ultrAcimbom | Galatasaray Taraftar Forum Sitesi
Merhaba,

Sitemize Hoş Geldiniz. Sitemizden Yararlanabilmek İçin Lütfen Kayıt Olunuz.

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Sitelogo10
ultrAcimbom | Galatasaray Taraftar Forum Sitesi
Merhaba,

Sitemize Hoş Geldiniz. Sitemizden Yararlanabilmek İçin Lütfen Kayıt Olunuz.

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Sitelogo10
ultrAcimbom | Galatasaray Taraftar Forum Sitesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Hoşgeldiniz, Misafir.
Son Ziyaretiniz: 1/1/1970
Toplam Mesajınız: 0

tema edit: by ™ cAn ® ™
 

AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

Paylaş | 
 

 3 Bin Seçme Fetva

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9  Sonraki
YazarMesaj
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:05

VÜCUT ve AVRET YERLERİNİN TEMİZLİĞİ
398 - Soru: Gece tırnak kesmek doğru değildir, deniliyor, Siz ne dersiniz?
Cevap: Bu soru Harünü'r-Reşid tarafından İmam Ebu Yusuf'a sorulmuş. O, "caizdir" diye cevap vermiş. Kendisine delil sorulmuş, "el-Hayrü la yüahharu= Hayır, te'hir olunmaz" Hadis-i Şerifini haber vermiştir. (Feteva-i Hindiye c.5,s. 358)
399 - Soru: Cünüp iken tırnak kesmenin dinimizce doğru olup olmadığını açıklar mısınız?
Cevap: Cünüp iken tırnak kesmek mekruhtur. Bu kirden vücudunu arıtmadan tırnak kesmemelidir. (Feteva-i Hindiye, c. 5, s. 358)
400 - Soru: Koltuk altındaki kıllar, ne kadar uzarsa namaz caiz olmaz?
Cevap: Koltuk altında ve avret mahallinde biten kılların temizlenmesi bir ay içinde tekrarlanmalıdır. Kırk günü geçirmekte kerahet olduğu unutulmamalıdır. Bunların uzaması namazın sıhhatine tesir etmez.
401 - Soru: Benim 88 yaşında bir teyzem var. Gözleri hiç görmüyor, aklı da az eriyor. Bu haliyle namazını da kılmaya çalışır. Fakat tahareti tam olmuyor. Bunun durumu nedir. Sonra, 70 yaşındaki kimsenin defteri kapanır, deniliyor bu ne derece doğrudur?
Cevap: Evet, namazını kılması gerekir. Onun durumuna göre dinimizin hükümlerinde bir genişleme ve ruhsat verilmiş olur. O yasa gelmiş kimse, günah irtikap etmeyeceğinden dolayı böyle söylenmiştir. Fakat günah işleyecek olursa 90 yaşında olsa bile defteri açılır ve irtikap ettiği suçları yazılır.
402 - Soru: Avret mahallinin tıraşı geçmiş olan bir kimse cünüp sayılır mı?
Cevap: Sayılmaz. Fakat kırk günü geçmesi halinde kerahet vardır. (Feteva-i Hindiye, c. 5, s.358)
403 - Soru: Tıraştan sonra kolonya kullanabilir miyiz?
Cevap: Kullanmasanız iyi olur. Şayet kullanacak olursanız kolonya sürdüğünüz yeri yıkayınız. Zira ana maddesi ispirto olup temizliği üzerinde ihtilaf olunmuştur. (Büyük İslam İlmihali, Temizlik bahsi, madde: 92/5).
404 - Soru: Kadınlar, avret mahallini yolarak veya jiletle tıraş ederek temizleseler bir mahzuru var mı?
Cevap: Mühim olan temizliğin yapılmış olmasıdır. Şekil ve kullanılan vasıtada herhangi bir mahzur görülmemektedir.
405 - Soru: Tıraş edilecek mahallerde olan kıllar, arpa uzunluğu kadar olursa namaz caiz olmaz, diye duyduk. Ayrıca küçük parmağı bir defa dolarsa kafir olur, diye işittik. Bu hususta siz ne dersiniz?
Cevap: Bu mahallerin tıraşlarının kırk günü geçmesinde kerahet vardır. Fakat duyduğunuz iddialar yanlıştır. Bu gibi lafların bir dayanağı yoktur. Bir kötülüğün önünü almak için dinimizde bulunmayan lafları uydurmak, ihmal edilen işin vebalinden daha ağırdır.
406 - Soru: Avret mahallinin temizlenmesi hangi yaşa kadar devam etmektedir?
Cevap: Bunun yaşla bir ilgisi yoktur. Bahsi geçen yerdeki kıllar uzamaya devam ettikçe tıraş olma mükellefiyeti de tekrarlanır.
407 - Soru: Herhangi bir kimsenin avret mahallini uzun süre temizlememesi sıhhatine zararlı mıdır?
Cevap: Temizlenmediği zaman, mesamatın tıkanması ile vücudun her ifrazatı zorlaşır. Bu da onun sağlığına zarar verir. Kirlerle karışan terlerin meydana getireceği kerih koku da buna caba... Bu temizliğin kırk günü geçmesi mekruhtur.
408 - Soru: Cuma günü tıraş olmakta bir mahzur var mıdır? Perşembe günü olmak efdaldir diyorlar. Siz ne dersiniz?
Cevap: Cuma günü tıraş olmak müstehabtır. Perşembe günü tıraş olmakta da bir mahzur yoktur. Ancak, cuma gününde efdaliyet vardır. (Fetava-i Hindiye, c. 5, s. 357).
409 - Soru: Af buyurun, cünüp iken kasık kıllarının temizlenmesi doğru mudur?
Cevap: Mekruhtur. Önce yıkanmalı, daha sonra tıraş olmalıdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:07

NECASET (Pislik) ve TEMİZLİĞİ
410 - Soru: Bir kimsenin üzerine necaset bulaşmış olsa, o pisliği temizlemeden namaz kılması caiz olur mu?
Cevap: Bu husustaki hüküm, o pisliğin necaset-i hafife veya necaset-i galiza olmasına göre değişiklik arzeder. Necasetin kısa veya sıvı hainde bulunması ile, miktarı veya kapladığı saha itibariyle ayrı ayrı hükümlerle ifadesi gerekmektedir. Şu kadarını ifade ile yetinmek isterim: Necaset-i galizadan sayılmış bir pislik, katı bir halde ise bir miskal (4,8 gram) dan fazla; sıvı halde ise, el ayası tabir edilen avuç içi sahasından daha geniş bir yer kirlenmiş olursa ve bu necasetin temizlenmesine imkan da bulunursa, o pislik temizlenmeden kılınacak namaz sahih olmaz.
411 - Soru: Mezî veya vedînin bulaştığı bir elbise ile namaz kılınır mı?
Cevap: Mezî veya vedî, idrar gibi, pis olup bulaştığı yeri yıkamak gerekir. Şayet avuç içi kadar bir yer, bahsi geçen mayi ile ıslanmış ise, o halde namaz kılmak caiz olmaz.
412 - Soru: Şişenin içinde kan dolu ve ağzı kapalı olduğu halde, namaz kılanın üzerinde bulunsa veya yumurtanın içi kan halinde iken bununla namaz kılınsa namaza mani olur mu?
Cevap: İçinde kan bulunan şişe, üzerinde iken kılınacak namaz sahih değildir. Fakat kanlanmaya yüz tutmuş yumurta üzerinde iken namaz kılmakta bir mahzur yoktur.
413 - Soru: Yağmurlu günlerde yoldan geçerken, nakil vasıtlarının tekerleklerinden üzerimize su sıçrıyor. Bu halde namaz kılabilir miyiz? Yoksa o elbiseyi değiştirmek mi lazımdır?
Cevap: Bunda "Umum fetva" vardır. Kendimizi bundan korumak zordur. O durumda namaz kılabilirsiniz. Elbise değiştirmek mecburiyeti yoktur.
414 - Soru: Büyükçe bir halı veya hasırın bir tarafı pis olsa, temiz yeri üzerinde namaz kılmak caiz olur mu?
Cevap: Evet olur. Çünkü mekanın temiz olma şartı, kişinin namazını eda ettiği kısım için geçerli olmaktadır. Namaz kıldığı kısım temiz olunca diğer tarafın pis olması namaza zarar vermez.
415 - Soru: Bir şahsın üzerinde, ciğer, dalak ve yürek içinde kalmış bulunan kan bulaşmış olsa namaza engel olur mu?
Cevap: Ne namaza engel olur, ne de suya düşmüş olsa onu ifsad eder. Bunlar, pis olan kandan müstesna tutulmuştur.
416 - Soru: Şehid olmuş bir kimsenin kanı, başka bir kimsenin üzerine bulaşır ise onu yıkamadan namaz kılabilir mi?
Cevap: Şehidin kanının temizliği, kendisi hakkında olup, şehidin üzerinde bulundukça temizdir. Başka bir kimsenin üzerine bulaşacak olursa, diğer kanlar gibi necistir.
417 - Soru: Suyun ma-i mutlak ve ma-i mukayyed diye ikiye ayrılması neye göre olmaktadır?
Cevap: Mutlak su, yaratıldığı vasıf üzere kalmış ve içine birşey karışmamış bulunan su demektir. Yağmur, pınar, deniz ve kar suları gibi. Mukayyed ise, herhangi bir maddenin karışması ile yaratılmış olduğu halden çıkmış ve su isminin yanında o şeyin adı ile birlikte anılan sudur. Gülsuyu, etsuyu, üzümsuyu, bulgur suyu gibi.
418 - Soru: İstinca ne manasına gelmektedir?
Cevap: Büyük abdest bozulduktan sonra pisliği gidermek işine denilmektedir.
419 - Soru: İstibra ne manasına gelmektedir?
Cevap: Küçük abdest bozduktan sonra idrarın çıktığı yerden sidiğin eserini gidermektir.
420 - Soru: İstinkaa ne manasına gelmektedir?
Cevap İstinca işinde mübalağa edip, pisliğin eseri kalmayacak şekilde temizlenmeye isim olmaktadır.
421 - Soru: Bir kimse kazai hacetini defedip taşla istibra yaptıktan sonra yeniden su ile temizlik yapmadan namaz kılsa caiz olur mu?
Cevap: İstibrayı yapan kimse, Şafiî mezhebi mensubu ise orayı ayrıca su ile yıkaması lazımdır. Hanefi mezhebinde bulunuyorsa ve çıkan idrar da çıktığı yerin etrafına bulaşmamış ise, temizlenmek için kurulanması kafidir ve kılacağı namaz da sahihtir.
422 - Soru: Çiğnenmemiş sakız bir kuyuya düşecek olsa, kuyu murdar olur mu?
Cevap: Sakız esasen temiz bir madde olup, çiğnenmiş olsa bile kuyuya düşmesiyle hiçbir şey lazım gelmez.
423 - Soru: Kağıt ile taharetlenmek veya taharetten sonra kağıt ile kurulanmak caiz midir? Velev ki bu kağıtlar şimdiki hususî yapılan kağıtlar olsun.
Cevap: Üzerinde yazı olmayan ve yazı yazmaya elverişli bulunmayan kağıtla istinca yapmak veya yaşlığı kurulamak mekruh değil, caizdir.
424 - Soru: Elbisesine domuz sürünen bir kimse o kısmı su ile yıkadıktan sonra temiz olur mu? Ve onunla namaz kılabilir mi?
Cevap: Güzelce yıkadıktan sonra temiz olur ve onunla namaz kılınabilir. Dinimizce gösterilen temizleme usulleriyle temizlenmeyecek hiçbir pislik yoktur.
425 - Soru: Elbiseye "Mezî" bulaşacak olsa, elbisenin o kısmım yıkamak lazım gelir mi?
Cevap: Evet.
426 - Soru: Bazı kimseler, rakı şişesini yıkayıp içine pekmez, sirke vesaire koyuyor ve kullanıyorlar. Benim bundan çok şüphem oluyor. Bu hususta ne dersiniz?
Cevap: İçki şişesi, üç defa yıkanıp her defasında damlası kesilesiye kadar beklemekle temiz olur. Hz. Ali'ye (ra) nisbetle naklettiğiniz söz, fıkhî hüküm değil, o büyük zatın içkiden ne derece nefret ettiğini ifade etmektedir.
427 - Soru: Halı ve keçe gibi birşey pislenmiş olsa, sıkılması kabil olmadığına göre, nasıl yıkanır?
Cevap: Bir kap veya akar su içinde üç defa yıkamak ve her defasında, damlalar kesilesiye kadar, süzülmesini beklemekle temiz olur. (Büyük İslam İmmihali, 2. kitap, md: 96/1 pr. 7).
428 - Soru: Bizim buralarda nişanlarda, genç kızlar ellerine kına yakarlar. Bu kınanın içine küçük çocuğun biri, işemiş. Bazı kadınlar, karılmış bulunan kına atılıp yazık olmasın diye ses çıkartmamış. Bu kınadan ellerine yakan kızlar, durumu daha sonra öğrenseler ellerini nasıl temizlerler?
Cevap: Ellerini üç defa ve güzelce yıkamakla temizlik tahakkuk eder. (Büyük İslam İlmihali, 2. kitap, mad: 96/1 parağ. 8).
429 - Soru: Ağaçtan yapılmış hamur teknesi içine kedi işemiş ve ağaç bu idrarı içine emmiş olsa, bu teknenin temizliği nasıl olur?
Cevap: Üç defa yıkanacak ve her defasında damlalar kesilesiye kadar beklenecek, ayrıca güneşletilerek kurutulacak. Bu ameliye üç defa tekrarlanınca ağaç tekne temiz olur. (Mecmua-i Cedide, s. 6).
430 - Soru: Yüzünde kan bulunan bir kılıç nasıl temizlenir. Arabistan çölü gibi su bulunmayan bir yerde, harp halinde bulunan askerin kılıcı kana bulanmış olsa temizliği nasıl olacak?
Cevap: O kılıcı toprağa sürtmek suretiyle kanı silinince kılıç temizlenmiş olur. Su ile yıkamaya hacet kalmadan ve bu kılıç üzerinde iken namaz kılınabilir. (Büyük İslam İlmihali, 2. kitap, md: 96/4).
431 - Soru: Ayakkabı ile hayvan damına gidiyoruz. Pabuçların altına bulaşan bu pisliğin temizlenmesinin yolu nedir? Zira bu ayakkabı ile zaman gelip cenaze namazı kılıyoruz. Bu hususu açıklar mısınız?
Cevap: Ayakkabının altında pislik bulunduğu sırada cenaze namazı kılınacak ise ayakkabı ayaktan çıkanlıp üstüne basmalı ve namazı öyle kılmalıdır. Durum böyle değilse pabuçlar yere sürtüle sürtüle, yani yürümekle temiz olur. (Büyük İslam İlmihali, 2. kitap; md: 96/5).
432 - Soru: Balık veya su içinde yaşayan hayvanlardan biri, suyun içinde ölmüş olsa su pislenmiş olur mu?
Cevap: Bunlar, eti yenmeyen cinsten olsa bile, ölüsü meyte (leş) kabul edilmediğinden suyu pisletmiş olmaz. Zira akıcı kanı bulunmayan hayvanın ölüsü meyte değildir.
433 - Soru: Yılan suyun içinde ölecek olsa suyu pisletir mi?
Cevap: Hayır, pisletmez.
434 - Soru: Ahırdan ve hamamdan çıkan buhardan meydana gelmiş damlacıklar, pis değil midir?
Cevap: Bunlardan kaçınmanın zorluğu sebebiyle istihsanen pis sayılmamıştır.
435 - Soru: Et veya ciğer, kurtlanmış olsa pislenmiş olur mu?
Cevap: Kurtlanıp yenilmeyecek hale gelmesi ayrı bir husus, pislenmesi ayrı bir iştir. Kurtlanması, sağlık yönünden istifade etmeyi engeller, fakat temiz olmaktan çıkarmaz. Kurtlanmış bir ciğer insan üzerinde iken namaz kılsa namaza engel olmaz.
436 - Soru: İşkembe, üzerindeki pislik temizlenmeden sıcak suya sokulacak olsa zararı olur mu?
Cevap: Su kaynama derecesine varmış ve işkembe onun içerisinde suyu içine alacak derecede bir müddet bırakılmış ise asla temiz olmaz. Şayet bu iki şart bulunmazsa, yani su kaynayacak dereceye gelmemiş veya işkembe onun içinde uzun bir müddet bırakılmamış ise yıkamakla temiz olur.
437 - Soru: Şarap ile pişirilmiş bir et, yıkamakla temiz olur mu?
Cevap: Asla temiz olmaz. Çünkü, pislik o etin her yerinde ve en küçük zerrelerine işlemiş olmaktadır.
438 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Pis olan bir zeytinyağı, sabun yapılmakla temizliğine hükmolunur" (H.Ec. 1/6)
Açıklama: Herhangi bir murdar madde ile kirlenen zeytinyağı, sabun imalinde kullanmakla temiz olur. Çünkü sabun yapılan yağ, kimyevi bir istihale geçirmektedir.
439 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Besmele çekilip kesilmeden ölmüş bulunan bir koyun veya ineğin memelerinde bulunan süt temizdir" (H.Ec. 1/6)
Açıklama: Kendi kendine ölmüş bir hayvanın eti murdardır. Fakat sütü temizdir.
440 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Maymunun su içtiği kapta kalan artık su temiz olmaz" (H.Ec. 1/6)
Behce Fetvalarından: "Unu, şarapla yoğrulmuş bir ekmek temiz değildir" (H.Ec. 1/7)
Açıklama: Şarap, dört mezhebe göre pistir. Onunla karılmış olan hamur da pislenmiş olur. Hamurun pişmesi, pisliğini gidermez.
441 - Behce Fetvalarından: "Pislik bulaşan bakır tas, üç defa yıkanmakla temiz olur" (H.Ec. 1/7)
Açıklama: Pis bir kap, pisliğin eseri bulunan koku, cirim ve tad gibi şeyler kalmayacak şekilde yıkanır, damlalar kesilinceye kadar bekletilir ve bu usul üç defa tekrarlanınca temiz olur.
442 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Namaz kılan kimsenin üzerinde dirhemden az bir pisliğin bulunması, namazın sıhhatine mani değildir" (H.Ec. c. 1/6)
Açıklama: Bir pisliğin yıkanmasının lüzumu ile namazın makbul olmasına engel olacak miktarının belirtilmesi hususları birbirine karıştırılmamalıdır. Bir pislik, ne kadar az olursa olsun yıkanacaktır. Bu hüküm, insan sağlığı ve içtimai ahlak bakımından zaruri bulunmaktadır. Ancak, dirhem miktarından az olan bir pislik, temizlenmeden önce namaz kılınacak olsa, miktarın azlığı ve insanların karşılaştığı zaruri durumlar dikkate alınarak, namazın sahih olmasına hükmedilmiş bulunmaktadır.
443 - Soru: Umre için yolculuk yapmıştım. Şam'a vardığımızda ucuz fiyatla elbise satın alanların durumu dikkatimi çekti. Dikiş fiyatından daha ucuz bir para ile takım elbise satın alıyorlardı. Kimi şahıs 5-6 takım, kimi de buna yakın elbise satın aldılar. Hani "bulan vermez" derler ya, bu söze haklılık kazandıran bir pazarlıktı. Ben de elbise satın almak istedim. Avrupalıların Filistin mültecileri için bağış olarak gönderdiği elbiseler olduğunu öğrenince içim çekmedi. Daha doğrusu, "Kimbilir, kimler giydi ve nasıl giydi?" diye tereddüde düştüm ve almaktan sarf-ı nazar ettim. Acaba bu elbiseler hakikaten benim düşündüğüm gibi pis midir? Eğer pis kabul edilecek ise nasıl temizleyebiliriz?
Cevap: Üzerinde herhangi bir pisliğin eseri görülmezse "acaba" şüphesi ile bir şeyin pisliğine hüküm verilemez. Zira eşyada asıl olan temizliktir. Yakin, şek ile zail olmaz. Bu elbiseyi alıp kullanmakta bir mahzur yoktur. Avrupalıların îslami ölçülere uygun bir şekilde temizliğe riayet etmediği bilinmektedir. Bu noktadan hareket ile o elbisenin temiz olmadığına hüküm vermeye medar olamaz. Alıp almamak hususunda serbest bulunuyorsunuz. Pisliğine hüküm vermekte gelişi güzel kanaat yürütemezsiniz. Çünkü bir hükmün şer'i mesnede dayanması gerekir.
444 - Soru: Bir yere pislik dökülmüş olsa, sonradan yağan yağmurlar ile o yer yıkandığında temiz olur mu?
Cevap: Yağan yağmurların tesiri ile pisliğin eseri kalmazsa temiz olur.
445 - Soru: Bir küpün içinde şarap bulunurken boşalmış olsa, bunu temizlemek icabettiğinde nasıl bir yol takip etmek gerekir?
Cevap: İçine su doldurulur ve bu vaziyette bir müddet bekletilir. Sonra o su boşaltılıp temiz bir su doldurulur. O da bir vakit bekletildikten sonra dökülüp yenisi konulur. O da bir müddet küpün içinde bırakılıp sonra dökülür. Bu yolla küp temiz olur.
446 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, abdest alıp silindiği mendil üzerinde iken namaz kılsa caiz olur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Abdest alırken vücuttan ayrılan su, ma-i müsta'mel sayılırsa da vücuttaki yaşlık, kullanılmış su hükmünde değildir. Bu itibarla abdest uzuvlarının kurulandığı mendil, cepte iken kılınacak namazda kerahet yoktur.
447 - Abdürrahim Fetvalarından: "Şarap ile karıştırılıp yapılan ilacı vücuda sürüp onunla namaz kılmak caiz olmaz" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Şarap, hem haram hem de necistir. İçinde şarap bulunan bir merhem, vücuda sürülecek olsa onunla namaz kılmak asla caiz olmaz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:07

TUVALET ve BANYO ADABI
448 - Soru: Hamama gitmek caiz midir? Şayet buna müsaade varsa dayandığı şartlar nelerdir? Bu hususta erkek ile kadın arasında bir fark var mıdır?
Cevap: Bir kimse, başka bir şahsın bulunduğu hamama girebilmesi için, altını göstermeyecek kalınlıkta bir peştemal ile, göbekten diz kapağının altına kadar olan kısmı örtmesi gerekir.
Peygamber (sav) bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: "Kim Allah'a (cc) ve ahiret gününe iman ederse peştemalsız olarak hamama girmesin." Dikkat edilirse, verilen bir müsaade, peştemale sarınılmış olarak girme şartına bağlanmıştır. Hadisin başlangıcında, Allah'a (cc) ve ahirete iman eden kimsenin bu yolda hareket etmesi gerektiğine işaret olunmaktadır. Bu mevzua açıklık getiren Hadis-i Şeriflerde, "ancak peştemal ile" kayd-ı ihtirazisi, gelişi güzel hamama girme serbestliğim ortadan kaldırmaktadır.
Hamama girecek kimse, bu hususa riayet etmekle beraber, hamamda bulunan diğer kimselerin de buna riayet edip etmediklerini dikkate alacaktır. Şayet onlar, açık-saçık bir halde bulunuyorlarsa ve söylendiği zaman söz kabul etmeyecek takımdan kimseler ise, onların bulundukları umumi yerde değil, hususi banyo kiralayıp orada yıkanması gerekecektir.
Kadınların hamama gitmesine gelince; Peygamber Efendimiz'in (sav) bir Hadis-i Şerifleri bu hususa açıklık getirmektedir. Şöyle ki: "Sizin için Acem diyarı feth olunacaktır. Orada, hamam denilen binalar göreceksiniz. Erkekler oraya peştemal ile (örtünerek) girsinler. Hasta ve lohusa kadınlardan başkasını oraya girmekten men ediniz." Hadis-i Şerifte gösterilen bir mazeret olmadıkça kadının hamama gitmesine müsaade edilmemiştir.
Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz başka bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmaktadırlar: "Kim Allah'a (cc) ve ahiret gününe iman ederse, peştemalsız olarak hamama girmesin. Kim Allah'a ve ahiret gününe inanırsa karısını hamama sokmasın." Muterem Peygamber Efendimiz'in (sav) Allah'a (cc) ve ahiret gününe inanma şartına bağlayarak getirdiği bu engellemeyi, diğer bir Hadis-i Şerif teşrih etmektedir: "Yapıların şerlisi hamamdır. Orada sesler yükseltilir, avret (olan mahal)ler açılır. Kim oraya girerse, ancak örtünmüş olarak girsin."
Dinimizin kabul ettiği bir mazereti bulunan kadın, hamamın herkese açık bulunan yerinde değil de hususi olarak tuttuğu bir banyoda yıkanmalıdır. Böylelikle, kimse onun avret mahallini görmemiş, kendisi de başkasının avret mahalline bakmamış olur. Bu imkana sahip olmayan kadının, evinde yıkanması en doğru yoldur.
Müslüman bir kadının, avret sayılan uzuvlarını, gayrimüslim kadınların önünde açması helal değildir. Zira Cenab-ı Hak (cc), bir Ayet-i Kerimede, "kendi kadınları" buyurmaktadır. Bundan maksadın Müslüman kadınlar olduğu tefsirlerde açıklanmaktadır. Hazret-i Ömer (ra) Efendimiz, "Allah'a (cc) ve ahiret gününe inanan bir kadının, Allah'a (cc) eş tutan bir kadının yanında başörtüsünü açması helal değildir" buyurmuştur. Hak ile batılı, keskin çizgilerle ve kesin ifade ile ayıran Hazret-i Faruk, başörtüsünü açmaya müsaade etmemiştir. Zamanımızın kadını, çıplaklık yarışında üzerinden atmadık çok az şey bırakmış ve açık bıraktığı yerler, kapalı kısımlardan fazla bir duruma gelmiştir.
Hazret-i Ömer (ra), Ebu Ubeyde bin Cerrah'a (ra) yazmış olduğu bir emirnamede şöyle talimat vermiştir: "Bana (şöyle bir haber) ulaştı: Gayrimüslim kadınlar, Müslüman kadınlarla birlikte hamama giriyorlarmış. Bu davranışa engel ol ve aralarına perde çek. Çünkü, soyunmuş bulunan Müslüman bir kadını, gayrimüslim bir kadının görmesi caiz değildir." İbni Abbas (ra) da şöyle buyurmaktadır: "Müslüman bir kadını, Yahudi ve Hıristiyan kadınların görmesi helal değildir. (Müslüman kadınların mahrem yerlerini) kocalarına anlatmamaları için (bu yasaklanmış)tır.
Fazilet sahibi Müslüman bir kadının, fahişe bir kadının bulunduğu yerde de aynı dikkati göstermesi gerekir. Zira düşük ahlaklı bir kadın, kendisiyle zina eden erkeklere, bu kadının güzelliklerini vazfederek bir yuvanın yıkılmasına sebep olabilir.
Ebu Ubeyde bin Cerrah (ra) şöyle demiştir: "Yüzünü beyazlaştırmaktan başka bir dileği olmaksızın, özürsüz olarak hamama giren herhangi bir kadının, yüzlerin ağardığı günde yüzünü Allah karartacaktır." Bir şairimiz ne güzel ifade etmiş:
Tinetin napak iken, girme çık germabe'den
Evvela tathir-i kalp et, sonra tathir-i beden
449 - Soru: Erkekler veya kadınlar hamama girdikleri vakit avret mahallerini açabilirler mi?
Cevap: Açamazlar. Banyo yapılan yer, 5 arşın kare veya daha fazla olursa avret mahallerini kapalı bulundurmak şarttır.
450 - Soru: Kıbleye karşı küçük veya büyük abdest bozmanın hatalı olup olmadığını açıklayınız?
Cevap: Elbette hatalıdır ve bunu sormak bile zaittir. Harama yakın bir mekruhtur.
451 - Soru: Dikilmiş halde iken bevil yapmak, acele bir iş bulunması halinde caiz olur mu?
Cevap: İşin ve çişin acele olması, şer'i hükümleri ihmale delil ve müsaade olarak alınamaz. Ayağında sakatlığı bulunmayan bir kimsenin dikildiği yerden abdest bozması caiz görülemez.
452 - Soru: 500 liralıkların üzerindeki resimde Ayet-i Kerime göze çarpmaktadır. Buna göre ayete yapılması gereken hürmet yapılmamakta ve tuvalet dahil meşru olmayan yerlerde kullanılmaktadır. Bu sebeple bazen mecbur kaldığım ve belden aşağıya koyduğum veya bu para üzerimde iken tuvalete girdiğim oluyor. Bunun bir mahzuru var mı, ne yapmamız gerekir?
Cevap: 500 TL'nin üzerinde bulunan ayet sebebiyle, onunla helaya girmemeli ve abdestsiz el sürülmemelidir.
453 - Soru: Tuvalete tükürmek nasıl bir harekettir?
Cevap: Bu davranış, doğru görülmeyen bir harekettir. Tükrüğün içinde ekmek kınntısı ve yemek artığı bulunabileceğinden bundan sakınmalıdır.
454 - Behce Fetvalarından: "Helada abdest alana tesbihatı (ve duaları) terk etmek gerekir" (H.Ec. 1/5)
Açıklama: Zaruret halinde helada abdest alınabilir. Tren yolculuğunda olduğu gibi. Ancak, helanın kirli bir yer olması sebebiyle abdestle ilgili duaları okumamak icap eder.
455 - Soru: Erkek ve kadın, kimsenin bulunmadığı bir yerde yıkanırken tamamen çıplak olarak bulunabilir mi?
Cevap: Meleklerden haya edip böyle yakışıksız bir duruma düşmemelidir.
456 - Soru: Tuvaletin içinde veya çok yakınında Allah'ın (cc) ismi söylenir mi? Bu hususu açıklarsanız memnun kalırım?
Cevap: Tuvaletin ancak dış kısmında Cenab-ı Hakk'ın adını anmakta bir mahzur yoktur. Fakat helanın içinde Allah'ın(cc) adını anmak doğru değildir. Mahallin pisliği itibariyle Rabbimizin mübarek isminin orada anılması doğru görülmemektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:07

BEŞ VAKİT NAMAZ
457 - Soru: Sabah namazını kılamayan bir kimse, cuma ve cenaze namazı kılamaz diye iddialar oluyor. Bu hususta cevabınızı rica ederim.
Cevap: Her namazın mükellifiyet ve sorumluluğu ayrı ayrıdır. Kıldığı namazın borcunu ödemiş ve sevabına erişmiş olur. Bir kimsenin kılamadığı namazdan sorumlu olması, diğer namazları kılma emrini ortadan kaldırmaz.
458 - Soru: Bütün namazların sünnetleri evvel kılınıyor da niçin akşam namazının farzı evvel kılınıyor?
Cevap: Bu durum Hanefi mezhebine göredir. Şafii mezhebinde ise akşamın hem farzından önce hem de farzını takiben sünnet namaz kılınmaktadır.
459 - Soru: Sabah namazından sonra Kur'an okunduğu zaman "Haşr" suresinin son sayfasını okurken, sondan üç ayeti okuyorum. Bazı imamlar, yukarı ayetlerden okunmasını tavsiye ediyorlar. Bu hususta izahat verirseniz memnun oluruz.
Cevap: Ma'kıl b.Yesar'dan Tirmizi'nin rivayet ettiği Hadis-i Şerifte sure-i Haşr'ın son üç ayetini okumak tavsiye edilmiştir. Buna hiçbir ilave yapmak doğru olmaz. Yapılan işin çokluğundan ziyade, Allah Resulü'nün (sav) tavsiyesine uygun olarak yapılmasına dikkat etmelidir.
460 - Soru: Peygamber Efendimiz'den (sav) önce gelip geçen peygamberlere kaç vakit namaz tebliğ ile emrolundu? Onlar da bizim kıldığımız gibi kılıyor idiyse, ka'dede okunan "Ettehiyyatü" yerine ne okuyorlardı? Zira bu dua Peygamberimiz'e Mirac'da hediye edildi.
Cevap: Bilinen bir şey varsa, o da bizden evvelki ümmetlere elli vakit namazın farz kılındığıdır. Namaz içinde neler okudukları hususuna gelince, bu nokta, meselenin teferruat noktasıdır. Bunu bizim bilmemize imkan ve sizin öğrenmenize de bir zaruret görmüyorum.
461- Soru: Beş vakit namazlara göre bu surelerin okunmasındaki tertip nasıl olacaktır?
Cevap: İster imam olsun isterse kendi başına namaz kılsın, mukim olan kimse için sünnet olan kıraette, sabah namazında ve öğle namazmda Fatiha'yı okuduktan sonra "Tıval-i mufassal" adı verilen surelerden; ikindi ile yatsı namazlarında, "Evsat-ı mufassal" diye adlandırılan surelerden; akşam namazında ise "Kısar-ı mufassal" adı verilen surelerden bir sure okumaktır.
462 - Soru: Namazın farz olması Mekke'de mi, yoksa Medine'de mi olmuştur?
Cevap: Bunda ulemanın ittifakı vardır. Namaz Mekke'de iken farz olmuştur. Peygamberlik ile birlikte namaz da farz kılınmıştır. Bu farziyyet iki vakit olarak başlamış olup, Miraç gecesinde beş vakte çıkarılmıştır.
463 - Soru: Bir insan, beş vakit namazın farz olanını, nafile olandan ayın edemese namazını nasıl kılması gerekir?
Cevap: Kişi, namazlarını farzları ile sünnet olanını birbirinden ayırt edemeyecek durumda ise, bunları öğrenip bilesiye kadar, namazlarının hepsini farz niyeti ile eda eder. Mesela, sabah namazını ikişer ikişer eda etmekle beraber, onların dört rekatını da farz olarak eda etmesi gerekir. Ta ki farz olan namazları nafile olarak kılmış olmasın. Nafile namazları farz olarak kılmak mümkün ise de farzları nafile niyeti ile eda etmek caiz değildir.
464 - Soru: Mihrabın önünde bir vakitte iki farz kılınır mı?
Cevap: Cemaatle farz kılındıktan sonra, ikinci defa cemaat olunması halinde mihraptan başka bir yerde cemaat teşkil etmelidir.
465 - Soru: Akşam ve yatsı namazlarının farzlarının birinci ve ikinci rekatlarında açıktan okuyup, daha sonraki rekatlarda ise gizli okumanın hikmeti nedir?
Cevap: Gündüz namazlarında ilahi tecelliyat ağır, gece namazlarında ise daha hafif bulunmaktadır. Bu sebeple, gündüz namazlarında gizli okumak emrolunmuş bulunmaktadır. Zira açıktan okumakta da ağırlık vardır. İki ağırlığın bir arada bulunmaması için böyle emredilmiştir. Gece namazlarındaki tecelliyat hafif bulunduğundan, açıktan okumak vacib olmuştur.
466 - Behce Fetvalarından: "Kıyam'ın farz olması, farz olan namazlara mahsustur" (H.Ec. 1/9)
Açıklama: Kıyam'ın rükün oluşu, farz ve vacib namazlara mahsustur. Sünnet ve nafile namazlarda kıyam sünnettir. Bu itibarla, bir özür bulunmadığı halde, oturarak nafile namaz kılınabilirse de ayakta kılmak evladır.
467 - Behce Fetvalarından: "Farzları dörder rekat olan namazların ikişer rekatı, hicretten önce; ikişer rekatı da hicretten sonra farz olunmuştur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: İslam'ın başlangıcında namazlar, mukim ve misafir bulunan her Müslümana ikişer rekat farz kılınmıştır. Daha sonra, mukimin namazı dörde çıkarılmış, misafirinki iki rekat olarak bırakılmıştır. Bahsi geçen yükselme, fetvada ifade edildiği gibi, hicretten sonraki tarihe tesadüf etmektedir.
468 - Soru: Finlandiya'da gece ve gündüzler 48 saattir. Burada yaşayan insanların veya buraya gelen Müslümanların namaz kılmaları veya Ramazan'da oruç tutma hükümleri nasıl olmalıdır?
Cevap: Bu mevzu ile ilgili cevabımızı "Tenkidlerim, Tedkiklerim" adlı kitabımızdan naklen aşağıya alıyoruz: "Şimal kutbunda namaz ve orucun edasına gelince; önce şu hususu belirtmek isteriz: Bu ibadetler vakitle şartlıdır. Fıkıh kitaplarında açıklanan zamanları girdiğinde sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazları eda olunur. Bazı memleketlerde, güneş battıktan biraz sonra tan yeri ağarıp şafak sökmektedir. Bu gibi memleketlerde yatsı namazı vakti bulunmadığı için, o bölgede yaşayan halk, yatsı namazı kılmakla mükellef tutulmamıştır. Gece ile gündüzü normal zaman şartlarına göre bir yıl devam eden kutuplarda bulunacak bir Müslüman için, senede beş vakit namaz kılma mükellefiyeti vardır. Vakitleri girince bu namazlar eda olunur. Bu hüküm, oradaki yaşama zorluklarına karşı ilahi bir kolaylık ve istisnai bir hüküm teşkil etmektedir.
Oruç, Ramazan hilalinin görülmesi ile başlayan ve tan yerinin ağarmasından akşama kadar yemekten, içmekten ve nefsani arzulara uymaktan -Allah Teala'ya kulluk niyyeti ile- kendini tutmaktır.
Tan yerinin ağarması ile güneşin batması altı aydan aşağı olmayan bu yerde oruç tutmaya imkan yoktur. Ramazan hilalini görmek de müyesser olmayınca, bulunmayan bir vaktin orucunu tutmak mükellefiyeti olmaz. Bu bölge ile ilgili olarak takip edilecek ve ihtiyata uygun düşen bir yol vardır. Kuzey kutbuna en yakın ve 24 saatlik normal günü bulunan bir beldenin namaz vakitlerini tespit edip o saatler geldiğinde beş vakit namazı kılar. O beldenin imsak ve iftar vakitlerini esas alarak ihtiyaten o kadar müddet bir zaman oruçlu gibi hareket eder.
Kitap, sünnet, icma ve Kıyas-ı Fukaha diye ifade edilen dört delil ve ana kaynak içinde, aranılacak mesele erbabına açıktır.
469 - Soru: Zeval vakitlerinin kerahet vaktinden olduğu malumdur. Yalnız cuma gününe mahsus olmak üzere bir istisna var mıdır?
Cevap: Zeval vakti, namaz kılmanın mekruh sayıldığı vakitlerden biridir. Ancak, İmam Şafii cuma gününü bu kerahetten müstesna tutmuştur. Mezkur günün vaktinde camii şerife gelen kimsenin "Tahiyyetü'l-mescid" namazını kılabileceği Şafii fıkhında açıklanmaktadır. (el-Fıkh ala mezahibi'l Erbea c. l, s. 272) Hanefi müctehidlerinden İmam Ebu Yusuf'un görüşü de bu istikamettedir. (Büyük İslam İlmihali 3. kitap, madde 406)
470 - Soru: Ben, yatsı namazına bir saat kala işten geliyorum. Akşam namazını kılayım mı, yoksa kazaya mı bırakayım?
Cevap: Namazınızı hemen kılınız. Kazaya bırakmanız doğru olmaz. Akşam namazınızı yıldızlar iyice belli oluncaya kadar bırakmadan kılmak sünnettir.
471 - Soru: Bahsi geçen kitabın gene 190. sayfasında, "Seyahat edenler ve zamanları çok dar olanlar, öğle ile ikindi namazlarını, öğle vaktinden güneş batıncaya kadar, ne zaman olursa olsun; akşam ile yatsıyı, gecenin hangi saatinde olursa olsun, bir arada kılmaya mezundurlar" demektedir. Bu hususta ne dersiniz?
Cevap: Böyle bir müsaade, Hanefi mezhebinde, sadece hacılar için ve arefe günü ile sınırlı olarak vardır. Yazarın ifade ettiği gibi değil, ikindi ve öğle namazını öğle vaktinde, "Cem'u takdim" suretiyle kılacak; akşam ve yatsıyı, yatsı vaktinde Müzdelife'ye vardıktan sonra "Cem'u te'hir" suretiyle eda edecektir. İmam Şafii, bunu bir isyan ve günah işlemek için yapılmayan seyahat ve seferilik için de geçerli kabul etmiş bulunmaktadır. Yazarın fıkhi yanlışları düzeltilecek olursa İmam Şafii'nin görüşüne yaklaşmış olur.
472 - Soru: Bir kimse sabah namazını vaktinde kılamayıp güneş doğduktan sonra kılsa, eda diye mi, yoksa kaza olarak mı niyet eder?
Cevap: Bir şahsın güneş doğduktan sonra ve kerahat vaktinin çıkmasını takiben kılacağı namaz, eda değil, kazadır. Ancak; bu namaz öğleden önce kılınacak olursa sünneti ile birlikte kaza edilir. Daha sonra kılınır ise yalnız farzını kaza etmek gerekir. Bir namazı vaktinde kılmaya gayret göstermeli, şayet kazaya kalmışsa daha fazla geciktirmeden onu kazaya çalışmalıdır.
473 - Soru: Yatsı namazı, yaz günlerinde, akşam namazından iki saat sonra; kışın bir buçuk saat sonra oluyor. Böyle bir kayıt mevcut mu?
Cevap: Namaz vakitleri saatle dondurulamaz. Şer'i ölçülere göre tesbit edilir ve bu tesbitin hangi saat ve dakikaya rastladığı açıklanır. Bu itibarla yatsı namazının vakti güneş battığı zaman ufukta beliren "Şafak"ın kaybolması ile başlar. Şafak, İmam Azam'a göre, ufuktaki beyazlık; İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed'e göre ufukta görülen kırmızılıktır. (Maliki, Şafii ve Hanbeli mezheplerinin görüşü de böyledir) Bahsi geçen şafak'ın kaybolması, kışın kısa sürmekte, yazın ise daha uzun devam etmektedir.
474 - Soru: Beş vakit namazların kılınması ile ilgili vaktin giriş ve çıkış zamanlarından başka, edaları için müstahab görülen vakitler var mıdır?
Cevap: Evet, vardır. Şöyle ki:
a) Sabah namazında "İsfar", yani ortalığın aydınlanmasına kadar bırakmak müstehabtır. Bu hükümden hacıların Müzdelife'de kılacakları sabah namazı müstesna bulunmaktadır. Zira onlar, tanyeri ağarınca sabah namazını kılıp peşinden vakfe yapacaklar, daha sonra Mina'ya hareket edeceklerdir.
Sabah namazında "îsfar" sünneti, cemaatle namaz kılan imam ve ona uyan kimselere mahsus değildir. Tek başına namaz kılacak kimse için de "İsfar" sünnet bulunmaktadır. Bu, senenin her mevsiminde, yazda ve kışta sünnettir.
b) Öğle namazını -yaz mevsimine mahsus olmak üzere- ortalığın biraz serinlemesine tehir etmek müstehabtır. Bu tehir, sadece sıcak iklim halkı için değildir. Her yerde uygulanması müstehab bulunmaktadır.
c) İkindi namazını, güneşin parlaklığının değişikliğe uğrayacağı bir zamana kadar bırakmamak kaydiyle, yazda ve kışta biraz tehir müstehabtır. Gözün kamaşmayacağı bir vakte kadar geciktirilmesi kerahat-i tahrimiyye ile mekruhtur. Hava bulutlu olursa, böyle bir kerahet vaktine kadar geciktirme korkusu bulunduğundan, vaktin girdiği yakinen ve kesin olarak belli olduktan sonra ikindiyi kılmakta acele etmek müstehabtır.
d) Akşam namazını vakti girince hemen kılmak müstehabtır. Yani bu namazda bir tehir mevzu bahis değildir. Yaz ve kış uygulanacak usul budur. Sadece hava bulutlu olduğunda, namazı güneş batmadan kılmak korkusu bulunduğundan, acele edilmemesi ve güneşin battığı kesin olarak belli olasıya kadar geciktirilmesi müstehab olmaktadır. Bir de sofranın hazırlanmış olduğu sırada akşam namazı vakti olsa, önce yemeği yemeli, daha sonra namazı kılmalıdır. Peygamber Efendimiz (sav), "Akşam yemeği ile akşam namazı bir araya gelirse akşam yemeği öne alınır" buyurmuşlardır. Bilhassa Ramazan günlerinde bu cevazla amel etmek münasip olur.
e) Yatsı namazını gecenin ilk üçte bir vaktine kadar tehir etmek müstehabtır. Bu geciktirmeyi, yaz günlerinde uygulamak, cemaatin azalmasına yol açacağından, sadece kış mevsimlerinde yapılmalıdır.
475 - Soru: Akşam namazının son vakti ile yatsı namazının giriş zamanı olan "Şafak" ne demektir?
Cevap: İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed'e göre "Şafak", güneşin battığı ufukta görülen kırmızılıktır. İmam-ı Azam Hazretleri'ne göre ise, kırmızılıktan sonra görülen beyazlıktır. Kırmızılık kaybolduğunda, İmameyn'e göre akşam vakti çıkmış; beyazlık kaybolduğunda Ebu Hanife Hazretleri'ne göre akşam vakti çıkmış ve yatsı namazının vakti girmiş olur.
476 - Soru: Köylerde bazı alimler, akşam ezanından bir buçuk saat sonra yatsı kılınabilir demişler. Buna karşı siz ne dersiniz?
Cevap: Namazlar saatle değil vakitle tayin edilir. Bu vakit, yazda ve kışta değişik olur. Bilhassa yazın, akşamla yatsının arası iki saate yaklaşmaktadır. Yazda ve kışta bir buçuk saat olarak vaktin dondurulması, her mevsimde geçerli bir ölçü olamaz.
477 - Soru: Yalnız nafile kılınması mekruh olan tanyerinin ağarmasından güneş doğasıya kadar olan zaman ile ikindinin farzını kıldıktan sonra güneşin sararması vaktine kadar olan vakitlerin dışında nafile namaz kılmak mekruh olan başkaca vakitler var mıdır?
Cevap: Evet, vardır.
1- Akşam namazının farzından evvel nafile namaz kılmak mekruh bulunmaktadır.
2- Bayram namazlarından önce evde ve camide nafile kılmak mekruhtur.
3- Bayram namazından sonra sadece camide nafile kılmak mekruhtur.
4- Cuma günü hatip minbere çıktığı zamandan farzı bitiresiye kadar nafile kılmak mekruhtur.
5- Farz namaz için ikamet olunduğu sıra nafile kılmak mekruhtur. Bu hükümden sabah namazının sünneti müstesnadır.
6- Arafat'ta cem'u takdim suretiyle, Müzdelife'de cem'u tehir yoluyla kılınan iki farzın arasında o namazlarla ilgili sünnetler kılınmaz.
7- Vaktin farzı olan namazın pek dar bir zamana kalması halinde, sadece farzı kılmak gerekir. Nafile ile iştigal, farzın kazaya kalmasına yol açabileceği gerekçesiyle, mekruh görülmektedir.
Netice Fetvalarından: "Şafak kaybolmadan önce tanyeri ağaran bir beldenin Müslüman halkı üzerine yatsı namazı ve vitir (kılmak) vacip olmaz" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Namaz ibadeti, vakitle alakalı bir farzdır. Bazı memleketlerde akşam namazından sonra şafak sökmeye başlar. Buralarda yaşayan Müslümanlar, yatsı vaktine erişmediği için bu namazla ve vitir ile mükellef olmazlarsa da bunları kaza yolu ile kılmak, ihtiyata uygun olur. Vacip olmaz demek, kılındığı zaman caiz olmaz manasında anlaşılmamalıdır. Kılınmasından sorumlu olmamak ayrı bir husus, kaza edilmesi halinde sevabına erişmek ayrı bir mesele olarak mütalaa olunmalıdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:08

NAMAZA NİYET
478 - Abdürrahim Fetvalarından: "Kendi başına namaz kılan kimsenin, uydum Kur'an'a demesiyle bir şey lazım gelmese de böyle söylemesi de gerekmez" (H.Ec. l /12)
479 - Soru: Cenaze namazında selam verirken cenaze de niyete alınacak mı?
Cevap: Cenaze, selam vermekte niyete alınmayacaktır. İlk selamda, sağda bulunanı, ikinci selamda ise sol tarafında bulunanı niyete alıp selam vermek gerekmektedir.
480 - Abdürrahim Fetvalarından: "İmam, yaptığı niyetinde, (cemaat içindeki) Amr'ı istisna etse, Amr'ın o imama uyması sahih olur."
Açıklama: Namaz kıldırmakla vazifeli olan bir kimse, umumun hizmetinde bulunmaktadır. Nefsani bir öfkeye kapılıp cemaat içinden bir şahsı niyetten hariç tutsa bile o şahsın imama uymasına mani değildir.
481 - Feyziye Fetvalarından: "Namaza niyyetin, iftitah tekbirine yakın olması gerekir" (H.Ec. l/11)
Açıklama: Niyet, yapılacak bir işe kalbin karar vermesidir. Kalp sultanının kararından sonra ibadete başlamak münasip olur. Arada başka şeylerle meşgul olmak, verdiği karar ve yaptığı niyetten kalbin ayrılmasına sebep olur.
482 - Soru: Bir kimse öğle namazını kılarken ikindi namazına niyet etse caiz olur mu?
Cevap: Caiz olmaz.
483 - Soru: Namaza niyet edileceği zaman "Euzü besmele" çekilmez diyenler var. Bu söz ne derece doğrudur?
Cevap: Niyete "Euzü besmele" çekilerek başlanacak diye bir kayıt yok, ama euzü ve besmele çekmekte de dinen bir mahzur yoktur.
484 - Soru: Güneş doğduktan sonra kılınacak sabah namazının niyeti nasıldır?
Cevap: Güneş doğduktan sonra kılınan sabah namazına "Kaza" diye niyet edilecektir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:08

İFTİTAH TEKBİRİ
485 - Behce Fetvalarından; "İftitah tekbiri, namazın şartlarındandır" (H.Ec. 1/9)
Açıklama: Bazı fakihler, iftitah tekbirini namazın rukunlerinden saymıştır. Bir kısmı da namazın şartlarından kabul etmiştir. Fetva, bu tercihten birini dile getirmektedir.
486 - Ali Efendi Fetvalarından: "İmam olan şahsın iftitah tekbirini Kad Kaametissalah denildiği sırada alması efdal olur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: İmamın bu şekilde hareket etmesi, namazın adabındandır. İkamet bittikten sonra başlamasında da bir mahzur yoktur. İmam Ebu Yusuf'un tercihi de budur. İftitah tekbirini bundan daha fazla tehir doğru değildir.
487 - Soru: Namaza başlarken imam olan kimsenin iftitah tekbirinde sesini yükseltmesinin ve elleri kulak hizasına kaldırmasının hikmeti nedir?
Cevap: Namazda imama uyacak kimseler arasında herkes aynı durumda olmayabilir. İçlerinde sağır olan veya âmâ bulunan da vardır. Gözleri görmeyenlere, tekbirde sesi yükselmekle; sağır olanlara da elleri kaldırmakla namaza başlandığı bildirilmiş olur. Bundan başka, dünya işlerini arkaya atmaya ve külli olarak namaza yönelmeye bir işaret de mevcuttur.
488 - Soru: Namaz kılmak için camiye girdiğinde, imamın rükua gitmek üzere bulunduğunu gören kimse, bir taraftan yürürken diğer taraftan kılacağı namaza ve imama uymaya niyet etmiş olsa, bu yürümesi iftitah tekbirinin niyetine yakın olmasına mani olur mu?
Cevap: Olmaz. Bu husustaki engel, yeme ve içme gibi işlere mahsustur. Yürümek, iftitah tekbirinin niyete yakın olmasına engel sayılamaz.
489 - Soru: Namaz kılan kimse iftitah tekbirinin kelimelerinde uzatma yaparsa namaza zarar gelir mi?
Cevap: Sorunuzda kapalılık bulunduğu için "Kelimeler"in üzerinde durmak yerinde olur. Lafza-i celalin hemzesini uzatırsa namazın bozulmasma sebep olur. Lamdaki meddi tabiinin ölçüyü aşmayan uzatılması tabii bir uzatma ve tecvide uygun bulunan bir med olmaktadır. Lafza-i celalin son harfi bulunan "He"yi uzatmak ise, hata edilmiş olmakla beraber, namazı ifsad etmez. "Ekber" lafzının evvelindeki hemze uzatılacak olursa namazı bozar. "Be" harfini uzatır. "Ekbaaar" derse namaz bozulur. Zira bu uzatma şekliyle "Dümbelek" manasına gelmektedir. Ayrıca şeytanın evladından bulunan "Keber" kelimesinin cemilenmiş şekli de olmaktadır.
490 - Soru: İftitah tekbirinde ellerin kulak yumuşağı hizasına kaldırılması tekbirle birlikte mi olacaktır?
Cevap: Bazıları tekbirle birlikte kaldırılacağını söylemişler ise de meşayihin ekserisi önce ellerin kaldırılacağını, sonra tekbirin alınacağını söylemişlerdir. En sahih olan hüküm de budur. (Nimetü'l-İslam, Namazla ilgili bölüm, s. 177 (2) rakamlı not)
491 - Soru: Kadınlar iftitah tekbirini alırken ellerini çenesinin yan taraflarına değdirecekler mi, yoksa sadece omuz hizasına mı kaldıracaklar?
Cevap: Kadınlar, iftitah tekbirini alırken, ellerini sadece omuzları hizasına kaldırırlar.Çeneye değdirilmesi şartı yoktur.
492 - Soru: Bazı imamlar, iftitah tekbirini, ellerini göbeğinin altına bağladıktan sonra bitiriyorlar. Bunun mahzuru var mıdır?
Cevap: İftitah tekbiri, aşağıda başlayıp baş parmaklar kulak hizasına kalktığı zaman bitecektir. Sünnet olan şekli budur. Şemsü'l-eimmetü's-Serahsi, "Meşayihin umumu bu hüküm üzerine birleşmektedir" demektedir. (Feteva-i Hindiye, c. l, s. 76)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:09

KIBLEYE YÖNELMEK
493 - Soru: Kıbleyi araştırarak namaza durmuş olan kimse, hata ettiğini namaz içinde iken anlasa ne yapar?
Cevap: Doğru bulduğu tarata dönerek namazın geri kalanını bu istikamete doğru kılar.
494 - Soru: Kıbleyi araştırmayı neticesinde kanaati bir yöne doğru vaki olduğu halde kendisi başka bir cihete dönerek namaz kılacak olsa namazı sahih olur mu?
Cevap: Olmaz. Böyle hareket etmesi ile "kıbleden başka bir yöne namaz kılan kimse" durumuna düştüğünden dolayı, küfre gitmiş olacağından korkulur. Namazdan sonra kıbleye isabet etmiş olduğunu anlamış olsa bile yeterli olmaz. Zira bu kimse hakkında Kabe'nin bulunduğu cihet, onun araştırmasının neticesinde kanaatinin vaki olduğu yöndür.
495 - Abdürrahim Fetvalarından: "Bir beldede camilerin mihrapları bir miktar batı istikametine meyilli olsa sadece seccadesini kıbleye çevirmek gerekir" (H.Ec.1/14)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:09

SETRİ AVRET (Avret Yerlerinin Örtülmesi)
496 - Soru: Vücut hatlarını belli eden dar pantolonla namaz kılınır mı? Bu hususu açıklar mısınız?
Cevap: Kılınabilir. Fakat pantolonların geniş yapılmış olanını giymek takvaya ve ahlaka daha uygun olur.
497 - Soru: Giyilen elbisenin dar olması halinde altındaki uzuv belli olsa setr-i avret bozulmuş sayılır mı?
Cevap: Kumaşın kalın olması sebebiyle altı görülmüyorsa, darlığı sebebiyle altındaki uzvun belli olması setr-i avrete mani değildir.
498 - Soru: Bir erkek, başka elbise bulunmaması halinde ipek elbise giyerek namaz kılsa o namaz sahih olur mu?
Cevap: Olur. Onun giyilmesinin haramlığı, başka bir elbise bulunması halindedir. İpekten başka bir elbise olmayınca, onunla tesettür ederek namaz kılmak sahihtir.
499 - Soru: Çıplak insan, giyecek hiçbir şey bulamasa, bulanık akan bir suyun içine girip namaz kılsa olur mu, o kimse bu namazı nasıl kılacaktır?
Cevap: Evet, bulanık suyun içine girip namazını ima ile kılması caizdir.
500 - Soru: Çıplak bir kimsenin ağaç yapraktan ile avret mahallini kapatıp namaz kılması caiz olur mu?
Cevap: Evet, olur.
501 - Soru: Bir imam, cübbe mevcut olduğu halde ve bir özür de bulunmaksızın, sırf üşendiğinden dolayı, dar ve kısa bir pardesü ile namaz kıldırsa ne derece mahzuru vardır?
Cevap: Bunda bir mahzur olmaz. Ancak evlayı terketmiş olur.
502 - Soru: Kısa kollu gömlekle namaz kılmakta veya imamlık yapmakta bir sakınca var mı?
Cevap: Kerahatten hali değildir.
503 - Soru: Erkeğin avret sayılan uzuvları hangileridir?
Cevap: Tenasül uzvu ve etrafı, husyeler, defi hacet mahalli ve etrafı, arka taraftaki kaba etler, iki uyluklar (dizler uylukların içinde kabul edilmektedir), göbek ile kasığın arası.
504 - Soru: Kadın, namazdaki tesettürünü nasıl yerine getirecektir?
Cevap: Kadının namazda farz olan tesettürü yüz, eller ve ayakları hariç vücudunun tamamı, hatta baştan sarkan saçlarını da içine almaktadır. Avret olan uzuvlardan birinin dörtte biri, namaz içinde, üç tesbih miktarı (diğer bir ifade ile bir rükün eda edecek kadar) açılsa namazın sıhhatine mani olur.
Bir kadın, elbise bulunduğu halde giymeyip, kimsenin bulunmadığı bir yerde ve karanlık bir odada çıplak olarak namaz kılsa, fıkıh bilginlerinin ittifakı ile namaz sahih olmaz. Altını gösteren elbise veya başörtüsü ile kılınacak namaz caiz değildir. Baş ve vücudun örtülmesi demek, üzerine bir şey koymak değil, altını göstermeyecek kalınlıkta dokunmuş bir kumaşla kapatılması demektir.
Avret olarak kabul edilmiş uzuvlardan biri açık olduğu halde bir rükün eda edilecek olsa, namazın bozulacağı hususunda icma vardır.
505 - Soru: Başı açık namaz kılmakta kerahet tezellül kasdı ile olduğu zaman kalkar mı?
Cevap: Böyle bir hüküm ve istisna vardır. Fakat tezellülün manasını herkesin kavraması ve bilhassa cahillerin idraki zor bir iştir. Sonra tezellül kalbi bir bulgudur. Dışta bunu tesbit edebilmek oldukça güç bir iştir. Bu sebeple, namazda başın örtülü bulundurulmasını ihtiyar, ihtiyat yönünden tezellülü tesisden daha kolaydır.
506 - Soru: Bir erkek, giyeceği gömleği olduğu ve giymeye de gücü bulunduğu halde üst tarafına bir şey giymeden namaz kılacak olsa namazı bozulur mu?
Cevap: Böyle bir hareketin namazı bozması kadınlara mahsustur. Erkek yaptığı zaman namaz bozulmaz ise de bunda kerahet vardır. Çünkü, giyecek elbise ve giymeye güç bulununca böyle namaz kılmak ilahi huzurda laubalilik olur.
507 - Soru: Bu sayılan uzuvların hepsi bir uzuv mu kabul edilmekte, yoksa ayrı ayrı birer uzuv mu sayılmaktadır?
Cevap: Bu uzuvların hepsi ayrı bir uzuv olarak avret mahalli sayılmaktadır. Bu uzuvlardan herhangi birinin dörtte biri, üç tesbih miktarı açık kalsa kadının namazı bozulmuş olur.
508 - Soru: Bir kimsenin bir tek elbisesi olup başkaca giyecek şeyi olmasa, bahsi geçen elbise de pislenmiş bulunsa ve o pisliği temizlemeye elverişli su ve benzeri bir şey de bulunmasa, bu kimse namazını çıplak olarak mı, yoksa bu elbiseyle mi kılacaktır?
Cevap: Çıplak olarak namaz kılmak yerine, pislik bulaşmış elbise ile namaz kılmayı tercih gerekir. Elbisesindeki pisliği temizleme mükellefiyeti zaruret halinde kalkar. Bu kimse, elbisenin pisliğini yıkayamadan kıldığı namazı iade etmez. Çünkü mükellefiyet, bulunan güç ve takat nisbetinde olmaktadır.
509 - Soru: Üstündeki pisliği yıkamak için elbisesini çıkardığında, avret mahallini örtecek bir şeyi olmayan ve insanlardan hali bir mekan da bulamayan kimse nasıl hareket eder?
Cevap: O elbise ile namazını kılar. Bir kimsenin yanında avret mahallini açmak, kesinlikle caiz değildir. Müslümanlar avret mahallini başkasının yanında açmaktan nehy olunmuşlardır. Pisliği temizlemek ise, emrolunduğumuz bir iştir. Rabbimizin emri ile yasağı bir arada aynı zamanda toplandığı zaman yasağı yapmamak evladır.
510 - Soru: Dörtte üçü pis bulunan bir elbiseden başka avret mahallini örtecek elbise bulamayan kimse, avret mahalli açık olarak namaz kılabilir mi?
Cevap: Bazı mahallerde dörtte bir, tamamının hükmünü taşır. Avret mahallinin örtülme zarureti karşısında, elbisenin dörtte birinin temiz olması, tamamının temiz olması gibi kabul edilerek bu elbise giyilir ve onunla namazını eda eder. Hatta elbisenin dörtte birinden daha az bir yeri temiz olsa bile, onunla namaz kılmak çıplak namaz kılmaktan daha sevimlidir. Pis olan bir elbise ile tesettür ederek namaz kılmakta, her ne kadar temizliği zaruretle ihlal etmiş olmak varsa da, setr-i avret şartı yerine gelmiş ve aynı zamanda namazın kıyam, rüku ve secdeleri gereği gibi ifa olunmuş bulunduğundan, çıplak kılmaktan bu cihet daha faziletlidir.
511 - Soru: Avret mahallinin ancak bir kısmım örtebilecek kadar bir bez parçası bulan kimse bununla kabil olduğu kadar tesettür etmek durumunda mıdır?
Cevap: Bir şeyin tamamı idrak edilemezse tamamı da terk edilmez, diye bir söz vardır. Avret mahallinin bir kısmım örtecek kadar bir şey bulan kimse onu kullanmalı, onunla edep yerlerinin ön ve arka kısımlarım örtmelidir. Her iki tarafını örtmeye yetişmemesi halinde, bazı ilim erbabı, rüku ve secde halinde arka tarafın görünmemesi için onunla arka tarafındaki edep yerlerini kapamalıdır, demişler; bir kısım ilim adamları da açık bulunan avret mahallinin kıbleye gelmemesi için ön tarafın örtülmesini tavsiye etmişlerdir.
512 - Soru: Kadının giyeceği elbise ile İslami tesettürün kamil bir manada yerine gelmesi için, elbisede aranacak vasıflar nelerdir?
Cevap: Elbisenin kumaşı, altını gösterecek kadar ince olmamalı; kalın kumaştan yapılsa bile, vücuda tıpa tıp uyacak kadar dar olmamalı ve erkeğe mahsus bir giysi olmamalıdır. Bu hususa açıklık getirmek için, saadet asrından ve Peygamber Efendimiz'in (sav) hanesinden örnekler sunmak istiyorum. Hazret-i Aişe (ra) validemizin kızkardeşi Esma (ra), bir gün Hazret-i Aişe (ra)'nın evine gelmişti. Üzerinde ince bir elbise vardı. Peygamber (sav) onu bu halde görünce hemen başını aksi istikamete çevirdi ve "Ya Esma, bir kadın, hayız (görecek yaş)a ulaştığı zaman şunlardan başka bir yerinin görülmesi iyi olmaz" buyurarak yüz ve ellerini işaret etti.
Hazret-i Ebu Bekir'in oğlu Abdurrahman'ın kızı Hafsa, halası Hazret-i Aişe'nin yanına gelmişti. Başındaki örtü, ince olduğu için altını göstermekte idi. Hazret-i Aişe, dini bir hiddet ile, kalktı ve yeğeninin başındaki örtüyü alıp yırttı ve onun yerine altını göstermeyen bir örtü verdi.
Akılların muallimi, vicdanların mürebbisi ve iki cihan serveri bulunan Peygamber Efendimiz(sav), ince elbise giyen kadınları, "giyinmiş çıplaklar" diye vasıflamış olup, onların akıbetlerini bildiren Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: "Ateş ehlinden iki sınıf vardır. Onları (dünyada) göremiyorum: Biri, yanlarında sığır kuyrukları gibi kamçılar bulunan bir kavimdir. Onlarla halkı döverler. (Diğeri): Giyinmiş çıplaklardır. Başkalarını eğri yola sokan, kendileri de (haktan) meyletmiş bulunan, başları deve hörgücü gibi birtakım kadınlardır. Bunlar cennete giremezler ve oranın kokusunu alamazlar. Hakikat cennetin kokusu şu kadar (uzak) yoldan hissedilir.
513 - Soru: Kadının erkeğe karşı tesettürü nasıl olmalı ve bu hususta nelere dikkat göstermelidir?
Cevap: Bir kadının, kendisine yabancı olan bir erkek ile oturup kalkması haram bulunmaktadır. Ancak şahidlikle veya hakimin karşısına çıkma zamanında zaruret miktarınca erkeğe görünmesine dinimiz müsaade etmiştir. Zaruretler miktarla tayin olunacağından, zaruret miktarından fazla açılmanın haram olacağı akıldan çıkarılmamalıdır.
Mü'min kadınların otel, dershane, park, bahçe, ziyafet meclisi, çarşı ve pazar gibi yerlerde yabancı erkeklerle birlikte bulunmasında zaruret bulunmadığı için karışık bir şekilde oturup kalkmaları haramdır. Buhari ve Müslim'in ittifakla rivayet ettikleri bir Hadis-i Şerifte şöyle buyurulmaktadır: "Kim Allah'a (cc) ve ahiret gününe inanırsa, kendisine helal olmayan ve yanında mahremi bulunmayan bir kadınla baş başa kalmasın. (Aksi halde) üçüncüleri şeytan olur."
Buhari ve Müslim'in naklettiği diğer bir Hadis-i Şerifte açıklandığına göre, Resulullah (sav) bir gün, "(Yabancı) kadınların yanlarına girmekten sakının" buyurdu. Ensardan bir adam, "Kadının, kocası tarafından olan erkek hısmı (hakkında) görüşünüz nedir?" dedi. Resul-i Ekrem (sav), "Bu erkek (ile başbaşa kalmak), ölüm (sebebi)dir" buyurdu. Cemiyet içinde İslam'ın emrettiği bu kaidelere riayet etmemekten nice felaketler vukua gelmektedir. Bunların önüne geçilmesi, dinimizin emirlerine harfıyyen uymakla mümkündür.
Fetva kitaplarının tetkikinde, fitne korkusu olduğu zaman bir kadının süt itibariyle oğlan kardeşine, kız kardeşinin kocasına, kayın biraderine görünmesinin caiz olmayacağı ifade edilmiştir. Enişte ve kayın biradere görünmenin yasaklığında herhangi bir şart yoktur. Fitne korkusu, ancak süt kardeş hakkında kullanılan bir kayd-ı ihtirazidir. Böyle bir tehlike mevcut olduğu zaman bir kadının, kendi süt oğluna da görünmesi yasaklanmıştır. Genç bir kadın, erkekler arasında yüzünü açmaktan men olunur. Bu, kadının yüzü avret olmasından değil, fitne korkusu bulunduğu içindir.
Erkeğin kadına bakması haram olduğu gibi, kadının da erkeğe bakması haramdır. Bazı ilim erbabı, Mescid-i Nebevi'de harbelerle oynayan Habeşileri, Hazret-i Aişe validemizin seyretmesini, kadının erkeğe bakmasında bir mahzur olmadığına delil olarak göstermeye çalışmışlarsa da, Abdü'l-Vehhab Şarani, bu vak'anın hicab ayeti gelmezden önce cereyan ettiğini açıklamaktadır.
Ümmü Seleme (ra) validemizin naklettiği bir Hadis-i Şerif, bu hususu vüzuha kavuşturmaktadır. Hicab ayetinin gelmesinden sonra, günün birinde Zevcat-ı tahirattan Ümmü Seleme ve Meymune validelerimiz, Resulullah (sav)'in huzurunda oturuyorlar idi. Ashabtan her iki gözü âmâ bulunan Abdullah bin Ümmü Mektum, hane-i saadete geldi. Resulullah Efendimiz(sav), zevcelerine hitaben, "Örtünüze bürününüz" buyurdu. Bahsi geçen validelerimiz, "Ey Allah'ın Resulü(sav), o âmâ değil mi? Bizi görmez ve tanımaz" dediler. Resul-i Ekrem(sav) şöyle buyurdular: "Sizler de mi âmâ sınız? Siz onu görmüyor musunuz?"
Resulullah Efendimiz'in (sav) zevcelerinin, Muhammed ümmetinin anneleri olduğu ayet ile sabit iken ve gelen sahabinin gözleri âmâ bulunduğu halde böyle buyrulunca, tamamen yabancı ve gözleri açık erkeklerin nazarına kendini arz eden bir kadın için asla bir mazeret kabul edilemez.
Allah'ın emirlerine riayette, mü'minlerin anneleri, diğer kadınlardan daha dikkatli bulunurlardı. Tabiin'den gözleri hiç görmeyen İshak, Hazret-i Aişe (ra) validemizin ziyaretine gelir ve huzuruna kabul olunurdu. Hazret-i Aişe (ra), bu zatı huzuruna kabul edeceği zaman başını örter, gözü gören bir erkekten tesettür edercesine dikkat gösterirdi. İshak bir gelişinde Hazret-i Aişe (ra)'ya, "Ben âmâ olduğum halde, benden de tesettür ediyorsunuz. Halbuki ben sizi göremiyorum" demişti. Hazret-i Aişe (ra), "Evet, gerçi sen beni göremiyorsun, ama ben seni görüyorum" demişti.
İslam'ın sarsılmaz ölçülerine uyan kimse, doğru yoldan sapmaz. Hak'dan sonra sapıklıktan başka ne vardır? Cihanın mürebbii vicdanı bulunan Hazret-i Muhammed (sav), erkek ve kadın münasebetlerini açık ve seçik oarak tanzim ve tavzih ederken, bu vazifenin inceliklerini gün ışığına çıkarmıştır. Kim hak yolda sabit olmak isterse hiçbir tevile kalkışmadan bu hükümlere harfiyen riayet göstermelidir. Bu yüce emirlerin inceliklerini bizim aklımız kavrayamasa da onlarda pek çok hikmetler vardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:10

TAHİYYAT
514 - Soru: "Tahiyye" selâmlamak manasına gelmektedir. Namazların oturuşlarında okunan tehiyyat da bu manaya mı gelmektedir?
Cevap: Tahiyyat, asıl itibariyle selamlamalar manasına gelmektedir. Burada "her türlü kavli ibadetler" dille yapılan her türlü ibadet kast olunmaktadır. Peygamber Efendimiz(sav), Rabbani bir ilhamla bunları okuduğunda, Cenab-ı Hak, bu selama mukabele buyurup "Esselamü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullahi ve berekatüh" cümlesiyle mukabele lütfunda bulunmuştur. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz(sav) de "Esselamü aleyna ve ala ibadillahissalihin" diye Rabbimizin selamına mukabele etmiştir.
515 - Soru: Bu tahiyyat diğer mezheplerde de aynen okunmakta mıdır?
Cevap: Hanefi mezhebinde olanların okuduğu bu tahiyyat, ashabtan Abdullah bin Mes'ud (ra)'dan rivayet olunan tahiyyat olup Hanbeli mezhebinde çok küçük bir farkla aynen okunmaktadır. Şöyle ki: "Eşhedü en-lailahe illallah" ya da "Vahdehü la şerike leh" kelimelerini ziyade etmekte ve sonunda salevat okunmaktadır.
Maliki mezhebi mensuplarının okudukları tahiyyat ise şöyledir: "Ettehiyyatü lillahi, ezzekiyyatü lillahi, ettayyibatü esselevatü lillahi. Esselamü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullahi ve berekatüh. Esselamü aleyna ve ala ibadillahissalihin, eşhede en lailahe illallahü vahdehu la şerika lehü ve eşhedü enne Muhammed Abdühü ve Resulüh."
Şafii mezhebi mensuplarının okudukları tahiyyat da şöyledir: "Ettehiyyatü, el-mübarekatü, essalevatü, ettayyibatü lillahi, Esselamü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullahi ve berekatüh. Esselamü aleyna ve ala ibadillahissalihin. Eşhedü en-lailahe illallah ve eşhedü enne seyidena Muhammeden Resulullah. "Şafii mezhebinde olanların okuduğu bu tahiyyat, ashabtan Ebu Musa ve İbni Abbas (r.a.e.) hazeratının rivayet ettikleri tahiyyat olmaktadır. (el-Fıkıh ala mezahib'l-erbea c. l, s. 165-166)
516 - Soru: Ka'de-i ahirede farz olan oturmak mıdır, yoksa tahiyyat okumak mıdır?
Cevap: Tahiyyat okumak farz değil vacibtir. Oturmak farzdır ve bunda ulemanın icmai vaki olmuştur. Ancak bu oturmanın miktarında değişik beyanlar varsa da biz Hanefilere göre "tahiyyat okuyacak kadar" oturulması gerekmektedir. Bir insan, namazın secdelerinden birini unuttuğunu ka'de-i ahireyi yaptıktan sonra hatırlasa, bu secdeyi ifa eder ve ka'deyi tekrar yapar ve sonunda sehiv secdesi gerekir. Kade-i ahire, rükünleri nihayete erdirmek için meşru olduğundan en sonunda ifa edilmesi gerekmektedir.
517 - Soru: Bir kimse kade-i ahirede teşehhüd okuyacak kadar otursa ve fakat Ettehiyyatü'yü okumadan selam verse nasıl hareket etmesi gerekir?
Cevap: Önce tahiyyatı okuması, daha sonra selam verip, sehiv secdesi yapması gerekir.
518 - Soru: Bir kimse, tahiyyatı secdede okuyup sonra kalkıp otursa ve selam verse ne lazım gelir?
Cevap: Teşehhüdü mahallinden başka bir yerde okuduğu için namazın sonunda sehiv secdesi yapması gerekir.
519 - Soru: Sünnet'i istihfaf ile (hafife alarak) terk etmenin sonucu nedir?
Cevap: İstihfaf, izaha muhtaç bulunan bir kelimedir. Bir kimsenin istihfafı o sünnetin şariin nazarında ihtimam olunmayan bir şey olduğu zaman ile olursa "günah" olur. Şayet bu hafife alma şarii istihfaf olursa küfürdür. (Ni-metü'l-İslam, s. 153)
520 - Soru: Teşehhüdde parmak kaldırmak hakkında bilgi verir misiniz?
Cevap: Bu, namazın sünnetlerindendir. Sağ elin baş parmağı ile orta parmağı halka haline getirilerek "La ilahe" derken şehadet parmağını kaldırır, "İllallah"ta indirir. (Nimetü'l-İslam, l. ks, s. 167-168)
521 - Behce Fetvalarından: "Tahiyyatta (otururken) özrü bulunmadığı halde sağ ayağını dikmemek, sünneti terketmek olur" (H.Ec. 1/11)
522 - Soru: Bir kimse sünnet-i müekkede veya farz namazların birinci teşehhüdünde "Allahümme salli ve barik"i okumuş olsa ne yapmalıdır, namaz sahih midir?
Cevap: Farz olan namazda kıyamı geciktirdiği için (sünnet-i müekkede ise farz olan kıraati geciktirmiş olacağı için) sehiv secdesi yapması gerekir. Böyle bir hal namazı bozmayacağından ibadet sahihtir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:10

SECDE
523 - Soru: Bir kimsenin secde mahalli, ayak bastığı yerden azami ne kadar yüksek olabilir?
Cevap: Secde eden kimse, şer'i ölçü ile azami yarım zira yükseklikteki bir yere secde edebilir.
524 - Soru: Namazda alnını yere koyarak secde etmenin farz olduğunu biliyoruz. Burnumuzun yere değmesi de farz mıdır?
Cevap: Vacibtir.
525 - Soru: Namazlardaki ikinci secdenin hükmü nedir?
Cevap: Birinci secde gibi farz olduğunda icma vardır.
526 - Soru: Bazı kimseler, secdeden kalkarken ellerini dizlerinin üzerine koymadan kalkmaya çalışmaktadırlar. Bu hareket, bilhassa yaşlılarda kolay olmadığı için ellerini ileriye doğru uzatarak dengesini temin etmeye çalışmaktadır. Bu hususta doğru olan nedir, açıklar mısınız?
Cevap: Secdeye giderken önce sağ dizini sonra sol dizini koymak; secdeden kalkarken, dizlerin kalkmasına sıra geldiğinde, önce sol, sonra sağ dizini kaldırmak müstehabtır.
527 - Behce Fetvalarından: "Kadınların, secde halinde iken ayak parmaklarını dikmemesi gerekir" (H.Ec. 1/9)
Açıklama: Kadın için tesettür, her zaman gereklidir. Namaz içinde buna riayet kemal derecesine ulaşır. Kadının tesettür haline daha uygun düşeceğinden dolayı, ayaklarını dikmemek uygun olur.
528 - Behce Fetvalarından: "Namaz kılan, seccadede ayak parmaklarını kıbleye çevirmeyip çarpık olarak koysa mekruh olur" (H.Ec. 1/11)
Açıklama: Seccade üzerinde dururken, askerlerin hazır ol vaziyetinde durduğu gibi, ayak parmaklarının uçları yanlara dönük olursa kerahet vardır. Bu duruşun sünnete uygun olan şekli, ayak parmaklarının uçlarının kıbleye müteveccih olmasıdır.
529 - Soru: Secdede dizleri yere koymak farz mıdır?
Cevap: İmam Züfer ile İmam Şafii ve Ahmed b.Hanbel farz demişlerse de Hanefi İmamlarına göre farz değildir.
530 - Soru: Secde sırasında ayaklar yere hiç değmese secde caiz olur mu?
Cevap: Caiz olmaz. Bir ayağın tek parmağını yere değdirmiş olmak veya ayağın üstünü yere getirmek, secde için yeterli değildir.
531 - Soru: Dizler üzerine başını koyup secde etmek caiz mi?
Cevap: Cemaatin kalabalık olması veya başka bir özür bulunması sebebiyle olursa caiz görülmüştür.
532 - Soru: Ellerimiz üzerine secde edebilir miyiz?
Cevap: Bir mazeret sebebiyle olursa veya secde mahallindeki aşırı sıcak yahut soğukluk bulunmasından dolayı yapılırsa caizdir.
533 - Soru: Buğday, arpa ve benzeri hububat yığını üzerine secde yapılabilir mi?
Cevap: Yapılamaz. Ancak bu hububat, çuval içinde ise o zaman caiz olur. Zira açıkta yığın halinde olunca namaz kılanın alnı bunlar üzerine karar etmez (tam temas edemez).
534 - Soru: Cemaatin birbirinin üzerine secde etmesi hangi şartlarda caiz olur?
Cevap: Cemaatin kalabalık olması sebebiyle, cami cemaati almaz ise veya havanın yağışlı yahut yerlerin çamurlu olması neticesinde aynı namazı cemaatle kılan kimselerin birbiri üzerine secde etmeleri caiz görülmüştür. Bunda takip edilecek usul şöyledir. Tek saflar; birinci, üçüncü, beşinci, yedinci, dokuzuncu ilh. saflar yere secde eder. Bunların peşindeki çift sayılı saflar, öndeki cemaatin sırtına secde eder.
535 - Soru: Kar üzerine secde yapılabilir mi?
Cevap: Bastırılıp sıkıştırılmak suretiyle katı hale getirilirse secde yapılabilir.
536 - Soru: Kaç türlü secde vardır?
Cevap: Yapılması meşru olan secdeler: a) Namazların secdesi, b) Tilavet secdesi, c) Şükür secdesi.
537 - Soru: Masa veya sıra üzerine secde etmek caiz olur mu?
Cevap: Caiz olmaz. Bazı din düşmanı mihraklarca böyle soytarıca laflar yapılmakta ise de bu arzu, onların secde etmeye olan isteklerinden veya bir mazeretleri bulunmasından doğmamıştır. Onlar İslam dinini kuşa çevirmek fikrinde oldukları için böyle süfli fikirleri ortaya atmaktadırlar. 15-20 dakika dans edebilmek için bir kadının önünde yerlere kadar eğilen "hezele", Allah'ın huzurunda secde etmeye gelince yan çizmektedirler.
538 - Soru: Bir Ayet-i Kerimede "Necm" ve "Şecer" secde eder buyurulmuş. Bunlar ne manaya gelmekte ve bunların secdesi nasıl olmaktadır?
Cevap: "Necm", aslında yıldız manasına gelmekte ise de, Sure-i Rahman'ın 6. Ayet-i Kerimesinde geçen, secde ettiği bildirilen "Necm", sakı bulunmayan nebat manasına gelmekte, "Şecer" ise ağaç manasını ifade etmektedir. Gerek otlar gerekse ağaçlar Yüce Ma'budumuza secde etmektedirler.
Eşyanın tamamı her an Halkını tazim ve onu tesbih etmektedir. Esen yellerin önünde sallanan dalların, yerlere uzanıp kalkan otların bu sallanışı, Allah'a(cc) bir secdeden başka neyin ifadesidir?
539 - Soru: Ufak bir taş üzerine secde etmek caiz mi?
Cevap: Alnın ekserisi taş ile birlikte yere temas ederse caiz olur. Aksi halde secde ifa edilmiş olmaz.
540 - Soru: İranlıların taş üzerinde secde etmeleri neyin nesidir ve bu hareket caiz midir?
Cevap: Şia mezhebindeki İranlılar, Kerbela'dan aldıkları taşlar üzerine secde etmektedirler. Böyle bir hareket, biz Sünnilere göre asla caiz değildir. Bu itibarla, onlarda düzgün bir şey, bozulmadık bir cihet bulunursa, tesadüf olarak kabul edilmelidir.
541 - Soru: Namaz rekatlarından birinin secdesini unutan kimse nasıl hareket edecektir?
Cevap: Bahsi geçen secde kasten terk edilecek olursa namaz fasid olur. Fakat unutmak sebebiyle terk edilmiş olursa hatırlandığı zaman secde yapılır. Hatta namazda selam verildikten sonra yapılmadığı hatırlanırsa, dünya kelamı söylenmemiş, yüz kıbleden başka istikamete çevrilmemiş ise gene secde yapılması gerekir.
542 - Soru: Secde ile ilgili bir sorum daha olacak. İmam olan kimse, rüku ve secde tesbihlerini üç defadan fazla söyleyebilir mi?
Cevap: İmamlık yapan bir şahıs, cemaatin muvafakat ve rızasını almazsa teşbihleri üçten fazla söylememelidir. Zira halkın nefret duymasına sebep olur. Kendi başına namaz kılan kimse beş veya yedi defa söyleyebilir.
543 - Soru: Rüku ve secdede Kur'an okumak caiz midir? Değil ise, namazların sonunda "Rabbenağfîrli" veya "Rabbena atina" ayetlerinin okunmasma ne dersiniz?
Cevap: Rükuda, secdede ve tahiyyat için olan oturmada Kur'an okumak kerahet-i tahrimiye ile mekruh bulunmaktadır. Fakat namazların sonunda okunan Kur'an lafızları ile kıraet değil, dua kast olunduğu için bunda bir mahzur yoktur. (Nimetü'l-İslam, s. 185)
544 - Soru: Alnında ve burnunda yarası olan bir kimse, yanağını yere koymak suretiyle secde yapabilir mi?
Cevap: Bu asla caiz değildir. Özrü bulunsa da böyle bir müsaade yoktur.
545 - Soru: Burnunda yara bulunan bir kimse, sadece alnını yere koymak suretiyle secde edebilir mi?
Cevap: Evet, bu caiz görülmüştür. Şayet böyle bir mazeret mevcut değilse, böyle yapmak kerahatle caiz olur.
546 - Soru: Sadece burun yere konulmak suretiyle secde yapılabilir mi?
Cevap: Alında bir özür bulunduğu için secde burun ile yapılmış ise, caizdir. Bunda Hanefi imamlarının görüş birliği vardır. Şayet bir özür yok ise, İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'e göre secde caiz görülmemiştir. İmam-ı Azam, kerahatle caiz olduğu içtihadındadır.
547 - Soru: Namaz kılarken, secde halinde, Türkçe olarak istediğim duayı okuyabilir miyim?
Cevap: Namazda okunacak hususlar tespit edilmiş ve İslam fukahası tarafından yazılan eserlerde açıklanmıştır. Bu sebeple, insan istediğini değil, istenileni okumak durumundadır. Sünnete uygun olan "Sübhane Rabbiye'l-a'la" tesbihini 3, 5 veya 7 defa okumaktır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:10

NAMAZ KILINACAK YERİN UYGUNLUĞU
548 - Netice Fetvalarından: "Tabaklanmış bulunan yırtıcı hayvana mahsus bir post üzerinde namaz kılmak caizdir" (H.Ec. I/8)
Açıklama: Necis olan şeylerin dini bakımdan temizlenme usul ve yolları vardır. Bu usullerden biri de derilerin tabaklanmak suretiyle temizliğidir. Domuz derisinden başka her hayvanın derisi, usulü dairesinde tabaklanmakla temizlenir ve onun üzerinde namaz kılmak caiz olur.
549 - Ali Efendi Fetvalarından: "Kabristana karşı pencereleri bulunan bir mescidde namaz kılmakta kerahet yoktur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Kabri, karşısına alarak namaz kılmak, mekruhtur. Fakat mescidin penceresinden kabristanın görülmesi, kabre karşı namaz kılmak sayılmaz ve böyle bir namazda kerahet yoktur.
550 - Ali Efendi Fetvalarından: "Gasp olunmuş bir evde, sahibinin rızası olmaksızın, namaz kılmak mekruhtur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: İbadet ile kabahat, birbirinin zıddı olan faaliyetlerdir. Gasp kabahati ile elde edilen evde, sahibinden izin almadıkça kılınacak namaz mekruh olur.
551 - Abdürrahim Fetvalarından: "Yaz günü, zaruret olunca mescidin dış tarafında namaz kılmak caiz olur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Sıcak ülkelerin yaz günlerinde, cami içinin çok sıcak olması, cemaatin fazla terlemesine ve bunalmasına yol açar. Bu sebeple, huzur içinde namaz kılabilmek için, caminin dışında cemaatle namaz kılmaya fetva verilmiş bulunmaktadır.
552 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zımmi" (gayrimüslim bir şahıs) Müslümanlar için cami inşa ettirip vakfetse ve namaz kılmak için izin verse, sahih ve caiz olur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Gayrimüslim bir şahıs, cami yapmaktan dolayı sevap elde edemez. Ancak, sahih olan husus, onun yaptığı camii vakıf hale getirmesidir.
553 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Hamam içinde temiz bir yerde namaz kılmak kerahetsiz caiz olur" (H.Ec. 1/9)
554 - Behce Fetvalarından: "Kesilmiş bulunan bir kedinin derisi tabaklanmadan önce üzerinde namaz kılmak caiz olur" (H.Ec. 1/10)
Açıklama: Kesme işi, kedinin derisinin temiz duruma gelmesi için yeterlidir. Tabaklanma işi, ölmüş hayvanın derisini temizlemek için gereklidir. Fetva, bu müsadeyi ve aradaki farkı ortaya koymaktadır.
555 - Abdürrahim Fetvalarından: "(İçinde) hiç kafir kalmamış, uzun bir zamandan beri halkı Müslüman olan köydeki kiliseyi, hazine vazifelisi (defterdarlık) başkasına satsa, o şahıs da camiye çevirse caiz olur" (H.Ec. 1/14)
556 - Feyziye Fetvalarından: "Üzerinde resimler olup fakat secde yerinde (resim) bulunmayan sergi (seccade) üzerinde namaz kılmakta kerahet yoktur" (H.Ec. 1/12)
Açıklama: Bu fetva, canlı bir varlığın resminde mahzur olmadığını değil, secde yerinde resim bulunmadıkça namazda kerahet olmayacağını ifade etmektedir.
557 - Soru: Üzerinde Kâbe resmi bulunan seccade üstünde namaz kılmak mahzurlu mudur?
Cevap: Değildir. O şekil, Kabe'nin aslı değil ancak resmidir. Yine de kaçınmak lazımdır. En azından ayak altına gelmemesine dikkat etmelidir.
558 - Soru: Almanya'da dokunan halılara yüzde bir domuz tüyü karıştırılıyor. Bu halı kullanılabilir mi ve üzerinde namaz kılınır mı?
Cevap: Eğer dediğiniz gibi ise, onun üzerinde namaz kılınmaz. Zira domuzun her şeyi necistir ve namaz kılınan yerin de her türlü pislikten temiz olması gerekir. Böyle bir halıyı kullanmaktan ise başka bir döşeme kullanmak daha münasip olur.
559 - Soru: Gömlekle namaz kılarken, kimlik kartımız cebimizden secde edeceğimiz yere düşüyor. Resimli olduğu için üzerine secde etmemiz caiz olur mu?
Cevap: Secde mahalline düşmüş olan resimli kartın (kimlik cüzdanının) resmi üzerine secde etmemeli, onu bir eliyle itip sonra secdeye varmalıdır.
560 - Soru: Namaz yol üstünde mi yoksa sahipli bir tarla içinde mi kılınmalıdır?
Cevap: Sahibinden izin almadıkça bir adamın tarlasında namaz kılmak, kerahatten hali görülmemektedir. Bilhassa tarla sürülmüş ve ekilmiş ise. Bu gibi halde yolun münasip bir yerinde kılmak daha uygun olur.
561 - Soru: Bazı levhaların üzeri camla kapatılmış ve fakat canlı resmi bulunduğunda bir mahzur olup olmadığını ve namaza zarar verip vermediğini açıklayınız.
Cevap: Kıble istikametinde olursa namaza zarar verir. Ancak üzeri bir bezle tamamen kapatıldığında namaza bir zararı olmaz. Fakat meleklerin girmesine engel olur.
562 - Soru: Suret olan yerde namaz olmaz. Bazı saatlerin üzerinde çok küçük resim var. Dikkatli bakınca belli olmaktadır. Namaz olur mu?
Cevap: Üzerinde resim bulunan şeylerin, namaza mani teşkil etmesi için, namaz kılanın karşısında olması gerekir.
563 - Soru: Kadınların kırda namaz kılmalarında bir mahzur var mıdır? Bazı hocalar kılamaz diyorlar, siz ne dersiniz?
Cevap: Namaz vakti geldiğinde, kırda çalışan bir kadının namazım kılmasında hiçbir engel yoktur. Hem de bu namazı ayakta kılması gerekir.
564 - Soru: Kabristanda namaz kılmanın mekruh olduğunu biliyoruz. Peygamberlerin kabirleri de bu hükme dahil midir?
Cevap: Peygamberlerin kabirleri bu hükmün müstesnası bulunmaktadır. Onların cesed-i mübareklerini diğer cenazelere teşbih mümkün değildir. Çakıl taşı ile mücevherin hükmü nasıl farklı ise peygamberin diğer insanlardan bir farkı mutlaka vardır. Kabe-i Muazzama'nın, Hacer-i Esved ve Zemzem kuyusu kısmı arasında yetmiş tane peygamber mefdun bulunduğu güvenilir kaynaklarda ifade edilmektedir. Altın oluğun alt kısmında Hz. İsmail'in annesi Hacer'in kabri bulunduğu bilinen gerçeklerdendir. Bahsi geçen yerlerde namaz kılmaktaki efdaliyyet izahtan vareste bulunmaktadır.
565 - Soru: Hamamda namaz kılmakta bir mahzur var mıdır?
Cevap: Önce bu hamam tabirinin üzerinde biraz durup sonra sorunuzla ilgili hükmü açıklamak yerinde olur. Namaz kılmanın mekruh olduğu yer hamamın yıkanılan kısmıdır. Orası pisliği giderme ve yıkıntıların döküldüğü mahal bulunmaktadır. Soyunma mahalli olan cam bölmelerde ve hamamcının ücret aldığı masa taraflarında namaz kılmakta hiçbir kerahet yoktur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:10

NAMAZIN KILINIŞI
566 - Soru: Namazda rükua varıp doğrulduktan sonra, yani "Semiallahü limen hamideh" dedikten sonra "Rabbena ve lekel hamd" cümlesini cemaat mi söyler yoksa tek başına kılan da söyleyecek mi?
Cevap: Rükudan kalkarken söylenen "Rabbena ve lekel hamd" cümlesini hem cemaat olan hem de tek başına namaz kılan söyler. (Büyük İslâm İlmihali, namazla ilgili bölüm 142/4)
567 - Soru: Biri anneden doğma, diğeri de küçük yaşta iken ahras, kulağı işitmez ve dili söylemez iki kimse var. Bunlar namaz kılması lâzım olan yaşa geldiler. Bu dilsiz kimselerin namazı nasıl kılacağını açıklar mısınız? Bunlar ,diğer ibadetlerle de mükellef mi?
Cevap: Dilsiz olan Müslüman çocukları da, ergenlik çağına girdiklerinde, ibadetle mükellef bulunmaktadırlar. Namaz gibi, Kur'an okuma ve tekbir alma mecburiyeti bulunan bir ibadette, namaza kalben niyyet ederek başlar. Dilini oynatması lâzım gelmez. (Feteva-i Hindiye c. 1, s. 72) Namaza başladıktan sonra kâfi miktarda kıyamda durur. Usul-i dairesinde rüku ve secdeleri yapar. Namazın ka'de-i ülâ ve ka'de-i ahiresinde oturup sonunda da selâm verir. (İbni Abidin c. 1, s. 411)
568 - Soru: Bazı kadınlar, çapa tarlasında oturarak namaz kılıyorlar. Kıyama muktedir oldukları halde bu caiz mi?
Cevap: Tarlada çalışan kadınların, farz namazları oturarak kılmaları asla caiz değildir. Farz olan kıyam terk edilmiş olacağından namaz fasid olur. Ayakta çalışmaya kudreti bulunan ve bunda bir mahzur görmeyen bir kadının, namazı ayakta kılmasında bir engel olmaması gerekir. (Mecmua-i Cedide, s. 25)
569 - Soru: Farz namazların üçüncü ve dördüncü rekâtlerinde Fatiha okumayı unutsak ne yapmak gerekir?
Cevap: Farz namazların üçüncü ve dördüncü rekâtlerinde Fatiha okumak sünnettir. Unutarak okunmaması halinde namaz tamamdır. Bir şey (sehiv secdesi) lâzım gelmez.
570 - Ali Efendi Fetvalarından: "Gasp olunmuş bir evde, sahibinin rızası olmaksızın, namaz kılmak mekruhtur" (H.Ec. 1/8) Açıklama: İbadet ile kabahat, birbirinin zıddı olan faaliyetlerdir. Gasp kabahati ile elde edilen evde, sahibinden izin almadıkça kılınacak namaz mekruh olur.
571 - Abdürrahim Fetvalarından: "Yaz günü, zaruret olunca mescidin dış tarafında namaz kılmak caiz olur" (H.Ec. 1/8) Açıklama: Sıcak ülkelerin yaz günlerinde, cami içinin çok sıcak olması, cemaatin fazla terlemesine ve bunalmasına yol açar. Bu sebeple, huzur içinde namaz kılabilmek için, caminin dışında cemaatle namaz kılmaya fetva verilmiş bulunmaktadır.
572 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zımmi" (gayrimüslim bir şahıs) Müslümanlar için cami inşa ettirip vakfetse ve namaz kılmak için izin verse, sahih ve caiz olur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Gayrimüslim bir şahıs, cami yapmaktan dolayı sevap elde edemez. Ancak, sahih olan husus, onun yaptığı camii vakıf hale getirmesidir.
573 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Hamam içinde temiz bir yerde namaz kılmak kerahetsiz caiz olur" (H.Ec. 1/9)
574 - Behce Fetvalarından: "Kesilmiş bulunan bir kedinin derisi tabaklanmadan önce üzerinde namaz kılmak caiz olur" (H.Ec. 1/10)
Açıklama: Kesme işi, kedinin derisinin temiz duruma gelmesi için yeterlidir. Tabaklanma işi, ölmüş hayvanın derisini temizlemek için gereklidir. Fetva, bu müsadeyi ve aradaki farkı ortaya koymaktadır.
575 - Abdürrahim Fetvalarından: "(İçinde) hiç kâfir kalmamış, uzun bir zamandan beri halkı Müslüman olan köydeki kiliseyi, hazine vazifelisi (defterdarlık) başkasına satsa, o şahıs da camiye çevirse caiz olur" (H.Ec. 1/14)
576 - Feyziye Fetvalarından: "Üzerinde resimler olup fakat secde yerinde (resim) bulunmayan sergi (seccade) üzerinde namaz kılmakta kerahet yoktur" (H.Ec. 1/12)
Açıklama: Bu fetva, canlı bir varlığın resminde mahzur olmadığını değil, secde yerinde resim bulunmadıkça namazda kerahet olmayacağını ifade etmektedir.
577 - Soru: Üzerinde Kabe resmi bulunan seccade üstünde namaz kılmak mahzurlu mudur?
Cevap: Değildir. O şekil, Kabe'nin aslı değil ancak resmidir. Yine de kaçınmak lâzımdır. En azından ayak altına gelmemesine dikkat etmelidir.
578 - Soru: Almanya'da dokunan halılara yüzde bir domuz tüyü karıştırılıyor. Bu halı kullanılabilir mi ve üzerinde namaz kılınır mı?
Cevap: Eğer dediğiniz gibi ise, onun üzerinde namaz kılınmaz. Zira domuzun her şeyi necistir ve namaz kılınan yerin de her türlü pislikten temiz olması gerekir. Böyle bir halıyı kullanmaktan ise başka bir döşeme kullanmak daha münasip olur.
579 - Soru: Gömlekle namaz kılarken, kimlik kartımız cebimizden secde edeceğimiz yere düşüyor. Resimli olduğu için üzerine secde etmemiz caiz olur mu?
Cevap: Secde mahalline düşmüş olan resimli kartın (kimlik cüzdanının) resmi üzerine secde etmemeli, onu bir eliyle itip sonra secdeye varmalıdır.
580 - Soru: Namaz yol üstünde mi yoksa sahipli bir tarla içinde mi kılınmalıdır?
Cevap: Sahibinden izin almadıkça bir adamın tarlasında namaz kılmak, kerahatten hali görülmemektedir. Bilhassa tarla sürülmüş ve ekilmiş ise. Bu gibi halde yolun münasip bir yerinde kılmak daha uygun olur.
581 -Soru: Bazı levhaların üzeri camla kapatılmış ve fakat canlı resmi bulunduğunda bir mahzur olup olmadığını ve namaza zarar verip vermediğini açıklayınız.
Cevap: Kıble istikametinde olursa namaza zarar verir. Ancak üzeri bir bezle tamamen kapatıldığında namaza bir zararı olmaz. Fakat meleklerin girmesine engel olur.
582 - Soru: Suret olan yerde namaz olmaz. Bazı saatlerin üzerinde çok küçük resim var. Dikkatli bakınca belli olmaktadır. Namaz olur mu?
Cevap: Üzerinde resim bulunan şeylerin, namaza mani teşkil etmesi için, namaz kılanın karşısında olması gerekir.
Soru: Kadınların kırda namaz kılmalarında bir mahzur var mıdır? Bazı hocalar kılamaz diyorlar, siz ne dersiniz?
Cevap: Namaz vakti geldiğinde, kırda çalışan bir kadının namazını kılmasında hiçbir engel yoktur. Hem de bu namazı ayakta kılması gerekir.
583 - Soru: Namazda tadil-i erkanın ne demek olduğunu açıklayınız.
Cevap: Tadil-i erkan; namazların kıyam, rüku ve secde gibi rukünlerini tam bir sükunet ile ifa etmektir. Kıyamda kıraeti tamamladıktan sonra, rükua vardığında her uzuv bir sükunet hali alıp izdırap halinde bulunmamalıdır. Rükudan kalkarken vücut dimdik bir vaziyet almalı ve en az bir tesbih miktarı (Sübhane Rabbiye'l-azim diyecek kadar) ayakta durmak, daha sonra secdeye varıp aynı sükunet hali üzerinde secdeyi tamamlamaktır. İki secde arasında bir tesbih miktarı oturmak da tadil-i erkandandır.
584 - Soru: Tadil-i erkanın hükmü nedir?
Cevap: İmam Ebu Yusuf'a göre farzdır. İmam-ı Azam ve İmam Muhammed'e göre vacibdir.
585 - Soru: Namaz içinde zammı sure okurken, bir sureden bir sureye geçiş anında kalpten besmele çekilmeyecek olsa bir mahzuru var mıdır?
Cevap: Hanefi mezhebi mensupları için, namazda surenin evvelinde besmele okumak yoktur. Okunmasına dair hüküm bulunmayınca, bunun kalpten geçirilmesi diye bir mükellefiyet de yoktur.
586 - Soru: Sabah veya öğle namazlarındaki iki rekatli sünnetleri dört kılmak daha faziletlidir diyorlar. Böyle bir şey var mı?
Cevap: Sabah namazının sünneti iki rekatten fazla kılınamaz. Ancak öğle ve yatsı namazlarının son sünnetlerini dört rekat kılmak müstehabtır.
587 - Soru: Bir namazın her iki rekatinde aynı sureyi okumakta bir kerahet var mı?
Cevap: Kıldığı namaz nafile ise bir kerahet yoktur. Zira nafilelerdeki hüküm geniştir. Şayet bu tatbikatı farz namazında yapmış ise bakılır, eğer başka bir sure bilemediği veya unutmuş olduğundan yapmış ise yine kerahet yoktur. Ezberinde birden fazla sure olduğu halde ve kasten böyle yapmış ise kerahet vardır.
588 - Soru: Hanefi olan bir kimsenin imamın arkasında kıldığı sırada Fatiha'nın sonunda açıktan "Amin" demesinde bir mahzur var mı?
Cevap: "Amin" demek sünnet ise de, sesi yükseltmek mekruh görülmektedir.
589 - Soru: Sabah namazının farzında birinci rekatte okunan Kur'an ikinci rekatte okunandan ne nisbette uzun olacaktır?
Cevap: Sabah namazının farzında okunması gerekenin üçte ikisini birinci rekatte; üçte birini de ikinci rekatte okumak gerekmektedir. Peygamber Efendimiz'in (sav) zamanından beri uygulanması devam eden usul budur. Sabah namazının vakti, halkın uykuda bulunduğu bir zaman olduğundan, Müslümanların cemaate yetişebilmeleri hikmetinden dolayı birinci rekatte uzun okunmaktadır.
590 - Soru: Namazda ellerin bağlanmasında nasıl bir zaman ve ölçü konulmuştur?
Cevap: Hangi kıyamda zikr-i mesnun, Sübhaneke ve diğer dualar veya Fatiha ve surenin okunması devam ediyorsa, ellerin bağlanması da devam eder. Bu hikmet ve ölçü esas alınarak, cenaze namazının dördüncü tekbiri alındığında okunacak başkaca bir şey kalmadığı için eller salınmakta daha sonra selam verilmektedir.
591 - Soru: Rükudan kalkarken okunan "Semiallahü limen hamideh"deki semia fiili işitme manasına mı gelmektedir?
Cevap: Hayır, o manada kullanılmış değildir. Bu fiilin manası "kabul ederdir". "Allah hamd edenin hamdini kabul eder" demektir. Peygamber Efendimiz'in bir Hadis-i Şerifinde de bu kelime kabul manasında kullanılmış bulunmaktadır. Hadis-i Şerifin metni şudur: "Allahümme inni euzü bike min ilmin la yenfeu ve min kalbin la yahşeu ve min nefsin la teşbeu ve min duain la yüsmeu" Buradaki la yüsmeu, "kabul olunmayacak (duadan Sana sığınırım)" demektir.
592 - Soru: Farz namazların son iki rekatında Fatiha'dan sonra zammı surenin okunmamasının sebebi nedir?
Cevap: Farz namazlarının üç ve dördüncü rekatlarında kıraat farz olmayıp, sadece Fatiha okumak sünnettir. Bu sebeple sure okumak gerekmez.
593 - Soru: Bir kimse, namaz kılarken rüku tekbirini rükua vardıktan sonra alsa veya "Semi Allahü limen hamideh" cümlesini rükudan tamamen kalktıktan sonra söylemiş olsa bundaki dini hüküm nedir?
Cevap: Böyle bir hareket mekruhtur. Çünkü bu cümleleri mahallinden gayri bir yerde işlemiş olmakta ve mahallinde yapmayı terketmektedir.
594 - Soru: Bir kimse kıldığı namazın ilk rekatinde Kur'an-ı Kerim'in son suresini okumuş olsa ikinci rekatte nereden okuması lazımdır?
Cevap: Fatihadan sonra, Sure-i Bakara'dan okunması münasip olur. Hatim sırasında Sure-i Nas'ı okuduktan sonra Fatiha okuyup ardından Bakara suresinin baş tarafını okumak da bunun namaz dışındaki tatbik ve sünnet olan şekli olmaktadır.
595 - Soru: Namaz kılan bir kimse, ilk rekatte okuduğu sureden sonra bir sure atlayarak okur ise bunda kerahet olduğunu biliyoruz. Fakat arada kalan sure uzun olursa bunda da kerahet var mıdır?
Cevap: Uzun sure, iki kısa sure hükmünde olduğundan, bunda kerahet yoktur. (Nimetü'l-İslam, Namazla ilgili bölüm, 321)
596 - Soru: Namazda, Fatiha'dan sonra "Amin" kelimesini sesli olarak söyleyenler oluyor. Bunda bir mahzur var mı?
Cevap: İmam, kıraeti açıktan okuyacak olursa, Hanefi mezhebinde olanların "Amin" lafzını "Gizli" olarak söylemesi sünnete uygun görülmüştür. Diğer mezheplerin tatbikatında bazı farklılıklar varsa da sorunuzun dışında kaldığı için oraya geçmiyoruz.
597 - Netice Fetvalarından: "Başlanmış bulunan bir namazın her rekatinin evvelinde (Fatiha) okumaya başlamazdan önce "Besmele" okunur" (H.Ec. c. 1/8)
598 - Soru: Bir kimse namaz sırasında Fatiha veya sureleri okurken gözlerini kapatsa bir mahzur var mıdır?
Cevap: Evet vardır. Böyle bir hareket mekruhtur.
Behce Fetvalarından: "Namaz kılan kimse" (peltek "se" ile okuyacağı) El-Kevser yerine (sin harfi ile) el-kevser okusa namazı fasid olur" (H.Ec. c. 1/11)
599 - İbni Nuceym Fetvalarından: "Namaz kılan kimse, veleddaalliin kelimesinde veya başka yerde "dad" harfini, kudreti olduğu halde "zı" olarak okusa, namazın fasid olması racih görülen hükümdür" (H.Ec. 1/8)
600 - Ali Efendi Fetvalarından: "Manaric-i hurufu tashihe gücü yeten bir imam cim (harfi) yerine "zel" okusa, (kıldıracağı namazda) kendisine uymak caiz olmaz" (H.Ec. c. 1/10)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:10

KIRATTA YANILMALAR
601 - Netice Fetvalarından: "Namaz kılan kimse (yanılarak) vezzalimine eadde lehüm azaben elimen yerine, ecran azimen okusa namazı fasid olur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Bu yanılma ile manada fahiş bir bozukluk olmaktadır. Şöyle ki: "(Allah) zalimler için elimli bir azab hazırlamıştır" manasına gelen ayette "...onlar için büyük bir ecir (sevap) hazırladı" manası ifade eden bir yanlışlık doğmaktadır. Manada meydana gelen bu bozukluk, namazın bozulmasına yol açmaktadır.
602 - Abdürrahim Fetvalarından: "İmam, TE harfi ile "Ve ma edrake mahiyyet" şeklinde okusa, namazı fasid olur" (H.Ec. 1/12)
Açıklama: Ayet-i kerimenin doğru olan okunuşu "Mahiyeh"dir. Bunun "Mahiyet" şeklinde okunması, manayı ve dolayısıyla namazı fasid eder.
603 - Behce Fetvalarından: "Namaz kılan kimse, her zaman Fatiha'dan sonra belirli bir sure veya ayeti okumaya devam etse, kerahet vardır" (H.Ec. c. 1/12)
Açıklama: Bir sureyi okumaya devam, ondaki fazilete ehemmiyet verildiğini ihsas ederken, diğer surelerin bu faziletten mahrum bulunduğu vehmini uyandırır. Bu itibarla, beş vakit namazda hep aynı sure ve ayetleri okumayı adet haline getirmemek gerekir. Bir de şu hususu belirtmek isteriz: Peygamber (sav) Efendimiz'in bazı namazlarda okumayı tavsiye buyurduğu veya bizzat okuduğu surelerin, namazda okunmasında kerahet düşünülemez. Kerahet, her namazda hep aynı sureyi veya ayeti okuyup, onların dışında kalanı okumamaktadır.
604 - Behce Fetvalarından: "Namaz kılan kimse (Asır suresini okurken) ve tevasaf bissabr'de sat harfinden sonraki be harfini esre ile ve ra harfini de sakin olarak "es-Sabir" şeklinde okusa namazı fasid olmaz" (H.Ec. 1/11)
Açıklama: Böyle bir okuyuş doğru değilse de namazı bozacak mahiyette görülmemektedir.
605 - Abdürrahim Fetvalarından: "İmam (Fatiha'daki) en'amte kelimesini "en'amce veya "enamhe şeklinde okusa imamlık yapması caiz olmaz" (H.Ec. 1/11)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:10

NAMAZA ENGEL OLAN ŞEYLER
606 - Soru: Bir Müslüman, din kardeşinin "dinine" sövse, hem de bu söven şahıs namaz kılıyor, bir mahzur var mıdır?
Cevap: Dine söven kimse dinden çıkar ve imanını kaybeder.
607 - Soru: Bir işletmede çalışan işçi, patronun haberi olmadan namazını kılacak olsa, kabul olur mu? Olursa sevabı patronun mu yoksa kılanın mı?
Cevap: Namaz Allah'ın emri olup, kılınması başkasının iznine bağlı değildir. Patron müsaade etmese bile namazı gene de kılmak gerekir. Namazın sevabı elbette kılanındır .İş sahibi namazı kılmaya müsaade ve teşvik ediyorsa hayra delalet ettiğinden dolayı ona da sevap olur.
608 - Soru: Bazı kimseler, "Bir kişi, içkili iken namazını kılabilir ve camiye gelebilir. Çünkü içkinin günahı ayrı, namazın sevabı ayrıdır" diyorlar. Dinimizin hükmü nasıldır?
Cevap: Meseleyi mücerret olarak ele almak gerekirse günahın işlenmesinden doğan sorumluluk ile vazifenin yapılmasından doğacak fayda ayrı ayrı şeylerdir. Ancak müşahhas bir örnekle ileri sürülen iddialar yanlış telakkilere yol açar ve inancı zayıf, bilgisi az kimseleri şaşırtabilir. Bu gibi meseleleri ilmi mehafilde ele almak doğru ise de her yerde herkesin konuşması doğru görülemez.
609 - Soru: Bir kimse nafile namaz kılarken anne veya babası kendisini çağırsa namazı bozar da onlara cevap verir mi?
Cevap: Anne ve babası onun namazda olduğunu biliyorsa, icabet etmemekte bir beis yok ise de bozması evla görülmüştür. Şayet kendisini çağıran baba ve annesi, onun namazda olduğunu bilmeyerek çağırmış ise, nafile namazı bozup ona icabette bulunması vacib olur.
610 - Soru: Farz namazı kılmakta olan bir kimseyi annesi veya babası çağırmış olsa, namazını bozup onlara cevap verebilir mi?
Cevap: Farz namazı bozmak, bir zaruret sebebiyle olmaktadır. Anne veya babası "imdat" dilemiş ise, o zaman namazı bozup onlara cevap verebilir. Fakat, böyle bir durum olmadığı zaman, farz namazı kesip cevap vermesi doğru olmaz. Namaz hali kulun Rabbinin davetine icabet etme halidir. Bu icabet, bir kulun çağırması sebebiyle yarıda kesilemez.
611 - Soru: Namaz kılan bir mü'mine bir gayri müslim gelip kendisine İslam dinini telkin etmesini istese namazı kesip ona İslamiyet'i telkin etmesi caiz olur mu?
Cevap: Evet, namazı kesip ona İslam dinini telkin etmek caiz olur.
612 - Soru: "Temiz olmak şartı ile pijama ile namaz kılmakta mahzur yoktur" deniyor. Hasan Arıkan Hoca'nın Muhtasar İlmihali'nde ise, namazın mekruhları arasında "Büyükler meclisine girilmeyecek elbise ile namaz kılma"nın yer aldığı görülüyor. Buna göre pijama ile namaz kılma hakkında söylenecek başka bir şey var mı?
Cevap: Evet, söylenecek bir izah vardır. Şöyle ki: Bizim beyanımız ile Hasan Arıkan Hoca'nın Muhtasar İlmihali'ndeki izah arasında bir uyuşmazlık ve çelişme yoktur. Namazın mekruhları arasında yer alan "Siyab-ı bizle içinde namaz kılmak" ifadesi görülmektedir. "Bizle" kirden sakınılmayan hor elbise, büyüklerin huzuruna varılamayacak kirli elbise demektir. Namazda müstehap olan mutad giyiniştir. Gecelikler, yani pijama, giyilmesi mutad bulunan bir elbisedir ve onunla namaz kılmakta bir mahzur ve mekruh yoktur. Yeter ki temiz olsun. Bu hususta Hacı Mehmed Zihni Efendi merhumun Nimet'ül-İslam adlı kiabının "Kitabü's-Salat'ında yer alan namazın mekruhları bahsinde 56 rakamlı mekruhun (7) nolu haşiyesinde gerekli ve doyurucu bir açıklama vardır. Gerekirse oraya da bakabilirsiniz.
613 - Soru: Ben, bir seccade buldum. Kıymetli bir şey olduğu için ilk bakışta anlaşılmakta. Ben her ne kadar ilan etmiş isem de sahibi çıkmadı. O günden bu güne üzerinde namaz kıldım. Camiye koysam durdurmazlar. Ben bu seccadenin kıymetini versem, camiye veya bir hayır kurumuna o parayı hibe etsem olur mu? Şimdiye kadar bu seccadenin üzerinde kıldığım namaz kabul olur mu olmaz mı?
Cevap: Emanet olarak elinizde bulunan bu seccadenin sahibini bir sene araştırın. Bu müddet dolduktan sonra, bir camiye verin. O olmazsa bir fakire temlik ettikten sonra o kimse satarsa ondan alın. Kıymet takdirini siz kendiniz yapmayın. Verdiğiniz adam, seccadenin fiyatını öğrensin ve sizden isteyeceği parayı buna göre söylesin. Aranızda icap ve kabul yerine geldikten sonra parayı verir ve seccadeyi o kimseden satın alırsınız.
614 - Soru: Bir evde fotoğraf varsa namaz olmaz diye okudum. Evdeki sandık içinde veya kıblenin gayrisinde olursa namaz sahih olur mu? Fotoğraf namaz kılanın üzerinde (yani cebinde) olursa ne olur?
Cevap: Namaz kılınan evde fotoğraf olsa namaz olur. Ancak namaz kılanın önünde, sağ veya sol tarafında olursa, namaz mekruhtur. Kapalı yerde olursa mekruh olmaz. (Büyük İslam İlmihali, Namazın Mekruhları, 48. madde)
615 - Soru: Bir kimse camide belirli bir yerde namaz kılmayı adet haline getirse ve hep orada namaz kılmış olsa bunda bir mahzur var mı?
Cevap: Mescidlerin her tarafı aynı fazileti haizdir. Bu itibarla, muayyen bir yerde namaz kılıp başka yerde kılmamak, sanki, oradan başka bir yerde namaz kılmak caiz değilmiş gibi bir kanaatin uyanmasına sebep olabilir. Bundan dolayı böyle bir yer tahsis edip devamlı orada kılmakta kerahet vardır.
616 - Soru: Bir kimse namaz kılarken altına bez bağlanan ve bu bezleri kirletmiş olan bir çocuk, namaz kılanın kucağına gelip otursa, bu pisliği sebebiyle namazı fasid olur mu?
Cevap: Eğer o çocuk, tutmaksızın kendi oturabiliyorsa ve onun altındaki pislik, namaz kılanın üstüne geçmiyorsa o kimsenin namazı bozulmaz. Çünkü namaz kılan onu yüklenmiş sayılmaz. Bu sebeple, namaz için şart olan temizlik kaybolmuş sayılmaz.
617 - Soru: Bazı kimseler, namaz kılacağında, takke bulamadıkları için başının etrafına mendil ve benzeri bir şey veya kaşkol dolamaktadırlar. Bu sırada başının tepesi ise açık kalmaktadır. Böyle olunca başı örtme sünneti yerine gelmekte midir?
Cevap: Başın üstü örtülmedikçe bu sünnet yerine gelmiş olmaz. Başın etrafını kapatıp üstünü açık bırakacak şekilde mendil veya kaşkol dolamakta kerahet vardır. Bu hususta ölçü, başın üstünün açık kalmasıdır. Kerahet de bundan doğmaktadır. Yoksa kaşkol dolamak mekruh sayılmamıştır.
618 - Soru: Bazı kimseler, secdeye giderken pantolonunu çekmektedirler. Bunda bir mahzur var mı?
Cevap: Bu iş, az bir fiil ile oluyorsa kerahet vardır. Amel-i kesir (çok iş) ile yapılırsa namazı ifsad eder.
619 - Soru: 90 kilometrelik veya daha uzak bir mesafedeki şehre gitmek üzere yola çıkan bir kimsenin 30-40 kilometrelik bir yolculuktan sonra aniden geriye dönmesi gerekse, bu dönüş sırasında namazını seferi olarak mı kılar, yoksa tam olarak mı eda eder?
Cevap: Geriye dönmeye karar vermekle, seferilik niyeti bozulmuş olacağından, namazını, yani dört rekatli farzları tam kılar. (Büyük İslam İlmihali, Namaz bahsi md. 277)
620 - Soru: Kısa kollu gömlekle ve takkesiz namaz kılmak ne derece caizdir?
Cevap: Namazı kolları açık ve imkanı varken takkesiz kılmak mekruhtur. Bu hususta daha geniş bilgi almak için Ö.N. Bilmen'in Büyük İslam îlmihali adlı kitabının Namazla ilgili bölümünde yer alan (5) ve (47.) maddelerim dikkatle okumanızı tavsiye ederiz.
621 - Soru: Bir arkadaşım var. Beş vakit namazını hiç kaçırmıyor ve fakat rüşvet alıp yiyor. Buna ihtiyacı olduğu için mi alıyor, bilmiyoruz. Bu kimsenin namazı kabul olur mu?
Cevap: Bir kimsenin rüşvet alması asla helal değildir. İhtiyacının bulunması onun rüşvet almasına müsaade olarak gösterilemez. Hiçbir çare kalmadığı zaman, ihtiyacını giderecek bir miktar şey dilenilir ve fakat rüşvet alınamaz. Kılacağı namazlar önce kabul olunur, daha sonra (kıyamet günü) ibadetlerinin sevabı, üzerinde bulunan kul hakları karşılığı, hak sahiplerine verilir.
622 - Soru: Yaşları 35-45 olan birtakım arkadaşlar da aynen rüşvet yiyorlar. Hiç de namaz kılmıyorlar. Bunlar diyorlar ki: "Biz rüşveti terk edemiyoruz ki namaz kılalım." Namazımız kabul olmaz diye kılmak istemiyorlar. "Her ikisi de bir arada yürürse biz de namaza başlayalım" diyorlar. Bu hususta ne dersiniz?
Cevap: Namazı değil, rüşveti terk etmelidirler. Bu kimselerin sorumluluğu iki kattır. Namazı duyarak ve feyzine doyarak kılacak olurlarsa namaz kendilerini bu gibi kötülüklerden alıkoyacaktır.
623 - Soru: Bu arkadaşların düşüncesi, günah işleyen bir kimse namaz kılmamalıdır, diyorlar. Zira kabul olunmayacağı kanaatini taşımaktadırlar. Her gün tevbe edip de tekrar günah işleyince o namaz kabul olur mu?
Cevap: Günah, nefse köleliktir. İbadet ise Allah Teala'ya kul olmaktır. Rabbimize kulluğumuz arttıkça nefsin esaretinden sıyrılmış ve kurtulmuş oluruz. Akli kanaatler ile dini meseleleri hükme bağlamak, her zaman geçerli değildir. Din, akla göre hareket olsaydı mestin üstüne değil altına mesih daha uygun olurdu.
624 - Soru: Bir gelin, kayınbabasının ve çelebisinin yanında namaz kılabilir mi?
Cevap: Bir kadının, tesettüre tam riayet etmek şartı ile, kayınpederinin ve çelebisinin (kayınbiraderinin) yanında namaz kılmasında bir mahzur yoksa da, kadının evin içinde münasip bir yeri namazgah olarak seçip ibadetlerini orada eda etmesi daha münasiptir. Zira bu şekilde davranması kadınlık durumuna daha elverişlidir.
625 - Soru: Bir gavurun kullandığı elbiseyi daha sonra bir Müslümanın giymesi doğru olur mu, bu elbise ile namaz kılması caiz midir?
Cevap: Tertemiz yıkadıktan sonra kullanılabilir.
626 - Soru: Hayvan resmi bulunan bir gömlek ile ve canlı resmi bulunan bir yerde namaz kılınır mı?
Cevap: Böyle bir gömlek, kişinin üzerinde iken kılınan namaz bozulmaz ise de bunu giymemek evladır. Evin içindeki resim, kıble istikametinde veya secde yerinde bulunuyorsa namaz mekruhtur. Diğer mahallerde bulunması halinde namazı engellemezse de rahmet meleklerinin içeriye girmesine engel olur.
627 - Soru: Kızların kaneviçe ile işlemiş oldukları seccadelerde veya hacdan getirilen cami resimli seccadeler üzerinde namaz kılmak caiz midir?
Cevap: Evet, caizdir.
628 - Soru: Memur olan bir kimseye, işveren "Namaz kılmayacaksın" diyor. Namaz kılmasına müsaade etmezse işi terk etmesi lazım gelir mi?
Cevap: Evet, işi terk edip namaz kılmasına engel olmayacak bir yer araması gerekir. Namaz, Allah'ın emridir. Kulun direktifleriyle asla terk edilemez. Namaz için iş terk edilir ve fakat iş için namaz katiyen bırakılmaz.
629 - Soru: Kauçuk üzerinde namaz kılmakta bir mahzur var mıdır?
Cevap: Kauçukun maddesi temiz olduğu için, ondan yapılmış bir seccade üzerinde namaz kılmakta bir mahzur yoktur. Yumuşak olması bakımından düşünülüyorsa, başın yerin sertliğini hissetmesi gerekir. Sünger gibi bir şey üzerine secde edildiği zaman, yerin sertliği anlaşılırsa secde caiz olur.
630 - Abdürrahim Fetvalarından: "Üzerinde dirhem miktarı fidişi bulunurken namaz kılmakta kerahet yoktur" (H.Ec. 1/9)
Açıklaması: Ölmüş bulunan hayvanların diş, tırnak ve boynuz gibi uzuvları, üzerinde et, deri ve sinir gibi şeyler bulunmadıkça temizdirler. Bu sebeple üzerinde fildişi, boynuz ve benzeri şey varken namaz kılmak kerahetsiz caiz görülmüştür.
631 - Behce Fetvalarından: "Üzerinde dirhemden fazla "misk" mevcut iken namaz kılsa sahih olur" (H.Ec. 1/10)
Açıklama: Misk, kedi veya geyiğin vücudundan hasılolan ve ıtriyata maya teşkil eden bir maddedir. Misk, temiz olduğu için, o üzerimizde iken namaz kılmakta bir mahzur yoktur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:10

KIRAAT
632 - Soru: Bir namazın birinci rekatinde bir surenin sonundan okuyan kimse, ikinci rekatinde başka bir surenin sonundan okuyabilir mi? Böyle yapmasında bir kerahet var mıdır?
Cevap: Bu şekilde okumakta herhangi bir mahzur ve mekruh yoktur.
633 - Soru: Namaz kılan bir kimse, ikinci rekatte birinci rekatte okuduğu sureden daha üstten bir sure okusa, mekruh işlediğini anlayıp ilk rekatte okuduğu surenin önündeki bir sureyi okursa bu kimseye secde-i sehiv lazım gelir mi?
Cevap: Okumaya başladığı sureyi bırakmaz. Böyle bir yanılmadan dolayı da sehiv secdesi gerekmez. Zira bu gibi tertibe riayetsizlik, tenzihen mekruhtur.
634 - Abdürrahim Fetvalarından: "Fatihayı okuduktan sonra bir surenin sonundan birkaç ayet okunsa kerahet yoktur" (H.Ec. c. 1/10)
Açıklama: Bu yanılma ile, manada fahiş bir bozukluk olmamakla vacip yerine gelmiş olur. Okunan kısmın, bir surenin evvelinden, orta veya sonundan seçilmiş olmasında kerahet yoktur.
635 - Behce Fetvalarından: "İmam (namazda Kur'an okurken) tutulsa, cemaatten biri de okunan yerden imamı feth (hatayı düzeltme)de bulunduğunda, imam okuyup tamamlasa namazları fasid olmaz" (H.Ec. I/11)
Açıklama: İmam, Kur'an-ı Kerim'den ezberinde olan en pişkin yerleri okumalı; yanıldığı yeri doğrultmaya cemaati mecbur bırakmamalıdır. Şayet namaz caiz olacak kadar okumuş ise rükua varmalı, aksi halde bir başka yerden okumalıdır. Buna da imkan bulamazsa cemaat içinden biri, imamın yanlışını söyler, o da bu ikaza uyarak hatasını düzeltirse namazları fasid olmaz.
636 - Soru: Bazı kimseler, namazdaki acemiliği yüzünden, okuyacağı sureyi daha bitirmeden rükua varmakta ve bu yüzden surenin bir kısmı, rükuda bitmektedir. Bunda dini bir mahzur var mıdır?
Cevap: Kıyamdan başka bir yerde Kur'an okumak mekruhtur. Bu noktadan hareketle rüku ve secdede Kur'an okunmasının kerahati anlaşılmaktadır. Bu iş de mekruhtur.
637 - Soru: Sabah namazının farzını kılarken, ikinci rekatte unutarak, Kur'an okumadan rükua giden kimsenin nasıl hareket etmesi gerekir?
Cevap: Rükudan kalkıp Kur'an okumayı yerine getirip tekrar rükua gitmesi gerekir. Eğer Kur'an okumazsa namazı fasid olur.
638 - Abdürrahim Fetvalarından: "Yatsı namazının ilk sünnetinde, ka'de-i uladan ayağa kalkınca "Sübhaneke", "Euzü" ve "Besmele" okuması gerekir" (H.Ec. 1/10)
Açıklama: Her namaza başlandığında Sübhaneke okumak sünnet olduğu gibi, sünnet-i gayri müekkede bulunan ikindi ve yatsı namazlarının sünnetleri ile Teravih namazında ka'de-i uladan kalkınca Sübhaneke okumak ve peşinden Euzü Besmele çekmek sünnettir.
639 - Soru: Bazı camilerde ilk sünnet ile farz arasında, yani kametten önce, üç defa ihlas okunuyor. Bu sıra namaz kılanlar da oluyor. Okumak caiz midir?
Cevap: İhlas okunmasına dair emredici bir hüküm yoktur. İhlas okunmasında ecir vardır, fakat bahsettiğiniz gibi, adet haline getirip okumak yerine terki daha evladır.
640 - Soru: Namazda alışkanlık haline gelmiş bir huyum var. Her sure için besmele çekiyorum. Bu davranışım sakıncalı mı? Bir de namazda okunacak Fatiha'ya "Euzü ve Besmele" ile mi başlanılacak, yoksa yalnız besmele kafi mi?
Cevap: Hanefi mezhebine göre, namazda sure okumaya başlarken besmele okunmaz. Namazın ilk rekatinde, Sübhanekeden sonra "Euzü" ve "Besmele" okunur. Daha sonraki rekatlarda sadece "Besmele" okumak kafidir.
641 - Soru: Namazdan sonra Ayetü'l-Kürsi'yi okuyanca bazı kimseler tesbihe üflüyorlar. Bu neden yapılmaktadır ve yapılması şart mıdır?
Cevap: Böyle bir şart yoktur. Tesbihe üflenmesi de yanlıştır. Şayet üfleyecekse, Huu, diye kendi göğsüne üflemesi münasip olur.
642 - Soru: Namazda zammı sure okurken takıldım. Geriden aldımsa da okuyamadım. Başka bir sure okuyabilir miyim? Okursam bir şey lazım gelir mi?
Cevap: Namaz caiz olacak miktarda okumuş iseniz rüküa gidersiniz. Şayet hiç okumamış iseniz ezberinizde olan başka bir yerden okursunuz. Bundan dolayı bir şey lazım gelmez.
643 - Soru: "İmam ve Müezzin, Cemaat ve Cemiyetler Hakkında Birkaç Uyarı" adlı kitapta beş vakit namazların sünnetleriyle farzı arasında ihlas okunmasının bid'at olduğu yazılı. Bu konuda bizi aydınlatınız.
Cevap: Bir zamanlar Çorum uleması da bid'at olduğunu söylemiş ve onların sözleri diğer Osmanlı uleması tarafından kabul edilmişti.
644 - Soru: Namazların farzlarında okunacak Kur'an-ı Kerim'in miktarını belirtirken çözemediğimiz bir tabir var. "Tıval-i mufassal", "Evsat-ı mufassal" ve "Kısar-ı mufassal" tabirleri hangi sureleri içine almaktadır?
Cevap: "Tıvâl" kelimsi tavil'in cemilenmiş şeklidir. Tavil ise "Uzun" manasına gelmektedir. "Mufassal" lafzı ise, fasıllan çok olan manasına gelmektedir. Bu sureler şöyle tasnif ve tesbit edilmiş bulunmaktadır: "Tıval-i mufassal", Sure-i Hucürat'dan Büruc Suresi'ne kadar olan surelerdir. Tarık Suresi'nden "Lem yekun" suresine kadar olan surelere "Evsat-ı mufassal" adı verilmektedir. Bundan itibaren nihayete kadar olan surelere ise "Kısar-ı mufassal" denilmektedir.
645 - Soru: Bir kimse, Sübhaneke'den sonra Fatiha'yı okumadan rükua gitmiş olsa nasıl hareket eder?
Cevap: Geri kalkıp, önce Fatiha'yı, onu takiben sure veya ayetlerden caiz olacak miktar Kur'an okumayı yerine getirir ve tekrar rüku yapar. Evvelki rüku muteber olmamıştır. Şayet rüku tekrarlanmazsa namaz fasid olur. Çünkü rüku gibi mükerrer olmayan rükünler arasında tertibe riayet farzdır. Önce kıraet sonra rüku ifa edilmesi lazımdır.
646 - Soru: Farz namazların ancak iki rekatinde kıraat farz kılındığı halde, nafilelerin her rekatinde farz olmasının hikmet-i sebebi nedir?
Cevap: Nafilelerin her iki rekati müstakil bir namazdır. Bu sebeple her rekatinde kıraat farz kılınmış olmaktadır.
647 - Soru: Vitir, Hanefi mezhebine göre, vacib bulunduğu halde neden her rekatinde kıraat farz olmaktadır.
Cevap: Vitir namazının sünnet olduğu ictihadında bulunan müctehidlere göre, her rekatinde kıraatin farz olmasının sebebi açıktır. Vacib olduğu ictihadında olan müctehidlere göre, her rekatinde kıraatin farz olması ihtimali dikkate alınmış ve ihtiyatla hareket edilmiş olmaktadır.
648 - Soru: İmamla namaz kılarken selam vereceğimiz sırada imam selama başlayasıya kadar olan vakit içerisinde "Rabbena" duasını tekrar tekrar okuyabilir miyim?
Cevap: Okuyacağınız dua ve tesbihatı çabuk bitirip de tekrarlamak yerine ağır ağır okuyup imama ayak uydurmanız daha münasip bir hareket olur.
649 - Soru: Sabah namazından sonra okulan "Lev enzeina" ayetlerinden önce üç kere okunan "Euzü billahissemiıl-alimi mineşşeytanirracim" şeklindeki istiâze neye istinaden okunmaktadır?
Cevap: Tirmizi'nin Ma'kıl bin Yesar'dan rivayet ettiği bir Hadis-i Şerife müsteniden okunmaktadır. Hadis-i Şerifte şöyle ifade edilmektedir; "Kim sabaha erdiğinde üç defa "Euzü billahissemiıl alimi mineşşeytanirracim" der ve sure-i Haşrin sonundan üç ayet okursa, Allah (cc) da buna karşılık olarak yetmiş bin meleği (o kimseye) müvekkel kılar."
650 - Soru: Bir imamımız var. Namaz kıldırırken iyice dikkat ediyorum. Fatiha'daki "İyyake" kelimesini tek ya ile okuyor. Kendisini uyarıyorsak da, "İmam bildiğini okur" kabilinden bir değişiklik olmuyor. Bu imamın arkasında kıldığımız namazlar fasid olur mu?
Cevap: Bu şekilde okuması doğru olmamakla beraber, namazı bozacak seviyede bir yanlış değildir. Zira, şeddesiz bir harfi şeddeli olarak okumak veya şeddesiz bulunan bir kelimeyi tek harf olarak telaffuz etmek namazı ifsad etmez. (Büyük İslam İlmihali, Namazla ilgili bölüm, madde: 439)
651 - Soru: Bir imam, "Semia..." yerine "Semie" okusa hüküm nedir?
Cevap: Böyle bir okuyuş doğru olmamakla beraber namazı ifsad etmez. Kalın okunacak bir harfi ince, ince okunacak bir harfi kalın okumakta umum belvâ vardır. (Büyük İslam İlmihali, Namazla ilgili bölüm, madde: 439)
652 - Soru: İmamın okuyuşunda namazı bozan bir hususu cemaat cahil olup anlayamasalar iktida eden cemaatin namazı fasid olur mu olmaz mı?
Cevap: Cemaatin, cahilliği bir mazeret sayılamaz. Namaz bozulmuş olur.
653 - Soru: Bir kimse Kur'an-ı Kerim'i okurken "sin" ile peltek "se"yi ayırt edemiyor. Bu kimsenin imamlık yapması sahih ve caiz midir?
Cevap: İmamlığın şartlarından biri de dilde bu gibi özürlerin bulunmamasıdır. Bu itibarla, bahsi geçen kimsenin imamlık yapmaması gerekir.
654 - Soru: Bir kimse namaz kıldırırken surede veya ayette (f) yerine (vav), (ha) yerine (hı) okusa, esre yerine üstün, üstün yerine ötre okusa namazı sahih olur mu?
Cevap: Namazın sahih veya fasid olduğu, manada bozukluk olup olmamasına bağlıdır. Siz bunu bir örnekle belirtmediğiniz için kesin bir şey söylememiz mümkün değildir.
655 - Soru: Bir kimse, giyilmesinde kerahet bulunan ipek takke ile namaz kılacak olsa namazı fasid olur mu?
Cevap: Namazı fasid olmaz. Ancak kerahet olan bir şeyi ihtiyar ettiğinden dolayı edebe aykırı hareket etmiş olur.
656 - Soru: İmamdan önce secdeye giden kimsenin namazı hakkındaki hüküm nedir?
Cevap: İmama uyan bir kimse secdeye, imam başını rükudan kaldırdıktan sonra varmış ve imam, o secdede iken yetişmiş ise, imamın ve muktedinin secdedeki ortaklıkları sebebiyle, o kimsenin namazı sahih ve fakat imamdan önce secdeye vardığı için mekruh olur. Eğer imam, o kimse secdede iken onun secdesine yetişmiş olmazsa bu kimsenin namazı sahih olmaz. (Nimetü'l-İslam, s. 486)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:11

NAMAZLARIN SONUNDAKİ TESBİHAT
657 - Soru: Mahallemize bir imam geldi. Hiçbir zaman namazdan sonra tesbih çekmiyor. Bunu bir türlü anlayamadık. Bu hususta bizi aydınlatmanızı rica ederiz.
Cevap: O imamın hangi müessesede yetiştiğini inceleyiniz ve gidip hocasına -veya hocalarına- ve bir de böylesine vazife veren merciye sorunuz.
658 - Soru: Bazı kişiler, "Bir çekimlik tesbihi ele alıp oynamak günahtır. Fakat otuz iki adet olursa bir şey olmaz" diyorlar. Bu söz doğru mudur?
Cevap: Bu iddiaların dini ve ilmi bir dayanağı yoktur. Her iki iddia da yanlıştır.
659 - Soru: Tesbih kimden kalmıştır. Bazı kimseler Veysel Karani Hazretleri'nden kalmıştır diyorlar. Bu iddia doğru mu? Peygamber Efendimiz (sav) zamanında tesbih kullanılıyor muydu, yoksa parmaklar ile mi bu vazife görülüyordu?
Cevap: Tesbihin Üveys-i Karani Hazretleri'nden kaldığına dair bir rivayete rastlamış değiliz. Peygamber Efendimiz'in(sav) asrında "tesbih" adı verilen aletin kullanıldığına dair bir beyan yoksa da, okunan virdlerin çakıl taşı veya çekirdeklerle sayıldığı, Tirmizi'nin Sa'd İbni Ebi Vakkas'dan(ra) rivayet ettiği Hadis-i Şeriften anlaşılmaktadır. (Riyazü's-Salihin tercememizin 1439 rakamlı Hadis-i Şerifîne bakınız) Bu hususta şunu ifade etmek isteriz: Tesbihleri parmakla saymak azimet, tesbih adı verilen şeyi kullanmak ise ruhsattır.
660 - Soru: Namazdan sonra çekilen tesbihleri, elle mi yoksa adı verilen aletle mi saymak evladır?
Cevap: Elle saymak evladır. "Tesbih" adı verilen aleti çekmek de caizdir.
661 - Soru: Cenaze varken, farz namazların peşinde tesbih çekilmiyor. Bu hususta ne dersiniz?
Cevap: Cenazeyi defin hususunda acele etmek gerektiğinden dolayı böyle yapılmaktadır. Tesbih çekilmesi sünnet, cenaze namazı ise farzdır. Onu öne almak gerekir. Tesbihi daha sonra kendi kendine çekmek de mümkündür, çekmelidir.
662 - Soru: Abdullah bin Ömer (ra), "Ben, Resulullah'ı (sav) tesbihleri (sağ elin parmakları ile) sayarken gördüm" diye rivayet etmektedir. Bir de Yasir kızı Humeyda Yüseyre'den, Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: "Sizin üzerinize tesbih, tehlil ve takdis (ifade eden virdleri okumak) lazımdır. Onları parmakla sayınız. Zira onlar, sahibinin yaptıklarından sorguya tabi tutulacaklardır. (Şahidlik yapmaları için) sorguya çekileceklerdir. Gaflet etmeyin ki rahmeti unutursunuz." Bu Hadis-i Şerifler, Peygamber (sav) Efendimiz'in tesbihleri parmak ile saydığını ve ashabına da parmakla saymalarını emrettiğini açıkça ortaya koyduğu halde, tesbih kullanınca bu emir ihmal edilmiş olmuyor mu?
Cevap: Okunan tesbihleri el ile saymak daha faziletlidir. Abdullah bin Ömer'den (ra) rivayet edilen Hadis-i Şerif ve onu takip eden Hadis-i Nebeviden anlaşılan hususu budur. Meseleye "Evlanın tesbiti" yönünden bakılacak olursa, varılacak sonuç başka türlü olamaz. Tesbih kullanmanın caiz olup olmadığı yönünde meseleye bakıldığı zaman, Hadis-i Şeriflerle ilgili kitaplar, tasavvufi sahada yazılmış eserler ve fıkhi kitaplar dikkat süzgecinden geçirildiğinde, tesbih kullanmanın caiz olduğu görülmektedir. Hatta virdi okuyacak kimse, yanılmaktan ve hata etmekten kendini emin bulmuyorsa tesbih kullanmanın evla oduğu ifade edilmektedir. Allame Şihab İbni Hacer Hazretleri de böyle fetva vermiş bulunmaktadır. Evliyaullahın ekserisi tesbih adı verilen aleti kullanmıştır. Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri'nin elinde tesbih görülmüş ve kendisine "Senin gibi bir zat, elinde tesbih mi tutuyor?" denilmiş. O, "Rabbime ulaştığım bir yolu terk edemem" cevabını lütfetmiş.
İbni Asakir, Tarih'inde tahric etmektedir: Ebu Müslim Havlani Hazretleri'nin elinde bir tesbih bulunur ve onunla virdlerini okurmuş. Bir gece uykudan kalktığında tesbihin elinde dönmekte olduğunu görmüş. Tesbihi koluna dolamış, bakmış ki tesbih kolunda da dönmekte ve ondan şu tesbihat işitilmekte imiş: "Ya münbite'n-nebat, ya daime's-sebat! Bunun üzerine Ebu Müslim, hanımına hitaben, "Ya Ümm-i Müslim gel, gel? Şu acayip duruma bak" diye seslenmiş. Kadın geldiğinde, tesbih hala dolaşmakta imiş. Zevcesi oturduğu zaman tesbih durmuş. Okunacak virdin fazla olması halinde, hata ve yanılma ihtimali galip bulunduğu için, hataya düşmemek maksadı ile tesbih kullanmanın evla olduğu yukarıda belirtilmiş bulunmaktadır. 5-10 tesbih okuyan kimse için, bunların sayısını şaşırmak mümkün olabilir. Eslaftan öyle zatlar bilinmektedir ki, okuduğu vird onbinleri bulmaktadır. Onlardan birkaç misal vererek mevzumuzu zenginleştirmek isteriz. Şöyle ki:
Ebu Hüreyre (ra), oniki bin tesbih okumadan yatağına girip yatmazdı. Ashabtan Ebu'd-Derda (ra), bir günde yüzbin tesbih okurdu. Halid bin Madan, bir günde kırk bin tesbih okurdu. Bu durumlar dikkate alınınca, parmaklar ile tesbihi saymanın zorluğu daha açık olarak ortaya çıkar.
Tesbih kullanmakta bir kerahet olsa idi, onu Peygamber Efendimiz (sav) yasaklardı. Yasaklanma olmamış, sadece fazileti üstün tesbihatın okunması tavsiye edilmiştir.
663 - Soru: Namazların peşinde veya başka zamanlarda tesbih, hamd, tekbir, vird ve zikir okurken tesbih adı verilen aleti çekmek bid'ad mıdır?
Cevap: Bir şeyin bid'at olması için dinimizde yeri olmaması gerekir. Halbuki Resulullah (sav), okunan tesbihleri çekirdek veya çakıl taşı ile sayanları gördüğü halde bunu yasaklamamıştır. Men etmeyişi, tesbih çekmenin takriri bir sünnet olduğunu ortaya koymaktadır. Tesbih kullanmanın bid'at olduğunu iddia eden kimsenin sözü, ilmi bir esasa dayanmamaktadır.
Hakim ve Taberani, mü'minlerin annesi Safiyye (ra)'den şöyle rivayet etmektedir: "Benim önümde dört bin çekirdek bulunduğu halde Resulullah (sav) yanıma girdi ve "Ey Huyey kızı, bunlar nedir?" buyurdu. Ben, "Onlarla (okuduğum) tesbih (leri tadad) ediyorum (sayıyorum)" dedim. Bunun üzerine "Baş ucuna dikildiğim zamandan beri, ben bundan daha çok tesbih okudum" dedi. Ben, "Ey Allah'ın Resulü(sav), onu bana öğretiniz" dedim. Resul-i Ekrem(sav), "Sübhaneallahi adede ma haleka min şey'in" (tesbihidir)" buyurdu.
Peygamber (sav) Efendimiz, zevcesini çekirdekleri kullanmaktan men etmemiş, ancak faziletçe daha üstün bir tesbihi haber vermişti. Yasaklanmayışı, bunları kullanmada Takrir-i Nebevi olmaktadır. Bu husustaki misal bundan ibaret de değildir. Sâd bin Ebi Vakkas (ra)'ın rivayet ettiği diğer bir hadis-i şerif de bu hususu teyid etmektedir. Şöyle ki: Sa'd (ra) Resulullah (sav) ile birlikte bir kadının yanına girmişler. Kadının önünde çekirdekler veya çakıl taşları bulunuyordu. O, bunlar ile tesbih ediyordu. Resul-i Ekrem; "Sana bunlardan daha kolay -veya daha faziletli- olanını haber vereyim mi?" buyurdu. (Sonra) şöyle devam etti: "Gökte yarattıklarının sayısınca Allah'a tesbih ederim, yerde yarattıklarının sayısınca Allah'ı tenzih ederim, yer ve gök arasındakilerin sayısınca Allah'ı tesbih ederim. Yarattığı şeyler sayısınca Allah'a tesbih ederim." "Allahu Ekber" de bu şekilde, "El-hamdülillah" da bu tarzda, "La-ilahe illallah" da bu şekilde "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh" da bu tarzda okunacaktır.
Bu Hadis-i Şerifde okunan tesbihleri çekirdek veya ufak taşlarla saymanın caiz olduğuna delil teşkil etmektedir. Zira Peygamber Efendimiz (sav) bunları kullanmayı inkar etmemiş, faziletçe daha üstün olanı tavsiye etmiştir. Erbabına gizli değildir ki, inkar ve yasaklama ayrı bir iş, daha üstün değerde olanı tavsiye ayrı bir husustur.
Bir mezheple mukayyed bulunmayan Şevkani, bu Hadis-i Şerifleri tesbih kullanmanın caiz olduğuna delil olarak göstermektedir.
8 - Soru: Ashabtan tesbih kullanan olmuş mudur?
Cevap: Tesbihin yerini tutan ve okunan virdin tesbitine yarayan şeyleri kullanan olmuştur. Şöyle ki:
a) Sa'd bin Ebi Vakkas'ın (ra), çakıl taşlarını, evradın sayılarını hatırlamada kullandığı ve bu şekilde tesbihatta bulunduğu rivayet olunmaktadır.
b) Ashabdan Ebu'd-Derda (ra) bir kese içinde Acve hurmasının çekirdeklerini toplamıştı. Duha namazı kılındıktan sonra bunları birer birer keseden çıkararak okuduğu tesbihleri sayar ve onların tükenmesine kadar virdine devam ederdi.
c) Ebu Said eI-Hudri (ra) de çakıl taşı kullanarak tesbihatta bulunurdu.
d) Deylemi Müsned-i Firdevs (ra) de Hazret-i Ali (ra)'den merfu olarak "Tesbih ne güzel hatırlatıcıdır" hadisini nakletmektedir.
e) Ebu Hüreyre (ra), üzerinde iki bin düğüm atılmış bir ipi vardı. Bunlarla tesbihte bulunmadan önce uyumazdı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:19

TİLAVET SECDESİ
665 - Soru: Bir secde ayetinin meali okunduğu zaman secde etmek gerekir mi?
Cevap: İhtiyaden secde etmek lazımdır.
666 - Soru: Bir imam, namazda secde ayetini okusa, secdeyi namazdan sonra mı yapar, yoksa namazda cemaatle birlikte mi yapar?
Cevap: Namaz içinde yapar. Okuyacağı Kur'an-ı Kerim secde ayetiyle sor buluyorsa namazın secdesi ile tilavet secdesi de yerine gelmiş olur. Şayet okuması daha devam edecekse secdeye varıp, tilavet secdesini yapar, daha sonra kalkıp kıraate devam eder.
667 - Soru: İmama uymuş bulunan bir kimse, kendiliğinden secde ayetini okusa secde etmesi vacib olur mu?
Cevap: Olmaz.
668 - Soru: Cemaatin önünde, namazdan önce, tilavet secdesi bulunan ayeti okudum. Namazdaki insanların da kim olduğunu bilemiyorum. Bu durumda ne yapmam gerekir?
Cevap: Durumu cemaate ilan edip tilavet secdesi yapmalarını açıklarsınız.
669 - Soru: Kerahet vaktinde namaz kılmanın mekruh olduğunu biliyoruz. Ancak tilavet secdesi yapılabilir mi?
Cevap: Kerahet olmayan vakitlerde okunmuş bir secde ayetinin secdesi kerahet vaktinde yapılamaz. Kerahet vakti içinde okunmuş ise kerahet vaktinin çıkmasına tehir etmelidir. Cemaat karşısında okunduğunda dağılma sebebiyle unutup yapamamaları ihtimal dahilinde bulunduğundan, kerahet vaktinde okunan ayetin secdesini kerahet vakti içinde yapmak caiz görülmüştür.
670 - Soru: Kitabımız Kur'an-ı Kerim'i okurken tilavet secdelerini okuduğumuz vakit hemen ifa etmemiz lazım mı, yoksa biraz daha okuduktan sonra yerine getirmemizde bir mahzur var mı?
Cevap: Bir zaruret bulunmadıkça, tilavet secdesinin tehiri tenzihen mektuhtur. Şu hususa dikkat çekmek isteriz: Namaz içinde okunan tilavet secdesini tehir etmeden ifa etmek vacibtir. Bu secdenin namaz içinde yapılması ve geciktirilmemesi gerekir. Namaz dışında okunacak ayetin secdesi ise fevri (acele) değildir. Yani hemen yapılması lazım değildir. Bir zaman sonra yapılması da eda sayılır. Ancak tehir etmemek evladır.
671 - Behce Fetvalarından: "Tuti (doğan) kuşu, secde ayetini okusa (duyan kimse üzerine) secde vacip olmaz" (H.Ec. 1/13)
672 - Behce Fetvalarından: "Secde ayetini hecelemek suretiyle okuyan kimse üzerine secde lazım olmaz" (H.Ec. 1/13)
Açıklama: Secde ayetini, hece hece, "Yes-cü-dû-ne" şeklinde kopuk kopuk ifadelerle okumakla secde lazım gelmez.
673 - Soru: Radyo veya teypten dinlenen secde ayetleri için secde etmek icap eder mi?
Cevap: İstihsanen tilavet secdesi etmek gerekir. İhtiyata uygun olan yol budur
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:20

EZAN-KAAMET-MÜEZZİNLİK
674 - Soru: Köyümüzde hususi olarak vazifelendirilmiş bir müezzin yok. Kim olursa bu vazifeyi yapmaktadır. Ön sırada veya arka sırada yapılıp yapılmayacağı üzerinde münakaşa oluyor. Müezzinin mutlaka geride oturması şart mıdır?
Cevap: Böyle bir şart yoktur. Yalnız cuma günü iç ezanının "Minber" önünde okunması sünnet bulunmaktadır.
675 - Soru: Ezanı, caminin içinde okumak mekruh mudur?
Cevap: Etrafa duyurulması bakımından ezanın caminin dışında ve yüksekçe bir yerde okunması bir sünnettir. Beş vakit namazların cemaatle edasını halka duyurmak bakımından caminin dışında okunması münasiptir. Münferiden eda veya kaza namazı kılacak kimseler, ezanı, başkasına duyurmak için değil, sadece kendi namazının sünnetini yerine getirmek maksadı ile okuyacağından cami içinde okunmasında bir mahzur göremiyoruz. Halka ilan kasdi ile okunan ezan, cuma namazının dışındaki namazlar için cami içinde okunmaz. (Nimetü'l-İslam, s.54)
676 - Soru: Ezan-ı Muhammediye'yi bir teypten hoparlöre vermek, bu suretle halkı namaza çağırmak caiz midir?
Cevap: Böyle bir davranış asla ve hiçbir suretle caiz olamaz. Ezan, farz namazlar için sünnettir. Tek başına namaz kılacak olan bu vazifeyi bizzat kendisi eda eder. Cemaatle kılınacak namazlarda ise, onlar adına bu işi içlerinden bir münasibi veya vazifeli olan müezzin ifa eder. Bu takdirde diğerlerinin ezan okumasına ihtiyaç kalmaz. Her iki halde, namaz kılmakla mükellef olan Müslüman bir erkeğin bizzat ezan okuması icap eder. Teypteki şeyler bir sesin yansımasından ibarettir. Onunla ezan okunmuş sayılmaz.
677 - Soru: Ezanda iki cümle arası bir sekte ile fasl edilir deniliyor ve şöyle izah ediliyor: "Bundan ilk tekbirler müstesnadır ki, onun sektesi iki tekbirden sonra olur, yani dört ikiye ayrılır." Bu hususu açıklar mısınız?
Cevap: Sekte, sesi keserek biraz durmak demektir. Yani "Eşhedü en la ilahe illallah" denilince biraz durulacak, sonra aynı lafız bir defa daha söylenecek. "Eşhedü enne Muhammeden Resulullah" denilince gene biraz durup sonra aynı cümle bir defa daha tekrarlanacak. "Hayye alessalah" denilip biraz durulacak. Bundan sonraki her cümlede bu duraklama gösterilecektir. İlk tekbirlerin bundan müstesna tutulması, bir tekbir alıp duraklama gösterilmeyecek de iki defa "Allahü ekber, Allahü ekber" denilip ondan sonra sekte (duraklama) yapılacak. Manalarına dikkat edilirse, cezimle sekte arasında bir uyuşmazlık yoktur. Cezim, kelimenin sonuna hareke vermemek; sekte ise cümlenin sonunda sesi kesip biraz duraklamaktır.
678 - Soru: Ezan okuyan kimse, "Hayye alessalah" derken yüzünü sağ, "Hayye alel felah" dediği sırada yüzünü sola dönüyor. Bunun hikmeti nedir?
Cevap: Ezanda duyurmak ve ilan kasdi vardır. Ezanın lafızlarından da davet mahalli olan bu cümlelerde yüz sağ ve sola döndürülmektedir. (Nime-tü'1-İslam, l. kısım, 5. 55)
679 - Soru: Ezanı camide mikrofonla okuyup minareye vermek caiz midir?
Cevap: Ezanın yüksek bir yerde okunması, ezanla ilgili bir sünnettir. Bu itibarla mikrofon ile okunsa bile yine minareye çıkılarak okunmalıdır.
680 - Soru: Ezanda 'Cezm' yapılmayıp geçilmek istendiğinde üstün ile mi, yoksa ötre ile mi geçilmesi lazımdır?
Cevap: Esasen ezanın meczum olarak okunması gerekir. Bilfarz, vasl edilecek olsa, meftuh (üstün) olarak vasi edilir. (Nimetü'l-İslam, Kitabü's-Sa-lat, s. 52)
681 - Soru: İstimâu'l-melahi ma'sıyetün ilh. Hadis-i Şerifi izah eder misiniz? "Lezzet alan küfürdedir" diye biten bu hadise göre lezzetin tezahür şekli hangi halde baliğ olan küfürdür?
Cevap: Sünen-i zevaid kısmına girmektedir.
682 -Soru: Cami içinde ezan okunur mu?
Cevap: Cuma gününde hutbe ezanından başka, cami içinde ezan okunmaz. (Nimetü'l-İslam, l. kısım, s. 54)
683 - Soru: Ezanın sahih olmasında aranan şartlar kaçtır ve nelerdir?
Cevap: Ezanın sahih olmasının şartı yedidir:
1- Okuyanın Müslüman olması. Gayrimüslimin okuyacağı ezan sahih olmaz.
2- Temyiz (ezan okuyacak kimsenin iyiyi kötüden ayırt edecek durumda) olması.
3- Ezanın kelimeleri arasındaki tertibe riayet edilmesi. Yani bunlardan herhangi birini öne alıp diğerini arkaya bırakmak sahih değildir.
4- Ezanın kelimeleri arasında tevali. Bu kelimeler arasında uzun bir müddet sükut etmek veya konuşmak, ezanın sıhhatine zarar verir ve baştan okumak gerekir.
5- Vaktin girmiş olması.
6- Cemaat için okunan ezanın açık okunması. Kişinin kendi nefsi için okuyacağı ezanda açıktan okunması şart değildir.
684 - Soru: Kaamet getiren müezzin "Hayye alessalah" mı diyecek, yoksa bunların sonuna "ti"şeklinde bir ibare getirip "Hayye alessalati" mi diyecek?
Cevap: Kelimenin sonunu "cezm" ederek, "Hayle alessalah" demelidir. Çünkü ezan ve ikaamet cezm ile okunacaktır. (Nimetü'l-İslam, l. ks. s. 52)
685 - Soru: Ezan-ı Muhammedi okunurken selam vermek caiz midir?
Cevap: Ezan okunurken selam vermek doğru değildir. Şayet selam veren olursa ezanın bitmesine kadar beklemeli, daha sonra "Ve aleykümü's-selam ve rahmetullah" demelidir.
686 - Soru: Cemaat içinde müezzin bulunmazsa, imam olan kişinin hem imamlık hem de müezzinlik yapmasının caiz olup olmasını beyan ediniz.
Cevap: Müezzin bulunmadığı zaman, imamın kamet getirmesi ve diğer müezzinlik vazifelerini yapması caiz ve hatta efdaldir. İmam-ı Azam böyle yapardı. (Nimetü'l-îslam, s. 46)
687 -Soru: Ezan-ı Muhammedi'de "Eşhedü enne seyyidena Muhammeden Resulullah" demekte bir mahzur var mıdır?
Cevap: Böyle bir ilave doğru olmaz. Zira ezanın elfazı, tevkifidir. Gelişi güzel ne ilave, ne de çıkarma yapılamaz. Bizim dikkat edeceğimiz husus, mana yönünden yakışan elfazı eklemeye kalkışmak değil, dinimizin esaslarına aynen riayet edip, eksiklik yapmadığımız gibi bir fazlalık da katmamaktır.
688 - Soru: Kadınlar gizli bir şekilde ikamet getirseler ne lazım gelir? Ne için ikamet getirmezler?
Cevap: Ezan da ikamet de farz namazların eda ve kazasında sadece erkekler için sünnettir, kadınların gizli olarak ikamet getirmeleri sünnete aykırı (bid'at) olur. (Nimetü'l-İslam, Kitabü's-Salat s. 59)
689 - Soru: Nimet-i İslam adlı kitapta ezan ve ikamet hususundaki Hadis-i Şerifte (Cezm) kelimelerinin anlamının ne demek olduğunu beyan eder misiniz?
Cevap: "Cezm" demek, cümlelerin sonuna hareke getirmeyip, yani "Allahü Ekberu" şeklinde okumayıp "Ekber" tarzında bitirmek demektir. (Nimetü'l-îslam, s. 52)
Allahü Ekber, Allahü Ekber
Eşhedü en lâilahe illallah
Eşhedü enne Muhammeden Resulullah
Hayya alessalah
Hayya alel felah
okunuşları gibi.
690 - Soru: Cemaatle farz namaz kılınan bir camide başka bir kimsenin farz kılması halinde tekrar kaamet getirmesi gerekir mi?
Cevap: Gerekmez. Çünkü, bir camide kılınacak bir vakit namaz için bir ezan ve bir de kaamet meşru kılınmıştır. Bunlar da eda edildiğine göre, kılınacak diğer namazlar için ezan ve kaamet gerekmez. (Nimetü'l-İslam, l. kısım, s. 61)
691 - Behce Fetvalarından: "Kadınlara ezan ve ikaamet lazım değildir" (H. Ec. 1/8)
Açıklama: Farz namazların edası ve kazası için ezan ve ikaamet erkekler için sünnettir. Kadınlar bu hükmün dışında tutulmuşlardır.
692 - Abdürrahim Fetvalarından: "Müezzinin, tekbirlerde "Lahn ve teğanni" etmesi caiz olmaz" (H.Ec. 1/14)
Açıklama: Lahn, irabta hata etmek ve değiştirmek manalarına gelmekte; teğanni ise, şarkı söylercesine nağmeler yapmak anlamını ifade etmektedir. Bir müezzinin, ezan okuduğu sırada bu gibi lüzumsuz şeylere heveslenmesi caiz değildir.
693 - Behce Fetvalarından: "İmama uyan bir müezzin, cemaate ilan için, yüksek sesle tekbir alsa namaza zarar vermez" (H.Ec. 1/10)
Açıklama: Müezzinin yaptığı bu işe "tebliğ" denilmektedir. Cemaat çok olduğu sırada yapılabiir. Bu hizmeti görecek kimse, aldığı tekbirleri, sadece ilan maksadıyla almamalı; iftitah tekbiri veya intikal tekbiri olarak almalıdır. Bu tebliği yapacak kimse tekbir ve selamları aynen ve açıktan söyler. Sadece rükudan kalkar iken "Rabbena leke'l-hamd" der.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:20

CEMAATLE NAMAZ
694 - Soru: Ezanı işitip camiye gidemeyenler hemen namaza başlayabilirler mi? Söylenene göre kadın kılabilir, fakat erkekler kılamazmış. Doğru mu?
Cevap: Bu hüküm, beş vakit namaz için değil, cuma namazı için geçerlidir. Kendisine cuma namazı farz olan bir kimsenin mazereti olsa, hastalığı bulunsa cuma namazı kılınmadıkça öğle namazını kılması mekruhtur. (Büyük İslam İlmihali, Namazla ilgili bölüm 200. madde)
695 - Soru: Camimizin arkasındaki yol, bir metre derinliktedir. Cuma ve bayramlarda cemaatin oradan imama uyması sahih ve caiz olur mu?
Cevap: İmamın cemaatten en az bir arşın veya daha yüksek bir yerde tek başına durması, cemaatin de aşağıda kalması halinde kerahet varsa da imamın yanında cemaatten bazı kimselerin bulunması halinde bu kerahet kalkmaktadır.
696 - Soru: Evinde sabah namazının farzını kıldıktan sonra, aynı günün sabah namazını cemaat olarak kılmak için bir imama sabah namazında tekrar uyulabilir mi?
Cevap: Bir farz kılındıktan sonra, farz niyetiyle ikinci bir defa cemaatle kılmak doğru değildir. Ancak, bazı farz namazların kılınmasından sonra cemaat olarak namaz kılanlara nafile namaz niyetiyle uyulabilirse de, bu hükümden sabah, ikindi ve akşam namazları müstesnadır. Ancak öğle ve yatsı namazlarının farzlarını kılmış bulunan bir şahıs, bu namazları kıldırmakta bulunan bir imama (nafile niyetiyle) uyabilir.
697 - Feyziye Fetvalarından: "Kadınların beş vakitte camiye gitmelerinde -fi zemâninâ- kerahet vardır" (H.Ec. c. 1/12)
Açıklama: Kadınların gerek gidiş-gelişte, gerekse mescidde bulunurken dini hükümlere riayet edemeyeceklerini dikkate alan İslam uleması, "Zamanımızda" ve "Beş vakitte" kayd-i ihtirazileriyle, kadınların her namazda cemaate gitmelerini kerahetten hali görmemişlerdir.
Evet, saadet asrında kadınların beş vakit namaza ve hatta cuma ve bayram namazlarını katıldıklarını beyan eden haberler vardır. Lakin, Peygamber Efendimiz'in aralarında bulunduğu bir cemaat, İslami nurlar ve kalbi feyizler içinde yüzmekteydi. Dini hükümlerde gevşeklik ve ihmal göstermeleri şöyle dursun, İslami vazifelerde yarış ediyorlardı. Zamanımız halkı, onların gösterdiği dini gayreti aynen muhafaza edemediği ve gerekli hassasiyeti gösteremediği için kerahet hükmü verilmiştir.
698 - Soru: İmamdan sonra tekbir aldığımızda imam, Fatiha veya zammı sureyi okurken biz "Sübhaneke"yi okuyabilir miyiz?
Cevap: İmam Fatiha'yı açıktan okumakta ise onu dinlemek gerekir. Sübhaneke okumayı terk ederiz. Şayet imam, gizli okumakta ise Sübhaneke'yi okuruz. (Aynı eser, madde 311-323)
699 - Soru: İmam olan bir zat, dört rekatlı bir farzda, üçüncü rekatte selam verse ne lazım gelir?
Cevap: Cemaatin, bu imamı "Sübhanellah" diyerek uyarması gerekir. İmam durumu düzeltir ve namaza devam ederse, selamdan sonra sehiv secdesi yaparak namazı tamamlamış olur. Zira üçüncü rekat, selamın mahalli olmadığı için namaza bir zarar gelmez. Ancak, vacib olan selamı takdim ettiğinden dolayı sehiv secdesi gerekir. Her meselenin vukuu şeklinde kitaplarda bir bahis bulunmayabilir. Fakat umumi kaideleri gözden geçirip, bunun hangisine uyduğunu ve hangi kaide ile meselenin halli cihetine gidileceğini düşünüp ona göre hareket edilir. Şayet bahsi geçen imam, üçüncü rekatta zamansız olarak verdiği selamdan sonra namaza dönmeyecek olursa cemaatin namaza kendi başına devam etmesi mümkün değildir. Zira bir namazda hem imama uyma hem de tek başına namaz kılma şekli toplanamaz.
700 - Soru: İmam, tek cemaatle mihraba geçebilir mi?
Cevap: Cemaat tek kişi olursa imamın sağına, birazcık sağ gerisinde durur. Bu durumda mihraba geçmesi doğru olmayacağından geri tarafa durması uygun olur.
701 - Soru: Bir imam namazı kıldırıp çıktıktan sonra, aynı vakitte ikinci bir cemaat toplanıp içlerinden birini imam yapsalar, o kimse imamın sarık ve cübbesini giyerek mihrapta namaz kıldırabilir mi?
Cevap: İkinci olarak kılınacak namazın, mihraptan başka bir yerde eda edilmesi icap eder. Ancak sarık ve cübbeyi giymekte bir mahzur yoktur.
702 - Soru: Bir kimse imamdan önce rükua varsa namazı hakkında hüküm nedir?
Cevap: O kimsenin imamdan önce rükua gidişi, imamın namaz caiz olacak kadar okumasından sonra vaki olur ve o rükuda iken imam ona yetişirse, rükuda her ikisi ortak olduklarından dolayı, namaz sahih ise de, imamdan önce rükua gittiği için mekruh olur. Şayet o kimse, imamın namazı caiz olacak kadar okumasından önce rükua gitmiş veya imam, o rükuda iken yetişmemiş ise, o kişinin namazı sahih olmaz.
703 - Soru: İmam, secdeyi uzatmış olduğundan dolayı, ona uyan bir kimse başını secdeden kaldırsa ve imamın secdede olduğunu görünce tekrar secdeye varsa, namazın hükmü nedir?
Cevap: İmam secdede iken ona uymuş kimselerden birinin, sorunuzdaki tatbik şekli ile iki defa secde etmesi, o kimsenin ikinci secdesi için yeterli değildir. İmamla birlikte tekrar secde etmesi gerekir. (Nimetü'l-İslam, Namazla ilgili bölüm, s. 487)
704 - Soru: İmam, imam olmaya niyet etmediği zaman kadının ona uyması sahih olur mu?
Cevap: Olmaz. İstanbul gibi büyük şehir cami imamlarının, arkasına her zaman kadın cemaat geleceği düşünerek "Ene imamün limen tebeani" demeyi ihmal etmemeleri yerinde bir hareket olur.
705 - Soru: İmama uymuş bir kimse, rükuda üç defa "Sübhane Rabbiye'l-azim"i tamamlayamadan imam başını kaldırırsa ona uyan kimse ne yapar?
Cevap: O da başını kaldırıp imama tabi olur.
706 - Soru: İmama uyan kimse, ikinci oturuşta tehiyyatı tamamlamadan önce imam selam verecek olsa muktedi nasıl hareket eder?
Cevap: Önce tehiyyatı bitirir, sonra selam verir. Zira namazın hürmeti kendisi hakkında bakidir ve tehiyyat ile selam verme vaciblerinin bu suretle toplanması mümkündür.
707 - Soru: İmam olan kimse, yalnız kadın cemaate namaz kıldırabilir mi?
Cevap: Evet, kıldırabilir. Şayet bu imama uyan kadınlar, o kimsenin akrabası, ailesi ve kızı gibi yakınları değilse, dedikodu ve fitneye sebep olmaması için kadınların perde gerisinde olmaları münasip olur.
708 - Soru: Bir kimse imam olup hanımına farz namazları kıldırabilir mi ve bir odada kılmalarında bir mahzur var mı?
Cevap: Bir erkeğin imam olup karısına namaz kıldırmasında hiçbir mahzur yoktur.
709 - Soru: Bir kimse, camide, farzı kendi başına kılmak için namaza başladıktan sonra, bu namaz cemaatle kılınmaya başlansa, kendi başına namaz kılan, başladığı namazı bozacak ve imama uyacak diyorlar. Bu doğru mu?
Cevap: Namazı bozmayı mubah kılan bir sebep veya özür olmaksızın, başlanmış bir namazı bozmak haram ise de, sualinizde anlattığınız şekil, eski bir camiyi yenilemek için yıkmak kabilinden bir hareket olmakta ve namazı bozup imama uymak müstehap bulunmaktadır.
Cemaatle namaz kılınan bir camide, vaktin farzını tek başına kılmaya başladıktan sonra, aynı farz cemaatle kılınmaya başlansa, imam iftitah tekbirini aldığı zaman, kendi başına namaz kılan kimse henüz secdeye varmamış ise hemen namazı keser ve imama uyar. Bu, namazı sevap yönünden daha kamil halde eda için olmaktadır. Kıldığı rekatı secde ile tamamlamış ise, farzın dört rekatlı olup olmamasına göre hüküm de değişik olmaktadır. Şöyle ki: Kıldığı farz namazı ise, bir rekatı tamamlamış olduğuna göre, diğer rekatı da kılacak olsa farz tamam olacağından, cemaati kaçırmış olacaktır. Sabah namazının farzından sonra nafile kılmak mekruh olduğu için, imama nafile olarak uymak mümkün olmayacaktır. Bu sebeple, kıldığı ve secde ile kayıtladığı iki rekatı, bir selamla yarıda kesip imama uyar. Bir rekatını tamamladığı akşam namazı ise, ona ikinci bir rekat ilave etmeden namazı selamla kesip uyar. Zira, bir rekat daha kıldığı takdirde namazın ekserisi kılınmış olacağından ve ekseriyet için hükmü kabul olduğundan, cemaati kaçırmış olacaktır. Bu sebeple tek rekattan ayrılıp imama uyar. Kılınacak namaz dört rekatlı ise, namaz kılan, kıldığı ve secde ile tamamladığı birinci rekata bir rekat daha ilave eder ve tehiyyatı okuyup selam verir ve farzı kılmak üzere imama uyar. Önceki iki rekat nafile olur. Eğer üç rekat kılmış haldeyken farz kılınmaya başlansa, kendi namazının ekserisi kılınmış olduğu için dörde tamamlar. Eğer kılınan namaz öğle ve yatsı ise, nafile olarak imama uyabilir. İkindi namazı ise, imama nafile niyeti ile uyamaz. Çünkü ikindi namazının farzını kıldıktan sonra nafile kılmak mekruhtur. Namaz kılan bu kimse, dört rekatlı farzın üçüncü rekatma kalkmış ve henüz üçüncü rekatın secdesine varmadan önce o farz için ikaamet olunmuşsa, ayakta iken veya oturuverip selam verir ve imama uyar. Kıldığı iki rekat, kendisi için bir nafile olur. Şayet namaz kılanın başladığı farz değil de nafile bir namaz ise, onu iki rekata tamamlayıp selam vermedikçe namazı kesemez. Şayet o farz, cenaze namazı ise ve nafile ile meşgul olduğu takdirde bunu kaçıracak ise, iki rekatı tamamlamadan kesip imama uyar. Çünkü cenaze namazının yerini tutacak başkaca bir namaz yoktur. Yukarıda kestiği nafileyi sonra kaza etme imkanı vardır. Öğle namazının sünnetini kılmaya başladıktan sonra farz için kaamet getirilse, sünneti iki rekata tamamlayıp tehiyyatı okuyup selam verir, sonra imama uyar. Öğlenin farzından sonra ilk sünneti dört olarak kılar ve son sünneti de ayrıca kılar. Bu uygulama ikindi sünneti kılarken olsa, ikindinin farzından sonra sünnet kılmak mekruh olduğundan, farzdan sonra sünnet kaza edilmez. Yatsı namazından sonra bir engel bulunmadığı için, sünneti kesip de farza durulmuş ise, yatsının farzından sonra sünneti kaza etmekte bir mahzur yoktur.
710 - Soru: Bir kimse camiye geldiğinde müezzinin ikamet etmesi zamanı ise ise sünnete durmasında bir mahzur var mıdır?
Cevap: Kerahet vardır. Kişi camiye gittiği zaman müezzinin ihlas okuduğunu ve umumi durum itibariyle farza başlanacağını anlayınca sünnetle meşgul olmayıp imama uyması gerekir.
711 - Soru: İmam farza başladığı sırada camide bulunan kimse, farzı kaçırma korkusu yoksa sünnetle meşgul olabilir mi?
Cevap: Bu kimsenin, caminin içinde sünnet kılmakla meşgul olmayıp hemen imama uyması gerekir. Cami dışında ise rekatı kaçırma korkusu olduğundan yine imama uyar. Bundan sabah namazının sünneti müstesna bulunmaktadır. Onu kılmak gerekir. Sabah namazının sünneti ile meşgul olurken farzı kaçırmaktan korkarsa sünneti terk edip imama uymak gerekir. Çünkü sabah namazını cemaatle kılmanın sevabı, sabah namazının sünnetinden daha fazladır.
712 - Soru: Bir kimse camiye girdiği zaman imamı kade-i ahirede bulsa ona uyması gerekir mi? Halbuki farzı bitmiş durumdadır.
Cevap: Cemaatin faziletine yetişmek başka bir iş, cemaate yetişmek ayrı bir iştir. Bu itibarla, imamı kade-i ahirede bulan kimse, ona uyarsa cemaat sevabına erişir.
713 - Soru: İmama uyan kimse, imamdan önce rükudan veya secdeden başını kaldırmış olsa ne yapması gerekir?
Cevap: Geri dönmesi gerekir. Çünkü imamdan önce başını kaldıran kimse, kendi başına hareket etmekten çekinmelidir. Geriye dönmekle rükuu iki, secdesi üç olmuş sayılmaz.
713 - Soru: İmama uyan kimse kade-i ahirenin dua ve salevatlarını tamamlamadan imam selam verecek olsa bu kimse ne yapar?
Cevap: İmama uyması vacib olur, salevat ve duaları okuması ise sünnettir. Bunlardan birini terketmek zorunda kalan için sünneti terk, vacibi terkten ehven olduğundan onları okumakla meşgul olmayıp imama tabi olarak selam verir.
714 - Soru: İmama uyan kimse, rüku veya secde tesbihlerini üçe tamamlamadan imam başını kaldırmış olsa, o kimse nasıl hareket etmelidir?
Cevap: İmama tabi olacaktır. Tesbihleri tamamlayıvermesini söyleyen de vardır.
715 - Soru: İmam, selam verip farzdan çıktıktan sonra son sünneti nerede kılmalıdır?
Cevap: Kendisine nisbetle sol tarafa çekilerek orada kılması müstehabtır. Onun sol tarafı mihrabın sağı olmaktadır. Böylelikle o sağını tercih etmiş bulunmaktadır.
716 - Soru: İmam namazı bitirince mihrapta yüzünü ne tarafa dönmelidir?
Cevap: Kendisinin karşısındaki cemaatten namaz kılan varsa, ona yüzünü dönmüş olmamak için sağını veya solunu kıbleye çevirmek suretiyle oturmalıdır. Şayet o kimse ile imamın arasında oturmakta olan bir kimse varsa, imamın cemaate dönmesinde bir mahzur kalmaz. Namaz kılan böyle bir kimse yok ise, o zaman yüzünü cemaate dönmesi münasip olur. Bununla beraber yüzünü sağa veya sola çevirmesinde de bir mahzur bulunmamaktadır.
717 - Abdürrahim Fetvalarından: "İmamın tekbirinin işitilmesi için müezzinin tekbirine ihtiyaç olan bir yerde, müezzin (imama) uymayarak, sadece ilan maksadı ile iftitah tekbirini alıp daha sonra iktida etse, dışardan müezzinin tekbirine iktida edenlerin namazları sahih olmaz" (H.Ec. 1/11)
Açıklama: Müezzinin ilan için aldığı tekbire uyulamaz. Zira kendisi namaza başlamadıkça, namazın dışında kabul edilir. Namaz kılanın, namazda olmayana tabi olması, ibadetini ifsad eder. İmamın sesi, mevcut cemaat tarafından duyulmuyorsa müezzin tarafından tebliğ yapılır; imamın sesi duyulduğu takdirde tebliğde kerahet vardır.
718 - Feyziye Fetvalarından: "Yağmur duasında, cemaatle kılınacak sünnet bir namaz yoktur" (H.Ec. 1/13)
Açıklama: Bu fetva, yağmur duasında tek başına nafile namaz kılmayı engellemiş değildir. "Cemaatle kılınacak" ve "Sünnet" olarak ifa edilebilecek bir namazın olmadığını beyan etmektedir.
719 - Abdürrahim Fetvalarından: "Camii şerifin içinde (cemaatle) namaz kılındıktan sonra "ikinci bir" cemaatle namaz kılmakta beis yoktur" (H. Ec. 119)
720 - Abdürrahim Fetvalarından: "Diğer bir mahallenin mescidinde namaz kılmaktan kendi mahallesindeki mescidde namaz kılmak evla olur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Bir kimsenin evi camiye uzak olsa bile cemaate devamdan kalmamalıdır. Bu uğurda atılan her adım ile bir hatanın bağışlanacağı ve bir de sevap verileceği müjdelenmiştir. Ancak, kişinin evine yakın olan camiye gitmesi, sevap bakımından uzaktaki camiye gitmesinden evladır.
721 - Abdürrahim Fetvalarından: "Camiye (açılan) penceresi bulunan bir odadan, kadınların camideki imama uymalan sahihtir" (H.Ec. 1/11)
722 - Abdürrahim Fetvalarından: "Gizli okunan namazlarda, imama yakın olan birkaç kişinin imamın okumasını duymaları ile cebir (açıktan okuma) yapmış sayılmaz" (H.Ec. 1/14)
723 - Abdürahim Fetvalarından: "İmam tekbir almadan secdeye varsa, cemaat secdeye vardıklarında tekbir alırlar" (H.Ec. 1/14)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:20

CEMAATE SONRADAN YETİŞMEK
724 - Behce fetvalarından: "İmama rükuda iken yetişen kimse, iftitah tekbirini rükuda alsa, şüruu (namaza başlaması) sahih olmaz" (H.Ec. 1/10)
Açıklama: İmamı rükuda bulan kimse iftitah tekbirini ayakta alır. Sonra rükua varır. Aksi halde imama uyması sahih olmaz.
725 - İbni Nuceym Fetvalarından: "İmam teşehhütte (tahiyyatı okumak üzere oturmakta) iken cuma namazına yetişen kimse, cuma namazını tamamlar" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: İmama cuma namazının ilk rekatında yetişemeyen kimse, geri kalan kısmı cuma namazı olarak tamamlar. İsterse oturuşta veya sehiv secdesinde yetişmiş olsun, hüküm böyledir.
726 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Bayram namazına imam teşehhütte iken yetişen kimse, bayram namazını tamamlar" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Böyle bir kimse, kalkıp Sübhaneke'yi okuduktan sonra yavaş bir sesle üç defa tekbir alır. Sonra "Euzü besmele" okuyarak Fatiha ve sureyi kıraat eder. O rekatı kılıp kalktıktan sonra diğer rekatı da imamla kılınan şekilde tamamlar.
727 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Akşam namazının üçüncü rekatında imama yetişen (ve uyan) kimse, imam selam verdikten sonra kıyama kalkınca her iki rekatı da aralarında oturarak eda eder."
Açıklama: İmama ilk iki rekatta yetişemeyen kimse, ayağa kalktığı zaman, oturma hususunda imamla birlikte kıldığı rekatı ve kıraat hususunda da kaçırdığı rekatlardaki okumaları dikkate alması gerekir. Bu fetvada görülen meselede imamla bir rekat kılmış olduğu için, kendi kılacağı bir rekat ile namazın rekatları ikiye yükselmiş olacağından, oturup tehiyyatı okur. Kılacağı diğer rekat, namazın sonunu teşkil ettiği için onda da oturur.
728 - Behce Fetvalarından: "Bayram namazının rükuuna yetişen kimse, rüku tesbihlerini okumayıp (fazla) tekbiri almalıdır" (H.Ec. 1/14)
Açıklama: Rüku tesbihleri sünnet olup, imamla birlikte alamadığı tekbirler ise vaciptir. Bu sebeple rükuda tekbirleri alması tesbihlerden daha önce gelir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:20

İMAMET
729- Soru: Hanefi mezhebine mensup bir mü'min, Şafii veya başka mezhepteki imamın arkasında namaz kılabilir mi? Kılması caiz ise, muktedinin neye dikkat etmesi lazımdır?
Cevap: Hanefi mezhebine mensup bir şahıs, Şafii mezhebine veya diğer hak mezheplerden birine mensup bulunan bir imama uyabilmesi için, Hanefi mezhebine göre, abdesti bozan bir şeyin o imamda olmaması gerekir. Bir de, Şafii mezhebindeki bir imam, sabah namazının ikinci rekatında, rükudan kalkıp da secdeye varmadan önce Kunut'u okuduğu sırada, Hanefi olan şahıs elleri yan tarafa salınmış olarak bekler. İmam dua okumayı bitirip secdeye giderken onun ile birlikte secdeye varır.
730 - Soru: Küfrü gerektirmeyecek şekilde bid'at sahibi olanların arkasında namaz kılmak caiz midir?
Cevap: Caizdir. Üzerindeki borç ödenir. Ancak mekruhtur.
731 - Soru: Bir delikanlı, buluğ çağına girmiş ve fakat henüz yüzünde tüy bitmemiş. Bu kimse namazda imamlık yapabilir mi?
Cevap: Namazla ilgili meseleleri iyice biliyorsa imamlık yapabilir. Ancak cemaat arasındaki daha yaşlı bir kimsenin geçmesi efdal olur.
732 - Soru: İçki içtiği ve içmeye devam ettiği bilinen bir imama uyabilir miyiz?
Cevap: Namazlarımızı bu gibi kimselere uyarak değil, haramdan sakınan bir imamın peşinde kılmayı tercih ediniz.
733 - Soru: Sigara içen bir şahıs, imamlık vazifesini yapabilir mi?
Cevap: İmamın ağzının içinden önce kalbinin içine bakınız. Taşıdığı inancın fesad veya sakatlığına göre hükme varınız.
734 - Soru: İma ile namaz kılan bir kimsenin, aynı şekilde namaz kılan bir kimseye imam olması caiz ve sahih olur mu?
Cevap: Evet, olur. (Nimetü'l-İslam, s. 213)
735 - Soru: Adam hem sigara içiyor, hem de namaz kıldırıyor. Böyle bir kimseye uyup da namaz kılmak doğru olur mu? Uymak mecburiyeti hasıl olduğu zaman nasıl yapılmalıdır? Bir de, sigara içilen yere melek girmez deniliyor. Doğru mu?
Cevap: Sigara içmek, içenin durumuna göre haram veya kerahet-i tahrimiyye olarak hükme bağlanmıştır. Fakat imamlık yapabilmenin sıhhatine engel olan hallerden değildir. Siz, mütteki imam aramak noktasından hareket ederseniz, sigara kullanmayan bir imam aramakta haklısınız. Melekler, soğan ve sarmısak kokusundan rahatsız olacakları gibi, sigara kokusundan da rahatsız olurlar. Bu rahatsızlıkları, sigara içmeyenin odadan çıkma mecburiyetinde kaldığı gibi, onların da oda haricine çıkmasına sebep olur. Bu koku dağılınca veya sigara içen oradan gidince melek de içeri girer.
736 - Soru: İmamların maaşla namaz kıldırmalarında dinen bir mahzur var mıdır?
Cevap: Maaş almamak azimetle amel etmektir. Verilen maaşı kabul ise ruhsatı ihtiyar etmek olur. Müteahhirin alimleri, vazifenin aksamaması için maaş almaya fetva vermişlerdir.
737 - Soru: Hoca olmadığı zaman imamlık yapma teklifi ile karşılaşıyoruz. Halbuki biz, niyetini bile bilmiyoruz. Açık ve kısa yoldan imamlığa yapılacak bir niyeti tarif ediniz?
Cevap: "Niyet ettim Allah rızası için, sabah namazının farzını kılmaya. Bana uyanlara imam oldum" demelidir.
738 - Soru: Bir camide iki imam var. Birinin okumuşluğu iyi, hafız. Fakat İslamiyete bağlılığı zayıf. Namazı bile seyrek kılıyor. Diğeri az okumuş, ama samimi bir Müslüman. Namazı hangisinin kıldırması evla olur?
Cevap: Namazla ilgili meseleleri en iyi bilen ve okuyuşu en düzgün olan hangisi ise onun imamlığa geçirilmesi uygun olur.
739 - Soru: İmam efendi farz namazını kıldırırken başından fes düşecek olsa açık başla kıldıracağı namazda sakınca var mıdır?
Cevap: Şayet düşen fesi, bir eliyle alıp giyebilirse başına koymalı ve öyle kılmalıdır. Buna imkan olmazsa o takdirde başı açık kılar. Baş açık olarak kılınması halinde kerahet var ise de namaz fasid olmaz.
740 - Soru: Allah'ın (cc) haram kıldığı bir şeyi yapan imam olsa veya imamlık vazifesini yaparken bunları işlese ona uymamızda mahzur var mı?
Cevap: Allah'ın (cc) haram kıldığı bir şeyi işleyen kimse fasıktır. Fasıkın imamlık yapması ise mekruhtur. Bilerek veya bilmeyerek kendisine uymuş bulunan kimsenin namazı sahih olursa da daha iyi bir imamın arkasında namaz kılmayı tercih etmeli ve bu tip kimselerin hareketlerini düzeltmeleri için en müessir içtimai ihtarı arkalarında namaz kılmaya varmayarak vermelidir. (Büyük İslam İlmihali, Namaz bahsi madde: 150)
741 - Soru: İki gözü âmâ bulunan kimsenin imamlık yapması halinde kendisine uyabilir miyiz?
Cevap: Okuyuşu düzgün ise ve temizlik yönünde bir şüphe görülmüyorsa uyulabilir.
742 - Netice Fetvalarından: "Cenaze namazını kıldırmakta, cuma namazını kıldırmakla vazifeli bulunan imam, mahalle (mescidinde vazifeli) imamdan evladır."
743 - Soru: Bir talebe, bir perde olmaksızın birinci saf erkek olarak akraba veya yabancı kadınlara, tesbih namazı veya diğer namazları kıldırabilir mi?
Cevap: Tesbih namazının cemaatle kılınması esasen münakaşalı bir mevzudur. Fakat namazları kıldırması caizdir.
744 - Soru: Katil olan imamın arkasında namaz kılınması caiz midir?
Cevap: Mü'min bir kimsenin suçluluğu onu dinden çıkarmaz. Bu sebeple kılınabilir.
745 - Soru: İmam olmanın sıhhatinin şartları kaçtır ve nelerdir?
Cevap: Altıdır ve şunlardır: İslam, buluğ, akıl, erkeklik, kıraet ve bu vazifeye engel olacak özürlerden selamette olmaktır.
746 - Soru: Bir imam, imam olmaya niyet etmediği zaman bir erkeğin ona uyması sahih olur mu?
Cevap: Evet, sahih olur.
747 - Soru: İki kişi var. Birinin dünkü ikindi namazı kazaya kalmış; diğerinin ise bir önceki günün ikindi namazı kazaya kalmış. Bunlardan biri imam olsa diğeri ona uyabilir mi? Zira her ikisinin de kazaya kalan namazı ikindi namazıdır?
Cevap: Bir şey dikkatinizden kaçmış bulunmaktadır. Bu iki kişinin kazaya kalan namazları aynı günün ikindi namazı değildir. Bu sebeple değişik günlerin namazlarını kaza ederken birbirine uymak sahih olmaz.
748 - Soru: İmamlığa geçirilmekte kimlerin öncelik hakkı vardır?
Cevap: Namaz kılacak kimselerin içinde namaz kıldırmakla vazifeli imam -veya müezzin- varsa, namazı kıldırmak onun vazifesi olduğu kadar, hakkıdır da. Cami dışındaki bir yerde, ev sahibi namaz kıldırmakta öncelik hakkına sahiptir. Bu iki yerin ve kimsenin dışında kalan bir yer ve toplulukta imamlığa tercih edilecek kimseleri fıkıh kitapları şöyle sıralamaktadır:
a) Namaz meselelerini daha iyi bilen, imamlığa evla görülmüştür. Bunda da müsavi kimselerin bulunması halinde, sırası ile şu şahıslar imamlığa tercih ve takdim edilir:
b) Kıraeti daha düzgün olan,
c) Vera ve takvası daha ileri bulunan,
d) Daha yaşlı bulunan,
e) Ahlakça daha güzel bulunan,
f) Yüzü daha güzel ve nurani olan,
g) Nesep ve soyca daha şerefli olan,
h) Sesi daha güzel olan,
i) Elbisesi daha temiz bulunan; bunda da müsavi iki veya daha fazla kimse çıkar ise aralarında kur'a atılır. Kur'a kime isabet ederse o imamlığa geçer.
749 - Soru: Camiye varıldığında vazifeli imam ve müezzin gelmemiş, cemaat de namaz için hazır ve beklemekte olsalar, bu durumda cemaatten herhangi bir kimse görevlilerden izinsiz olarak geçip namaz kıldırsa bunda (dinen) bir mahzur var mıdır?
Cevap: Vazifeli imam veya müezzinin gelmemesi halinde, cemaat arasından bir kimsenin müsaade almaya gerek olmadan cuma ve bayram namazından gayri namazları kıldırmasında hiçbir mahzur yoktur. Fakat cuma ve bayram namazlarında vazifeli şahsın vekalet vermesi veya tavzif edilmiş olması gerekir.
750 - Soru: Büluğ çağına ulaşmamış çocuğun imamlık yapması sahih midir?
Cevap: Değildir. Çünkü çocuğun üzerine farz olmadığı için kılacağı farz onun hakkında nafile olmaktadır. Bu sebeple, farz kılanın nafile kılana uyması sahih olmaz. Hatta ona uyacak kimse nafile namaz niyeti ile dahi uyamaz.
751 - Soru: Bir kimse, farz edelim ki, imamlık yapan bir kadına uysa, erkeğin ve ona imamlık yapan kadının namazları sahih olur mu?
Cevap: İmamlığın sıhhatinin şartlarından birisi de imamın erkek olmasıdır. Bu itibarla kadına uyan kimsenin namazı sahih olmaz. Fakat kadının kendi kıldığı namaz sahihtir. Zira erkeğin namazının sahih olmayışı, kadın imamın namazının sahih olmayışından ileri gelmiş değildir. Onun kadın olması sebebiyle erkeklere imam olması sahih değildir. Peygamber Efendimiz(sav), kadının cemaatin geri tarafında bırakılmasını emretmiştir. Bu emrin hikmeti, onların arkasında, sağında veya solunda durup namaz kılmanın yasak olmasından ileri gelmektedir.
752 - Soru: Dilsiz bir kimse ümmi (anadan doğma kara cahil) bulunan kimseye imamlık yapabilir mi? Bu hususta ne dersiniz?
Cevap: Sahih olmaz. Çünkü ümmi iftitah tekbirini almaya muktedir bulunduğu cihetle dilsizden daha güçlü bulunmaktadır. Bu sebeple ona uyması sahih olmaz.
753 - Soru: Bir dilsiz, kendisi gibi bir dilsize ve bir ümmi kendisi gibi bir kara cahile imamlık yapabilir mi?
Cevap: Yapabilir ve bu cevaz, halkın arasında "ümminin ümmiye imamlığı sahihtir" şeklinde bir ifade ile mesel haline gelmiştir.
754 - Soru: Ayakta namaz kılan, takatsizliği sebebiyle oturarak namaz kılan bir imama uysa sahih midir?
Cevap: Evet, sahihtir.
755 - Soru: Bid'at sahiplerinin imamlık yapması caiz midir?
Cevap: İmam Muhammed'e göre, bid'at ehlinin imamlık yapması caiz değildir. Diğer imamlara göre, bunların imamlık yapmaları tahrimen mekruh bulunmaktadır.
756 - Soru: Teyemmüm etmiş bulunan bir kimse imamlık yapsa, abdest alanın ona uyması sahih olur mu?
Cevap: İmam-ı Azam ve İmam Muhammed'e göre sahih olur.
757 - Soru: Ev içinde bulunan kadın cemaate, bir erkeğin imamlık yapmasında bir mahzur var mıdır?
Cevap: Cami ve mescidlerde toplanmış kadın cemaatine erkek imamın namaz kıldırmasında bir kerahet yoksa da ev içinde toplanmış bulunan bir cemaate bir erkeğin imamlık yapmasında kerahet vardır. Şayet imamdan başka bir erkek daha bulunur ve cemaate katılırsa veya imamın mahremi bulunan bir kadın yahut zevcesi bulunursa o takdirde ev içinde imamlık yapması mekruh olmaz.
758 - Soru: Bir topluluk, bir şahsın imamlık yapmasını istemese, o kimsenin bu cemaate namaz kıldırması doğru olur mu?
Cevap: Böyle bir kimsenin halinde üç ayrı durum tasavvur olunabilir. Şöyle ki:
a) Bu topluluğun o imamı istememeleri imamlık yapacak şahıstaki bir fenalıktan dolayı ise;
b) Kendileri ondan daha fazla imamlığa ehil bulunuyorlar ise, bu şahsın, o topluluğa imamlık yapması mekruhtur.
c) Şayet bu kimse, o topluluktan daha fazla bu vazifeye ehliyet sahibi ise ve bir fenalığı da yoksa, onlar kendisinden hoşlanmasalar bile geçip namaz kıldırabilir. Bunda hiçbir mahzur yoktur. O topluluğun istemeyişleri dini bir sebebe değil, nefse dayanmış olur.
759 - Soru: Fasık bir kimsenin ilmi bulunsa namaz kıldırmasında bir mahzur var mı?
Cevap: Fasık, ya bir emr-i ilahiyi terkettiği veya Cenab-ı Hakk'ın haram kıldığı şeyi irtikap ettiği için, dine ihtimamı bulunmamaktadır. Onun imamlığa geçirilmesi, kendisine kıymet verildiğini ve tazim edildiğini ortaya koyar. Halbuki onu tazim etmemek vacibtir. Bu sebeple fasıkın imamlık yapması mekruhtur. Bu kerahet tahrimi bir kerahet olmaktadır. (Nimetü'l-İslam, Namazla ilgili bölüm, s. 228)
760 - Soru: Şayet böyle bir fasıkın namaz kıldırmasını engellemeye güçleri yetmezse ne yapmaları gerekir?
Cevap: Gerek cuma namazları için gerekse diğer namazlar için başka camiye gidilir. (Nimetü'l-İslam, s. 288)
761 - Soru: Bir kimse nezrettiği iki rekatlık bir namazda, iki rekat namaz kılacağına dair yemin etmiş bulunan bir kimseye uyarak nezrettiği namazı kılabilir mi?
Cevap: Uyamaz. Çünkü nezreden kimsenin kılacağı namaz, diğerinden daha kuvvetlidir. Çünkü kendi kasd ve kararı ile o namazı üzerine vacib kılmıştır.
762 - Abdürrahim Fetvalarından: 'İmam, başına beyaz (bir bez) örtüp üzerine sarığını giyerek imamlık yapsa beis yoktur" (H.Ec. 1/10)
763 - Abdürrahim Fetvalarından: "Gammazlık yapan, fasid nikah kıyan, sünnet olmamış bulunan ve kendisinden nefret duyulan imamlar, günahkar olup azl ile tazir olunurlar" (H.Ec. 1/14)
764 - Netice Fetvalarından: "Küçük çocuğa iktida sahih olmaz" (H.Ec. 1/9)
Açıklama: Büluğ çağına ulaşmak, imamlığın sıhhatinin şartlarındandır. Bu sebeple küçük yaştaki çocuğa uymak sahih olmaz.
765 - Ali Efendi Fetvalarından: "Onsekiz yaşındaki imama uymak sahih olur" (H.Ec. 1/9)
766 - Ali Efendi Fetvalarından: "Başında saçı bulunan kimsenin imamlığı sahih olur" (H.Ec. 1/9)
Açıklama: Saç, ne başa verilecek meshe ne de imamlık yapmaya mani değildir. Saçın uzun veya kısa olmasında bir fark da yoktur.
767 - Ali Efendi Fetvalarından: "Hırsızlığı ile bilinen ve bu sebeple kendisine uymaktan nefret duyulan imamı, hakim azletmeye kaadir olur" (H.Ec. 1/9)
768 - Abdürrahim Fetvalarından: "Kendisinden günah sadır olup daha sonra tövbekar olarak iyi(liğe döndüğüne dair) hali açığa çıkan imama uymak sahih olur" (H.Ec. 1/12)
769 - Abdürrahim Fetvalarından: "Namazda tadil-i erkan(a riayet)i olmayan ve namazın rükünlerini bilmeyen imama uymak caiz olmaz" (H.Ec. 1/12)
770 - Abdürrahim Fetvalarından: "Fıtık rahatsızlığı, namazına zarar vermeyen kimsenin imamlık yapması caiz olur" (H.Ec. 1/12)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:20

771 - Abdürrahim Fetvalarından: "İyi hal (sahib)i bulunan ve yüzünde henüz tüy bitmemiş gencin imamlığı caiz olur" (H.Ec. 1/12)
Açıklama: İmam olabilmenin altı şartı vardır: Müslüman, akıllı, buluğ çağına ulaşmış, erkek olmak, Kur'an-ı Kerim'i düzgün okumak ve (kekemelik gibi) özürlerden salim olmak. Bunun dışındaki hükümler, şart mahiyetinde olmayıp daha iyi ve daha üstün imam bulmayı tayin içindir.
772 - Feyziye Fetvalarından: "Camiyi yaptıran kimsenin tayin ettiği imamın, uymaya mani kötü bir hali sebebiyle, cemaat (ondan) hoşlanmadıklarını hakime (veya ilgili mercie) bildirmesi ile hakim onu azle kadir olur" (H.Ec. 1/13)
773 - Abdürrahim Fetvalarından: "Muaviye'ye sövüp lanet eden imam azli haketmiş olur" (H.Ec. 1/13)
Açıklama: Hazret-i Muaviye ashabtandır. Ona dil uzatmak, ashab-ı kirama gösterilmesi gereken saygı ve terbiye ile bağdaştırılamaz. Hele bunu yapan kimse imam ise vazifeden tart edilmesi gerekir.
774 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zina iftirasında bulunmaktan dolayı kazif cezasına uğratılan kimse, imamlığa layık olmaz" (H.Ec. 1/13)
775 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zina eden ve şarap içen hatibe (kıldıracağı namazda) uymak caiz olmaz" (H.Ec. 1/15)
Açıklama: Bunlar, küçük günahlardandır, bu gibi günahları intikap etmekte olan kimseye, hele şarap düşkünü ve ırz düşmanı bir şahsa uymak tecviz edilmemiştir. Bir imamın vazifeden azli için, dini yönden azlin sebebi olan bir halin bulunması gerekir. Halkın gücenmesi, bu sebepler arasında bulunmadığından, vazifesinden uzaklaştırılmasını gerektirmez.
776 - Ali Efendi Fetvalarından: "Hatip, öldüğü zaman vazife onun oğluna verilmeyip ehil bulunan başka bir kimseye tevcih olunsa, cemaat, "Biz sadece onun oğlunu isteriz" demeye güçlü (ve haklı) olmazlar" (H.Ec. 1/10)
Açıklama: İmamlık vazifesi, babadan evlada, dededen toruna geçecek vazifelerden değildir. Ehliyet, bu vazifeye tayinde esastır. Bu ehliyet kimde görülürse o tensip ve tayin olunur. Hatta ehliyet, diplomadan da önde gelir. Diploma, tayinin değil, aynı numarayı alan müsabıklar arasında tercih sebebi olabilir.
777 - Ali Efendi Fetvalarından: "Gözlerinden yaş akıp, lakin ağrı ve göz pınarında çıban olmasa imamlık yapması caiz olur" (H.Ec. 1/10)
Açıklama: Ağrı ve çıban sebebiyle gözden akan yaş, kişiyi özür sahibi kılar. Böyle bir sebep bulunmazsa, göz kanalındaki bir tıkanıklık sebebiyle, yaşın yüz üzerine akması mümkündür. Bu durumda kişi, özür sahibi olmayacağından imamlık yapması caiz olur.
778 - Abdürrahim Fetvalarından: "Ehil olan bir imam varken bir şahsın çıkıp, "Ben senden daha iyi okuyucuyum" diyerek imamlığı elinden almaya gücü yetmez" (H.Ec. 1/14)
779 - Abdürrahim Fetvalarından: "İmam ve müezzin, mahallelerinde olan ölüyü yıkamasalar, namazını kılmasalar ve defnetmeseler günahkar olacakları gibi vazifeden azledilmeye layık olurlar" (H.Ec. 1/13)
Açıklama: Müslüman bir cenazenin dini vecibelerini yapmamak, her şeyden önce İslami hükümlere saygısızlık olur. Bu gibi bir davranış, gayri-müslimler için ve dinsizliğini açıklayanlar için doğrudur. Fakat Müslümana karşı caiz görülemez.
780 - Feyziye Fetvalarından: "Abdesli olanın (ayağındaki meste) mesheden kimseye uyması caiz olur" (H.Ec. l/l l)
Açıklama: Abdestte ayak üzerine mesh, özür sebebiyle yapılacak mesh gibi değildir. Ayağı yıkamak, azimet; mest üzerine mesh ise ruhsattır. Her iki abdest şeklinin kuvvet bakımından farkı yoktur. Bu itibarla, abdestte ayaklarını yıkayan kimsenin, mest üzerine mesh vermiş bir imama uyması caizdir.
781 - Ali Efendi Fetvalarından: "Maharic-i hurufu düzgün çıkaramayan imamın azli lazım olur" (H.Ec. 1/10)
Açıklama: İmamlığın şartlarından biri de düzgün okumaktır. Kıraati düzgün olmayan kimsenin imamlığı sahih olmaz.
782 - Ali Efendi Fetvalarından: "Elsağ olan kimsenin olmayana imamlık yapması caiz olmaz" (H.Ec. 1/10)
Açıklama: "Elsağ", RA harfini "gayın-ğ" veya lam harfine; SİN harfini de SE harfine kalbederek okuyan kimseye denir. Dilinde böyle sürçme bulunan kimsenin düzgün okuyanlara imamlık yapması caiz olmaz.
783 - Ali Efendi Fetvalarından: "Âmâ olan bir kimsenin imamlık yapması caiz olur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Gözleri görmeyen kimsenin imamlık yapması caiz ise de gözleri gören kimse varsa, onun imam olması evla olur.
784 - Behce Fetvalarından: "(Namaza ait) sünneti daha iyi bilen kimsenin imamlık yapması evladır" (H.Ec. 1/9)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:21

SAF DÜZENİ
785 - Soru: İmamdan başka bir erkek bulunduğu takdirde cemaat olurlarsa o kişinin imamın ne tarafına durması gerekir?
Cevap: Birazcık sağ gerisinde durur. Tam arkasına veya soluna durması ise mekruhtur. Çünkü, Peygamber Efendimiz'in (sav) sünnetine aykırı bulunmaktadır.
786 - Soru: İmama uyacak bir tek kadın cemaat bulunsa imamın ne tarafına durur?
Cevap: Tam arkasına durur.
787 - Soru: Bir tek kadın ile bir erkek, cemaat olarak imama uyacak olsalar, imamın neresinde durmaları gerekir?
Cevap: Erkeği sağ tarafına, kadın da arkasında durdurur.
788 - Soru: Erkek iki tane olursa imamın neresine duracaklardır?
Cevap: İmamı ortaya alacak şekilde, birinin sağ yarısı ile öbürünün sol yarısı imamın sırtını ortasına gelecek surette imamın arkasına dururlar.
789 - Soru: Erkek ve kadın cemaat çok olursa safların teşkili nasıl olmalıdır?
Cevap: İmamın arkasına erkekler duracak, ondan sonraki safta erkek çocuklar duracak, onların arkasında ise kadınlar saf tutacaktır.
790 - Soru: İkinci safta boş yer bulamayıp birinci safta açık yer olduğunu gören kimse o boş yeri kapatmak için ikinci safı yarıp birinci safa geçebilir mi?
Cevap: Geçebilir. Çünkü ikinci saftakiler, birinci saftaki boşluğu dolduramamışlardır. Kusurları sebebiyle böyle bir müdahaleden masun kalamamışlardır.
791 - Soru: Bir erkek, son saffın dolmuş olduğunu görse tek başına durabilir mi?
Cevap: Bu kimse başka bir kimsenin gelmesini gözetir. Bu bekleme, en sahih hükme göre, rükua kadar devam eder. Bu arada birisi gelirse onunla yeni bir saffın nüvesini teşkil ederler. Şayet gelmeyecek olursa onun için tek başına durmak mekruh değildir.
792 - Soru: Peygamber (sav) Efendimiz namaza durmadan önce, safların düzgün olması için ellerinde değnek bulundururlar mıydı?
Cevap: Ebu Davud'un Sünen'inde, birinci cildin 179-180. sayfalarında yer alan ve Enes b. Malik'den rivayet edilen 670 rakamlı Hadis-i şerifte şöyle ifade edilmiştir: "Resulullah (sav), namaza duracakları zaman oradaki bir çomağı sağ eıtne alır ve sağ tarafına dönerek doğrulunuz ve saflarınızı düzeltiniz, buyurdu. Daha sonra o çomağı sol eline alıp, sol tarafına dönerek doğrulunuz ve safları düzeltiniz, emrini tekrarladı."
793 - Soru: İmama uyan kimselerin, safları teşkil ederken ayak parmaklarının uçlanndan mı hizaya gelmeleri gerekmektedir?
Cevap: Hayır, topuklardan hizayı düzeltip safları teşkil etmesi gerekir. Ayak parmaklarının uçlarından hizaya gelinecek olursa ayakların kimi küçük kimi de büyük olduğu için saflar girintili çıkıntılı ve eğri büğrü olur.
__________________
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:21

KADIN ve ERKEĞİN SAFTA YAN YANA DURMASI
794 - Soru: Muhazatın tahakkuk edip namazı ifsat etmesi için ne gibi şartlar aranmalıdır?
Cevap: Muhazatın tahakkuku için on şart aranmalıdır. Bunlar tahakkuk ederse erkeğin namazı fasid olur. O şartları şöyle sıralayabiliriz:
1) İmam olan zat, kıldıracağı namazda, kadınlar için de niyet etmiş olmalıdır. Şayet imam, "Bana uyanlara imam oldum" gibi bir niyette bulunmamış ise kadının imama uyması sahih olmayacağından, erkeğin namazı fasid olmaz.
2) Erkeğin önünde veya tam hizasında namaz kılan kadın çok yaşlı olmamalıdır.
3) Kadın veya kız, namazı akıl erdirir durumda olmalıdır. Binaenaleyh, namazın ne olduğunu bilemeyen deli bir kadının muhazatı ile namaz bozulmuş olmaz.
4) Bahsi geçen muhazat, kıyam, rüku veya secde gibi bir rükün miktarı devam etmelidir. Binaenaleyh, bundan daha kısa bir müddet ile meydana gelecek muhazat namazı ifsad etmez.
5) Tahakkuk edecek muhazat, rüku ve secdesi bulunan bir namazda bulunmalıdır. Tilavet secdesi ile veya cenaze namazında meydana gelecek muhazat namazı bozmaz.
6) Namaz, erkek ile onun hizasında bulunan kadın arasında iftitah tekbiri itibariyle müşterek olmalıdır. Yani, erkeğin hizasında duran kadın, ya o erkeğin iftitah tekbirine kendi iftitah tekbirini bina ederek ona uymalı veya üçüncü bir zatın iftitah tekbirine kendi iftitah tekbirlerini bina ederek ona uymuş olmalıdırlar. Bu sebeple, erkekle kadın, yanyana durarak kendi başlarına namaz kılsalar veya birisi imama uymuş diğeri kendi başına namaz kılmış olsa namazları fasid olmaz.
7) Namaz, erkek ile kadın arasında eda itibariyle müşterek olmalıdır. Binaenaleyh, kadın ya hizasında bulunduğu erkeğe veya her ikisi diğer bir erkeğe uymuş olmalıdırlar. Diğer bir ifade ile aynı namazı beraber kılmış olmalıdırlar.
8) Erkek ile kadının yerleri bir olmalıdır. Binaenaleyh, kadın ve erkekten biri mescidin zemin kısmında, diğeri ise mahfilde onun tam hizasında olsa namazın sıhhatine engel teşkil etmez. Bu suretle muhazat tahakkuk etmez.
9) Erkek ile kadının namazı kıldıkları cihet aynı olmalıdır. Kadın ile erkek, Kabe'nin içinde bulunsalar, her biri başka yöne dönerek namaz kılmakta iken birbirinin hizasına gelseler muhazat tahakkuk etmez ve namaz bozulmaz.
10) Erkek ile kadının arasında herhangi bir hail bulunmamalıdır. Binaenaleyh, aralannda direkt bir engel varsa bir insan sığacak kadar açıklık olur ise namazı bozmaz.
Sayılan bu on şart tahakkuk edecek olursa muhazat erkeklerin namazını ifsad eder.
795 - Soru: Namaz kılan kimsenin sağına veya soluna kadın dursa namazına zarar gelir mi?
Cevap: Aynı imama her ikisi uyacak olursa, erkeğin namazını ifsad eder.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 2 Empty30/8/2008, 15:21

NAFİLE NAMAZLAR
796 - Soru: Öğle namazı ile yatsı namazlarının son sünnetlerini dört rekat olarak kıldığımız zaman, bazısı bid'at, bazıları da sünnet diye konuşuyorlar. Bu hususu açıklar mısınız?
Cevap: Öğle ve yatsı namazlarının son sünnetleri, müekked (en kuvvetli) sünnetlerdendir. Bunları dörde çıkarmak ise müstehabdır. Hiçbir mahzur yoktur. (Büyük İslam İlmihali, Namaz bahsi, madde 188/2)
797 - Soru: Teheccüd namazının vakti (saat ve dakika olarak) ne zaman başlar, ne zaman sona erer?
Cevap: Gündüz öğle ezanı ne zaman okunuyorsa, gecenin o saatinde teheccüd vakti girmiş olur. Tanyeri ağarmazdan önceki zamana kadar kılınabilir. Bilhassa biraz uyuyup kalkarak kılınmalıdır. Zamanı oldukça geniştir. Makbul olan vakit ise, gecenin üçte ikisi geçikten sonra kılınmasıdır.
798 - Soru: Nafile namazlar cemaatle kılınabilir mi? Mesela, tesbih namazını buna misal olarak verelim. Herkesin ferden kılabilmesi zor olduğu içindir. Böyle hallerde imamın önce kendi başına tekbir alıp sağa sola selam verip, sonra tekrar tekbir alıp cemaatle birlikte namaza durup tesbih namazı kıldırması caiz olur mu?
Cevap: Teravih namazından başka nafile namazlar için cemaat teşkili meşru görülmemektedir. Nafile namazların münferiden kılınması daha faziletlidir. Aslolan hüküm bu olmakla beraber, bazı şart ve kayıtlara bağlı olarak istisnai bir hüküm de mevcut bulunmaktadır. Şöyle ki: Herkesin tek başına başaramayacağı tesbih namazını, tedai (davetleşmek) ve haberleşmek suretiyle olmaksızın, oturmakta olan birkaç kişi, aralarından birini imamlığa geçirip kendileri de ona uyarak kılsalar caizdir. Fakat, namaza başladıktan sonra selam verip namazı bozmak, "Amellerinizi iptal etmeyiniz" emr-i İlahisine aykırı düşer.
799 - Soru: Evvabin ve Duha namazlarına nasıl niyyet edeceğiz? Her iki rekatta selam verildiğine göre, selam verip de sonra kalktığımız rekatlarda yeniden niyet edecek miyim? Edersek niyeti sözle ifadelendiriniz.
Cevap: "Niyet ettim Allah (cc) rızası için evvabin (veya Duha) namazını kılmaya" demelidir. Her iki rekatta niyeti tekrarlamak, ihtiyata uygun olur.
800 - Soru: Her gün devamlı olarak tesbih namazı kılınabilir mi? Her gün tesbih namazı kılmanın cevabı olmadığını söylüyorlar. Buna siz ne dersiniz?
Cevap: Kılınabilir. Böyle bir iddia yanlıştır. (Nimetü'l-İslam, l. kısım, s.383)
Soru: Tesbih namazı cemaatle kılınırken imama uyan cemaatin tesbihleri okumasının şart olup olmadığını açıklayınız?
Cevap: İmama uyan bir kimse, nasıl rüku ve secde tesbihlerini okuyacaksa, tesbih namazında da tesbihatı okuması gerekir.
801 - Tesbih namazı cemaatle kılınırken imama uyan cemaatin tesbihleri okumasının şart olup olmadığını açıklayınız?
Cevap: İmama uyan bir kimse, nasıl rüku ve secde tesbihlerini okuyacaksa, tesbih namazında da tesbihatı okuması gerekir.
802 - Soru: Teheccüd namazı üç kişilik bir cemaatle kılınabilir mi?
Cevap: Teravih namazının dışında kalan nafilelerde cemaat meşru kılınmamıştır. Nafile ibadetleri azami gizlilik içinde eda etmelidir. Takvaya uygun olan budur.
803 - Soru: İkindi ve yatsı namazlarının ilk sünnetlerini Peygamber Efendimiz, işi olsun olmasın, çok kere terk edip bazı kere kılarlarmış, diye duyduk. Bu hususta hadis-i şerif var mı? Kaynağını bildiriniz.
Cevap: Bu hususta olan asıl İbni Mace'nin Hz. Aişe (ra)'dan rivayet ettiği Hadis-i Şeriftir. Şöyle ki: "Kim oniki rekat sünnete devam ederse cennette onun için bir ev yapılır. Dört rekat, öğleden önce, iki rekat, öğlenin farzından sonra, iki rekat, akşamın farzından sonra, iki rekat yatsıdan sonra, iki rekat da sabahın farzından önce" (îbni Mace, c. l, s. 361). Bu Hadis-i Şerifte hem sünnet namazların vakitleri hem de onların rekatları açıkça görülmektedir. "Kim oniki rekat sünnete devam ederse" buyurulması, bunların müekked sünnet olduğunu ortaya koymaktadır. İkindinin sünnetinde ise "Kim ikindiden önce dört rekat namaz kılarsa, Allah (cc) onu esirgesin" (Ebu Davud, îbni Ömer (ra)'dan rivayet etmiştir, c. 2, s. 23, hadis rk. 1271). Ebu Davud'un Hz. Ali'den rivayet ettiği hadis-i şerifet ise, "Resulullah (sav) ikindiden önce iki rekat namaz kılardı" dediğini öğreniyoruz. İkindi namazının sünnetinde teşvik edici ifade mevcut olup, devam etme kaydı bulunmadığı cihetle, sünnet-i gayr-i müekkede olmasına hükmedilmiştir. Yatsı namazının sünnetinden bahis açılmayışı da gayr-i müekkede olmasından ileri gelmektedir. (Hidaye c. l, s. 45)
804 - Soru: Dini kitaplardaki "Duha" namazı ile halkın ağzında dolaşan "İşrak" namazı aynı namaz mıdır, yoksa değişik iki namazın adı mıdır?
Cevap: Duha (kuşluk) namazı ile işrak namazı ayrı ayrı iki namazdır, İşrak namazı güneş doğduktan sonra, kerahet vaktinin çıkmasını müteakip kılınır ve sadece iki rekattır. Duha namazı ise, tan yerinin ağarmasından güneşin batacağı zamana kadar olan vaktin dörtte birinin geçmesinden sonra kılınır. Rekatları hususunda iki rekattan oniki rekata kadar değişik beyanlar bulunmaktadır. (Nimetü'l-îslam, s. 377)
805 - Soru: Bir kimsenin mescide girdiğinde "Tehiyyetü'l-mescid" adı verilen iki rekat namaz kılmasının sünnet olduğunu biliyoruz. Bu girip çıkma, camide çalışan ustalarda ve cami görevlilerinde sık sık vaki olmaktadır. Bu itibarla, bunlar her girişte bu namazı kılmak durumunda mıdırlar?
Cevap: Camiye girip çıkma tekerrür ederse "Tehiyyetü'l-mescid" namazının bir defa kılınması yeterlidir. (Nimetü'l-İslam, Namazla ilgili bölüm, s. 376)
806 - Soru: Durum böyle olunca, bu namazı ilk defa girdiğinde mi kılmalı, yoksa en sonunda girdiği zaman mı kılmalıdır?
Cevap: Bunda genişlik ve kişi için serbestlik vardır. Dilerse ilk girişinde, isterse son girişinde kılabilir.
807 - Soru: "Salât-ı leyl" ile "Teheccüd namazı" ayrı ayrı iki namaz mıdır?
Cevap: Değildir. Bunlar, aynı namazın değişik iki ismi olmaktadır. Geceleyin kılınması yönünde "Salat-i leyl", uykudan kalkıp kılındığı için de "Teheccüd" namazı adı verilmiş bulunmaktadır.
808 - Soru: Sünnet namaz ile nafile namazlar arasında bir fark var mıdır?
Cevap: Sünnet, daha ziyade, beş vakit farz namazların evvelinde veya sonunda olan namazlarda kullanılmaktadır. Nafile tabiri ise, bu namazların dışında kullanılmaktadır. Duha namazı ve Evvabin namazı gibi.
809 - Soru: Mekruh vakitlerden birinde kılınan nafile namazın iadesi gerekir mi?
Cevap: İadesi gerekmez, kerahetle sahih olur.
810 - Soru: İmam olmayan bir kimse, gece namazlarında, kendi başına namaz kılarken farzla kıraeti açıktan okuyabilir mi?
Cevap: Okuyabilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
 

3 Bin Seçme Fetva

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
2 sayfadaki 9 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ultrAcimbom | Galatasaray Taraftar Forum Sitesi :: Genel Kültür :: Dini Bölüm-
forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar