar, talebelerin tatbikatıyla ilgili bulunmaktadır. Namaz kıldırmasını öğrenirler.
963 - Soru: Kadınların cuma namazı kılmaları farz değil, fakat va'z dinlemek için camiye gelen kadınlar cuma namazı kılacaklar mı, kılacak olurlarsa imama nasıl niyet edecekler?
Cevap: Kadın, dilerse, cuma namazını kılabilir. Bu onun öğle namazı yerine geçer. Cumanın farzını kılmaya ve imama uymaya niyet eder. Kadınlara cuma namazının farz olmayışı, kılmamalarından dolayı günaha girmelerini ifade eder. Kıldıkları zaman engelleyici bir hüküm yoktur.
964- Soru: Bir imam, üç defa cuma namazını kıldırmaya gelmese üzerindeki vazife düşer mi?
Cevap: Bağlı bulunduğu müftülükçe uyarı yapılır ve vazifeye devamı ihtar edilir. Aksi halde cezai müeyyideler tatbik olunur.
965 - Soru: İş için kiralanmış bulunan bir işçiye, iş verenin cuma namazına gitmesine engel olabileceğine dair bir ibare okudum. Bu ibare Fetava-i Hindiye'nin c. l, s. 144'de imiş. Okuduğum yerde, Hanefî imamlarından Ebu Hafs Ebu Bekir el-Haddad'a nisbet edilen bu sözün doğruluk veya sıhhat derecesi nasıldır?
Cevap: Bahsi geçen kitabın içinde böyle bir ibare görülmekte ise de hemen onun peşinde Ebu Ali ed-Dakkak'a nisbetle şöyle bir ifade de mevcuttur: "İşverenin işçiyi, şehir içindeki cuma namazına gitmekten engellemeye hakkı yoktur. Namaz için meşgul olduğu zamanın karşılığı bulunan ücret hakkı düşmüş olur." İbni Abidin'in (c. l, s. 763) ifadesi de bunu teyid eder mahiyette olup, ihtiyata uygun olan da budur.
966 - Soru: Cuma namazında, cami cemaate yeterli olmazsa, artan cemaat ayrı bir imamla ikinci bir cemaat olarak namaz kılabilir mi?
Cevap: Yerin darlığı sebebiyle cuma namazını iki cemaat halinde kılmak doğru değildir. Yeri genişletmek, caminin dışına taşmak veya içerideki cemaat bir öndeki safın sırtına, dini usul dairesinde, secde etmek suretiyle namaz kılmak gerekir.
967 - Ali Efendi Fetvalarından: "Önceleri mescid olup daha sonra minber konulan yerde cuma kılınması sahih olur" (H.Ec. 1/11)
968 - Soru: Cumanın vücubunun şartlarından biri de "hür" olmaktır. Kapalı yerlerde ve fabrikalarda çalışan işçiler esir değilse de hürriyet kısıtlılığı vardır. Şöyle ki: Bir işçinin, çalıştığı kısmın şefinden ve amirinden izin alması gerekmektedir. Kimisi bu izni vermez, kimisi de rica ve minnetle zoraki izin vermektedir. Kimi işçi de "onlara boyun eğip izin almaktan ise namaza gitmem" diyor. Böylesi bir yerde çalışana cuma farz olur mu?
Cevap: İşçi, ücretle ve bir sözleşme dahilinde çalışmakta ise de esir sayılamaz. Onun hürriyeti değil, başka bir yerde meşgul olması kısıtlanmıştır. İstediği zaman işi terk ve istifa etme selahiyetinde olduğu için hürriyet kısıtlı değildir. Allah'a (cc) isyan olan yerde kula itaat gerekmez. Bunun tek çıkar yolu, ücretsiz izin almaktır. Her türlü kanuni yoldan çare arayarak izin alıp cuma namazına gitmelidir. Hiç çare kalmaz ise, namazı ise tercih edip o işi terk etmelidir.
969 - Soru: Ben maden işçisiyim. Vazifemiz ay ay değişiyor. Üç ayda bir gündüz vardiyası olarak çalışıyoruz. Bir ayda dört cuma var. Bugünlerde izin yok, ne yapmam lazım?
Cevap: Maaşınızdan kesilmek şartı ile bir saatlik izin alıp namaza gitmeniz gerekir, iş için namaz terk edilemez. Bunu çalıştığınız yere anlatırsınız. Aksi halde namazınıza mani olmayan bir yerde iş alır ve orada çalışırsınız.
970 - Soru: Cuma namazı kılınan yer, herkese açık olacaktır. Okunan ezanı duyan her şahsın, oraya gelebilmesi lazım. Fabrikalarda ise bu mevcut değildir. Bırakınız dışardan gelmeyi; içerde çalışan bir işçi dahi zorla gelebiliyor. İşçiden başkasının girmesi yasak olan fabrika içinde cuma namazı sahih olur mu?
Cevap: Fabrika, kışla ve benzeri yerlerdeki camilere dışarıdan kimse bırakılmaması, o yerin dış münasabetlerini tanzim eden bir hükümdür. Sade namaz meselesiyle ilgili olmayıp her gün ve her saatte geçerli bir prensip kararıdır. Fabrika içinde bulunan ve namaz kılmak isteyen herkese cami açık ise "umuma izin verilmiş" sayılır, (İbni Abidin, c. l, s. 761-762)
971 - Soru: Bir gün yolum Üsküdar'a düşmüştü, durakta beklerken hoca kılıklı bir zatın "Almanya'da cuma namazı kılınamaz. Zira işçimiz hür değildir" yollu bir ifadesine şahit oldum. Acaba yanlış mı anladım bilmem?
Cevap: Bu hususta cuma namazı kılmak için fetva verilmiştir, idarecisi gayrimüslim bulunan bir beldede oturan Müslümanların cuma ve bayram namazı kılmaları caiz ve sahihtir. (Mecmua-i cedide, c. 21, s. 31)
972 - Soru: Bulunduğumuz fabrikada cami yoktur. Dışarda bulunan bir camiye gidip gelmemiz yarım saati buluyor. Namaz kılmak da yarım saatlik bir zaman alıyor. Velhasıl cuma namazı bize bir saata maloluyor. Bu durumda bize ne tavsiyede bulunursunuz?
Cevap: Cuma namazını mutlaka kılmanız gerekir. Önce izin alıp gitme yolunu deneyiniz. Buna imkan bulamadığınız zaman, ücretinizden kesilmek üzere izin talebinde bulunun. İşverenin isteğine uyup namazınızı katiyen terketmeyin. Siz fabrikanın işçisi bulunuyorsunuz, fakat asla fabrikatörün kulu ve kölesi değilsiniz, Allah'ın (cc) kulusunuz. Allah'a (cc) isyan olan yerde kula itaat yoktur.
973 - Soru: Şehre yakın bulunan bazı köylerde, daha sevaptır diye cuma namazı kılmak için şehre gidiyorlar. Bunun kitaplarda yeri var mı?
Cevap: Böyle bir yolculuk, yalnız Mekke'deki Mescidi'l-Haram, Medine'deki Mescid-i Nebi" ve Kudüs'teki Mescid-i Aksa'da namaz kılmak için yapılır. Bunların dışındaki mescidlerde kılınan namazın ecri birbirine müsavidir. Bir köy camiinde kılınan namaz ile şehir camiinde eda edilecek namazın arasında fark yoktur. Şayet va'z dinlemek için gidiyorsa, bu yolculuk ilim öğrenmek niyetine dayandığı için meşrudur.
974 - Soru: Vazifeli imam-hatip tarafından cuma namazı kıldırmaya vekil olarak vazifelendiren kimse, başka birisine cuma kıldırmaya vekalet verebilir mi?
Cevap: Vekilin başka birisini vekil etmesi caiz olamaz. Ancak, asıl vazifeli bulunan kimse, münasip bir kimseyi vekil nasp edebilir. Bu hususa çok dikkat göstermelidir.
975 - Soru: Hasta ve âmâ gibi kimselerin cuma kılma mükellefiyetleri olmadığı halde, kılsalar caiz olur mu?
Cevap: Onların cuma kılmaları, misafirin Ramazan orucunu tutması gibi azimet ve takva ile amel etmek olur. Onların cuma ile mükellef olmayışları, kılamadıklarında ahiret sorumluluğu olmayacağını ifade eder. Yoksa kılmalarının memnun olduğunu göstermez.
976 - Soru: Cezaevinde cuma namazı kılınabilir mi?
Cevap: Mahbus olanlar, cuma namazı kılamazlar.
977 - Soru: Cezaevinde cuma namazı kılmasak öğle namazını cemaatle mi kılacağız, yoksa ayrı ayrı mı kılacağız?
Cevap: Ayrı ayrı kılınması gerekir.
978 - Soru: Patronumuz bizi onbeş günde bir izne salıyor. Bu izne de ikimiz birden gidemiyoruz. Bu sebeple üç cuma namazını peşi peşine kılamadığımız oluyor. Bunun dinimizce ne gibi mahzuru bulunmaktadır?
Cevap: Patronun bırakmaması, dinimizce kabul edilecek bir mazeret olamaz. Şer'i mazeret, ancak hastalık ve yolculuk gibi hallerdir. Kendinize, namaza engel olmayacak bir iş bulunuz. Aksi halde, iş için namaz terkedilemez.
979 - Soru: Bir camide aynı vakitte iki defa cuma namazı kılınabilir mi?
Cevap: Hanefi ve Şafii mezhebi gibi iki hak mezhebin ihtiva ettiği ictihadi hükümlerin ortaya çıkardığı zaruretler sebebiyle olursa caizdir. Bundan başka bir sebeple cemaati bölmek doğru olmaz.
980 - Netice Fetvalarından: "Vazifesine son verilen bir hatip, haber kendisine ulaşmadan önce cuma namazını kıldırmış olsa sahih olur" (H.Ec. 1/10)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:23

HUTBE
981 - Abdürrahim Fetvalarından: "Hatip, hutbe okurken Hulefa-i Raşidin'in isimlerini andığı sırada "Alettahkıyk" demese hutbesi fasid olmaz." (H. Ec. 1/15)
Açıklama: Hatip, hutbe irad ederken, dört büyük halifenin isimlerini anacağı sırada "Alettahkik Resulullah'ın halifesi" mânâsına gelen ibareyi okumaktadır. Bunu okumadığı zaman hutbe fasid olmaz. Çünkü, hutbenin fasid olması için bir rüknün veya vacibin terk edilmesi gerekir. Hutbenin rüknü, Allah'ı (c.c.) zikir ifade eden uzun veya kısa bir şeyin okunmasıdır. Hutbenin vacipleri ise, hatibin temiz olması, abdestli bulunması, avret mahallinin örtülmüş olması ve hutbeyi uyakta irad etmesidir.
982 - Ali Efendi Fetvalarından: "Vekil tayin etmeye salâhiyetli bulunan bir hatibin huzurunda, vekâlet verilmiş bulunan kimsenin hutbe okuması ve imamlık yapması caiz olur" (H. Ec. 1/11)
983 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Cuma namazı için okunacak hutbenin, zevalden sonra ve erkek cemaaatin huzurunda irad edilmiş olması şarttır." (H.Ec. c.1/10)
Açıklama: Vakit girmezden önce okunacak hutbi ile şart yerine gelmediği gibi, vakit girdikten sonra sadece kadın veya çocuklardan ibaret bir cemaatin huzurunda irad edilmesiyle de hutbe şartı yerine getirilmiş olmaz. Hutbe iradı sırasında, hiç olmazsa, mükellef bir erkek hazır olmalıdır. Velev ki bu kimse misafir olsun.
984 - Ali Efendi Fetvalarından: "Hatip, okuduğu hutbenin mânâsını bilmese hatipliğe layık olmaz" (H.Ec. 1/11)
Açıklama: Hatibin, okuduğu hutbedeki ayet ve hadislerin mânâsını bilmesi ve ifade ettiği hükümlerin mahiyetine vakıf olması, irşad hizmetini kemaliyle ifa etmeye yardımcı olur. Bu vasıfları haiz olmayanın hatipliğe liyakatinin olmadığı anlaşılmış olur.
985 - Soru: Hatip hutbe okurken cemaatin etrafa bakınmasında bir mahzur var mı?
Cevap: Bunda kerahet vardır. Hatip cemaatin kendisini dinlemeye dikkat göstermesi nisbetinde hitabet vazifesini hulus ve heyecanla ifa eder. Cemaatin ihlası ve dikkati hatibi de etkiler.
986 - Soru: Hutbenin Arapçasını okurken, sıra Besmele-i Şerife'ye gelince, "Kaalellahü teala fi kitabihi'l-kerim" demenin doğru olmadığını söylüyorlar, siz ne dersiniz?
Cevap: İfade sahibi fıkhi bir hakikatı dilegetirmiş olmaktadır. Bu husus, Büyük Hutbe adlı kitabımızın baş tarafındaki açıklamada, kaynağı da gösterilmek suretiyle ifade edilmiş bulunmaktadır. Daha fazla bilgi almak isterseniz o bahsi gözden geçirmenizi tavsiye ederim.
987 - Soru: Hatip minbere çıktıktan sonra, okunan ezan sırasında, cemaatin müezzinin okuduğu ezan lâfızlarına icabette bulunmasında bir mahzur var mı?
Cevap: Hatip minberde iken memnu olan konuşmadan ezana icabet ve tesbih gibi uhrevi kelâmlar hariç ise de, bunların cevazı hutbeye başlamazdan önceki zamana mahsustur. Hutbeye başladıktan sonra kelâmın her çeşidi haram olur.
Namazda haram olan her şey, hutbe sırasında da haramdır. İyilikleri emir ve kötülüklerden men etme nev'inden bile olsa konuşma ve hatta selâm alıp verme caiz olmaz. O sırada cemaatin emrolundukları şey, sükuneti muhafaza edip hutbeyi dinlemektir.
988 - Hatip, hutbe irad ettiği sırada Peygamber Efendimiz (sav)'in ismini anacak olsa cemaat Salavat-ı Şerife okuyacak mı?
Cevap: Bunu diliyle okuyarak değil, içinden geçirmek suretiyle yerine getirir. Yani Salât-ü Selâmı kalbinin diliyle ifa eder.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:23

ZUHR-İ AHİR-VAKTİN SÜNNETİ
989 - Soru: Cumanın son sünnetinden sonra kılınan zuhr-ı ahir ile vaktin sünneti hakkında delilimiz var mı?
Cevap: Ömer Nasuhi Bilmen'in Büyük İslâm İlmihali'nin Cuma'nın edasının şartları ile ilgili 196. maddesinin (6) rakamına bağlı izahat ile Mecmua-i Zühdiye'nin 168. sayfasındaki açıklamalar, ehl-i ilim ve insaf sahipleri için yeterli bir delildir.
990 - Soru: Cuma günü, zuhr-i ahir diye kılınan namazda, her rekatta sure okunacak mı, okunmayacak mı?
Cevap: Okunması evladır. Üzerinde kaza namazı olsun veya olmasın, ihtiyata uygun olan hüküm budur.
991 - Soru: Cuma namazında zuhr-ı ahir diye niyet ettiğimiz dört rekatlı namazın üçüncü dördüncü rekatında zammı sure okunur mu?
Cevap: Okumamak da caiz olup, okumak efdaldir. Geniş bilgi için Büyük İslam İlmihali, Namazla ilgili bölüm, madde: 196/6'yi tetkik ediniz.
992 - Soru: Cumanın zuhr-i ahirinde kaamet yapılıp zammı sure okunacak mı?
Cevap: Zuhr-ı ahirde kaamet getirilmez. Kazası olsun veya olmasın, zuhr-ı ahirin her rekatında sure okunması evladır.
993 - Abdürrahim Fetvalarından: "Cuma namazının farzını kılınca zuhr-ı ahir için kaamet getirmek lazım olmaz" (H.Ec. 1/14)
994 - Soru: Cuma namazının son sünnetini takiben kılınan zuhr-ı ahirin her rekatında sure okunacak mı?
Cevap: Bahsi geçen namazın her rekatında Fatiha'dan sonra sure (veya ayet) okunması evladır.
995 - Soru: Bazı vilayetlerde (Kayseri gibi) cuma namazlarında iki rekat farzdan sonra dört rekat bir, iki rekat da bir olmak üzere toplam altı rekat namaz kılıp camiden çıkıyorlar. Acaba terkettikleri namaz, cuma namazının son sünneti mi, yoksa zuhr-ı ahir namazı mıdır? Bu terk işi doğru bir hareket midir?
Cevap: Bu gibi yerlerde terkedilen namaz, "zuhr-ı ahir"dir. Bu namazı terketmektense kılınması evla ve ihtiyata uygun bir hareket olur. (Bu mevzuda geniş bilgi almak isterseniz. Ö.Nasuhi Bilmen'in Büyük İslam İlmihali adlı eserinin Namazla alakalı bölümünün madde 196/6'yi okumanızı tavsiye ederiz.)
996 - Soru: Cuma günü kılınan zuhr-ı ahir namazı sünnet gibi mi kılınacak?
Cevap: Bazı kitaplarda, "kaza namazı olan kimse, zuhr-ı ahiri farz gibi kılar, kazası bulunmayan bir şahıs da nafile namaz gibi eda eder" deniliyorsa da, kazası olsun veya olmasın, bu namazı nafile gibi eda etmek evladır. Yani her dört rekatta Fatiha'dan sonra sure (veya ayet) okumalıdır. Şayet Üzerinde kaza namazı varsa, okuyacağı sure namaza zarar vermez. Kazası yoksa zuhr-ı ahir niyetiyle kılacağı namaz, nafile yerine geçeceğinden sure okunması vacib olur. (Halebi Sağir, cuma namazı bahsi)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:23

TERAVİH NAMAZI
997 - Soru: Ramazan'da kadınlar teravih kılıyorlar. Caminin bir köşesinde onlara yer ayırıyorlar. Erkek cemaat ise caminin dışına kadar doluyor. Bu durumda kadınlar ortada kalıyor veya kadınlar mahfelde erkeklerin üst tarafında namaz kılıyor. Bu hususlarda bir mahzur olup olmadığını açıklar mısınız?
Cevap: Kocasının müsaadesini alan kadının camiye gelip kapalı bir yerde namazı kılması, mahfelde ve erkeklerin üst tarafında bulunması, erkek cemaatin namazına bir mahzur teşkil etmez.
998 - Soru: Teravih namazında dört rekat arasında "Sallü ala Resulina Muhammed" deniliyor. Fakat bende bir kitap var. Necatü'l-Mü'minin adlı bu kitabın teravih bahsinde dört rekat kılınınca namaz arasında "Sallu ala Resulina Muhammed" diye bağırmak bid'at ve abes şeylerdendir" diyor. Bu ifade doğru ise orada ne denmesi lazımdır?
Cevap: Bahsi geçen kitabın yazdığı hususta haklı taraflar vardır. Bu sebeple "Sallu" yerine "Allahümme salli ala Muhammed" demelidir.
999 - Soru: Teravih namazına nasıl niyet edilir? Peygamber Efendimiz (sav)'den evvelki peygamberlerin ümmetleri de teravih kılıyorlar mıydı?
Cevap: Teravih namazına "Niyet ettim Allah (cc) rızası için bugünkü teravih namazını kılmaya" şeklinde niyet edilir. Bu namaz, Efendimiz (sav) tarafından kılındığı için onun sünneti olarak bilinmektedir. Daha önceki peygamberlerin ve ümmetlerinin bu namazı kılıp kılmadıklarına dair bir beyan yoktur. Peygamber Efendimiz(sav)'in imam olarak ashabına cemaatle teravih namazını üç defa kıldırdığını, daha sonra "Farz olur da ümmetlerim güç yetiremezler" endişesi ile mescide imamlık yapmaya çıkmadığını Hz. Aişe (ra)'dan naklen gelen Hadis-i Şeriften öğrenmekteyiz. Devamlı olarak cemaatle kılınmaya başlaması Hz. Ömer(ra)'in halifelik devrine rastlamakta ve onun içtihadı ile meşruiyet kazanmış bulunmaktadır.
1000 - Soru: Bir köyde imamım. Namazda Kur'an-ı Kerim'i ağır olarak okursam bir zorluk olmuyor. Fakat, Ramazan-ı şerif geldiğinde çabuk okumak icap ediyor. O zaman dilimde bir rekâket oluyor. Kalbim çarpıyor, heyecanlanıyorum. Diğer namazlarda böyle olmuyor. Doktorlara gittim, fayda bulamadım. Bazı manevi tedavilere başvurdumsa da pepelik geçmedi. Siz ne tavsiye edersiniz?
Cevap: Dilinizdeki pepelik, imamlığın sıhhatine engel teşkil eden hallerdendir. Bu hal, dediğiniz gibi, sadece Ramazan'da oluyorsa o zaman bir vekile teravih namazını ve yatsıyı kıldırırsınız. Ramazan'ın haricinde vazifenize devam edersiniz.
1001 - Soru: Can güvenliğinin bulunmadığından korkarak, teravih namazını kılmaya gidemeyen bir kimse, bahsi geçen namazı tek başına kılabilir mi?
Cevap: Evet, kılabilir. Teravihde cemaat teşkili, sünneti müekkede-i kifayedir.
1002 - Soru: Bazı kimseler, Ramazan ayında teravih namazını kılmayıp yatsının peşinden camiden çıkmaktadırlar. Buna sebep olarak da "Peygamberimiz (sav) teravihi bir defa kılmıştır, biz de bir defa kılsak olur" diyorlar. Bu hususta ne dersiniz?
Cevap: Peygamber Efendimiz'in (sav) teravihi bir defada kıldığı iddiası "cahilce" bir laftır. Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz teravih namazını devamlı olarak kılmıştır. Ashabına imam olarak kıldırması üç defa olmuştur. Kılınmasının meş'ruiyeti için bu kafi değil midir? Devamlı olarak cemaatle kılınması ise, Hz. Ömer'in (ra) halifeliği sırasında, onun kararı ve içtihadı ile olmuştur.
1003 - Soru: Teravih namazının sünnet-i müekkede olduğunu biliyoruz. Fakat bir noktada tereddüt etmekteyiz, acaba teravih orucun sünneti midir, yoksa vaktin sünneti mi olmaktadır?
Cevap: Teravih, vaktin, yani Ramazan ayının sünneti olmaktadır. Binaenaleyh, yolculuk veya bir hastalık sebebiyle oruç tutmayan kimselerin de teravih kılmaları sünnet olmaktadır.
1004 - Soru: Teravih namazının vaktini açıklayınız.
Cevap: Teravih namazının vakti, yatsı namazının vakti olmakla beraber yatsının farzının peşinde kılınması gerekmektedir.
1005 - Soru: Zamanımızda bazı imamlar, teravihi çok çabuk kıldırmaktadırlar. Hatta bazılarının bu husustaki çabukluğu sebebiyle kendisine "jet imam" sıfatı takılmaktadır. Bu kadar çabuk kıldırmanın hükmü nedir?
Cevap: Cemaat camiye borçsuz olarak geldikleri halde teravih namazı borçlusu olarak çıkmış olurlar. Zira namaza başlamakla onu kendisine borç kılmış olmakta; tadil-i erkana ve tertil-i Kur'an'a riayet etmediği için de borçlu olarak ayrılmaktadır. Allah'ın (cc) huzurundan kaçmak için acele eden bu kimseler, yüklendikleri vebalin hesabını bilmem nasıl verirler. Halkın bu husustaki istekleri değil, dinimizin istekleri dikkate alınmalıdır. Namazı kısaltmak için Euzü Besmeleyi terk etmek ve her iki rekatın başında "Sübhaneke"yi terk etmek katiyyen doğru değildir. Rüku ve secde tesbihleri üçten eksik yapmak mekruhtur.
1006 - Soru: Yatsının farzını kendi kendine kılan bir topluluk, teravihi cemaat olarak kılabilirler mi?
Cevap: Yatsının farzını cemaatle kılamayan bir topluluk için teravihte cemaat olmak yoktur. Çünkü teravih namazı yatsı namazına tabidir.
1007 - Soru: Teravih namazını evinde cemaatle kılan, cemaat sevabına nail olur mu?
Cevap: Teravih namazını camide kılmanın iki türlü fazileti vardır. Biri namazın cemaat ile eda olunmasının fazileti, diğeri mescidin fazileti. Kişi, evinde cemaat teşkil edince bu faziletlerden birisine erişir ise de mescidde namaz kılmanın ayrı bir fazileti vardır, onu zayi etmiş olur.
1008 - Soru: Bir kimse teravihin bir kısmını kaçırmış olsa, geri kalanını imamla kılıp tamamlayınca vitir namazını imama uyarak kılabilir mi?
Cevap: Bu kimsenin imama uyarak vitri kılması caizdir. Kaçırdığı teravih rekatlarını sonra kendi kılabilir. Zira vitrin teravihten önce de sonra da kılınması sahih ve caizdir. Ancak teravihten sonra eda edilmesi daha faziletlidir. (Nimetü'l-İslam, s.407)
1009 - Soru: Ramazan'da cemaate sonradan gelen bir kimse, imamın yatsının farzını mı yoksa teravih namazını mı kıldırmakta olduğunu bilememesi halinde imama nasıl bir niyetle uyması gerekir?
Cevap: İmamın hangi namazı kıldığını bilmesi ve ona göre niyet etmesi gerekir. Bunu tespit edebilmek için bazı imkanlar vardır. İmamlar, biliyorsunuz, teravih namazında, yatsının farzından daha çabuk okurlar. Bir de imam üçüncü rekata kalktığında, teravih kılıyorsa açıktan kıraate devam eder. Şayet yatsının farzında ise gizli okur. Buna göre tayin edip imama uyun.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:25

YOLCULUK ve MİSAFİRLİK
1010 - Behce Fetvalarından: "Kişi, ikaamete niyet etmeksizin, bir beldede uzun bir müddet sakin olsa mukim olmaz" (H.Ec. c. 1/14)
1011 - Soru: Seferi durumdaki kimsenin okuması da bu esaslara göre mi olacaktır?
Cevap: Seferdeki meşakkat sebebiyle, namaz kılan, hangi sureyi dilerse okuyabilir, okuduğu sünnete uygun olur. Peygamber Efendimiz (sav)'in seferde sabah namazını Kafirun suresi ve İhlas suresi ile kıldıkları rivayet olunmaktadır.
1012 - Soru: Hacca giden kimse, yolda seferi sayılır mı?
Cevap: Evet, gidiş ve gelişte yolda seferi olacağı gibi, Mekke veya Medine'de 15 günden az kalacaksa orada da seferi olur.
1013 - Soru: Bir kimse doğup büyüdüğü vatan-i aslisini, gerek ticaret gerekse buna benzer bir sebeple terk edip gittiği yerde de maişetini temin için kalsa, bu kimse önceki vatanını ziyaret maksadıyla gelince namazlarını tam mı, yoksa seferi olarak mı kılacak?
Cevap: Ticaret ve geçimini temin ettiği için gittiği o yerde devamlı kalıyor ise, memleketine geldiğinde 15 günden az kalacaksa seferi olur.
1014 - Soru: Seferi bir imama uyan kimse, imam selam verdikten sonra geri kalan iki rekatı nasıl kılar?
Cevap: İmam iki rekatı tamamlayıp selam verdikten sonra, ona uyan mukim bir kimse namazını lahik gibi tamamlar. Şöyle ki: Ayağa kalktığı zaman Fatiha okumaz; Fatiha okuyacak kadar ayakta durur, sonra rükua gider. Geri kalan kısmını, imama uyan cemaat nasıl eda ederse öyle kılar. (İbni Abidin c. l. s. 827)
1015 - Soru: Bir kimse, kendi memleketinden başka bir yere göç etse ve orada hayatını kazanmaya çalışsa, fakat evini ve efrad-ı ailesini memleketinde bıraksa, arada memleketine gittiği zaman seferi olur mu?
Cevap: Anlatılan şartlar dahilinde o kimsenin memleketi vatani asli olarak devam etmektedir. Memleketine vardığında namazını tam olarak kılacaktır.
1016 - Soru: Hamdi Yazır merhum, tefsirlerinin başında seferi mevzuları incelerken, bugünkü vasıtalar ile seferi olunamayacağını söylüyor. Bu bir ictihad mıdır?
Cevap: Bu bir ictihad değil, iddiadır. Bir fikre saygı duymak ilmi hassasiyet icabı ise de onu benimsemek ve sahip çıkmak ayrı bir husustur. Fukahanın ekserisi, seferi bahsinde vasıtaya değil, mesafeye itibar etmişlerdir. Bu itibarla, jet ile yolculuk yapan da tayy'i mekan eden veliyyullah da seferi olur.
1017 - Soru: Kişi, herhangi bir memleketten kendi memleketine giderken namazları kaç rekat kılacak?
Cevap: İki şehrin arasındaki mesafe 90 kilometreyi buluyorsa dört rekatlı farzları kendi başına kıldığında iki rekat kılar.
1018 - Soru: Bir kimse, ikamet mahallinden vatan-ı aslisine gittiğinde seferi olur mu?
Cevap: Hayır, seferi olmaz.
1019 - Soru: Ömrünü şoförlükle geçiren bir kimse, her gün asgari 90 km'lik yol gitse, bu şoför seferi sayılır mı? Bu kimsenin oruç tutması lazım gelir mi? Oruçları yerine kefaret olarak para dağıtsa olur mu?
Cevap: Şoför olan bir kimse, asgari 90 km'lik biryere sefere çıktığı zaman namazlarını seferi olarak kılar. Oruçlarını tutması, yemesinden hayırlıdır. Şayet günlerin uzun ve havanın sıcak olması sebebiyle tutamazsa kış günlerinde kaza etmesi gerekir. Oruç yerine keffaret dağıtması ancak pir-i faniler içindir. Bahsettiğiniz şoförün fidye-yi savm vermesi caiz olmaz.
1020 - Soru: Bir kişi memleketinin dışında mesken tutsa, doğup büyüdüğü memlekete geldiğinde seferi olur mu?
Cevap: İkinci mesken tuttuğu yerde geçim temin etme maksadı ile yerleşmiş olur ve ayrılmayı düşünmezse orası bu kimsenin vatan-ı aslisi haline gelir. Doğup büyüdüğü yer sefer müddetini bulan (90 km) uzaklıkta ise oraya vardığında 15 günden az oturacaksa seferi olur.
1021 - Soru: Talebe ilim tahsil ettiği şehirden -birkaç gün kalmak üzere- memleketine gitse namazını tamam mı kılacak, dört rekatlı namazları kasr edecek mi?
Cevap: Tam kılacaktır. Tahsil yeri, onun vatan-i ikaameti olmaktadır.
1022 - Soru: Kestirme yoldan gidildiği takdirde, seferi mesafeden az olan bir yere, dolambaçlı yoldan gidildiği zaman seferi mesafeyi bulan bir yoldan gidilecek olsa seferi olunur mu? Seferi imama uyan 3 ve 4. rekatlarda Fatiha okur mu?
Cevap: Hüküm, o yere gidilecek yolun uzaklık ve yakınlığına göre verilir. Kısa yoldan giderse seferi olmaz. Dolambaçlı yoldan giderse seferi olur. Seferi bir imama uyan, 3 ve 4. rekatlarda Fatiha okumaz. Fatiha okuyacak kadar bekler.
1023 - Soru: Kur'an kursunda okuyan talebelerden biri veya hoca efendiler, köyüne giderken, memleketi 90 kilometreden fazla olsa yolda seferi mi sayılır?
Cevap: Evet, o gibi kimseler yolda gidip gelirken kılacakları namazlarda seferi sayılırlar. Bunların ders okuyup okuttukları yer, vatan-i ikaamettir. Kendi memleketleri de vatan-i asli olmaktadır. Bulunduğu yerde 15 gün oturmaya karar verdiği için namazlarını mukim olarak kılar.
1024 - Soru: İlim tahsil etmek için memleketinden ayrılan bir kimse, oraya dönüp geldiği veya izinli olduğu sıralarda gelişi sırasında mukim olarak namaz kılmaya nereden itibaren başlayacaktır?
Cevap: Memleketinin ihtiyacı için hazırlanan kabristan ve hayvan pazarı gibi yerlerden veya evlerinin başladığı kenar mahallelerden girince namazı tam olarak kılmaya başlar.
1025 - Soru: Asıl doğup büyüdüğü yerden nüfus kaydını sildiren bir memur, ilk memleketine sıla-i rahim için gittiğinde namazları seferi olarak kısaltır mı?
Cevap: Seferilik durumunda, nüfus kaydının nerede olduğuna değil, o şahsın oturduğu memleketteki durumuna bakılır. Bulunduğu şehirde, geçimini temin etmeye karar vermiş ve oradan başka bir yere gitme fikri yoksa, bu takdirde o yer vatan-i asli durumuna gelir. Artık ilk memleketine, doğup büyüdüğü yere varınca namazlarını seferi olarak kılması gerekir.
1026 - Soru: Seferilik meselesi nasıl olacak? Kişinin gideceği yol, 90-100 km. arasında değişiyor. Kişi seferiyim, diyerekten oruca niyetlenmiyor. Oruç tutmuyor. O gün öğleden sonra ikindide veya iftar zamanı memleketine dönüyor. Böyle kimseler seferi olur mu, olmaz mı? Seferiliğin müddeti ne kadardır?
Cevap: En az 90 km. uzaklıktaki bir yere giden kimse, seferi olur. Dilerse oruca niyet etmeyebilir. Fakat tutarsa daha sevaptır. Yol meşakkatinden dolayı orucu sonraya bırakmasına dinimiz müsaade etmiştir. Seferiliğin müddeti memleketinde evlerin bulunduğu yere gelesiye kadar devam eder.
1027 - Soru: Yolculuk sırasında bir köye uğradım. İkindi namazı vakti idi. Sünnet kılınmış, farza durulacaktı. İmam Efendi "Sünneti kılma, imama uy" dedi. Kafamın takıldığı bir husus oldu. İkindinin sünnetinin en mühim bir sünnet olduğunu okudum. Bu hususta bilgi vermenizi...
Cevap: Sünnetler iki kısma ayrılır: Müekked (kuvvetli) sünnetler. Gayr-i müekked (müekked sünnet kadar kuvvetli olmayan) sünnetler. Sünnet-i müekkedeler; sabah, öğle, akşam ve cuma namazlarının sünnetleri ve yatsı namazının son sünneti gibi. Bunlar arasında en kuvvetli olanı da sabah namazının sünnetidir. Sünnet-i gayri müekkedeler de ikindi namazının sünneti ile yatsı namazının ilk sünnetidir. Bir camide farz için ikamet olunduğu sırada, sabah namazının sünnetinden başka, diğer sünnetler kılınmayıp imama uyulması gerekir.
Sabah namazında, farzın ikinci rekatının tehiyyatına kadar imama yetişeceğini uman kimse, önce sünneti kılar. Daha sonra imama uyar. (Nimetü'l-İslam s. 477) Daha geniş bilgi almak isterseniz Fikri Yavuz'un İslam İlmihali'nin namazla ilgili bölümünü okumanızı tavsiye ederiz.
1028 - Soru: Doğup büyüdüğüm yeri kapatarak başka bir şehirde mesken kurdum. Ben eski köyüme döndüğümde üç-beş gün kaldığım zaman mukim mi olmam lazım? Köydeki evimi de satmış değilim?
Cevap: Vatan-ı asli, bir kimsenin doğduğu veya evlendiği yahut geçimini temin etmeyi kasdetmekle beraber, oradan göç etmeyi düşünmediği yerlerden birine denir. Şayet siz, mesken tuttuğunuz yere ailenizi de götürmüş iseniz, orası sizin vatan-ı asliniz haline gelir. Köyünüze birkaç gün için geldiğinizde seferi olursunuz. (Feteva-i hindiye, c. l, s. 151)
1029 - Abdürrahim Fetvalarından: "Seferi olabilecek uzak bir yere gidip, çayırlık bir mahalde on beş gün oturmaya niyyet etseler mukim olmazlar" (H. Ec. 1/15)
Açıklama: Bu fetva, bir önceki fetvayı tefsir eder ve tamamlar mahiyette olup seferilik hükümlerine açıklık kazandırmaktadır.
1030 - Behce Fetvalarından: "Dil ile söylemeden kalben ikamete niyet eden (misafir) mukim olur" (H.Ec. 1/13)
1031 - Ali Efendi Fetvalarından: "Misafir bulunan kimseye teşrik tekbiri vacip olur" (H.Ec. 1/12)
1032 - Ali Efendi Fetvalarından: "Misafir (vasıtanın kaçmayacağından" emin ve (vardığı yerde) karar etmekte bulunduğu sırada sünnet-i müekkedeyi kılması efdaldir" (H.Ec. 1/12)
Açıklama: Misafir, vasıtanın kaçması gibi bir endişeden emin bulunurken, otelde veya varacağı yerde yerleşmiş bir halde iken sünnetleri kılmalıdır. Evla olan davranış budur. Yolculuk sırasında, vaktin dar olması ve vesaitin kaçma tehlikesinin bulunması sebebiyle sünnetlerin kılınmaması caiz görülmektedir.
1033 - Behce Fetvalanndan: "Göçebe halindeki bir topluluk, bir yerde on beş gün oturmaya niyet etse, mukim olurlar" (H.Ec. 1/13)
1034 - Behce Fetvalarından: "Ordu kumandanı, seferde (bir yerde) ikamete niyet etse (onun emrine) tabi olan askerler, kumandana tabi olarak, mukim olurlar. Kendilerinin niyetlerine muhtaç değildirler" (H.Ec. 1/15)
Açıklama: Seferilikte ikamete niyet; koca, baba ve kumandan gibi karar verme mevkiinde bulunan kimselerin salahiyetine verilmiştir. Kadın, kocasına, evlat, babasına; asker de komutanına tabidir. Bu kimseler, kendiliğinden ikamete niyet etseler geçerli olmaz. Kocanın niyet etmesi ile kadın; babanın niyetiyle çocuk; kumandanın karar vermesi ile emri altındaki askerler ikamete niyet etmiş sayılırlar.
1035 - Abdurrahim Fetvalarından: "Kendisinde ikamete (niyet) sahih olabilecek yerin, şehir veya köy olması gerekir" (H.Ec. 1/14)
1036 - Soru: Vatan-ı ikamet hangi şeyler ile batıl olur?
Cevap: Başka bir yerde onbeş veya daha fazla gün oturmaya karar vermesi ile, oradan çıkıp başka bir yere yolculuk yapmakla ve vatan-ı aslisine dönmekle batıl olur!
1037 - Soru: Vatan-ı sükna nedir, vatan-ı sükna ile diğer vatanlarda bir değişiklik olur mu?
Cevap: Vatan-ı sükna, yolculuk yapan bir kimsenin onbeş günden daha az bir müddet oturmaya karar verdiği yere denir. Onunla ne seferilik hükümlerinde bir değişme olur ne de vatan-ı ikamet değişir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:25

NAMAZIN MEKRUHLARI
1038 - Soru: Namaz dışında parmak çıtlatmakta mekruhluk var mıdır?
Cevap: Bunda bir kerahet yoktur. Namaz içinde mekruh olduğunun ifadesi, namazı bozacak "amel-i kesir" olma tehlikesi veya namazın sevabını azaltan bir iş olmasından ileri gelmektedir.
1039 - Soru: Ezan okunduğu sırada camide bulunan kimse, ezanın okunmasından sonra o vaktin namazını tek başına kılsa ve camiden çıkmış olsa namazı mekruh olur mu?
Cevap: Halkın davetine icabet etmiş olması bakımından camiden çıkması mekruh olmazsa da, cemaati terk etme kerahetinde bulunmuş olur.
1040 - Soru: Namazda gözleri yummanın keraheti neden ileri gelmektedir?
Cevap: Namazda, namaz kılanın nereye bakacağı belirtilmiş bulunmaktadır. Mesela kıyam halinde secde mahalline bakacağı ve bunun mendub olduğu açıklanmıştır. Gözler yumulunca bu mendub ihmal edilmiş olacağından, kerahet-i tenzihiyye ile mekruh olmaktadır.
1041 - Soru: Namazın mekruhları arasında "Siyab-i bizle" tabiri geçmektedir. Bu nasıl bir elbise olmaktadır ki, bununla namaz kılmak mekruh bulunmaktadır?
Cevap: Kirden ve pastan sakınılmayan elbise demektir. Cenab-ı Hakk'ın mukaddes huzuruna böyle bir elbise ile durmakta kerahet vardır. Hazret-i Ömer (ra) böyle bir elbise ile namaz kılmakta bulunan bir şahsı görmüş ve kendisine hitaben: "Seni halktan bazı kimselerin huzuruna göndersem bu elbise ile gider misin, bana haber ver?" demiş. O şahıs, "Hayır" deyince, "Cenab-ı Hak, kendisi için ziynetlenmeye daha fazla hak sahibidir" demiştir.
1042 - Soru: Namazda göğsünü çevirmeksizin, bazı kimseler başını çevirerek bakıyorlar. Bu bir alışkanlık mıdır, yoksa aldırmazlık mıdır? Bunda dinen bir zarar var mıdır?
Cevap: Namazda sadece boynunu döndürerek etrafa bakmak mekruhtur. Şayet göğsünü kıbleden döndürecek olursa namazı fasid olur.
1043 - Soru: Tesbih namazı kılarken, okunacak tesbihatın adedini şaşırmamak için parmaklar ile sayabilir miyiz?
Cevap: Parmaklarını yummak suretiyle olan sayı tesbiti mekruh görülmektedir. Fakat parmakların uçlarını basmak suretiyle, okunan tesbihatın sayısını kalben saymakta bir kerahet görülmemiştir. "Parmakla" kaydı ağızla saymaktan ihtirazdır. Zira ağız ile saymanın namazı bozacağı izaha hacet bırakmayacak kadar açıktır.
1044 - Soru: Canlı bir hayvan resmi bulunan elbise üzerimizde iken namaz kılmakta bir mahzur var mıdır?
Cevap: Böyle bir elbiseyi giymek namaz haricinde de mekruhtur. Bununla namaz kılmak da mekruhtur.
1045 - Soru: Namaz kılanın önünde mum, kandil ve elektrik gibi bir şey bulunmasında kerahet var mıdır?
Cevap: Kerahet ateş bulunmasındadır. Ateş, ısınma ve pişirme işinde kullanılan şeydir. Geçmiş ümmetlerden ateşe tapanlar olduğu için bunda kerahet vardır. Mum ve lamba gibi şeyler ısıtma ve aydınlatma işinde kullanıldıkları için bunlarda kerahet yoktur. Her ne kadar mum ve elektrik gibi şeylerin de kendine has bir sıcaklığı varsa da bunların kullanılmasındaki maksat, aydınlanma düşüncesidir.
1046 - Soru: Birinci ve üçüncü re'katlarda, ikinci secdeyi tamamladıktan sonra kalkarken önce oturuş şekline gelip sonra ayağa kalkmak şeklini uygulayanlara rastlıyoruz. Bunda bir mahzur var mıdır?
Cevap: Bu, Şafii mezhebinde sünnet ise de Hanefi mezhebinde mekruhtur.
1047 - Feyziye Fetvalarından: "İmam ve müezzini bulunan mahalle mescidinde, vaktin namazı kılındıktan sonra, ezan ve ikaametle tekrar cemaat mekruhtur" (H.Ec. e. 1/12)
Açıklama: Fetvada belirtilen kerahet hükmü, ikinci defa cemaatle namaz kılınmasında değil, ezan ve ikaametin tekrarlanmasındadır. Ezan ve ikaamete ihtiyaç duyulmadan ve mihraptan gayri bir yerde ikinci veya üçüncü defa cemaat şeklinde kerahet yoktur.
11048 - Ali Efendi Fetvalarından: İpek elbise ile kılınan namaz, bozulmasa da mekruhtur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Erkeklere ipek elbise giymek haramdır. Böyle bir elbise, kılınan namazı bozmasa da kerahet vardır. Kerahette keramet olmayacağını düşünüp, sünnete aykırı bir kisveye özenmemelidir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:25

ÖLÜM HALİ CENAZE
Fani hayatı son bulan Müslümanlara karşı, hayatta bulunan iman sahiplerinin birtakım mükellefiyetleri vardır. Bunların bir kısmı, hakkıyla bilinmediği için, halk arasındaki tatbikatında hatalı olarak yapılmaktadır.
Bu hususla ilgili şifahi veya yazılı soruları cevaplandırmış olmak için ve din kardeşlerimizin tereddütlerini gidermek maksadıyla bu satırları karalama ihtiyacını duyduk.
Bir vazifenin yapılmasına gösterilecek ehemmiyet kadar, yapılacak işin İslâm'a uygun olmasına da dikkat göstermek gerekir. İslâmi hududu aşan ve bid'atlara bulaşan işlerin değeri yoktur. Bu itibarla, göze çarpan ve işitilen hatalı şeyleri belirtmekte fayda ummaktayız. Şöyle ki:
a) Su salâsı:
Bazı yerlerde cenaze, yıkanmak üzere teneşirin üzerine konulduğunda Salâ vermek âdeti vardır. Saadet asrında ve onu takip eden zamanlarda görülmeyen ve İslâmi eserlerde bulunmayan bu âdet bid'attır. Esasen cenaze yıkanmadıkça, onun yanında Kur'an okumaya bile müsaade yoktur. Kitab-ı İlâhi'yi okumak arzu eden, başka bir odaya geçerek bu isteğini yerine getirebilir.
b) Cenazenin kefenine ahitname koymak:
Birtakım kimseler, ölünün mü'min olduğunu ifade eden ibareleri ve mübarek kelimeleri onun kefenine veya alnına yazmakta, yahut yazılmış bulunan bir kâğıdı kefenin içine koymaktadırlar. Muteber eserler, hassasiyetiyle bunun mahzuruna işaret etmektedirler.
Kısa bir zaman sonra çürümeye mahkum bulunan cenazenin, vücudundan çıkacak ve dağılacak pisliklerin arasında kalacak bu yazıların ve mukaddes cümlelerin durumunu düşünmeli ve bu teşebbüsten vazgeçmelidir.
Vefat eden mü'mine faydalı olmak arzu ediliyor ise, onun ruhuna bağışlanmak üzere Kur'an-ı Kerim okuyup hediye etmek daha münasip bir hareket olur.
c) Cenazenin bekletilmesi
Vefat eden bir kimsenin, başka bir şehirde bulunan yakınların yetişmesi için, ölümün yıkanması ve gömülmesi ile alâkalı dini vazife saatlerce, bazen bir gün bile geciktirilmektedir. Dinin emirlerinin tehiri pahasına, bir kimsenin gelmesini beklemek, İslâmi esaslarla bağdaşmayacak bir davranıştır.
d) Cenazenin tezkiyesi:
Bazen cenaze evinde, bazı vakitlerde musallada, vazifeli kimse tarafından "Merhumu nasıl bilirsiniz?" diye sorulduğu görülmektedir. Bu meselenin dayanağını bilemeyen bazı kimseler, bu uygulamanın doğru olmayacağına dair çeşitli beyan ve sırf akla dayalı mahkemeler yürütmektedirler.
Buhari ve Müslim'in ittifakla Enes b. Malik'ten rivayet ettikleri bir Hadis-i Şerif, bu hususun meşruiyetine ışık tutmaktadır: Bir cemaat cenaze ile birlikte Resul-i Ekrem (sav)'in bulunduğu yerden geçiyordu. Ashab-ı kiram, ölen kimseyi iyilikleriyle övdüler. Peygamber Efendimiz (sav), "Vacip oldu" buyurdu. Daha sonra başka bir cenaze alayı daha geçti. Onu da fenalıkları ile andılar. Efendimiz (sav) yine "Vacip oldu" buyurdular. Bunun üzerine Hazreti Ömer (ra):
"Ne vacip oldu?" dedi. Resul-i Ekrem (sav): "Şu hayırla övdüğünüz kimseye cennet vacip oldu; kötülüğü ile andığınız kimseye de cehennem vacip oldu. Siz yeryüzünde Allah'ın (cc) şahitlerisiniz" buyurdu.
Bu Hadis-i Şerifteki müjdeden anlaşılıyor ki, ölen kimsenin istfadesi için, cemaatin cenaze lehine iyi şehadette bulunmasını temin maksadıyla, malum olan soru, sorula gelmiştir. Bunun dini esaslara uyduğunda şüphe yoksa da her önüne gelen, kendine göre bir tatbik şekli tutturmuştur. Şunu hatırlatmak isteriz ki, "Burada şehadet ettiğiniz gibi, ahirette de şehadet eder misiniz?" sözüne lüzum yoktur. Vazifeli kimsenin, "Bu kardeşinizi nasıl bilirsiniz?" demesi kâfidir.
Hazır olan cemaat, o kimsenin hayatta iken takip ettiği yol ve takındığı tavır itibariyle ekseri halini iyi olarak biliyorsa, "İyi biliz" demelidir. Onun bazı hata ve günahının bulunması sebebiyle "İyi biliriz" sözünü yalan şahitliğine benzetmek doğru değildir. Zira bu söz, "Her şeyini iyi biliriz, tamamen iyi bir kimse olarak biliriz" mânâsına gelmez. "İyi biliriz" cümlesi mantık yönünden incelenecek olursa, kazıyye-i mühmele olur. Bahsi geçen kazaya ise mucibe-i cüziyye kuvvetindedir. Bu mantıki silsile ile hareket edildiğinde bahsi geçen ifade, "Bazı işlerinin iyi olduğunu biliriz" olur. Bunda yalan şahitliği aramak yersiz ve mânâsız bir davranıştır.
e) Cenaze namazını kılarken ayakkabının üzerine basmak:
Bu davranış bastığımız yerin veya giydiğimiz ayakkabının altının temiz olmaması ihtimalinden dolayı yapılmaktadır ve yerinde bir harekettir. Şayet yer temiz, ayakkabı da temiz ise çıkarılması gerekmez.
f) Cenaze namazında ellerin durumu:
Kılanan namazlarda el bağlamanın devamı, kıraatin veya zikr-i mesnûnun devamı müddetince olacaktır. Cenaze namazında dördüncü tekbirin alınmasıyla okunacak birşey kalmamakta ve el bağlama mükellefiyeti de son bulmaktadır. Dördüncü tekbir alınınca her iki el yan tarafa bırakılır, sonra iki tarafa selâm verilir.
Bazı kimseler ya her iki tarafa selâm verip sonra ellerini salmakta veya sağına selâm verip, sağ kolunu; soluna selâm verip, sol kolunu yan tarafa bırakmaktadırlar. Bu iki şeklin, ilmî bir dayanağı ve fıkhî bir delili bulunmamaktadır.
Cenazenin gömüldüğü sırada, definle meşgul olan kimselerin elindeki küreği almayıp "Küreği yere bırak" diye ikazda bulunması ve o bıraktıktan sonra yerden alması dinî bir esasa dayanmayan cahilce işlerdendir.
h) Cenaze evinde ziyafet:
Bazı köylerde, cenaze çıkan evde, o gün yemek hazırlığı başlar. Ölen kimsenin yıkanıp gömülmesiyle ilgili hizmette hazır bulunan cemaat bu ziyafete iştirak edip hazırlanan yemekleri yerler. Bu hareket, harama yakın bir mekruhtur. Cenaze evinde bir hafta müddetle ziyafet tertibi mekruh görülmektedir.
i) Kabristandaki yaş ağaçların kesilmesi ve yeşil otların biçilmesi mekruhtur. Zira bunlar, kendi hal diliyle, Allah'ı (cc) zikretmekte, toprak altında yatan mü'min de bundan faydalanmaktadır.
Ancak, kurumuş bulunan ağaçların dalları kesilebilir. Bunlar satılacak olursa, parası, kabristanın ihtiyacına sarfedilmelidir. Çünkü kabristan vakfedilmiş bir yer olduğu için, oranın geliri başka bir yere sarfedilmemelidir.
j) Elliikinci gün âdeti:
Birçok yerlerde, vefat eden kimsenin elliikinci günü hesap edilmekte, o gün geldiğinde mevlit okutulmakta ve elliikinci gün duası okunmaktadır.
Dinimizde ölmüş bir mü'min için okunacak Kur'ân-ı Kerim, yapılacak duâ ve verilecek sadakanın faydası inkâr olunamaz. Ancak yedinci, kırkıncı ve elliikinci günü sayıp hesaplamanın bir mânâsı ve dayanağı yoktur.
Hayatta olan kimseler, ölmüş bir mü'mine karşı İslâmi vazifelerini yapmalı ve bu vazifelerini yerine getirirken dinimizin esaslarını dikkatten uzak tutmamalıdırlar.
1049 - Behce Fetvalarından: "Gurbette ölen kimse, şehitlik mertebesine nail olur" (H. Ec. 1/14)
Açıklama: Bu şehitlik, sadece ahirette şehit sevabına erişmeye vesile olan şehitlik mertebelerinden biridir. Harp meydanında şehit olan kimse hakkında câri olan yıkanmama, elbisesi ve kanı ile gömülme hükmü, âhiret şehitlerine uygulanmaz.
1050 - Soru: Salâ ile ezân arasında ölen kimse şehit olur mu?
Cevap: Şehitliğin kısımları arasında zamana bağlı bir şehitlik yoktur. Fıkıh kitaplarımızın şehitle ilgili bahislerini inceleyiniz.
1051 - Soru: Trafik kazasında ruhunu teslim eden kişi, eğer kazaya uğramamış olsaydı, kaza ânında ecel mutlaka gelecek miydi? Trafik kazalarında müsebbibler mes'ûl olmazlar mı?
Cevap: Trafik kazasında ölen bir kimse, bilfarz, o arabaya binmemiş olsaydı gene ölecekti. Ecelin zamanında bir değişiklik olmaz. Belki ecelin gelişindeki vasıtada değişiklik olur. Böyle bir ölümde, şoförün kasdı olmadığı için, kendisine kısas uygulanmayıp diyet verme hükmüne tâbi tutulur.
1052 - Soru: Hergün akşam ölümü hatırlayarak korkmayı ve hatta bu yüzden uykunun dağılmasını neye yorumlarsınız?
Cevap: İslâm yolunda kemâl sahibi olmaya yorumlanır. Zira ölümü hatırlamak, nefsâni hevesleri kırar ve insanı kötülükten korur. Vicdanların mürebbisi bulunan Efendimiz (sav), "Lezzetleri kesen (ölüm) ü çok anınız"buyurmaktadır.
1053 - Soru: İnsan ölürken, cennete veya cehenneme gideceği anlaşılır mı? Ölürken ne gibi haller vuku bulduğu, cenazenin çabuk gidişi ve bazı cenazelerin mezara götürülürken hafif ve ağır olduğu söyleniliyor. Bunlar doğru mu?
Cevap: Bunları tespit ve tayin zordur. Zan ile hüküm yürütmek asla doğru olmaz.
1054 - Soru: Ecel ile ecel-i müsemmâ arasında bir fark var mı?
Cevap: Suali vazediş şeklinizde bir eksiklik var. Bu ifade ile ecel-i kaza ile ecel-i müsemmâ arasındaki farkın sorulmuş olacağını sanmaktayız. Bu iki ecelin arasındaki fark: Ecel-i kaza, doğum zamanından ölüm vaktine kadar olan müddet; ecel-i müsemmâ, ölümden ba's-ü bâdel-mevte kadar geçen zamandır.
1055 - Soru: Mevtanın arkasından gün sayarak mevlid ve Kur'ân okutmak dînen mahzurlu mudur?
Cevap: Ölen kimsenin arkasından 7, 40 veya 52'nci günlerini saymak diye dinimizde bir hüküm ve tavsiye yoktur. Bunları yazan bazı risalelerin ilmî bir değeri ve dinî dayanağı bulunmamaktadır.
1056 - Soru: Kâfirlere mahsus bir mezarlıktan geçerken ne söylemek icap eder?
Cevâp: Sûre-i A'raf'ın 44. âyet-i kerîmesinin şu mealdeki cümlesini okumanız kâfidir: "Rabbimizin bize va'd ettiğini hak bulduk. Siz de Rabbinizin (tehdit olarak) bildirdiğini (cezayı) gerçek buldunuz mu?"
1057 - Soru: Her Cuma akşamı, ruhlar sahiplerinin evlerine geliyor ve ev halkını ziyaret ediyor, diye bir inanç var. Gece eve bir kelebek gelse "Bak, falanın ruhu geldi" diyorlar. Böyle birşey var mıdır?
Cevap: Mübarek gün ve gecelerde Cenâb-ı Hakk'ın izniyle ruhların yeryüzüne indiğine dair dinî beyanlar vardır. Fakat, kelebek olarak değil, ruhanî varlığıyla gelir.
1058 - Soru: Kabir ve mahşer halkının lisanı Arapça mı?
Cevap: Bu hususta bir beyana rastlamış değiliz. Fakat cennet ehlinin konuşacağı müşterek dilin Arapça olacağını Râmûzü'l-ehâdis'teki "Üç şeyden dolayı Arab'ı seviniz" diye başlayan bir Hadîs-i Şeriften öğrenmekteyiz.
1059 - Soru: Eskiden beri yapılan 40. ve 52. gece masrafları, devir parası içinden veriliyor. Bu takdirde devirde eksiklik oluyor mu?
Cevap: Bu gibi masrafların devir parasından çıkarılması asla caiz değildir.
1060 - Soru: Ölü olarak dünyaya gelen bir çocuk, öbür âlemde anne ve babasına şefaat edebilir mi?
Cevap: İnşâ Allah...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:25

ÖLÜNÜN YIKANMASI
1061 - Soru: Baba öldüğü zaman evlâdı onu yıkayabilir mi? Oğlu öldüğü zaman babası yıkayabilir mi?
Cevap: Baba, vefat eden oğlunun cenazesini yıkayabileceği gibi, evlâd da babasının cenazesini yıkayabilir.
1062 - Soru: Cüzzam hastalığına tutulan kimse vefat edecek olsa, nasıl yıkanılır?
Cevap: Diğer cenazelerin yıkandığı gibi.
1063 - Soru: Cenaze yıkanırken kıble tarafına mı yatırılır?
Cevap: Ölünün ayakları kıble tarafına gelecek şekilde sırtüstü yatırılması gerekir. (Bu hususta genişçe bilgi için bakınız Büyük İslâm İlmihâli, Namazla ilgili bölüm, madde: 528).
1064 - Soru: Cenazeyi yıkayan kimse para alabilir mi?
Cevap: Bu hizmeti görecek kimse, para istememeli ve yapacağı bu iş için pazarlık yapmamalıdır. Zira cenazenin yıkanması farz-ı kifâyedir. İbadetlerin ifası için para istenmesi yakışıksız bir iş olur. Cenaze sahibi kendiliğinden verecek olursa alması caizdir.
1065 - Soru: Cenazeyi yıkamak, vazifeli imam ve müezzinin hakkıdır, diye dinî bir hüküm var mı?
Cevap: Böyle bir hak yoktur. Cenaze sahibi, dilerse ölmüş olan yakınını kendisi yıkar veya dilediği bir kimseye yıkatır. Daha sonra imam ve müezzinin vazifeli bulunduğu camiye getirir ise, onun namazını kıldırmak, imamın vazifesi olmaktadır.
1066 - Soru: Erkek öldüğünde onu karısı yıkayabilir mi?
Cevap: Erkeğin ölümü hâlinde kadın kocasını yıkayabilir. Zira dört ay on günlük müddet içinde nikâhın asarı devam etmektedir.
1067 - Soru: Cenazesi zevcesi tarafından yıkanmış sahabi var mıdır?
Cevap: Evet, vardır. Ebû Bekir (r.a.) i hanımı Esma binti Umeys yıkamıştır. Ebû Mûsâ el-Eş'ârî'yi de zevcesi yıkamıştır.
1068 - Soru: Cenâzeyi yıkayacak kadar su bulunamaz ise ne yapmak gerekir?
Cevap: Teyemmüm yaptırılır.
1069 - Soru: Cenazeyi yıkamak veya taşıtmak için bir kimseyi kiralamak caiz midir?
Cevap: Bu gibi hizmetlerin hayatta olanlar tarafından ücretsiz yapılması evlâ ise de, hizmetin aksamaması için adam kiralanması da caiz görülmüştür.
1070 - Soru: Mevtayı yıkadıktan sonra, ellerini yanına mı salmalı yoksa göğsü üstüne mi bağlamalıdır?
Cevap: Yan tarafına salmalıdır.
1071 - Soru: Ölü doğan çocuk yıkanır mı?
Cevap: Ölü olarak doğan çocuğa isim konulur, yıkanır ve kefenlenerek defnolunur. Ancak namazı kılınmaz. Diğer dinî vazifeler yerine getirilir.
1072 - Soru: Sabi iken ölen çocuğa kaç yaşına kadar abdest verilir?
Cevap: Namazın ne olduğunu bilmeyecek kadar küçük yaşta ise abdest verilmesi gerekmez.
1073 - Soru: Akil bâliğ olmamış küçük kız çocuğunun cenazesini, erkek; aksi olarak kadın da erkek çocuğunun cenazesini yıkayabilir mi?
Cevap: Dokuz yaşına basmamış bir kız çocuğunun cenazesi erkeğin; on iki yaşından küçük bir erkek çocuğunun cenazesini de kadının yıkaması caizdir.
1074 - Soru: Kasabada Kur'ân kursuna teşebbüs ettik. Bu kasaba da müezzin olarak veya hastanede gasil imamı olarak vazife almak istiyorum. Hangisini tercih edeyim?
Cevap: Müezzinliği tercih ediniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:25

ÖLÜNÜN KEFENLENMESİ
1075 - Soru: Cenazelerde, erkeğe kaç çeşit; kadına kaç çeşit kefen sarılır ve nasıl sarılır? Bu hususta bize açıklayıcı bir kitap tavsiyesinde bulunur musunuz?
Cevap: Ölmüş bir erkeğin kefeni gömlek, izar ve lifâfe olmak üzere üç adettir. Kadının ise bunlara ilâveten bir başörtüsü ile bir de göğüs sargısı vardır. Ölüye önce gömlek giydirilir, daha sonra izarın sol tarafı kapatılır, sonra sağ kısmı örtülür. Onu takiben, izarda takip edilen usûl üzerine, lifâfe sarılır. Bu hususta geniş malûmat elde etmek isterseniz Nimet-i İslâm ve Büyük İslâm İlmihâli adlı eserleri okumanızı tavsiye ederiz.
1076 - Soru: Benim, yurt dışında iken bir çocuğum dünyaya geldi. Gözünü açmadan Hakk'ın rahmetine kavuştu. Kendim birşey bilmediğim için buradaki büyüklerime ve akrabalarıma sordum. Onlar, "Çocuk ölü olarak dünyaya geldiği için yıkanmasına gerek yok" dediler. Biz hastaneden çocuğun üzerine sardıkları bir battaniyenin üstüne kefen sarıp buradaki yani katoliklerin mezarlığına defnettik. Allah indinde günâh olan bir işi işleyip işlemediğimizi sizden öğrenmek ve böyle bir durum karşısında ne yapmamız lâzım geldiğini bilmek istiyorum.
Cevap: Ölü olarak düşen çocuğun yıkanması ve namazının kılınması gerekmezse de, zamanında ve fakat ölü doğan çocuğun yıkanması icap eder. Fakat namaz kılınması gerekmez. Sizin çocuğunuzun (ifadenizden anladığıma göre) düşük olmayıp, ölü doğduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda yıkanması gerekirdi. Bu, bir. İkincisi, oradaki müslüman işçiler bir yer satın alarak kabristan haline getirmeli ve bir cenaze vuku bulduğunda oraya defnetmelisiniz. Müslümanların Hıristiyan kabristanına gömülmesi asla doğru değildir.
1077 - Behce Fetvalarından: "Ölmüş olan erkeği ipekle kefenlemek caiz olmaz. Yeşil renkli bir kefene sarmak ise caizdir"(H. E. 1/14).
Açıklama: Hayatta iken erkeğe haram olan ipeğin, ölmüş erkeğe kefen yapılması da caiz görülmemiştir. Kefenin renginin beyaz olması efdal ise de, yeşil olmasında da bir mahzur yoktur.
1078 - Soru: Hacca giden kadınların ihramları, öldükten sonra, kefenleri üzerine örtülse ve o şekilde gömülseler mahzuru var mı?
Cevap: Hac da ihram olarak kullanılan bezin, kefenin üzerine örtülmesi ve öyle gömülmesi israf ve bid'attir. Ancak, ihram bezini kefen yapıp ölüyü ona sarmakta bir mahzur yoktur.
1079 - Soru: Ölüleri kefenlemek nedir?
Cevap: İslâmî bir vazife olarak farz-ı kifâye, insanî bir vecibe olarak ölüye son hizmet olmaktadır.
1080 Abdürrahim Fetvalarından: "Hiçbir malı olmayan kimse ölse, kefenlenip gömülmesi (ile ilgili masrafları) hayatında iken nafakası üzerine vacip olan akrabasına lâzım gelir" (H. Ec. 1/15).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:26

CENAZE NAMAZI -Kimlerin kılınır, kimlerin kılınmaz?-
1081 - Behce Fevtalarından: "İntihar eden kimse, yıkanır ve namazı kılınır" (H. Ec. 1/8).
Açıklama: Hanefi mezhebine göre, intihar eden kimse, yıkanır ve üzerine namaz kılınır. Ancak, İmam Ebû Yusuf'e göre, intihar hata yolu ile veya şiddetli bir ağrıdan dolayı yapılmış olmadıkça, o kimsenin üzerine namaz kılınmaz.
1082 - Netice Fetvalarından: "Eşkiyalık yapan Müslüman bir kimse, çarpışma sırasında öldürülse, yıkamak ve üzerine namaz kılmak lazım olmaz."
Açıklama: Müslüman olduğu halde bazı suçları irtikap eden kimselerin namazının kılınmayacağı, o suçun büyüklüğünü halka anlatmak ve bu gibi davranışlara engel olmak düşüncesinden doğmaktadır. Yoksa o suçu işleyenin küfrüne hüküm verildiği için değildir.
1083 - Feyziye Fetvalarından: "Müslüman bir erkeğin Nasranî olan karısı, hamile olduğu halde ölse, karnındaki Müslüman çocuk üzerine namaz kılınmaz" (H. Ec. 1/13).
Açıklama: Böyle bir kadın üzerine namaz kılınmayacağında icma vardır. Gömülmesine gelince, bazı ilim adamları, çocuğa tabi olarak, o kadın Müslümanların kabrine gömülür, demişlerdir. Bir kısım alimler de çocuk, anadan bir cüz olduğu için gayri müslimlerin mezarlığına gömülür, hükmünü vermişlerdir. İhtiyata uygun olan hüküm ise, o kadını müstakil bir yere (tek başına) gömmektir.
1084 - Feyziye Fetvalarından: "Ölen bir kimse, yıkansa ve fakat namazı kılınmadan defnolunsa, bozulduğu zannolunmadıkça kabri üzerine namaz kılmakta beis yoktur" (H. Ec. 1/13).
Açıklama: Ölen kimsenin bozulmadığına kuvvetli bir kanaat olursa, ona karşı dini bir vecibeyi ödemiş olmak için, kabri üstüne namaz kılınır. Yıkanmadan gömülmüş olsa bile hüküm böyledir.
1085 - Soru: Bir insan ölünce ezan ve ikamet okunmadan cenaze namazı kılınıyor. Bunun sebebi nedir?
Cevap: Cenazenin ezan ve ikaameti, çocuğun ismi konduğu sırada, kulağına okunmuş olduğundan tekrar okunmaya lüzum kalmamaktadır.
1086 - Soru: Bir hastahanede veya belediyede gasil imamı olarak görev yapan kişi, şüphelendiği veya bilmediği bir cenazenin namazını, nasıl niyyet ederek kıldırır?
Cevap: Şüphe üzerine hüküm kurulamaz. İslam'da asıl olan beraet-i zimmettir.
1087 - Soru: cenaze namazında, cuma ve bayramda olduğu gibi, cemaat şart mıdır? Diğer bir ifade ile belirli miktarda cemaat bulunmadığı zaman meyyitin üzerine namaz kılınamaz mı?
Cevap: Cenaze namazında cemaat şart değildir. Bu sebeple imamdan başka bir kişi de olsa cemaat olunabilir. Hatta tek kişi bile cenaze namazı kılabilir.
1088 - Soru: Cenaze namazında üçüncü tekbirden sonra okunan 'Allahümmağfirli hayyina ve meyyitina ve şahidina ve ğaibina ve zekerina ve ünsana ve sağirina ve kebîrina" demekteyiz. Bu duanın içindeki bir kelimeye aklım takılmaktadır. O da "Sağirîna" kelimesidir. Bu ifade ile küçük yaştaki çocuklar mı kasd olunuyor? Sabilerin günahı olmadığına göre onların mağfiretini ne ile izah edersiniz?
Cevap: Buradaki "sağirina" kelimesine açıklık kazandırmak için "Minezzünûbî" kelimesini ilave edecek olursak ne mana kasd olunduğu açığa çıkar. "Günahlanmızdan küçük olanı da büyük olanı da yarlığayıver" denilmektedir.
1089 - Soru: Bir kimse hac dönüşü getirilen işlemeli bir bezi vefat ettiği zaman (başına) bağlayabilir mi?
Cevap: Ölüye kefen dışında başka bir bez bağlamak lüzumsuz ve bid'at olur.
1090 - Soru: Ailesinin zina yaptığını bildiği halde o kadını nikahı altında taşıyan kişinin cenaze namazı kılınır mı?
Cevap: Ancak küfür üzerine ölmüş bir kimsenin cenaze namazı kılınmaz. Diğer günahkarların cenazesi üzerine namaz kılınır. Ahiretteki sorumluluğu kendi üzerinedir.
1091 - Soru: Zina yapan bir kişinin cenazesi yıkanır ve cenaze namazı kılınır mı? Onun namazını kılan imam ve cemaatin Allah (cc) katında bir sorumluluğu olur mu?
Cevap: Zinanın helal olduğunu iddia etmediği müddetçe namazı kılınır. Bu hususta ne imam ne de cemaat için bir sorumluluk mevzuu bahs değildir.
1092 - Soru: Cenaze namazında 2. ve 3. tekbirlerinde eller kaldırılmıyor. Bazıları bu tekbirlerde başını yukarıya kaldırıp aşağıya indiriyorlar. Bu hareket caiz midir?
Cevap: Bu hareket, cahilce ve çirkin bir bid'attır. Yapılması asla caiz değildir.
1093 - Soru: Cenaze namazında fazla kimse bulunmaması sebebiyle cemaat teşkiline imkan olmasa, bir kimse tek başına cenaze namazını kılabilir mi?
Cevap: Evet, kılabilir. Cemaatin bulunması sevap ve fazilet yönünden aranmaktadır, bir şart olduğu için değil. Kimse bulunmadığı zaman, bir kimsenin kılması ile bu farz yerine gelmiş olur.
1094 - Soru: Ben Oburersel Ts. de bir yatak firmasında çalışıyorum. Burada 10-15 Türk varız. Bu firmada çalışanlardan bir Alman öldü. Almanlarla birlikte Türkler de para vererek çiçek aldılar. Mezara Türkler de gitti ve bazıları da onlar gibi siyah elbise (matem kisvesi) giydiler. Ben ve birkaç arkadaşım onlara dahil olmadık. Bu hususta en kısa zamanda cevabınızı bekliyorum.
Cevap: Kabristana ağaç ve çiçek dikmek caizdir. Zira yeşilliği devam eden bir ağaç veya çiçekler Allah Teala'yı zikrederler. Toprağın altında medfun bulunan mü'min onların zikrinden faydalanır. Bu hususu açıklayan dinî beyanlar oldukça çoktur. Fakat kabre çelenk göndermenin İslamî esaslarla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Bu Frenk adetidir. Kabre çiçek götürmek Hind Brehmenlerinin işidir. "Hind'li Kulübesi" diye dilimize çevrilmiş bulunan yazar Do Sen Piyer'in kitabında bu husus açıkça görülmektedir. Bir gayrimüslimin ölüsüne iştirak etmeye gelince, onu gömecek (kendilerinden) adam varken onlarla birlikte kabre gitmek ve cenaze merasimine katılmak asla doğru görülemez.
Bir Müslüman'ın, kendi dininden bir kimsenin vefatı halinde onun cenazesine iştirak etmesi farz-ı kifayedir. Gayrimüslimlerin ölüsüne iştirak ve ayine katılmak, onların dinlerince yapılan merasimi zararsız görmek gibi davranış olur. Bu hareket cehaletten doğmuyorsa cidden üzülecek bir durumdur. Siyah elbise giyerek matem tutmak, İslam dininde hiçbir ölü için caiz görülmemektedir.
1095 - Abdürrahim Fetvalarından: "Cenaze namazında ihtiyata uygun olan, ayaktan pabuçlarını çıkarıp üzerine basmaktır" (H. Ec. 1/15).
Açıklama: Yerin temiz olduğunda şüphe varsa, ayakkabılarını çıkarıp üzerine basmak lazımdır. Ancak, ayakkabının üzerinin de temiz olması şarttır.
1096 - Abdürrahim Fetvalarından: "Ölmüş bulunan (ve hayatta iken) namazı terkeden bir kimsenin cenazesi üzerine namaz kılınır" (H. Ec. 1/15)
1097 - Soru: Cenaze namazı kim tarafından emrolundu?
Cevap: Cenab-ı Hakk'ın "Ve salli aleyhim" emri ile Peygamber Efendimiz'in (sav) "Sallu ala küfli birrin ve tacirin: Her iyi ve tacir kimsenin (cenazesi) üzerine namaz kılınız" Hadis-i Şerifinin amir hükümleri ile farz kılınmıştır. (İbni Abidin, c. l, s. 811)
1098 - Soru: Doğuştan akıllı olan bir insan, sonradan delirmiş olsa, başkasına zarar vermeden yaşayıp nihayet ölse, bunun cenazesi kılınır ve devri sürülür mü?
Cevap: Cenaze namazı kılınır. Devrinin yapılması, velisinin arzusuna bağlıdır. Yapmakta fayda var, zarar yoktur. Ancak, vasiyeti yoksa devir yapma mecburiyeti olmaz.
1099 - Soru: Hiç namaz kıldığı ve oruç tuttuğu görülmeyen kimse öldüğünde cenaze namazı kılınır mı?
Cevap: Namaz ve orucun farz olduğunu inkara kalkışmamış ve bunları alaya almamış bir kimse ise, bunları terk ile fasık olursa da küfre nisbet edilemez. Bu takdirde namazının kılınması gerekir.
1100 - Soru: Kadınlar cenaze namazı kılabilir mi?
Cevap: Evet, kılabilirler. Ö.N. Bilmen merhumun Büyük islam İlmihali'nin Namazla ilgili bölümünün 563 ve 565. maddelerim dikkatlice okuyunuz.
1101 - Soru: Cenaze namazında ellerin salınması dördüncü tekbirden sonra mı yoksa selamdan sonra mı olacaktır?
Cevap: Dördüncü tekbirden sonra eller salınacak, onu takiben selam verilecektir.
1102 - Soru: Bizim burada baraj var. Bir kadın, kendini bu baraja atarak intihar etti. Bu şekilde vefat eden kimsenin cenaze namazı kılınır mı? Müslüman mezarlığına gömülür mü?
Cevap: İntihar edenin namazını kılmak caizdir. Bu hüküm dikkate alınınca onun küfrüne hüküm verilemeyeceği ortaya çıkar. Bu neticeye varılınca, Müslüman kabrine gömüleceğini anlıyoruz. Fıkıh kitaplarında, bazı Hanefi müctehidlerince, intihar edenin namazının kılınmayacağına dair ictihad, onun küfrüne hükmedildiği için değil, intihara teşebbüs etmenin ne derece büyük bir günah olduğunu halkın gözüne göstermek ve bu davranıştan uzak tutmak fikrinden ileri gelmiştir.
1103 - Soru: Cenazede "Bu şahsı nasıl bilirsiniz?" denildiği zaman ne demek gerekir?
Cevap: İyilikleri kötülüklerinden fazla ise "iyi biliriz" demelidir. Bunun aksi bir durum varsa kötülüğünü anmamak, "Allah taksiratını affetsin" demelidir. Ashab, Efendimiz (sav)'in huzurunda bulunurlarken oradan bir cenaze geçmişti. Ashab onun iyiliklerini dile getirmişler, Peygamberimiz (sav) "Vacib oldu" buyurmuş. Başka bir cenaze daha geçmiş, onun da kötülüklerini saymışlar. Efendimiz (sav) yine aynı ifadeyi kullanıp "Vacib oldu" demişler. Ashab neyin vacib olduğunu sorduklarında, iyilikleri bahsedilen cenazeye cennetin vacib olduğunu, kötülükleri söylenen mevtaya da cehennemin vacib olduğunu haber vermişler. (Buhari ve Müslim, Riyazü's-Sah-hin n.947)
1104 - Soru: Namazda "Ve celle senâüke" okunmuyor da cenaze namazında niçin okunuyor?
Cevap: Cenazede dua matlup olduğu için, bu ilave, cenazenin haline daha layıktır. Bununla ilgili malumat için (Nimetü'l-İslam, Kitabü's-Salat, s. 179)'a bakınız.
1105 - Soru: Buralarda cenaze namazını kılarken ayakkabıları çıkarıp da öyle kılıyorlar. Dinimizde böyle bir emir var mıdır?
Cevap: Namaz kılınacak yerin pis olması halinde, ayakkabıları çıkarıp üzerine basarak namaz kılmak gerekir. Yer temiz ise, ayakkabıları çıkarmak şartı yoktur. (Mecmua-i Cedide, s. 25)
1106 - Soru: Kazada hayatını kaybedip hazırlanan iki cenazeye ayrı ayrı mı namaz kılınacak? Beraber kılınsa da olur mu?
Cevap: Ayrı ayrı kılınması efdadir. Hangi cenaze önce gelmiş ise onunki öne alınır. Bununla birlikte hepsinin üzerine bir namaz kılmak da caiz görülmüştür. Birden fazla cenaze bulunduğunda, imamın önüne erkek cenazesi konulur. Diğer cenazeler saf halinde, birinin ayak ucu, diğerinin baş ucuna gelecek şekilde konulur veya hepsinin göğüsleri, imamın göğüs hizasına gelecek şekilde imamın ön tarafına dizilir. Erkek cenazeler en öne, onu takiben erkek çocukların, onun ilerisine kadınlar, daha sonra da kız çocuklarının cenazeleri konulur. (Nimetü'l-İslam, s. 593-594)
1107 - Soru: Cenaze namazı, iki defa kılınabilir mi? Cemaat yine iki defa kılabilir mi? Cenazenin vekillerinin (velilerinin olacak) iki oğlu var. Ayrı ayrı vekalet verse olur mu?
Cevap: Velinin müsaadesi olmadan cenazenin namazı kılınmış olsa, onun namazına katılamamış bulunan cenaze velisi, ister tek başına, isterse kendisi gibi cenaze namazını kılamamış kimselere imam olarak ikinci defa namaz kılabilir. Fakat varislerden başkası için bu caiz görülmemektedir. Cenaze velisi de namazı kıldıktan sonra, kendi derecesinde başka bir veli gelip, ayrı bir namaz kılamaz. Çünkü, namazı kılan velinin velayeti tamdır. (Nimetü'l-İslam, Kitabü's-Salat s. 591)
1108 - Soru: Bazı hafta cuma namazını kılan, içki ve kumara devam eden ve sonunda da içkili olarak ölenin cenaze namazı kılınır mı?
Cevap: Bir kimsenin yüz halinden, biri Müslümanların haline, doksan dokuzu ise gayrimüslimin gidişatına benzese, o kimsenin Müslüman olduğuna hükmolunur. Yaptığı işin günahından sorumlu olması ayrı bir iş, onun Müslüman sayılması ayrı bir husustur. Bahsi geçen kimsenin cuma namazına gelişi, kendisinde İslami bir inancın bulunduğunun şahididir. Ehl-i sünnet kitaplarında, "Her iyi veya fasıkın cenazesi üzerine namaz kılınacağı" açıkça ifade edilmiş bulunmaktadır. Meselenin birbirinden ayrılan yönlerini iyi tayin etmelidir. Tek yönlü hüküm isabetli olmayabilir.
1109 Soru: Musalla kabristanın içinde olursa orada cenaze namazı kılınır mı? Kabirde namaz kılmak mekruhtur diyorlar. Bu hususta ne dersiniz?
Cevap: Kabre karşı namaz kılmakta kerahet vardır. Bu sebeple, cenaze namazı kılınacak yerin kabristanın dışında olması veya o kısımda kabir bulunmaması lazımdır.
1110 - Soru: Nuru'l-İzah kitabında gördüğümüze göre, anne ve babasını öldüren bir kişinin cenaze namazı kılınmaz deniyor. Ne dersiniz?
Cevap: Anne veya babasını haksız olarak kasten öldüren kimsenin namazı kılınmaz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:26

1111 - Soru: Cenaze namazında Fatiha okunur mu, okunursa kaçıncı tekbirden sonra okunur?
Cevap: Cenaze namazı dua mahallidir. Üçüncü tekbirden sonra okunması gereken dua ezberinde olmayan bir kimse, başkaca ve münasip bir dua okuyarak, bu vazifeyi yerine getirir. Fatiha'yı da dua niyetine besmelesiz okur.
1112 - Soru: Cenaze namazı kılarken, bilhassa köylerde, ayakkabılar pis oluyor. O pabuç ile namaz kılmak doğru mu?
Cevap: Pabucu ayağından çıkarıp üstüne basarak kılmalıdır. Böyle yapıldığı zaman, ayakkabının altının pis olması, namazın sıhhatine zarar vermez. Zira o kimse, pabucun temiz olan üst yüzüne basarak namaz kılmış olur.
1113 - Abdürrahim Fetvalarından: "İmam, mahallesindeki bir cenazede hazır bulunmasa (ölen kimsenin) namazını velileri kıldırsa, imamın üzerine (cezai hüküm olarak) bir şey lazım gelmez. (H.Ec. c. 1/15)
Açıklama: Bir imamın, mahallesindeki bir cenazede hazır bulunmaması, bir ihmal olmakla birlikte cezai hüküm uygulanmasına mahal olacak cinsten bir iş değildir. Onun yaptığı işin doğru olup olmaması keyfiyeti ile cezanın uygulanmaması hususu birbirine karıştırılmamalıdır. Doğru değildir. Çünkü, mahallesi halkından bir şahıs vefat etmiş bulunmaktadır. Bir Müslüman olarak ve bilhassa vazifeli bir imam olarak, başkalarından önce onun cenaze namazında bulunması gerekirdi. Bu ihmalkarlığı alışkanlık haline getirmedikçe tecziye yolunun takip edilmeyeceği, fetvadan sarahatla anlaşılmış olmaktadır. Zira, cenazenin namazında bulunmasını engelleyen başkaca mazeretin bulunması da ihtimal dahilindedir.
1114 - Soru: Cenazenin gömüldüğü sırada bazı kimselerin avucunun içine aldığı toprağa bir şeyler okuyup kabre attığını görüyoruz. Bu davranışın fıkıhta yeri var mıdır? Şayet bu, dini hükümlere uygun ise toprağa ne okunup atılması gerekmektedir?
Cevap: Evet, bu hareket fıkhi hükümlere uygun bulunmaktadır. Taha suresinin "Sizi o (toprak)dan yarattık", "Sizi oraya göndereceğiz", "Sizi bir kere daha oradan çıkaracağız" mealindeki ayeti okunmaktadır. Birinci avuçladığımız toprağa, birinci cümleyi okuyup baş tarafına atmalı, ikinci avuçla ikinci cümle, üçüncüde üçüncü cümle okunmalıdır.
1115 - Soru: Cenaze namazını kılacağımız ölü başka bir memlekette otursa onun üzerine gıyabi namaz kılabilir miyiz? Olmaz diye hüküm verilmesi halinde bizzat Peygamber (sav) Efendimiz'in Necaşi'nin cenaze namazını gıyabi olarak kıldırmasını nasıl izah edersiniz?
Cevap: Cenazenin, namaz kılacak cemaatin huzurunda bulunması şarttır. Malikilere göre de böyledir. Fakat Şafilere göre, gaib üzerine de namaz kılınabilir. Çünkü, Peygamber Efendimiz (sav), Necaşi'nin namazını gıyabi olarak kılmıştır.
1116 - Behce Fetvalarından: "Bir köy halkı, ezan okumayı ve cemaatle namaz kılmayı terk etseler, cebir olunurlar" (H.Ec. 1/10)
Açıklama: Ezan ve cemaatle namaz, İslam şearindedir. Bu sebeple kasten terkedenlere cebir kullanılabilir.
1117 - İbni Nuceym Fetvalarından: "Uzuvları belirmiş halde (ölü olarak) düşen çocuk üzerine namaz kılmak lazım olmaz" (H.Ec. 1/10)
1118 - Soru: Musalla kabristanın içinde olursa orada cenaze namazı kılınır mı?
Cevap: Cenaze namazı, kabristanın dışında eda edilmelidir. Zira kabre karşı namaz kılmakta kerahet vardır. Ancak, kabristanın bir köşesinde ve kabir bulunmayan bir yerde namaz kılmak için ayrılmış bir yer varsa o takdirde bir mahzur yoktur.
1119 - Soru: Ölen sabi bir çocuğun kaç yaşına kadar namazı kılınmaz? Bu çocuk için salâ verilip verilmemesinde bir beis var mıdır?
Cevap: Ölen çocuk, kaç aylık olursa olsun, namazının kılınması gerekir. Salâ vermek, Müslümanları vefat eden din kardeşinin ölümünden haberdar etmek içindir.
1120 - Soru: Müslüman bir kadın fahişelik yaparsa bu kadının cenaze namazı kılınır mı?
Cevap: Madem ki Müslümandır, cenaze namazı kılınır. Günahının sorumluluğunu ahirette kendisi çekecektir. Asiliğine bakarak küfrüne hükmetmek doğru değildir.
1121 - Soru: Bir kadın fahişelik yapıp sonra tevbe etse öldüğünde cenaze namazı kılınır mı?
Cevap: Evet kılınır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:26

ÖLÜNÜN DEFNEDİLMESİ
1122 - Abdürrahim Fetvalarından: "Başka bir memlekette ölen kimseyi götürüp kendi kazasına defnetmekte beis yoktur" (H.Ec. 1/15)
1123 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd (adındaki şahıs) başkasına ait araziye sahibinden izinsiz olarak ölüsünü gömecek olsa, mal sahibi, çıkartmaya güçlü ve haklı olur" (H.Ec. 1/15)
1124 - Behce Fetvalarından: "Ölen kimse, mülkünün bahçesine gömülmesini vasiyet etse ve fakat varisler kabristana gömseler günahkâr olmazlar" (H.Ec. 1/14)
1125 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Gömülmüş bir ölüyü, kendi memleketine götürüp defnetmek için kabrinden çıkarmak caiz olmaz" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Kabre konulmasından önce cenazeyi memleketine nakletmeye dini müsaade varsa da, kabrinden çıkarıp götürmek caiz değildir.
1126 - Ali Efendi Fetvalarından: "Müslüman bir kimsenin Hıristiyan olan karısı öldüğünde, kâfirlerin gömüldüğü kabristana gömülür" (H.Ec. 1/12)
1127 - Soru: Bir şehirde vefat eden kimseyi başka bir şehre nakletmek mahzurlu mudur? Yıkama ve kefenleme işi nakledileceği şehirde mi yapılacaktır?
Cevap: İslâm diyarında vefat eden kimseleri, ecelinin geldiği yerde defnetmelidir, memleketine götüreceğim diye, dini vecibeyi geciktirmek ve ölüye eza vermek caiz değildir. Ancak kısa mesafedeki bir yere götürülmesinde bir mahzur yoktur. Fakat gömüldükten sonra çıkarıp götürmek caiz olmaz.
1128 - Soru: Bir kimse sağlığında kemikten veya alçıdan takma diş yaptırsa, öldüğü zaman bu dişlerini ayırmak icap eder mi? Yoksa dişleriyle birlikte mi gömmek lâzımdır?
Cevap: Dişlerin çıkarılması icap etmez. Ancak onun üzerinde altın kaplama varsa onun yere gömülerek israf olmasını önlemek bakımından damaklı dişi çıkarıp o altını almak ve zararı önlemek gerekir.
1129 - Soru: Küçük yaşta iken ölen çocuğa telkin verilir mi?
Cevap: Hayır, verilmesi gerekmez.
1130 - Soru: Mezarlıkta ölünün kabri üzerine toprak atarken küreği elden ele vermiyorlar. Yere bıraktırıp sonra yerden alıyorlar. Böyle bir meselenin dini bir dayanağı var mı?
Cevap: Bu davranışın dini yönden hiçbir dayanağı yoktur. Küreği almak isteyenin, arkadan gelişi sırasında zarar vermesini önlemek için bir ikaz olabilir.
1131 - Behce Fetvalarından: Techiz-ü tekfin, borçların ödenmesinden önceye alınır" (H.Ec. 1/14)
Açıklama: Ölüye ait borçların ödenmesi, büyük bir ehemmiyet arzetmekle beraber, cenazenin gömülmesinin gecikmesine sebep olmaması için, ilk defa meyyitin kefenlenip defne hazırlama işi yerine getirilir. Bunu takiben borçların kapatılması yoluna gidilir. Dinimizin tesbit ve tavsiye ettiği asıl budur.
1132 - Soru: Hıristiyan mezarlığına Müslüman gömülebilir mi?
Cevap: Müslüman kişi Hıristiyan mezarlığına gömülmez.
1133 - Soru: Büyük İslâm İlmihali, cenaze namazı bahsi 597 nolu kısımda "Cenaze gelirken ayağa kalkmanın mekruh olduğu" belirtiliyor. Halbuki Muhtaru'l-Ehadis adlı eserin 96. sayfasında "Ayağa kalkınız" deniliyor. Aradaki fark, ictihad meselesi midir?
Cevap: Cenazeye tazim etmek için ayağa kalkmak yoktur. Tabutu taşımak ve diğer hizmetlerine katılmak isteyen kimse ayağa kalkar ve cemaate katılır. Aksi halde kalkmaz.
1134 - Soru: İmam, cenazeyi gömerken telkini açıktan mı okumalı, yoksa millet dağılıp yalnız kalınca sessizce mi okumalı?
Cevap: Telkinin açıktan okunması, cenazeye duyurmak içindir. Cemaat de işiterek intihaba gelmiş olur.
1135 - Soru: Burada bazı imamlar, telkin yerine sadece İhlas ve Fatiha okuyorlar. Telkinin böyle yapılması caiz midir?
Cevap: Telkinin nasıl yapıldığı ve hangi ibare ile okunacağı fıkıh kitaplarımızda gösterilmiş bulunmaktadır. Bahsettiğiniz tarzda yapılması, imamın bilgisizliğinden kaynaklanmış olabilir.
1136 - Soru: Avrupa'da çalışan bizlerin, bebek iken ölen yavrularımızı Hıristiyan mezarlıklarına gömmemizde bir mahzur var mı? Zaruret halinde gömülebilir mi?
Cevap: Elbette mahzur vardır. Oradaki Müslümanlar, toplanıp ayrı bir kabir satın almalıdırlar. Bu olmazsa ölülerinizi Müslüman diyarına getirmeniz gerekir. Münasip olan yol budur.
1137 - Ali Efendi Fetvalarından: "Varislerden biri, murisinin teçhiz ü teklifine para sarfedecek olsa arkaya kalan maldan (hakkını isteyip) alabilir" (H.Ec. 1/12)
1138 - Soru: Mezarlık dışında cenaze sahiplerine taziyette bulunmakta bir beis var mıdır?
Cevap: Cenazenin taşınmasında ve defninde hazır bulunan cemaat, kabristandan başka bir yerde taziyette bulunurlar. Çünkü kabristanda taziyede bulunmak bid'at olduğu için mekruhtur. Cenazenin defninde bulunmayan kimseler, üç gün içinde taziyetini münasip bir yerde ifa etmelidir. Taşradan olanlar daha sonra da taziye yapılabilir. (Büyük İslâm İlmihali, 3. kitap madde: 614)
1139 - Soru: Öşür ve devir ne ile sabittir?
Cevap: Öşür, ayet ve hadis-i şerifler, devrin, keffaret-i yemin, keffaret-i savm kısmı ayet ile ve ıskaatı salât İmam Muhammed'in içtihadı ile sabit ve meşru bulunmaktadır.
1140 - Feyziye Fetvalarından: "Ölen kimse, üzerinde bulunan kaza namazlarını, vefatından önce (kılınmasını) vasiyet etmiş olsa, bir kimse tarafından kaza edilmesi caiz olmaz" (H.Ec. 1/13)
Açıklama: Mali ibadetleri, vekâleten bir kimseye gördürmek caizdir. Zekâtını bir vekil vasıtasıyla dağıttırmak gibi. Mali ve bedeni bir ibadet olan hac vazifesini de şartlara uygun olarak, vekile gördürmeye müsaade edilmiş bulunmaktadır. Sırf bedeni bir ibadet olan namaz ve orucu başkasının kazası caiz değildir.
1141 - Netice Fetvalarından: "Küçük yaşta bulunan fakir çocuğun masrafları, kefelenmesi (vesair harcamalar) babasının üzerine lâzımdır" (H.Ec. 1/10)
1142 - Netice Fetvalarından: "Seçilmiş olan bir vasi, (cenazenin) teçhiz ve tekfininde, bilinen miktar (para) sarfettiğine yemin ederse tasdik olunur" (H. Ec. 1/11)
Açıklama: Cenaze işlerini görmek üzere vasi tayin olunan kimsenin ölü için yaptığı masraflarda ihtilâf vaki olsa, halk arasında yaygın olarak bilinen masraf miktarı esas alınır. Bu miktara uyan masraf yaptığını yeminle teyit eden vasinin, sözünün tasdiki gerekir.
1143 - Soru: Bazı yerlerde ölünün tezkiyesini imam yapmaktadır. Bazı yerlerde ise bunu cemaatten bir kimse yerine getirmektedir. Acaba hangisinin yapması doğrudur?
Cevap: Cenazenin tezkiyesi meşru olup herhangi bir kimsenin yapması caizdir. Bunu mutlaka imam yapacak diye bir kayıt yoktur.
1144 - Soru: Cenaze için yapılan devirde, sadece oruç ve yemin hesaplanmaktadır. Su dökene, kabir kazana ve cenaze başında hizmet edene devir parasından verilebilir mi?
Cevap: Devir, ancak Müslüman fakirlere verilebilir. Kabir kazanlara ayrı bir ücret verilmesi daha muvafıktır. Zira çok kere bu işi görenlerin, sadaka alamayacak kadar maddi varlığının bulunduğu görülmektedir. Diğer hizmetlerde bulunanlar ve hatta imamlar, zengin iseler devir parası almaları kendilerine helâl olmaz. Ancak cenazeyi kendisinden başka yıkayacak kimse bulunmazsa, bu takdirde verilen ücreti alabilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:27

KABİR HAYATI, SORGU-SUAL
1145 - Soru: Benim 28 yaşında bir oğlum Ankara Numune Hastanesi'nde öldü. Biz yok iken hastane defin etmiş. Şimdi bunun mezarının tapusu alınmayıp ve mezar da yaptırılamaz ise bir veya iki sene sonra başka birisi oraya gömülür, deniliyor. Tapusunu alıp yaptırmaya da bütçem müsait değil. Bu durumda ne yapmam gerekir?
Cevap: Dinimiz, gücünüzün yetmediği bir işle sizi mükellef tutmamıştır. Bu itibarla yapacağınız bir iş kalmamaktadır.
1146 - Soru: İnsan vefat ettiği zaman nelerden sorguya çekilecektir?
Cevap: İbadetlerinden. Yapması gerekli olan işleri yapmamak, yapılması haram olan şeyleri irtikap etmekten sual sorulacaktır.
1147 - Soru: Erkeklerin mezarı, göbeğe kadar, kadınların kabrinin göğüs hizasına kadar kazılmasında bir sebep var mıdır?
Cevap: Onların hayatta bulundukları sıradaki tesettürlerine uygun düşecek bir kabir yapmış olmak bakımından alimlerce böyle tensip edilmiştir.
1148 - Soru: Bazı kabirleri betondan yapıp üstünü açık bırakıyorlar. Üzerine de gül dikiyorlar. Bunda bir sakınca var mı?
Cevap: Kabrin bozulup kaybolmaması için, etrafını tuğla veya beton ile çevirip üzerine gül veya yaz-kış yeşilliğini koruyan bir şey dikmek caizdir.
1149 - Soru: Kabirde azap, yalnız cesede mi, yoksa ruhla birlikte cesede mi olacaktır?
Cevap: Kabirdeki azabı ruh ve ceset müştereken tatmaktadır. Ruh bedeni terk ettiğinde vücutla alâkası tamamen kalkmış değildir. Bazı yönleriyle kalkmış olsa da, bazı bağlantıları devam etmektedir. Acı duymak, azabı hissetmek gibi hususlar, ruhla ceset arasında devam eden irtibatlar cümlesindendir. Bu azabı hissetmek için ruhun bedene iadesi şart değildir. Bu hususta Ömer Nasuhi Bilmen merhumun "Muvazzah İlm-i Kelâm" adlı kitabını okumanızı tavsiye ederiz.
1150 - Soru: Münker-Nekir melekleri hakkında "Münkir" mi "Münker" mi demek doğrudur?
Cevap: Soru meleklerinin biri olan "Münker", ism-i fail şeklinde değil, if'al babından ism-i mef'ul vezninde olacaktır. Bu tabir onların inkâr edilmiş olduklarından değil, tanınmış ve bilinmiş olmamalarından dolayı verilmiş bir isimdir.
1151 - Soru: Kabirleri ziyaret etmek için haftanın hangi günü tercih edilmelidir?
Cevap: Kabirler haftanın her gününde ziyaret edilebilir. Bilhassa cuma ve cumartesi günleri ziyaret için tercih olunmalıdır.
1152 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Küçük (yaştaki çocuk) kabrinde sual olunur (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Bu fetvadaki "sual" kelimesini "azap" lâfzı ile karıştırmamalıdır. Sual olunması, azap olunmasını gerektirmez. Mükellefiyet çağına ulaşmamış çocuğa azap yoktur.
1153 - Soru: İnsan ölünce ruhu nerede kalır ve kandil gecelerinde dünya alemine geçer mi?
Cevap: Vefat eden bir kimsenin ruhu, alem-i berzahta kalır. Mübarek gün ve gecelerde ruhların bu alemi ziyaretleri, İslâmi eserlerde açıklanmaktadır.
1154 - Soru: Kabir ziyaretlerinde helva getirip dağıtmakta bir sakınca var mıdır?
Cevap: Bid'attır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:27

ZEKÂT
1155 - Abdürrahim Fetvalarından: Malının zekatını vermeden ölen Zeyd'in zekatını, Amr teberru olarak verecek olsa (ahiret hesabında) fayda vermesi umulur" (H.Ec. c. 1/16)
İslam dini, mali bir ibadet olmak üzere, müntesiplerine zekat mükellefiyetini getirmiş bulunmaktadır. Bu dini vecibe, birtakım şartlara bağlı olarak emredilmiş bulunmaktadır. Şöyle ki:
1- Zekata tabi olan mallar ve bunlara ait hükümler.
2- Farziyetin tahakkuku için, servet ele geçtikten sonra gerekli zaman.
3- Zekatın verilmesi caiz olan kimseler ile, verilemeyecek şahıslar. Bu kayıt ve şartlar dikkate alındığı zaman, birçok meseleler ortaya çıkmış olmakla istifta ve iftaya zaruret hasıl olmaktadır. Tarih boyunca, İslam fukahası bu farizayla ilgili pek çok soru ile karşılaşmış ve bunları fetvalarıyla cevaplandırmışlardır. Bu cümleden olarak bazı fetvaları okuyucularımızın gözleri önüne sererken, takatımız nisbetinde açıklamalarda bulunacağız.
1156 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Müteveffanın (ölen kimsenin) vasiyet eylediği zekat, malının tamamından verilmeyip servetinin üçte birinden ödenir" (H.Ec. 1/17)
Açıklama: Ölümden sonra yapılmak üzere vasiyette bulunmak, ancak malın üçte biri ile karşılanır. Bundan fazlası, verenin kabul etmesine bağlıdır. Bu sebeple kişi, zekatını zamanında ödemeli; malının üçte biri ile tam olarak ödenmeyen zekat borcu için İlahi huzurda sorumlu olacağını hatırdan çıkarmamalıdır.
1157 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zekatını verirken (kalben) niyet etse ve fakat (dil ile) açıklamasa zekatını ödemiş olur" (H.Ec. 1/18)
Açıklama: Niyetin yeri esasen kalptir. Dil ile söylenmesi şart değildir. Vereceği para veya malı, zekat niyetiyle fakire verirken, dili ile söylemese bile zekat olur.
1158 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd (adındaki şahıs), zekatımı falan fakire ver, diyerek Amr'a bir miktar para verip, o da (bahsi geçen kimseye) verse, mal sahibi daha sonra pişman olsa tazmin ettiremez" (H.Ec. c. 1/16)
1159 - Abdürrahim Fetvalarından: "Malsız olarak ölen bir borçlunun üzerinde alacağı bulunan bir kimsenin, alacağını zekata tutması caiz olmaz" (H.Ec. c. 1/16)
1160 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Borçlunun, borcundan fazla bulunan ve nisap miktarına ulaşan malının zekatını vermesi icap eder" (H.Ec. 1/17)
1161 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Zekatı henüz verilmemiş mal, helak olsa, zekat da sakıt olur" (H.Ec. 1/17)
Açıklama: Bir malın aslı helak olsa, ona düşen zekat mükellefiyeti de düşer ve sahibinin üzerinde borç olarak kalmaz. Fakat zengin iken üzerine hac farz olup da bu farzı ifa etmeden fakir düşen kimse üzerinde hac borç olarak kalır.
1162 - Feyziye Fetvalarından: "Zeyd (adındaki şahıs), borçlu fakirin üzerindeki alacağını, zekatım olsun diyerek hibe etse, ancak o alacağının zekatını ödemiş olur" (H.Ec. 1/18)
Açıklama: Bağış yapmakla alacağın tamamı kadar zekat verilmiş olmaz. Şu kadar var ki, bağış yapılan para, kendi mülkiyetinden çıkınca ona düşecek zekat da kalkmış olur. Mesela 40 bin lira alacağını bağışlasa ancak 1000 lira zekat ödemiş olur.
1163 - Soru: Bir Müslüman, zekatını dağıtmak üzere gayri-müslime vekalet verebilir mi? Bu hususta dinimizin hükmü nedir?
Cevap: Evet, caizdir. Çünkü zekat vermeyi emreden mal sahibinde niyet bulunduğu için, ödemenin gayrimüslim eliyle yapılması zekatın sıhhatine mani olmaz.
1164 - Soru: Zekatta vekil kullanmak caiz olduğuna göre, zekatın farzı bulunan niyeti vekil mi yapacak, yoksa müvekkil mi?
Cevap: Zekatta muteber olan niyet, müvekkilin niyetidir. Bu itibarla malın sahibi, vekil tayin ettiği kimseye parayı teslim ederken zekat niyeti ile teslim etmelidir.
1165 - Soru: Altın veya gümüşün zekatını kağıt para ile ödemek caiz midir?
Cevap: Hanefi mezhebine göre, altının zekatını kağıt para ile ödemek caizdir. Ancak, Şafii mezhebinde bulunan bir kimse, bu fetva ile amel edemez. O, altının zekatını altınla ödemek zorundadır.
1166 - Behce Fetvalarından: "Kişi mevcut malının ve başkaları üzerindeki alacağının zekatını ödemek için, fakir bulunan Amr'daki alacağını hibe etse zekatını ödemiş olmaz" (H.Ec. c. 1/17)
Açıklama: Böyle bir alacağı, zekata saymak suretiyle hibe edebilmek, doğrudan olmaz. "Sendeki alacağımı, zekatıma mahsuben sana bağışladım" demekle alacak kadar zekat borcundan kurtulmak mümkün değildir.
1167 - İbni Nüceym Fetvalarından: Fakir bir kimse, hakim huzurunda (dava ikame) etmek suretiyle, zengin bir şahıstan zekat isteyecek olsa, davası kabul olunmaz" (H.Ec. c. 1/16)
Açıklama: Zekat, her ne kadar şahsın fakirlere olan borcu ise de, belirli bir şahsa ait değildir. Bu itibarla zekatını dilediği fakire vermekte serbesttir. Herhangi bir fakir, hak iddiası ile bu zekatın kendisine verilmesini zorlayamaz.
1168 - Abdürrahim Fetvalarından: Zeyd, zekatı için falan fakire ver, diyerek Amr'a verdiği parasını, fakir olması sebebiyle Amr, kendisine sarf etse o para Amr'a ödetilir" (H.Ec. c. 1/18)
Açıklama: Vekil, başkasına dağıtmak üzere verilen parayı kendisine mal edecek olursa vazifesini suiistimal etmiş olur ve aldığı para kendisine ödetilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:27

ZEKÂT NELERDEN VERİLİR?
1169 - Netice Fetvalarından: "Hind'in kullandığı, altın ve gümüşten yapılmış ziynet eşyası için zekat lazım olur" (H.Ec. 1/16)
Açıklama: Altın ve gümüş, piyasada para olarak tedavül etse de ziynet olarak kullanılsa da zekata tabidir. Aslı zekata tabi olunca, vasfındaki değişiklik onu zekattan düşürmez.
1170 - Ali Efendi Fetvalarından: "Ticaret yapmak niyeti olmadan, alınan zorunlu ihtiyaçlarda kullanılan eşyanın üzerinden bir yıl geçmiş olsa da zekat vacip olmaz" (H.Ec. 1/16)
Açıklama: Kendi ihtiyacı için alınan bir malda ticaret kastı bulunmadığından zekat vermek gerekmez. Üzerinden bir yıl geçme şartı, ancak zekata tabi olan mallarda aranır. Diğer bir ifade ile, zekata tabi olan bir malın üzerinden bir yıl geçince zekat vacip olur. Fakat, ticaret maksadıyla alınmayan zorunlu ihtiyaçlardan bir malın üzerinden bir yıl geçse bile zekat lazım gelmez.
1171 - Behce Fetvalarından: "Ticaret niyeti (ile alınmış) olmayan kitaplar için zekat vacip olmaz" (H.Ec. 1/16)
Açıklama: Satıcısının elindeki kitaplar, ticaret malı olduğu için zekata tabidir. Fakat, ilim erbabının elindeki kitaplara gelince, bir yazarın aynı kitabından birden fazla yoksa, asli ihtiyaç olup zekata tabi değildir. Birden fazlası kar maksadı ile alınmış ise zekata tabidir. Ticaret maksadıyla alınmayan mükerrer kitaplara zekat düşmez.
1172 - Abdürrahim Fetvalarından: "Haram maldan zekat verilmez" (H.Ec. 1/16)
Açıklama: Kişi, İslami esaslara uygun ve helal olarak kazandığı bir malın zekatını verir. Haram mala gelince, onu sahibine geri vermekle mükelleftir. Dolayısıyla haram maldan zekat da verilmez.
1173 - Feyziye Fetvalarından: "Ticaret için satın alınan beygirin kıymeti nisaba ulaştığı zaman zekat vacip olur" (H.Ec. 1/18)
Açıklama: Hizmet için bulundurulan at ve kısrağa zekat düşmez. Fakat ticaret kastı ile alınmış bulunan atın, paraca değeri ticaret mallarının tabi olduğu nisaba ulaşırsa zekat vermek gerekir. Ticaret için alınmış koyun, sığır ve devenin sayısına bakılmayıp, kıymetinin ticaret nisabına ulaşıp ulaşmadığına bakılır. Mesela celep olarak ticaretle meşgul olan kimsenin aldığı üç adet ineğin, on beş tane koyunun parası, ticaret malının nisabına ulaşıyorsa zekatını vermek gerekir.
1174 - Abdürrahim Fetvalarından: "Öşrü verilmiş üzümden zekat lazım gelmez" (H.Ec. 1/17)
Açıklama: Bir mal, iki ayrı yönden vergilendirilemez. Öşre tabi olan bir maldan bir de zekat istenilemez. Fakat üzüm satılır ve elde edilen paranın üzerinden bir sene geçerse bu takdirde parasına zekat vermek lazımdır.
1175 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Gümüş veya altından yapılmış kaplar, nisap miktarı (ağırlıkta) olur ve üzerinden bir yıl geçerse zekat farz olur (H.Ec. c. 1/18)
1176 - Abdürrahim Fetvalarından: "Öşrü verilen buğdayın, kendisine yetecek miktardan fazlasını ticaret kastı ile muhafaza etse, buğday nisap miktarı olup, üzerinden bir sene geçerse zekat lazım gelir" (H.Ec. c. 1/17)
Açıklama: Bir önceki fetva ile bunun arasında bir çelişki yoktur. "İhtiyaç fazlası" bulunan ve "Ticaret için ayrılmış" olan bir buğdayın üzerinden bir tam yıl geçecek olur ve nisap miktarını korursa zekat vermek gerekir.
1177 - Abdürrahim Fetvalarından: "Altından, yirmi miskalde yarım miskal zekat verilir" (H.Ec. 1/15)
Açıklama: İslam dini zekat mükellefiyetinde zenginliği bir ölçüye bağlamış ve buna nisap adını vermiştir. Bu ölçü, hayvanlarda sayı; altın ve gümüşte, tartıya tabi bir ağırlıktır. Miskal, Efendimiz'in (sav) saadet asrında kullanılmış ve İslami muamelelerde değişmez bir ölçü kabul edilmiş nisaplardan biri olup, 4.8 gram tutmaktadır. Elinde 20 miskal altını bulunan kimse, yarım miskal (2.4 gram) altını zekat olarak vermekle mükellef olur.
1178 - Soru: Bir zengin, vadeli alacağına dair bir senedi, zekat olarak bir fakire verebilir mi?
Cevap: Senet, her ne kadar alacaklı olduğumuz bir parayı tevsik etmekte ise de, para olmadığından ve bazı ahvalde de borçlu, ödeme yoluna gitmediğinden dolayı senedi zekat olarak vermek caiz olmaz. Fakat "Al bu senedi tahsil et. Aldığın zaman zekat olarak kabul et" derse o zaman caiz olabilir. O kimse, parayı tahsil ettiğinde bu niyyetle kendisine verilen senedin paraya çevrilmesi ile zekat vücubu yerine gelmiş olur.
1179 - Feyziye Fetvalarından: "Halkın elbisesini boyamak için satın alınmış olup, nisap miktarına ulaşan boyalardan zekat lazım olur" (H. Ec. c. 1/18).
Açıklama: Boyacının elindeki boyanın, ticaret kasdi ile alınmış olması ve miktarının da nisabı bulması itibarıyla zekata tabi olur.
1180 - Netice Fetvalarından: "Hayvanlardan nisap sayısından fazla olan küsurat için zekat lazım olmaz" (H. Ec. c. 1/18)
Açıklama: Zekatı verilen hayvanın koyun olduğu faraziyesiyle hareket ederek mes'eleye açıklık kazandırmak isteriz. Şöyle ki: Koyunun nisabında birinci basamak olan 40 sayısını aşan koyunlar, 121'i bulmadıkça zekata tabi değildir. 121 olunca iki koyun; 201 koyundan itibaren üç koyun, 400 koyuna dört koyun verilecek ve bundan sonra her yüzde bir koyun ilave edilecektir. Aradaki küsurat bağışlanmıştır.
Bu ölçü, keçi için de aynen geçerlidir. Sığır ve deve için gerek nisap, gerekse bu nisabı dolduran hayvanların zekatı olarak verilecek hayvanın yaş ve miktarları fıkıh kitaplarımızda açıklıkla ifade edilmiş bulunmaktadır. Geniş bilgi için güvenilir kaynaklara baş vurulması şayan-ı tavsiyedir.
1181 - Behce Fetvalarından: "Zeyd'in ticaret yapmak için (alınmış) olmayan mücevheratından başka parası olsa ve bu kadar da borcu bulunsa o para için zekat lazım olmaz" (H. Ec. c. 1/16).
Açıklama: Mevcut para, nisab miktarına ulaşsa ve fakat o kadar da borcu olsa zekat farz olmaz. Zira borcunun olması, paranın yok farz edilmesinin sebebidir. Mücevherat, ticaret için alınmış olmadıkça, zekata tabi olmaz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:28

SADAKA ve FİTRE
1182 - Abdürrahim Fetvalarından: "Hayırlı yönlere para sarf etmek isteyen kimsenin fakirlere sadaka vermesi, camilerde buhur yakmaktan evladır" (H. Ec. c. 1/18)
Açıklama: Camilerin havasını güzel bir koku ile tebdil, iyi bir iş ise de fakirlere yardımın ecriyle kıyaslanamaz. İnsanların hayırlısı, halka faydalı olandır. Bu fetvadan mülhem olarak denilebilir ki, camilerde kafi miktarda ampul mevcut iken, daha fazla lamba taktırıp ışığı fazlalaştırma arzusunda olan Müslümanlar bu fetvadan ibret almalıdırlar.
1183 - Abdürrahim Fetvalarından: "Müslüman bulunan Zeyd'in, kilisenin rahiplerine sadaka vermesi caizdir" (H. Ec. v. 1/18).
Açıklama: Nezaket ve merhamet dini olan İslam, gayrimüslimlere ve hatta onların dalalette bocalamasında müessir olan papaza bile sadaka vermeye müsaade etmiştir. Unutulmamalıdır ki bu sadaka, zekat ve sadaka-i fıtır olmayıp nafile tasadduktur.
1184 - Abdürrahim Fetvalarından: "Üzerine sadaka-i fıtırlarını vermek lazım gelen aile efradının fıtralarını bir araya toplayıp hepsini bir fakire vermek caizdir" (H. Ec. c. 1/19).
Açıklama: Verilecek sadaka-i fıtır, önce, verilmesi gereken miktarda bölünüp ayrıldıktan sonra, hepsini bir araya getirip toptan bir fakire vermek caiz görülmüştür. Fakat dört fıtra için iki sa, buğday ölçülüp verilmesi veya dört fıtranın bedeli bulunan bütün bir beşyüzlük'ün verilmesi hakkında sarih bir nakil olmadığı için her bir sadakayı önce ayırıp sonra bir yere toplayarak vermek evladır (İbni Abidin).
1185 - Behce Fetvalarından: "Nisaba malik olana sadaka-i fıtır vermesi ve kurban (kesmesi) vacip olur" (H. Ec. 1/20).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 3 Empty30/8/2008, 15:28

ZEKÂT ve FİTREYİ KİM VERİR?
1186 - Netice Fetvalarından: "Çocuğun malından zekat vacip (farz) olmaz" (H. Ec. 1/15).
Açıklama: Zekatın farz olması için; zengin olan şahsın Müslüman, hür, akıllı ve çocukluk çağını doldurmuş olması lazımdır. Bu itibarla çocuk, zengin olsa bile, zekat ödemekle mükellef değildir.
1187 - Feyziye Fetvalarından: "Hasta olduğu için oruç tutamayan zengin kimseye sadaka-i fıtır vacip olur" (H. Ec. 1/18).
Açıklama: Sadaka-i fıtır, orucun değil Ramazan-ı şerîf ayının getirdiği bir mükellefiyettir. Bu sebeple, meşru bir mazereti sebebiyle oruç tutamayan zengin bir Müslümanın sadaka-i fıtrî vermesi gerekir.
1188 - Soru: Çocuk, buluğ çağına ulaşmış olsa zekatını ne zaman vermesi gerekir?
Cevap: Erginlik çağına erdiği zaman, o kimsenin zekatla mükellef olma yılının başlangıcı olmaktadır. Bu tarihten itibaren üzerinden bir kamerî yıl geçince zekatı ödeme zamanı gelmiş olur.
1189 - Ali Efendi Fetvalarından: "Fakir üzerine sadaka-i fıtır lazım olmaz" (H. Ec. 1/18).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
 

3 Bin Seçme Fetva

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
3 sayfadaki 9 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ultrAcimbom | Galatasaray Taraftar Forum Sitesi :: Genel Kültür :: Dini Bölüm-
Bedava forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar