ultrAcimbom | Galatasaray Taraftar Forum Sitesi
Merhaba,

Sitemize Hoş Geldiniz. Sitemizden Yararlanabilmek İçin Lütfen Kayıt Olunuz.

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Sitelogo10
ultrAcimbom | Galatasaray Taraftar Forum Sitesi
Merhaba,

Sitemize Hoş Geldiniz. Sitemizden Yararlanabilmek İçin Lütfen Kayıt Olunuz.

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Sitelogo10
ultrAcimbom | Galatasaray Taraftar Forum Sitesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Hoşgeldiniz, Misafir.
Son Ziyaretiniz:
Toplam Mesajınız: 0

tema edit: by ™ cAn ® ™
 

AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

Paylaş | 
 

 3 Bin Seçme Fetva

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9  Sonraki
YazarMesaj
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:28

ZEKÂT ve FİTRE KİMLERE VERİLİR?
1190 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Karısının diğer kocadan olup, fakir bulunan çocuklarına zekat vermek caiz olur" (H. Ec. 1/17).
Açıklama: Kişi kendi evladına zekat veremezse de üvey evladına ve evlad edindiği bir kimseye -fakir olma şartıyla- zekat verebilir.
1191 - Netice Fetvalarından: "Alışverişe aklı eren fakir çocuğa zekat vermek caiz olur" (H. Ec. 1/16).
Açıklama: Çocuk, alışveriş ölçülerini bilir, zararı kârdan ayırd edebilirse, kendisine ait nisap miktarı bir malı da yoksa, zekat alabilir. Babası zengin olsa bile, onun yaşça büyük olan fakir evladına zekat vermekte bir engel yoktur.
1192 - Behce Fetvalarından: "Oğlunun fakir olan karısına zekat vermek caiz olur" (H. Ec. 1/17).
Açıklama: Zekat verilmeyecek yakınlar, nikah hısımları değil, sadece zengin şahsın usul ve fürüu; yani ana ve baba, dede ve nene ile evlad ve torunlarıdır. Zengin olan şahıs, gelinine zekat verebileceği gibi; damadına, kayınpeder ve kayınvalidesine de zekat verebilir.
1193 - Abdürrahim Fetvalarından: "Borçlunun zimmetinde olan alacak miktarı zekatını, borçlu şahsa verse caiz olur" (H. Ec. 1/17).
Açıklama: Alacaklı olan şahıs, borçlu olan kimseyi borç yüzünden kurtarmak için, alacağı kadar zekatını ona verip temlikte bulunduktan sonra, alacağını isteyebilir. Böylece, borçlu yükten kurtulmuş; kendisi de zekatını ödemiş olur.
1194 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Müeccel alacağı olup başka malı olmayan kimsenin zekat alması caiz olmaz" (H. Ec. 1/16).
Açıklama: Kişinin alacağı, hükmen elinde bulunan mal gibidir. Bu itibarla nisap miktarı alacağı bulunan kimsenin zekat alması helal olmaz.
1195 - Behce Fetvalarından: "Boşanmış olduğu karısına iddeti içinde zekat vermek caiz olmaz" (H. Ec. 1/16).
Açıklama: Kadın, üç adet göresiye kadar, nikahın eseri devam eder. Bu sebeple ve bir de onun nafakası kocasına ait olduğu için iddet devam ettiği müddetçe, boşadığı karısına zekat vermek caiz olmaz.
1196 - Netice Fetvalarından: "Kadının kocasına, veya erkeğin karısına zekat vermesi caiz olmaz" (H. Ec. 1/16).
Açıklama: Erkeğin karısına zekat veremeyeceğinde Hanefî müçtehidleri ittifak etmiş bulunmaktadırlar. Kadının fakir olan kocasına zekat vermesine gelince, İmam-ı Azam'a göre bu da caiz değildir. İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed, buna müsaade veren bir içtihatta bulunmuşlardır.
1197 - Behce Fetvalarından: "Zekatını fakir olan kardeşlerine verse caiz olur" (H. Ec. 1/16).
Açıklama: Zekat; anne ve baba, dede ve nene gibi asl'a; evlat ve torun gibi fürüa verilmez. Fakat, bunların dışında kalan akrabaya verilebilir. Bu husustaki müsaade, sadece bir cevaz değil, tercih ve efdaliyet ifade eder. Oğlan ve kız kardeşler, daha sonra onların çocukları; amca ve hala, sonra bunların evladı, dayı ve teyze, sonra bunların evladı zekat vermekte tercih edilirler.
1198 - Netice Fetvalarından: "Elbise yaptırmayacak kişi, (işten) ayrılacak durumdaki hizmetçisine, zekat niyyeti ile elbise yaptırsa zekat yerine geçmez" (H. Ec. c. 1/16).
Açıklama: Zekatın bu şahsa verilmesindeki tercih, fakir oluşuna değil, işinin aksamaması düşüncesine dayanmakta ve bu sebeple de zekata sayılmamaktadır.
1199 - Netice Fetvalarından: Havayic-i asliyyesinden fazla olarak nisab miktarı (servete) malik olan ve ilim talebesinden bulunmayan Zeyd'e zekat almak helal olmaz" (H. Ec. c. 1/17).
1200 - Abdürrahim Fetvalarından: "Verdiği zekattan dönmek (geri istemek) caiz olmaz" (H. Ec. c. 1/17).
Açıklama: Verilen zekat, alan şahsın mülkü olur. Bu itibarla, zekatı ödeyen kimsenin onu geri istemeye hakkı olmaz.
1201 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Müslüman zannederek zekat verdiği kimsenin Yahudi olduğu ortaya çıkarsa zekatı yeniden vermek lazım gelmez" (H. Ec. c. 1/17).
Açıklama: Zekat verilecek kimsenin Müslüman olmasını araştırıp sormak gerekir. Bu inceleme ve soruşturma yapıldıktan ve zekat verdikten sonra, bildiğinin aksi bir durum ortaya çıksa zekatı iade icap etmez.
1202 - Behce Fetvalarından: "Malının zekatından olup, nisaptan fazla bulunan bir parayı, (kendisine olan) borcunu vermek üzere, alacaklı bulunduğu kimseye vermek caiz olur" (H. Ec. c. 1/17).
Açıklama: Borç ağır bir yüktür. İslam dini, bu yükün altında bulunanları kurtarmak için teşvik edici hükümler koymuştur. Zekatını ona vermek suretiyle borcun ağır yükünden kurtaran ecre nail olur.
1203 - Abdürrahim Fetvalarından: "Fakiri dilenmekten kurtarmak için, zekatını (toplu halde) bir fakire vermek, değişik fakirlere dağıtmaktan efdaldir" (H. Ec. 1/16).
Açıklama: Zekatın teşriî hikmetlerinden biri de fakiri ihtiyaçtan kurtarmak düşüncesidir. İhtiyacın son haddi ise başkasına avuç açmaktır. Sıkıntının azamî haddinde bulunan bir kimseye, zekat vermekde elini geniş tutması münasip bir davranış olur. İslam dininin hedef aldığı gaye de insanları sıkıntıdan kurtarmaktır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:28

ÖŞÜR
Öşrün farziyyeti; kitap, sünnet ve icmâ-i ümmetle sabit bulunmaktadır. Cenâb-ı Hak, bir âyet-i kerimede şöyle buyurmaktadır:
"Ey iman edenler, (Hak yolunda) infaakı (harcamayı) kazandıklarınızın en güzellerinden ve sizin için yerden çıkardıklarınızdan yapın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız pek âdî, bayağı şeyleri vermeye yeltenmeyin. Bilin ki şüphesiz Allah herşeyden müstağnidir, asıl hamde lâyık olan O'dur." "Çardaklı ve çardaksız cennet (gibi üzüm) bağ (larını), meyveleri ve tadları çeşitli hurmaları, mezrûâtı, zeytinleri, narları -birbirine hem benzer, hem benzemez bir halde- yaratıp yetiştiren O'dur (Allah'tır). Herbiri mahsul verdiği zaman mahsulünden yeyin. Devşirildiği ve toplandığı gün de hakkını (sadakasını) verin. İsraf etmeyin. Çünkü O (Allah) İsraf edenleri sevmez."
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır.
"Semâ (yağmur suları)nın, nehir ve çeşme (gibi akar) suların tarla (için) deki kaynağın suladığı (araziden çıkan) şey (ler) de (tam) öşür; (dolaba koşulan) hayvanlarla sulanan (yerden elde edilen) şeylerde ise yarım öşür (1/20) vardır"
Muâz b. Cebel (r.a.) demiştir ki: "Allah'ın Resulü, beni Yemen'e (vali olarak) göndermiş ve bana, yağmurla ve (tarladaki) kaynakla sulanan toprak (malların) dan (tam) öşür; dolap ile sulanandan ise yarım öşür (zekât) almamı emretti."
Öşrün farz olmasındaki şartlar ikidir; Ehliyet ve mahalliyet.
Ehliyet: Arazi sahibinin Müslüman olması ve öşrün farz olduğunu bilmesi demektir. Diğer zekât mallarında olduğu üzere, arazi sahibinin akıllı olması, erkek veya kadınlık çağma ulaşması, öşrün vücubunda şart değildir. Çünkü öşr, sırf ibadet olmayıp, bir bakıma toprağın vergisi durumundadır. Bu sebeple, imam (devlet reisi) tarafından, gerektiğinde, cebren alınabileceği gibi, miras olarak vârislere intikal etmiş mallardan da alınır. Bu cümleden olarak ifade etmek isteriz ki mahsulün sahibi, fakir de olsa, mecnun veya çocuk da olsa onun arazisinden çıkacak mahsulden öşür verilmesi gerekir.
Mahalliyet: İşlenen toprağın öşür arazisinden olması demektir. Öşür arazisinden olmayan bir yerden meselâ arazi-i harâciyeden öşür vermek gerekmez.
Öşür vergisinde nisap olup olmadığı hususunda, Hanefî mezhebi imamları farklı içtihadlarla bulunmuşlardır. İmam-ı Âzam'a göre, çıkan mahsul az veya çok olsun; sebze ve meyve gibi yaş mahsullerden olsun; yahut arpa, buğday, susam ve yulaf gibi kuru mahsullerden bulunsun; öşrünün verilmesi gerekmektedir. Ebû Hanife Hazretleri, bu araziden çıkan mahsulde bir yıl durma şartı da aramamıştır.
İmam Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e göre, hüküm daha değişiktir. Şöyle ki:
a) Çıkan mahsulün en az beş vesak = 998,4 kg. (takriben bir ton) olması;
b) Bir yıl dayanabilecek mahsullerden olması.
İmameyn'e göre, beş vesak miktarını bulmayan ve -bu miktarı bulsa bile- bir yıl dayanmayacak mahsullerden öşür alınmaz. Sahih olan hüküm, İmam-ı Âzam'ın kavlidir (İbni Âbidin, c. 2, s. 67)
Öşrün verilmesinin vacip olduğu zaman, Ebû Hanife Hazretleri'ne göre, ekinlerin çıktığı ve meyvelerin belirdiği vakittir. Şayet bir kimse, öşrünü ödemekte acele etse duruma bakılır. Eğer tarlaya tohum saçmadan önce vermek isterse, bu caiz değildir. Tohum attıktan ve ekinler yeşerdikten sonra vermek istese caiz olur. Tohumu attıktan sonra ve fakat henüz bitmeden önce vermek dilese, caiz olmayacağına dair bir hüküm mevcut değildir. Meyvelerde vaktinden önce öşür verilmek istense, meyveler tomurcuktan sonra verilecek olursa caiz görülmektedir.
Öşür verilmedikçe çıkan bir mahsulden yemek helâl olmaz. Meğer ki çok az birşey olsun. Şayet yenilecek olursa tazmini gerekmektedir.
Öşürle ilgili bazı mes'elelere gelince, bu hususta birçok hükümler vardır. Ancak, bunlardan ehemmiyet derecesi önde olanlardan birkaçını ifade etmek isteriz.
Bir kimse, öşür arazisini, ekilmiş halde iken satacak olsa veya sadece ekinini satmak istese bakılır; şayet ekinler kemâle ulaşmış ise, mahsulün öşrünü satan kimsenin ödemesi gerekir. Fakat, henüz mahsul yetişmemiş ise, alan kimse ekini bozmaz ve yetişeceği zamana kadar beklerse, öşrü müşterinin vermesi icap eder.
Öşür arazisinde çıkan mahsul; sel, yangın ve benzeri birşeyle tamamen helak olsa öşür sakıt olur. Şayet bir miktarı helak olsa, geri kalan mahsulün öşrünü vermek gerekir. Eğer mahsul, arazi sahibinin eliyle zarara uğratılacak olursa, öşrünü tazmin etmesi lâzım gelir.
Haraç arazisinin dışında kalan yerlerde elde edilen baldan öşür vermek gerekir. Velev ki o bal, halkın umumunun istifadesine bırakılmış dağlarda hasıl olmuş bulunsun.
Memlûk olmayan ve umumun faydalanması için bırakılmış dağlardaki ağaçlardan toplanan her çeşit meyveden öşür vermek vacip olur.
Kamış, kuru ot, urgan imal edilen kendir, çam ve çınar ağacına öşür vermek gerekmez. Ancak, bir kimse arazisini fidanlık haline getirir veya kavak dikerse, söküp sattığı sırada fidanın; kesip satacağı zaman kavağın da öşrünü vermek gerekir.
Öşür arazisinde yetişip gelişen ağaca ve ağaçtan çıkarılan sakız, reçine ve katrana öşür vermek vacip olmaz. Fakat, çam fıstığına öşür vermek lâzım gelir.
Evlerin bahçelerindeki ağaçların meyvelerinden öşür vermek vacip olmaz. Velev ki o ev, öşür arazisi üzerine yapılmış bulunsun.
Din kardeşlerimizin birçoğu, öşür hususunda gafil bulunmaktadır. Bu yazılarımızla maşeri vicdana ışık tutabilmiş isek, vazifesini yapmış insanların huzurunu duyacağız.
1204 - Soru: Öşür hakkında gerek ayet gerekse hadis-i şeriflerden gerekli bilgiyi öğrendikten sonra şöyle bir durum karşımıza çıkıyor. Fetva kitaplarında öşür onda bir, sulama (para ile) olunca 20'de bir veriliyor. Her hususta olduğu gibi memleketimizde fındık mahsulü yetiştirildiğinden ve fındığın masrafı daha fazla olduğundan; şu durumlar kafamıza takılmaktadır:
a) Fındığın dibinin kazılması
b) Tırpan edilmiş olması
c) Tımar edilişi
d) Üç çeşit gübre verilmesi
e) Toplanması için işçiye verilen ücret
f) Makine ile harman yapılması
g) Gelir vergisinin ödenmesi
Bunlar hep para ile yapıldığından masrafı yükselmektedir. Bu durum karşısında fındığın öşrünü de onda bir üzerinden mi vereceğiz? Sizden cevabını bekliyoruz.
Önce şu ciheti ifade edeyim ki, gerek gübrenin atılması, gerekse dibinin kazılması ve sair hizmetler, daha fazla mahsul almanın âmili bulunduğu için yapılmaktadır. Gübre atıyorsunuz, ama -lutf-i ilâhi ile- daha fazlasını alıyorsunuz. Attığınız zaman aldığınız mahsulün fazla olduğu tecrübeyle sabit bulunduğu için bu zahmetlere katlanılmakta ve bu masrafları -severek- ihtiyar etmektesiniz.
İkinci olarak, şu cihete işaret etmek isterim. Sulama para ile yapılmakta ise çıkan fındık mahsulünden yirmide bir (1/20) üzerinden vereceksiniz.
Üçüncü olarak sorunuzun cevabını noktalamak isterim. Öşür verilen arazide ne tohum hesabı ne de amele masrafları dikkate alınır. (Ö.Nasuhi Bilmen, Hukuk-i İslâmiye ve Istılahat-ı Fıkhiye Kamusu, c. 2 s. 555, madde: 47)
Arazi, arz kelimesinin cami (çoğul) sigası olup "yerler, mahaller" mânâsında kullanılmaktadır. Öşür de onda bir (1/10) mânâsına gelmektedir. "Arazi-i öşriyye" ise öşür vergisine tabi olan yerler; tarla, bağ ve bahçeler demektir.
Istılahi bakımdan arazi-i öşriyye, "Bir memleketin, Müslümanlar tarafından fethini takiben, harbe katılan mücahitlere veya diğer Müslümanlara mülk olmak üzere paylaştırılan arazi"dir.
Bu arazi kime verilmiş ise onun mülkü olup, bu yerden elde edilen mahsullerden öşür verilmesi gerekir.
Mülkiyet yollarından biriyle, gerek devletten gerekse şahıslardan satın alınmak suretiyle, tasarruf olunan araziden elde edilen mahsullere de öşür vermek gerekir.
Arazi-i haraciyeden iken maliklerinin tamamen yok olup gitmesi sonunda Beytülmal'e (Hazine'ye) intikal edip, miri arazi durumuna gelen ve veliyyü'l-emrin müsaadesi ile bir Müslümana satılan yerler, arazi-i haraciye olmaktan çıkıp, memluk arazi vasfını kazanırlar.
Öşür, arazinin zekâtı olmaktadır. Fakat bazı cihetlerden diğer malların zekâtından farklı tarafları bulunmaktadır. Şöyle ki:
a) Para ve ticaret mallarına yılda bir defa zekât verilmesi gerektiği halde, araziden yılda kaç mahsul elde edilirse hepsinden 1/10 (öşür) vergisi ödemek gerekir.
b) Zekât, paranın ve malın kırkta birinden ödendiği halde, arazi mahsullerinde onda bir üzerinden öşür vermek icap eder.
c) Zekâta tabi olacak miktarda bir mala sahip olan kimse, zekâtla mükellef olmak için, bir yılın dolması lâzım gelir. Mahsullerde ise hasat zamanı öşrün hemen verilmesi icap eder.
d) Zekâtta mükellefin akıllı olması ve erkeklik veya kadınlık çağına ulaşmış bulunması icap ederken, deliye ve çocuğa zekât vermek gerekmezken, öşür arazisinden mal sahibine değil, araziye bakılır. Sahibi çocuk ve deli de olsa onun tarlasında yetişen mahsulden öşür alınır.
e) Para ve ticaret malı, yıl sonuna kadar, bir artma göstermese bile senenin tamamında mevcut olan değeri üzerinden zekâtı verilir. Fakat öşür arazisi ekilmeyecek ve sulanmayacak olursa, bir mahsul yetişmeyeceğinden, öşür vermek gerekmez. Yani öşür arazisinden toprağın asli kıymeti değil, çıkan mahsul dikkate alınır.
Öşür arazisi yağmur ile veya çay ve nehir suları ile sulanıp mahsul elde edildiği takdirde çıkan maldan tam öşür vermek gerekir. Su, para ile alınacak olursa yahut dolap gibi iptidai bir sulama usulü ile veya motor vasıtasıyla çekilmek suretiyle masrafı gerektiren bir sulama yapılıyor ise yarım öşür (1/20) vermek gerekir.
Öşrün ödenmesi sırasında, çıkan mahsulden hiçbir masraf düşülmez. Ameleye ödenen para ve atılan tohum, çıkan mahsulden düşülmeden öşrün verilmesi gerekir.
Öşür arazisinde yetişen her türlü hububat; ceviz, susam, fındık, fıstık, badem ve zeytin gibi yağlı maddeler; pamuk, palamut, pelit, keten tohumu, şeker kamışı, şeker pancarı ve çay yaprağı gibi endüstri mahsulleri, dut yaprağı ve fesleğen gibi yaprağından faydalanılan nebatlar; pirinç, nohut, mercimek, bakla, soğan, sarmısak, biber, patlıcan, kavun, karpuz ve hıyar gibi gıda maddeleri ile üzüm, incir ve her türlü meyve ve burçak, fiy ve yulaf gibi hayvan besinlerinin hepsinden öşür vermek gerekir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:29

ÖŞÜR NASIL HESAPLANIR?
1205 - Soru: Öşürü verilecek mahsulatın en az ne kadar olması lâzımdır?
Cevap: İmameyn, beş vesak (998.4 kg), yani yaklaşık olarak bir tonu bulunca öşür vermek gerekir, demişlerdir. İmam Azam Hazretleri, "Az veya çok olsun verilmesi gerekir" demektedir. İbn-i Abidin adlı eserin 2. cildinin 67. sayfasında İmam-ı Azam'ın içtihadı için "sahih olan budur" denilmektedir. İhtiyata uygun hareket etmek için az veya çok, yaş veya kuru her mahsulden öşür verilmelidir.
1206 - Soru: Öşür verilmesi gereken araziden çıkan mahsullerden alınacak öşür, hangi nisbetler üzerinden alınacaktır?
Cevap: Bir toprak, yağmur ile, akan çayların suları ile sulanmakta ise çıkan mahsulün onda birini öşür olarak vermek gerekmektedir. Şayet, dolap ile, su motoru ile, hayvan koşarak çıkarmakla veya para karşılığı alınan su ile sulanıp mahsul yetiştiriliyor ise yirmide birini öşür olarak vermek gerekir.
1207 - Soru: Topraktan çıkan mahsullerin öşüründe belirli bir nisap var mıdır?
Cevap: İmam Ebu Hanife'ye göre, yaş ve kuru mahsullerin az veya çok miktar olanından öşür vermek gerekir. İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'in müşterek ictihadlarına göre bir sene dayanabilen mahsullerin miktarı beş vesak (yaklaşık olarak bir ton'u) bulunca öşrünü vermek gerekir. Bu miktarı bulmayan kuru mahsullerin veya sahiplerinin ellerinde bir yıl kalmayacak meyve ve sebzelerin öşrünü vermek gerekmez. Tercih sahibi fakihler, fakirin haline ve ihtiyata daha uygun olduğu için, İmam-ı Azam'ın içtihadına "sahih olan budur" demişlerdir.
1208 - Soru: Haraç arazisi nasıl bir arazidir?
Cevap: Müslüman askerler tarafından harp neticesinde fethetmek suretiyle veya sulh yoluyla elde edilip oranın gayri müslim halkına verilen ve karşılığında vergi alınan bu araziye "Arazi-i Haraciye" adı verilmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:29

HANGİ ÜRÜNLERDEN ÖŞÜR ALINMAZ?
1209 - Abdürrahim Fetvalarından: "Cibal-i mübahaden kesilip satılan keresteden öşür alınmaz" (H.Ec. 1/21)
Açıklama: İstifadesi umuma ait bulunan dağlardan toplanan odundan öşür alınmaz. Zira dağların muayyen bir sahibi olmayıp, halkın tamamının istifadesine terkolunmuş bulunmaklardır.
1210 - Behce Fetvalarından: "Samandan öşür alınmaz" (H.Ec. 1/18)
Açıklama: Mahsulünden öşür verildikten sonra, artık samanından öşür gerekmez. Hurma yaprağına ve umuma ait meralardan biçilecek otlara öşür vermek gerekmez.
1211 - Netice Fetvalarından: "(Akar) suyun kesilmesi sebebiyle faydalanılması mümkün olmayan araziden öşür alınmaz" (H.Ec. 1/19)
Açıklama: Öşür verilmesi için, toprağın öşür arazisinden olması kâfi sebep değildir. O yerde mahsul yetişmesi ve bunun öşür verilecek miktara ulaşması lâzım gelir. Bu itibarla, suyun kesilmesi sebebiyle mahsul yetiştirilemeyen tarladan öşür verilmesi gerekmez.
1212 - Netice Fetvalarından: "Zeytinden öşür alındıktan sonra, sıkılıp yağı alındığında öşür alınmaz" (H.Ec. 1/19)
Açıklama: Bir maldan iki defa öşür alınması doğru değildir. Buğdaydan öşür verildikten sonra, ondan imal edilecek nişasta veya undan; zeytinden öşür verildikten sonra ondan çıkarılacak yağdan öşür alınmaz.
1213 - Netice Fetvalarından: "Balıktan öşür alınmaz" (H.Ec. 1/19)
Açıklama: Denizler, göller ve akarsular umumun istifadesine terkedilmiş bulunduğundan, buralardan tutulacak balık ve çıkarılan inci ve anbere öşür lâzım gelmez.
1214 - Netice Fetvalarından: "İpek böceği beslenen dut yaprağından öşür alınır, ipekten alınmaz" (H.Ec. 1/17)
1215 - Ali Efendi Fetvalarından: "Mahsul meydana gelmeden önce, daha çimen halinde iken, öşrünü istemek caiz olmaz" (H.Ec. 1/17)
1216 - Netice Fetvalarından: "Mülk olan evin avlusundaki mahsulden öşür alınmaz" (H.Ec. 1/18)
Açıklama: Ev olarak yapılmış bir yerin bahçesindeki mahsulden veya ağaçların meyvesinden öşür vermek gerekmez. Fakat meyve bahçesi olarak hazırlanmış yerin içerisine ev yapmak, öşür vermeye engel olamaz. Her iki meselenin arasındaki ince fark açık olarak ortadadır. Zira birinci meseledeki bahçe, "ev bahçesi"dir. İkinci meseledeki ev ise "bahçe evi"dir.
1217 - Behce Fetvalarından: "Kişi satın aldığı demir madenini dükkânında eritip demir çıkarsa, o demirden öşür alınmaz" (H.Ec. 1/19)
1218 - Netice Fetvalarından: "Merada yetişip biçilmemiş olan ottan öşür lâzım gelmez" (H.Ec. c. 1/17)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:29

HANGİ ÜRÜNLERDEN ÖŞÜR ALINIR?
1219 - Abdürrahim Fetvalarından: Vefat eden ziyaretçinin varislerine intikal eden mahsulden öşür alınır" (H.Ec. 1/12)
Açıklama: Öşürle ilgili mükellefiyet, tarladaki mahsulün kemale ermesiyle kesinlik kazanır. Şayet mahsul sahibi vefat ederse, mahsulün yeni sahibi (veya sahipleri) olan mirasçılar öşrü ödemek zorundadırlar.
Asıl mükellefin vefat etmesi ile üzerindeki hakkullah ve kul hakları düşmüş olmaz. Bu sebeple, onun arkaya bıraktığı maldan bu hakkın ödenmesi gerekir. Bu ödeme, varisler tarafından yerine getirilmeyecek olursa, vazifeli memur tarafından tahsili yoluna gidilir.
1220 - Netice Fetvalarından: "Zeyd (adlı şahıs), öşre tabi olan bir yeri, çayır haline getirse ve her sene otunu biçip satsa öşrü tazmin olunur" (H.Ec. 1/20)
Açıklama: Mubah meralardan biçilen otlardan öşür verilmeyeceğine dair fetva ile bu fetva arasında bir uyuşmazlık yoktur. O topraklar, umuma ait yerler olup, bu fetvada bahsi geçen yer ise, sahipli ve aynı zamanda öşür arazisindendir. Öşre tabi olan bir yeri çayır haline getirdiği için otundan öşür vermesi gerekir.
1221 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, birkaç seneden beri öşrünü vermekten sarf-ı nazar ederek vermekte gecikerek tükettiği zahirenin öşrünü tazmin eder" (H.Ec. 1/19)
Açıklama: Toprak mahsulünün zekâtı demek olan öşür, verilmediği müddetçe kişinin zimmetinde borç olarak kalır. Bu vebalin altında kalmak istemeyen mü'minler, mahsulünü ambara koymadan önce öşrünü vermelidir.
1222 - Netice Fetvalarından: "Sipahi (devlet askeri), öşür almayı terk ve (sahibine) hibe etse, bu bağış sahih olmaz" (H.Ec. 1/19)
Açıklama: Öşür, kulun üzerinde ilâhi bir haktır. Onun tahsiline vazifelendirilmiş bulunan kimsenin mal sahibine bağışlaması sahih ve geçerli değildir. Öşrü toplayan bulunmasa bile, mal sahibi bu dini vecibeyi bizzat yerine getirmekle mükelleftir. Ancak bu bağışlama, veliyyü'l-emr (hükümdar, vali) tarafından yapılması halinde duruma bakılır. Şayet mal sahibi zengin ise, veliyyü'l-emrin öşrü tazmin etmesi gerekir. Arazi sahibinin fakir olması halinde tazmin lâzım gelmez.
1223 - Abdürrahim Fetvalarından: "Müzârea akdi yapan iki kişiden, tohum sahibine öşür vermek lâzımdır" (H.Ec. 1/19) Açıklama: Bu hususta İmam-ı Azam Hazretleri, arazi sahibinin öşür vermesi ictihadındadır. İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'e göre, yerin sahibi ile o yeri işleyen kimse çıkacak mahsulden hisseleri nisbetinde öşür verirler.
1224 - Abdürrahim Fetvalarından: "Öşür alınagelen bağın içinde bulunan ağaçların mahsulünden de öşür alınır" (H.Ec. 1/21) Açıklama: Bir mahsulden öşür alınması için, onun öşür arazisinde yetişmiş olması yeterli bir sebeptir. İster sahibinin mesai sarfetmesiyle, isterse kendiliğinden yetişmiş olsun, mutlaka öşür verilmesi gerekir.
1225 - Behce Fetvalarından: "Eskiden beri üzümünden öşür alınan bağa, soğan ve sarmısak ekilse, o soğan ve sarmısaktan öşür alınır" (H.Ec. 1/18)
Açıklama: Öşür arazisinde yetiştirilen bağın üzümünden vergi ödendiği gibi, asmaların arasında yetişen soğan, sarmısak ve patates gibi mahsullerden de öşür verilmesi gerekir.
1226 - Abdürrahim Fetvalarından: "Pelitten öşür alınır" (H. Ec. 1/21)
1227 - Netice Fetvalarından: "Bir senede iki mahsul alınan tarlanın öşrü de iki defa alınır" (H.Ec. 1/19)
Açıklama: Öşrün zekâttan farklı olan taraflarından biri de öşrün yılda bir defa verilmekte dondurulmuş olmamasıdır. Bir mevsimde iki, hatta bir yılda beş mahsul alınmış olsa, her yetişen mahsulden ayrı ayrı öşür verilmesi gerekir.
1228 - Abdürrahim Fetvalarından: "Mahsulünden öşür verilen bostanın sahibi, öşrünü vermeden önce (bostanı) başkasına satsa, vazifeli memur, satılan şey'in bedelinden öşrünü almaya güçlü (ve salahiyetli) olur" (H.Ec. 1/20)
Açıklama: Mahsulü sebebiyle öşür vermesi gereken kimse, bu dini vecibeyi yerine getirmeden önce, çıkan mahsulü satacak olsa, öşür borcu, üzerinde kalır. Bu hususta vazifeli bulunan memur, satılan şeyin bedelinden öşrü tahsil eder.
1229 - Soru: Öşürde zengin ve fakir ayırımı var mıdır? Veya efdal olan, müftabih olan hüküm nedir?
Cevap: İmameyn'e göre çıkan mahsulün miktarı beş vesak (takriben bir tonu) bulmadıkça öşür mükellefiyeti yoktur. İmam Azam'a göre, az veya çok, yaş veya kuru ne çıkarsa öşür vermek gerekir.
1230 - Soru: Memur olan bir kimse zekât, öşür ve sadakasının hangisini vermekle dini mesuliyetten kurtulabilir? O memurun evi ve arazisi yok.
Cevap: Zekâtı dinen zengin olan verir. Öşürü tarlada kalkan mahsulden vermek gerekir. Sadakayı ise herkes verebilir. Arazisi olmayan, öşür vermekle mükellef olmaz. Evinin olup olmaması, zekâta tesir etmez. 80.18 gram altın veya bunun tutarında parası olan memur zekât verecektir.
1231 - Soru: Çay müstahsilinin sattığı çay yaprağından öşür vermesi gerekir mi? Mesned göstermek suretiyle izah etmenizi dilerim.
Cevap: Evet, çay yaprağından da öşür ödemek gerekir. Zira İslâm fıkhında "çay" ismiyle öşürden bahsedilmiyorsa, bu, çay istihsalinin yeni oluşumundandır. Fakat nebat nevinden bunun benzerine, meselâ dut yaprağına, fesleğen ve şeker kamışına öşür düşmektedir. (Hukuk-ı İslâmiyye ve Istıla-hat-ı Fıkhiye Kamusu c. 3, s. 566, madde: 55)
1232 - Soru: Biz, öşür hakkında şu kadarını biliyoruz ki, tahıl ürünlerinden onda biri fakirlere verilecektir. Fakat bazı mal sahipleri, "Ben gübre attım, çalıştım, çabaladım ve fazla emek sarfettim. Böyle olunca onda bir olmaması gerekir" diyor. Yani sulanan arazide olduğu gibi yirmide bir olması lâzımdır diyor. Siz ne dersiniz?
Cevap: Mal sahibi yalnız attığı gübreyi söylüyor. Bunu atışının sebebi, malın verimini artırmaktadır. Gübre atınca tarlanın verimi de fazlalaşmaktadır. Bu sebep ile verim artınca öşrün de artması tabiidir. Su, mahsulün olması için gereklidir. Gübre ise, artması için faydalıdır. Su, asli ihtiyaçtır. Bu sebeple su para ile temin edilirse öşür yirmide bir verilir.
1233 - Behce Fetvalarından: "Öşür alınan üzüm bağları için ev yapılacak olsa, o bağ, ev bahçesi sayılmayıp, eskiden olduğu üzere öşür alınır" (H.Ec. 1/18)
Açıklama: Bağın içine ev yapıldığında, bağ eve nisbet edilerek vasfedilemez. Bilâkis ev bağa tabi olur ve ona nisbetle "bağ evi" denilir. Evin bulunması dikkate alınıp da ev bağı, ev bahçesi denilemez. Bu itibarla o bağın üzümüne, eskiden olduğu gibi öşür vermek gerekir. Fakat mülk olan evler, vergiye tabi olmadığı gibi, bunların bahçelerindeki ağaçların meyvelerinden de öşür alınmaz. Zira bu bahçeler eve tabidir.
1234 - Behce Fetvalarından: "Öşür, tarlayı icara (kiraya) veren (mülk sahibine) lâzım gelir" (H.Ec. 1/18)
Açıklama: Bu fetva, İmam-ı Azam Hazretleri'nin içtihadına uyularak verilmiş bulunmaktadır. İmameyn'e göre, öşrü mahsul sahibinin (müstecirin) vermesi gerekir. İmameyn'in kavli müftabih (fetva vermekte) tercih edilmiştir.
1235 - Netice Fetvalarından: "Mahsulünden öşür alınagelen bir ağaçlık (fidanlık), hızarlanıp her sene ağaçları (fidanları) satılmış olsa, fidanlarından öşür lâzım olur" (H.Ec. 1/18)
1236 - Netice Fetvalarından: "Ekilmiş bulunan kenet'in kenetinden ve tohumundan öşür alınır" (H.Ec. c. 1/17)
1237 - Soru: Kavak ağaçları öşüre tabi midir?
Cevap: Evet, yetişen kavaklardan öşür verilmesi gerekir. (Fetava-i Kadihan, c. 1, s. 253)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:29

ÖŞÜR KİME VERİLİR KİM VERİR?
1238 - Soru: Cehaletinden dolayı, bu zamana kadar öşrünü vermeyen bir kimse, geçmiş yılların öşrünü nasıl ödeyecek?
Cevap: Çıkan mahsulün ortalamasını ve öşür verilmemiş yılların birkaç sene olduğunu hesap edip bu miktarı o sene ile çarpar. Çıkan yekûnun onda birini, mümkün olduğu kadar kısa bir zaman içinde ödeme yoluna gider.
1239 - Soru: Bir kimse, 5 bin liralık mahsul kaldırsa, 5 bin lira da borcu bulunsa öşür verecek mi?
Cevap: Evet, vermesi gerekir. Tarladan kalkan mahsulden hiçbir şey düşülmeden öşrü verilir.
1240 - Soru: Bir kimse, arazisini ortağa verip ektirmiş. Mülk sahibi olmayan ortağın da öşür vermesi gerekir mi?
Cevap: Öşür arazisi, müzarea yoluyla işletildiği takdirde, vergisini arazi sahibinin vermesi gerekir. Bu, İmam Ebu Hanife'nin içtihadıdır. İmameyn'e göre ise, bu vergiyi arazi sahibi ile tarlayı işleyen kimse, hisseleri nisbetinde öderler. Kadihan'ın tercihi de budur. Bu hususta daha fazla bilgi almak için Hukuk-i İslâmiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu'nun c. 3, s. 556. sayfasını tetkik etmenizi tavsiye ederiz.
1241 - Soru: Biz iki kardeşiz. Babamıza senede.......lira vermekteyiz ..... ben, bir o kadar da kardeşim vermektedir. Babamıza verdiğimiz bu paraları öşüre sayabilir miyiz?
Cevap: Öşür, toprak mahsullerinin zekâtıdır. Zekât baba ve anneye, evlât ve toruna verilemeyeceğine göre, babanıza yaptığınız yardımı öşre sayamazsınız.
1242 - Soru: Bir kimse, kendi zekât veya öşrünü kimlere veremez?
Cevap: Anne ve babasına, büyük anne ve dedesine, oğluna ve kızına ve bunlardan olan torunlarına ve bir de karı veya koca birbirlerine veremezler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:29

ÖŞÜR VERGİ YERİNE GEÇER Mİ?
1243 - Soru: Bazı kimseler, "Biz devlete vergi ödüyoruz. Bize öşür düşmez. Hem bizim kaldırdığımız kuru mahsul değil, yaş sebzedir" diyorlar. Bu hususta ne dersiniz?
Cevap: Öşür, Müslüman fakirlerin hakkıdır. Devlete ödenen vergiler öşre mahsup edilemez. Hem devletin fârık ve mümeyyiz vasfı "laik"dir. Bu vasfı taşıyan devlet, dini esaslara dayalı olarak icraatta bulunamaz. Ne zekâtı kabul eder, ne de bunların dağıtılmasını organizede bulunur. Ancak, kendi vergi kanunlarına göre, halktan vergi toplar. İmam-ı Azam Hazretleri'ne göre, yaş sebzeye, yoncaya ve çay yaprağına öşür vermek gerekir.
1244 - Soru: Eskiden ekinden alınan ve adına "Öşür" denilen bir vergi vardı. Bugün devlet, bu vergiyi almıyor. Bu öşür denilen vergi, biz ekin sahiplerinin üzerinden düşüyor mu? Nasıl hareket etmeliyiz?
Cevap: Hükümetin almaması ile bu borç üzerinizden düşmez. Öşür, Müslümanın üzerinde ilâhi bir hak ve toprak mahsullerinin zekâtıdır. Çıkan mahsul, yağmurla meydana gelmişse onda birini, para ve masraf ile sulanmış ise yirmide birini Müslüman fakirlere vermek lâzımdır. Bu mevzuda daha geniş bilgi için bu kitabın 2. cildinin bu konuyla ilgili sayfalarını okumanızı tavsiye ederiz.
1245 - Soru: Devlete verilen verginin zekât yerini tutmayacağı malumdur. Acaba verilen zirai gelir vergisi, öşür yerine geçer mi?
Cevap: Öşür, toprak mahsullerinin zekâtıdır. Bugünkü Devlet dini kurallara göre hareket etmeyeceğini ilan etmiş olduğundan zekât alamaz ve zekât dağıtımına aracılık da yapmaz. Dini vecibenin yerine gelmesi için öşrün fakir Müslümanlara verilmesi gereklidir. Vergiyi öşre mahsup edemezsiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:29

ORUÇ KİMLERE FARZDIR?
1246 - Soru: Orucun dini hükümlere göre tefsiri ve açıklaması nasıldır?
Cevap: Oruç, tanyerinin ağardığı sabah vaktinden güneşin batması zamanına kadar, oruca ehil bulunan kimsenin Cenab-ı Hakk'a yakınlık niyeti ile yemeyi, içmeyi ve cinsi mukareneti terk etmesinden ibarettir.
1247 - Soru: Orucun şartları kaçtır ve nelerdir?
Cevap: Orucun üç nevi şartı vardır:
a) Vücubun şartları: İslam, akıl ve buluğ çağına ermiş olmaktır.
b) Edanın vacib olmasının şartları: Sıhhat ve mukim olmaktır.
c) Edanın sahih olmasının şartı: Niyet ve (kadınların) adet ve lohusalık gibi hallerden temizlenmiş olmasıdır.
1248 - Soru: Bir kimseye oruç ne zaman farz olur? Akıl baliğ olmayan çocuğa farz olur mu?
Cevap: Erkeklik ve kadınlık çağına girmekle bu farziyet başlamış olur. Akıllı olmayan ve buluğ çağına ulaşmayan deli ve çocuk üzerinde oruç mükellefiyeti yoktur.
1249 - Soru: Yeraltında çalışan bir işçi (oruç tutulması çok zor olduğu için) Ramazan ayında doktordan rapor alsa da orucunu tutsa, caiz olur mu ve çalışmadığı halde raporlu olarak aldığı para halal olur mu?
Cevap: Tuttuğu oruç ile borcu ödenir. Fakat aldığı para helal olmaz. Çünkü sağlam iken rapor ve çalışmadan para alması caiz olmaz. Böyle bir kimsenin Ramazan ayında oruç tutmak için izin alması en doğru bir yoldur.
1250 - Soru: Bir kadın oruç tutmaya niyetlendikten sonra ve fakat iftar olmadan hayız görse, oruç tutmaya devam etmesi mi, etmemesi mi hayırlıdır?
Cevap: Oruç bozulmuş olduğuna göre, oruçlu gibi davranmasının bir manası ve faydası yoktur. Orucu yemesi gerekir. (Büyük İslam îlmihali, Oruç bahsi, madde: 160/7)
1251 - Soru: Bir hadis-i kudside Cenab-ı Hak, kulun diğer amelleri yanında, oruca daha büyük fazilet tanıyarak, orucun karşılığı olan mükafatı bizzat kendisinin vereceğini vaadediyor. Bu hadis-i kudsinin Türkçesini yazar mısınız?
Cevap: Bahsi geçen hadis-i kudsinin metni: "Küllü amelibni âdeme lehû illessıyâme fi innehû lî ve ene eczî bih" olup, Türkçe meali ise: "Ademoğlunun her işi kendisi içindir, oruç bundan müstesna, zira o. Benim içindir, onun mükafatını da Ben vereceğim" şeklindedir.
1252 - Soru: Bizden önceki kavimlere farz olan oruç, bizim tuttuğumuz bir aylık Ramazan orucu muydu, yoksa başka bir oruç muydu?
Cevap: Oruç ibadetinin diğer ümmetlere de farz olduğunu biliyoruz. Ancak onların tuttuğu orucun zamanı ve gün sayısı bakımından arada bazı farklar mevcuttur. Orucun farz olduğunu bildiren ayet-i kerimede, "Sizden evvelkilere farz kılındığı gibi" buyurulması teşbihin farz olma noktasında bulunduğunu göstermektedir.
1253 - Soru: Bir kadının midesi, 7-8 senedir ağrıyor. Ayrıca içerden kan geliyor. Bu kadının oruç tutmasında zorluk oluyor. Yerine ne yapmalıdır?
Cevap: Hastalığı geçtiğinde tutacaktır. Hastalık devam ettikçe tehir edebilir.
1254 - Soru: Ramazan orucunu sefer halinde tutuyorken bozsam, bundan dolayı kaza mı yoksa kaza ve kefaret mi lazım gelir?
Cevap: Sadece kaza lazım gelir. (Nimetü'l-İslam, 2. kısım, s. 50)
1255 - Soru: Dünyanın öyle yerleri var ki, gece ve gündüz, altı ay devam etmektedir. Bu gibi yerlerde oruç tutulacak olsa, vakit nasıl tayin edilecek?
Cevap: Kutup bölgesine yakın bulunan ve 24 saatlik gece ve gündüzü mevcut bir beldenin namaz vakitleri tesbit edilip, saati geldiğinde vaktin namazı kılınır. Bu ölçü 24 saatte beş vakit namaz eda edilir. O şehirdeki Ramazan günlerinin imsak ve iftar vakitleri esas alınarak, o kadarlık bir zaman, ihtiyaten oruç tutulur. Her ne kadar vakit, namazın bir şartı ve sebebi ise de, namazın asıl sebebi Rabbimizin biz kullarına olan İlahi hitabıdır. (Büyük İslam İlmihali, Namazla ilgili bölüm, madde: 58)
1256 - Netice Fetvalarından: "Ramazan'ın evvelinde doğum yapan ve on gün geçmesiyle lohusalık kanı kesilen Hind, oruçlu olur" (H.Ec. c. 1/22)
Açıklama: Lohusalığın son bulması için en son müddet kırk gündür. Fakat en azı için bir müddet yoktur. Bu itibarla, fetvada ifade edildiği üzere, nifas kanı kesilip temizlenince, başkaca bir engel ve mazereti yoksa orucunu tutar.
1257 - Ali Efendi Fetvalarından: "Oruç tutmaktan aciz ihtiyar kişiye, iftar edip (her oruca karşılık bir) fidye vermek caiz olur" (H.Ec. 1/23)
Açıklama: Oruç tutmaya gücü yetmeyen çok yaşlı ihtiyar kimsenin vücudunda ölesiye kadar, tedrici bir zayıflama ve eksiklik olur. Bu kimse, devamlı olarak inkıraza uğramakta ve güç kaybına maruz bulunmaktadır. Böyle bir ihtiyara orucuna bedel fidye vermesi, dinimizin gösterdiği kolaylıklardandır.
1258 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Hasta, oruç tuttuğu takdirde, hastalığının şiddetlenmesinden korksa, oruç tutmamak mubah olur" (H.Ec. 1/22)
Açıklama: Bu korku, ya Müslüman ve mütehassıs bir doktorun haber vermesi veya hastanın kendi tecrübesi ile sabit olmalıdır. Yoksa bir vehim ve kuruntu, orucun tehirine mesnet olamaz.
1259 - Abdürrahim Fetvalarından: "Misafire Ramazan gününde oruçlu olmak, iftardan evladır" (H.Ec. 1/22)
Açıklama: Doksan kilometrelik bir yere yolculuk yapan kimsenin oruç tutmaması, dinimizin tanıdığı bir ruhsat; oruçlu olmak ise azimettir. Yolculuğa çıkanın oruç tutmamasına fetva varsa da tutması takva ile amel etmektir.
1260 - Abdürrahim Fetvalarından: "Hastalığı geçen ve fakat zayıflığı devam ederken Ramazan'a giren bir kimsenin oruç tutması halinde hastalığın geri gelmesine kuvvetli bir zannı olsa iftar mubah olur" (H.Ec. 1/22)
1261 - Netice Fetvalarından: "Mukim olan kimse, sabaha çıkınca (90 km'lik) uzak biryere gitmek için yola çıksa orucunu tamamlaması gerekir" (H.Ec. 1/22)
Açıklama: Yolculuğa çıkacak kimse, akşamdan oruca niyet etmeyebilir. Fakat oruca niyet ettikten sonra, sefere çıkmaya karar verse, orucunu tamamlaması gerekir.
1262 - Soru: "Ağır işlerde çalışan kimseler. Ramazan oruçlarını kazaya bırakabilir mi?" sorusuna, "Ramazan'ın hasat mevsimine rastlaması ve zamanında kaldırılmaması halinde mahsulün zarar görmesi gibi durumlarda, oruç tutmak bu işlerin yapılmasına engel oluyorsa Ramazan orucunu kazaya bırakmak caizdir" deniliyor. Bu fikre ne dersiniz?
Cevap: Bu fikir asla doğru değildir. Müslüman kimsenin, çalışacağı işi ibadetlerine engel olmayacak şekilde ayarlaması gerekir. Kendi işi ise yavaş yavaş veya gece yapar. Zorunlu kalmadıkça, çok istisnai durumlar haricinde oruç tehir edilemez.
1263 - Soru: Oruç bugünkü şekli ile ne zaman farz kılınmıştır?
Cevap: Peygamber Efendimiz'in Medine-i Münevvere'ye hicretinden bir-buçuk sene sonra Şaban ayının onuncu günü farz kılınmıştır.
1264 - Soru: Bir kimse oruç tutmaktan ve aynı zamanda fidye vermekten de aciz olursa üzerinden oruç sakıt olur mu?
Cevap: Oruç tutmaktan aciz bulunan bir ihtiyar, fidye vermekten de aciz bulunuyorsa, bu imkan (para) eline geçince fidyeleri ödemesi gerekir. Buna da fırsat bulamasa, malından ödenmesi için vasiyet eder.
1265 - Soru: Bazı maden işçilerinin işe gidip aynı zamanda oruç tutması imkansız. Bu durumda, Ramazan'da oruç tutabilmek için istirahat alınabilir mi?
Cevap: İstirahatli iken ücret almayacak iseniz, istirahat alabilirsiniz. Aksi halde izin almanız gerekir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:29

ORUÇ NASIL TUTULUR NİYET NASIL EDİLİR?
1266 - Oruçta farz olan niyet neden ibarettir?
Cevap: Oruçlu olduğunu kalben bilmektir.
1267 - Soru: O halde oruca dil ile niyete lüzum var mı, varsa dil ile niyetin hükmü nedir?
Cevap: Dil ile niyetin hükmü sünnettir. Bu unutulacak olsa, orucun sıhhatine engel teşkil etmez.
1268 - Soru: Bir kimse dil ile yaptığı niyette "İnşaallah" kaydını kullanırsa niyeti sahih olur mu?
Cevap: Bir kimse, "Ben inşa Allah yarın oruç tutacağım" diye niyet etse bu niyet ile tutulan oruç sahih olur.
1269 - Soru: Bir kimse, "Davete çağırılırsam iftar etmeye, çağrılmazsam oruç tutmaya niyet ettim" dese bu niyet ile oruç sahih olur mu?
Cevap: Böyle bir niyet ile oruçlu olmaz.
1270 - Soru: Niyetleri geceden yapılması ve tayin edilmesi şart olmayan oruçlar hangisidir?
Cevap: Ramazan edası, zamanı belirtilmiş adak orucu ve nafile oruçlardan ibaret olmak üzere üçtür. Bu oruçlara, gecenin herhangi bir cüz'ünden gündüzün yarısına kadar niyet edilebilir.
1271 - Soru: Norveç'te yazın Ramazan'a yakın ve Ramazan içinde, geceler 2.5 saate kadar iniyor. İftarı yapınca sahura az bir vakit kalıyor. Oruca iftardaki yemekle mi niyetlenmek lazım, yoksa ayrı yemek mi yemek gerekir? İftardan iftara 24 saat oluyor. Bu durumda nasıl hareket etmemiz gerekir?
Cevap: Ertesi günü oruca dayanacak kadar yemek suretiyle orucunuzu tutunuz. İster iftar yemeğinde, ister sahur yemeğinde oruca niyet edebilirsiniz. Günlerin uzunluğu ve işlerin ağırlığı karşısında orucu tutmanızı zorlaştıran engelleri aşmalısınız. Çok çaresiz kalırsanız, izin alıp orucunuzu yine tutmanız gerekir. İş için ibadet ne ihmal ne de terk edilebilir.
1272 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Ramazan'da niyeti geceden yapmayı unutup, gündüz, zevalden önce niyet etse orucu sahih olur" (H.Ec. 1/23)
Açıklama: Niyet, orucun farzlarındandır. Bu niyetin ilk vakti imsak, son vakti ise zeval vaktidir. İmsaktan önce, geceleyin, hatta iftar sofrasında iken ertesi günün orucuna niyet edilebilir. Fakat, zeval vaktinden sonra niyet edilemez.
1273 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Oruç tutayım diye akşamdan niyet edip daha sonra oruç tutmamak üzere niyetinden dönse, bu dönüş sahih olup kaza lazım gelmez" (H.Ec. 1/22)
Açıklama: Tanyeri ağarasıya kadar niyete sebat edilebileceği gibi, karardan dönülebilir. İmsak vakti olduğunda hangi niyet üzere bulunuyor idiyse ona göre devam etmek gerekir. Niyetten dönüş, İmsaktan önce olduğu için kaza lazım gelmez.
1274 - Soru: Hangi oruçların niyetlerinin geceden yapılması ve tayin edilmesi şarttır?
Cevap: Dört türlü oruç vardır ki, bunların niyetlerinin hem geceden yapılması hem de niyetlerinin belirtilmesi şarttır. Bunlar: Ramazan orucunun kazası, bozduğu nafile ile orucun kazası, her türlü kefaret oruçları ile mutlak adak oruçlarıdır.
1275 - Soru: Oruçlu bir kimseye tayyare ile yolculuk yaparken, kendi memleketinin iftar saatine göre mi iftar edecektir?
Cevap: Tayyarede seyrederken güneşin batması ile olacaktır. Tayyare, hızla güneşin battığı istikamete doğru seyrederse, iftar da ona göre uzamış olacaktır. O kimse bir yerde kararlı olmadığı için, herhangi bir yerin iftar saat ve dakikası esas alınarak iftar edilmesi doğru olmaz. Tayyare yere inerse ve o mahallin arzına göre iftar vakti gelmiş ise veya biraz önce ifade ettiğimiz gibi tayyarenin seyri sırasında güneş batar, kaybolursa iftar yapılabilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:30

ORUCU BOZAN-BOZMAYAN ŞEYLER
1275 - Soru: Ramazan'da sakız çiğnemekte bir mahzur var mıdır?
Cevap: Oruçlu kimsenin evvelce çiğnenmiş olan sakızı çiğnemesi mekruh olup, yeni alınmış bir sakızı çiğnemesi ise asla caiz değildir. Hele içinde tat ve koku bulunan çikletleri çiğnemek oruç için tehlikelidir.
1276 - Soru: Bir kişinin damağında yara olduğu halde oruç tutuyor. Bu yaradan çıkan suların tükrüğüne karışıp karışmadığına şüphe ediyor. O kimsenin orucu nasıl oluyor?
Cevap: Ağız içi, oruç tutmakta vücudun bir kısmından sayılmıştır. Bu itibarla tükrüğün yutulması ile oruç bozulmaz. Şüphe ile hüküm vermek mümkün değildir. Farkına vardığı zaman tükrüğünü dışarı atmalı ve orucunu tutmaya devam etmelidir. Zira ağız, bedenin iç kısmındadır.
1277 - Soru: Oruçlu iken dişleri misvaklamak oruca zarar verir mi?
Cevap: Misvak zarar vermez. Diş macunu kullanarak fırçalamak (özellikle günümüzdeki kokulu ve özel katkı maddeleri içeren diş macunları) zarar verir.
1278 - Soru: Bir şahıs sahur yemeğini takiben ve şafak söktükten sonra veya gündüz ihtilam olsa gününe gün oruç tutmak gerekir mi?
Cevap: Rüyada ihtilam (hamamcı) olmak suretiyle ancak gusül lazım gelir ve fakat oruç bozulmaz, isterse bu hal gündüz uykusu sırasında vuku bulsun, hüküm aynıdır.
1279 - Soru: Bir şahıs sahur yemeğini yiyip, niyetlenip sonra yatsa ve fakat şafak sökmeden önce ailesi ile cinsi münasebette bulunabilir mi?
Cevap: Oruç için yapılan niyetin hükmü tanyerinin ağarmasıyla başlar, daha önce niyet edilmesi halinde tanyeri ağarasıya kadar yiyip içebilir ve eşi ile cinsi münasebette bulunabilir. Zira bunları yasaklayan zaman (imsak vakti) henüz girmemiştir.
1280 - Soru: Oruçlu iken, havanın bunaltıcı sıcağından dolayı, serinlemek için su dolu küvete oturmakta bir sakınca var mıdır?
Cevap: Su dolu küvete oturmak yerine, başınızdan duş veya dökmek suretiyle su akıtmak daha ihtiyatlı bir hareket olur.
1281 - Soru: İğne yaptırmak orucu bozar mı?
Cevap: Bu hususta verilecek hükme medar olacak mahiyette iki ölçü vardır: İmam Ebu Hanife Hazretleri, vücuda bir şeyin girmesini orucun bozulması için yeterli görmüştür. İmameyn diye ifade ettiğimiz İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed, o şeyin, yaratılış itibariyle bir şeyi dışarıdan içeriye gönderebilecek yollardan birinden vücuda girmesini şart koşmuşlardır. İmam-ı Azam, bir şeyin sadece vücudun içerisine girmesine itibar etmiştir. Bu noktadan hareketle hükme varıldığında, bir dikenin veya bir demir parçasının derinin altına girip tamamen kaybolması ile orucun bozulacağına hüküm verilmiştir. "Tamamen kaybolması" kayd-ı ihtirazisi dikkatten uzak tutulmamalı ve bir ucu dışarda bulunan diken ile orucun bozulmayacağını unutmamalıdır. İğne meselesine bu ölçüler muvacehesinde eğildiğimiz zaman İmameyn'e göre orucun bozulmaması anlaşılmakta ise de, İmam-ı Azam Hazretleri'ne göre orucun bozulacağı neticesine varılmaktadır.
Bu durum karşısında oruçlu nasıl hareket etmelidir? Hayati bir tehlike yoksa, iğnesini iftar ile imsak arasında, müsait bir zamanda yaptırmalıdır. Fakat zaruret ve hayati tehlike arzeden vakalar karşısında iğneyi yaptırmalı, Ramazan ayından sonra gününe karşılık orucunu kaza etmelidir, ihtiyata uygun olan yol budur.
Fetva ile amel zaruretini gerektiren durum olmadıkça, takva ile amelin daha elverişli olacağı hatırdan çıkarılmamalıdır. Zamanımızın halkı arasında ilimleri ve hükümleri ile halkın kabulüne ve itimadına mazhar olmuş iki alimin görüşleri de bu ihtiyat yolunu takviye etmektedir. Şöyle ki: Elmalılı tefsiri sahibi Muhammed Yazır, Hak Dini Kur'an Dili adlı tefsirinin birinci cildinin 626. sayfasında; Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali'nin Oruçla ilgili kitabının 125. maddesinde orucun iğne ile bozulacağı fikrinde olduklarını ve hükümlerini de bu istikamette verdiklerini açıklamışlardır. Ahmet Hamdi Akseki gibi, bazı ilim erbabının iğne ile orucun bozulmayacağına dair hükmü, mesnedsiz değilse de, ihtiyata muvafık olan birinci yol kadar selametli görülmemektedir. Allah kendilerinden razı olsun.
1282 - Ali Efendi Fetvalarından: "Ramazan ayının gündüzünde bayılan kimsenin orucu bozulmuş olmaz" (H.Ec. 1/22)
1283 - Ali Efendi Fetvalarından: "Oruçlu bulunan kimse, bir çaya dalıp yıkansa boğazına su gitmediği takdirde orucu bozulmaz" (H.Ec. 1/22)
Açıklama: Bazı kimseler, bu fetvayı kıyas noktası kabul ederek zamanımızın plajlarını mahzursuz görmektedirler. Bu kanaat yanlıştır. Çünkü, çaya girmekle denizde yüzmek arasında fark vardır. "Kadın ve erkeğin bir arada yıkandıkları açık hava hamamı" demek olan plaj, değil oruçlu iken, diğer günlerde bile bir mü'minin uğrayacağı yerlerden değildir.
1284 - Behce Fetvalarından: "Oruçlu, Ramazan'da, gündüzün kulağına su damlatsa orucu bozulmaz" (H.Ec. 1/22)
1285 - Soru: Bir kimse esans veya gül gibi bir çiçek koklasa oruca zararı var mıdır?
Cevap: Oruca bir zararı olmadığı gibi, mekruh da değildir.
1286 - Soru: Oruçlunun ağzındaki tükürüğü yutmasında bir zarar var mıdır?
Cevap: Orucu bozmaz. Tükrüğü ağzında biriktirerek yutacak olursa bunda kerahet vardır.
1287 - Soru: Oruçlu bir kimse, çok sıcak havalarda veya sıcak iklimlerde fanilasını ıslatıp da sırtına giyecek olsa bunda bir kerahet var mıdır?
Cevap: Bazı kimseler, oruçtan acizleniyormuş gibi bir mana ifade eder, diye yapılmamasını söylemişlerse de, açlığın ve sıcağın tesiri ile arız olan aczi gidermeye yaradığı için kerahet ihtimali yoktur.
1288 - Soru: Bir şahıs oruçlu iken gül veya esans koklayabilir mi?
Cevap: Koku sürünmenin oruca bir zararı yoktur, koklayabilir.
1289 - Soru: Kulağa damlatılan bir su veya yağ orucu bozar mı?
Cevap: Suyun kulağa damlatılması orucu bozmazsa da yağın damlatılması orucu bozar.
1290 - Soru: İnsan terlediği zaman, mesamet teri dışarı atıyor. Aynı kanaldan içeriye gidecek su orucu bozmaz mı?
Cevap: Akla müracaat edildiği zaman öyle sanılıyorsa da, dini kaynaklar bunun aksini ortaya koymaktadır. Mesamet, içerden dışarı ifrazat yaparsa da dışardan içeri su nakletmez. Dolayısıyla yıkanma orucu bozmaz. (Bakınız: Büyük İslam İlmihali, Oruçla ilgili bölüm, madde: 124)
1291 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Oruçlu kimse, Ramazan günü, uykuda ihtilam olsa orucu bozulmuş olmaz. Kaza ve kefaret lazım gelmez" (H.Ec. 1/23)
Açıklama: Ramazan günü, uykuda ihtilam olan kimsenin orucunun bozulmayacağını açık ve seçik olarak ifade eden bu fetva, diğer bir meselenin üzerine nazarımızı teksif etmektedir. Böyle bir kimse, guslünü yapıp namazlarını kılmaya ve diğer dini vecibelerini yapmaya devam eder. Ancak, guslederken ağzından veya burnundan su kaçırmamak için dikkat gösterir.
1292 - Feyziye Fetvalarından: "İhtikaan ile oruç bozulur" (H.Ec. 1/23)
Açıklama: İhtikaan, hastayı tedavi maksadıyla makattan ilaç vermektir. Yaratılış itibariyle vücutta bulunan menfezlerden birinden içeri bir şey girse orucun bozulacağında Hanefi müctehidlerinin ittifakı vardır.
1293 - Feyziye Fetvalarından: Oruçlu iken damla sakızı çiğnemek orucu bozmaz. Ancak mekruhtur" (H. Ec. 1/22)
Açıklama: Oruçlu bir kimsenin daha önce çiğnenmiş bulunan bir sakızı alıp çiğnemesi, sünnete aykırı ve mekruhtur. Hiç çiğnenmemiş damla sakızını çiğnemek ise caiz değildir. Esasen erkeklere oruçlu olmadığı sıralarda bile sakız çiğnemeleri mekruh görülmüştür. Bu hareket, erkeğin ciddiyetine uymaz. Şayet erkeğin bir özrü varsa sakızı gizli çiğnemelidir. Bu hükümler damla sakızı içindir. Çiklet nevinden olan şeyler bu hükmün dışındadır.
1294 - Abdürrahim Fetvalarından: "Oruçlu, istinca (taharet almak)da içeri su kaçırsa orucu bozulur" (H.Ec. 1/22)
Açıklama: Oruçlu olan bir kimse, taharet alırken makatından su kaçırmış olsa orucu bozulur. Bunda Hanefi müctehidlerin ittifakı vardır.
1295 - Feyziye Fetvalarından: "Oruçlu iken gözlerine sürme çekse, orucu bozulmaz" (H.Ec. 1/22)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:30

KAZA ORUCU
1296 - Soru: Ramazan-ı şerif ayı yaz günlerine rastladığında, kişi eline orağını almış ve çoluk çocuğunun rızkını toplamak zorunda oluyor. Ramazan-ı şerif ayının geldiği bu ayda çalışmasa geçim darlığına düşecek. Böyle bir kimse, orucunu kazaya bırakabilir mi? Orucunu kazaya bırakırsa Allah'ın huzurunda sorumlu düşer mi?
Cevap: Ramazan ayının sıcak günlere rastlaması ile bir kimsenin de çalışmak mecburiyetinde olması, orucu bırakıp ve sonra kaza etmesine cevaz vermez. Müslüman, her işini Allah'ın emrine göre ayarlamak mecburiyetindedir. Yoksa, dinin hükümlerini kendi durumuna ve keyfine göre zorlaması, kendini aldatmak ve ahiret hayatını harap etmek olur.
1297 - Soru: Ramazan orucunu, hastalık sebebiyle tutamayan kimsenin ne yapması lazımdır? Orucu kaza ederken nasıl ve ne zaman niyet eder?
Cevap: Hastalık sebebiyle Ramazan orucunu tutamayan bir mü'min, iyileştikten sonra gününe gün kaza eder. Niyetini geceden (gün battıktan sonra imsak vaktine kadar olan zaman içinde) yapar. Niyetini, "En son kazaya kalan Ramazan-ı şerif orucunu tutmaya niyet ettim" şeklinde yapar.
1298 - Soru: Bir kimse, Ramazan ayı içerisinde, "Yarın zor bir işe gideceğim, hava da çok sıcak" deyip oruca niyetlenmese, yalnız kaza mı lazım gelir, yoksa kaza ve keffaret mi gerekir?
Cevap: Dünyada sadece kaza, laubali hareketinden dolayı ahirette ağır bir ceza lazım gelir. Zira kefaret, oruca niyet etmemenin cezası değil, orucu bozmanın cezası olmaktadır.
1299 - Soru: Bir kimse Ramazan'da, gafletinin icabı olarak sahur yemeğine uyanmasa ve sabahleyin uyandığında da niyet etmeyip oruç tutmasa buna kaza mı yoksa kaza ile birlikte kefaret mi lazım gelir?
Cevap: Sadece kaza lazım gelir. Zira kefaret, orucu tutmamaktan değil, niyet edilmiş bulunan bir orucun bozulmasından dolayı lazım gelmektedir.
1300 - Soru: Kaza orucu olan bir kimse, üç aylarda oruç tutmak isterse niyeti nasıl yapacak?
Cevap: "En son kazaya kalmış Ramazan orucunu tutmaya niyet ettim" demelidir.
1301 - Netice Fetvalarından: "Kendi sun'u olmaksızın kusup, orucunun bozulduğu zanni ile, iftar etse yalnız kaza lazım gelir" (H.Ec. c. 1/227
Açıklama: Kendi kendine gelen kusmalar, ağız doluu olmazsa, orucun bozulmadığında Hanefi imamlarının ittifakı vardır. Şayet kişi onu yutarak geri gönderirse, İmam Muhammed'e göre oruç bozulursa da İmam Ebu Yusuf'a göre bozulmaz.
Eğer kusma, ağız dolusu olur da kendiliğinden içeri giderse İmam Ebu Yusuf'a göre orucu bozar. İmam Muhammed'e göre bozmaz. Oruç tutan bir kimse, kendiliğinden gelen bir kusma sonunda, Hanefi imamlarının ihtilafının kati neticesini bilememesi yüzünden orucunun bozulduğunu sanıp iftar etse, sadece kaza lazım gelir. Orucunu bozma kastı bulunmadığı için keffaret icap etmez.
1302 - Feyziye Fetvalarından: "Birkaç defa baygınlık geçirmekle ikindiden sonra orucunu bozsa keffaret lazım gelmez (sadece kaza icap eder)" (H.Ec. c. 1/23)
1303 - Soru: Bir kimse, Ramazan orucunu tuttuğu sırada pişmemiş kuru pirinç yemiş olsa keffaret icap eder mi?
Cevap: Hayır, sadece kaza tutması yeterli.
1304 - Abdürrahim Fetvalarından: "Ramazan'dan başka günlerde Ramazan orucunun kazasına niyet eden kimse orucunu (kasten) bozmuş olsa (sadece) kaza lazım olur (Fakat) kefaret icap etmez" (H. Ec. 1/22)
Açıklama: Keffaret, Ramazan orucunun edasını bozana lazım gelirse de, kazasını bozana lazım gelmez.
1304 - Abdürrahim Fetvalarından: "Ramazan'da, gündüz kuduz köpek ısırsa, kendi içtihadı veya mütehassıs bir tabibin haber vermesi ile helak olacağını zannedip ilaç içse, keffaret lazım gelmez" (H.Ec. 1/23)
Açıklama: Kuduz köpeğin ısırması sırasında, ilaç veya iğne ile tedaviye girişilmesi, yahut hayati bir tehlike karşısında ilaç kullanılması esasen bir zarurettir. Bu sebeple keffareti gerektirmez. Ramazan çıktıktan sonra gününe gün kaza etmesi gerekir.
1305 - Soru: Kulağa damlatılan şeyle oruç bozulursa sadece kaza mı, yoksa kaza ile birlikte keffaret mi gerekir?
Cevap: Sadece kaza gerekir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:30

KEFFARET ORUCU
1307 - Ali Efendi Fetvalarından: "Oruç keffareti tutanın, birkaç günü Ramazan'a tesadüf etse, o keffareti baştan itibaren tutmak gerekir" (H.Ec. c. 1/23)
Açıklama: Ramazan ayında oruçlu bulunan bir kimse, hiçbir mazereti bulunmadığı halde ve kasten orucunu bozsa kaza ile birlikte keffaret lazım gelir. Keffaret şu esas ve sıraya göre ifa edilir:
a) Köle azat etmek
b) Buna gücü yetmezse ara vermeksizin iki ay oruç tutmak
c) Buna da takat yetiremezse altmış fakire sabah ve akşam birer öğün yemek yedirmek.
Keffareti oruçla ifa edecek kimse, iki aylık orucu, hiç ara vermeden tutmak zorundadır. Mazeretli veya özürsüz olarak oruç tutmaya ara verse, keffareti yeni baştan tutması gerekir. Bu sebeple, keffaret orucu tutulurken Ramazan-ı şerif girse baştan tekrarlamak lazım gelir. Bu hüküm muvacehesinde, üzerinde keffaret borcu olan bir mü'min, onu edaya başlamazdan önce hesabını iyi yapıp sonra bağışlamalıdır.
1308 - Ali Efendi Fetvalarından: "Ramazan günü oruçlu iken, rızası ile kasten şarap içmiş olsa, kaza ve keffaretle birlikte şarap içme cezası ve tazir lazım gelir" (H.Ec. c. 1/23)
Açıklama: Bu fetvada belirtilen suç için birbirinden ayrı cezalar terettüp etmektedir. Şöyle ki: Kasten oruç bozması sebebiyle kaza ve keffaret, şarap içmekten dolayı içki içmenin haddi şer'isi ve Ramazan günü alenen oruç yemesi sebebiyle de tazir lazım gelmektedir.
1309 - Behce Fetvalarından: "Keffaret için oruç tutan Hind, adet kanı görse, keffarete yeniden başlaması gerekmez ise de, temizlenince aralıksız olarak tamamlaması icap eder" (H.Ec. c. 1/23)
1310 - Soru: Keffaret orucuna kalben niyet edip dil ile söylemeyi unutsam veya kasten terk etsem ne lazım gelir?
Cevap: Her türlü niyetin mahalli kalptir. Dil ile söylemek ise müstehabtır. Bu itibarla, kalben niyet etmiş olup da dil ile niyet etmeyi unutan veya terkedenin kalbi niyeti ile orucu sahih olur.
1311 - Ali Efendi Fetvalarından: "Sıtma nöbetine tutulan bir kimse, nöbetinin olduğu günde Ramazan ayı girip sıtma nöbeti tutmamış iken zeval vaktinde iftar etse kaza ve keffaret lazım gelir" (h.Ec. c. 1/22)
Açıklama: Henüz nöbet başlamamış iken, hastalığın geleceğini düşünerek oruç bozmak, zanna dayalı bir karar olur. İslam dini, kesin olan durumlara göre hareket etmeyi esas olarak almış bulunmaktadır. Zan veya vehim ile bir vazife terk veya tehir edilemez.
1312 - Abdürrahim Fetvalarından: "Ramazan'da birkaç gün kasten oruç bozan kimse, (bayramdan) sonra keffaret (orucu) tutmak murat etse, her oruç bozmak için ayrı bir keffaret lazım olmayıp hepsine bir keffaret kafi gelir" (H.Ec. 1/23)
Açıklama: Keffaretlerde tedahül cereyan etmektedir. Yani hepsine bir keffaret kafi gelir. Bir namaz içinde sehiv secdesini gerektiren birkaç hatayı işlemiş olana bir tek sehiv secdesinin kafi geldiği gibi.
1313 - Soru: Bir kimse yemin etmiş. Yemininden dolayı da keffaret yapması gerekiyor. Bu kimse fakir ve aynı zamanda da ihtiyar. Fakirliği sebebiyle oruç tutması gerekeceğini biliyoruz. Fakat çok yaşlı olması dolayısıyla bu kimse üç günlük oruç yerine üç fîdye-i savam verebilir mi?
Cevap: Bahsi geçen kimsenin keffaret orucu yerine fidye vermesi caiz olmaz. Zira buradaki oruç, doğrudan doğruya yeminin keffareti değildir. On fakiri giyindirmek veya on fakiri sabahlı akşamlı iki öğün yedirmek işinin bedeli olmaktadır. Bedel olan bir şeyin bedeli olamaz. Bu sebeple, bahsi geçen kimse, yemin keffareti olan oruç yerine üç fidye veremez. Yaşlılık sebebiyle tutamadığı bu oruçları kış aylarında tutmaya çalışsın. Buna da muvaffak olamaz ise, vefatından sonra üç fidyenin verilmesini vasiyet etsin. (Nuru'l-İzah, s. 136)
1314 - Soru: Bir kimse, Ramazan günü, oruca niyet ettikten sonra sefere çıksa ve yolculuk sırasında orucu bozulacak olsa keffaret lazım gelir mi?
Cevap: Ramazan orucuna niyet etmiş bulunan bir mü'min, o günün orucuna devam etmelidir. Mabud-ı kerimine saygısı sebebiyle orucunu bozmamalıdır. Zira oruca niyet etmiş bulunduğu için, yolculuğun ilk gününde fazla yorgunluğu da bulunmayacağından, iftar etmeyi zaruri hale getiren durum doğmamaktadır. Bu hükümlere rağmen orucu bozacak olursa keffaret lazım gelmez. (Büyük İslam İlmihali, Oruç bahsi, madde: 160/1)
1315 - Soru: Oruçlu bir kimse, çiğ et yese orucunun bozulacağı malum. Fakat keffaret gerekir mi?
Cevap: Evet, hem kaza hem de keffaret lazım gelir. (Nimetü'l-İslam, 2. kısım, s. 57)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:30

NAFİLE ORUÇ-ADAK ORUCU
1316 - Soru: Muharrem ayının birinden sonuna kadar oruç tutmak sevaptır diyorlar. Ne dersiniz?
Cevap: Muharrem ayının birinden sonuna kadar oruç tutmak müstehab, dokuzu ile birlikte onuncu günü veya onuncu günü ile beraber onbirinci günü oruç tutmak sünnettir. Bunun dışına çıkan beyanlar dini bir esasa dayanmamaktadır.
1317 - Soru: Bir kimse nafile oruç tutmak için sahura kalksa ve niyet etmeden yatsa ve sonra farkına varsa oruç sahih olur mu?
Cevap: Sorunuzdaki "Nafile oruç tutmak için" sözünüz meseleye ışık tutmaktadır. Onun bu maksatla sahura kalkıp yemek yemesi de bir niyettir. Zira başka zaman gece kalkıp yemek yeme adeti yoktu. Niyetin yeri esasen kalptir. Dil ile söylemek sadece müstehabtır.
1318 - Feyziye Fetvalarından: "Şevvalin altı (gün orucu)nu ayrı ayrı günlerde tutmak efdaldir" (H.Ec. 1/23)
Açıklama: Ramazan-ı şerifin çıkmasından sonra, Şevval ayı içinde altı gün oruç tutan kimsenin yılın tamamında oruç tutmuşcasına sevap kazanacağı müjdesi vardır. Bu altı gün orucu, birbirini peşine tutmak caizdir. Ayrı ayrı günlerde tutmak ise efdaldir.
1319 - Behce Fetvalarından: "Belirli bir günü oruçla geçirmeyi nezreden kimsenin ziyafet (e katılmay)ı özür (kabul ederek) o gün iftar etmesi mubah olmaz" (H.Ec. 1/22)
Açıklama: Nafile oruç tutan bir kimse, öğleden önce, ziyafete gidecek olsa, ev sahibinin gücenmesinden endişe ederse orucunu bozup ziyafete katılır. Daha sonra bu orucu kaza eder. Nezredilmiş bir oruç ise vacip derecesine yükselmiş bulunmaktadır. Bu sebeple onu bozmak caiz olmaz.
1320 - Soru: Bir kimse, Ramazan ayı içinde başka bir vacip oruca niyet etse, mesela, yapmış olduğu bir nezir orucuna niyet etse, adadığı oruç ödenmiş olur mu?
Cevap: Ramazan'da Ramazan orucunun edasından başka bir oruca niyet edilemez. Böyle bir vacibe niyet etse bile tutacağı oruç Ramazan orucu yerine geçer.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:30

ORUÇ TUTULMASI MEKRUH OLAN GÜNLER
1321 - Soru: Oruç tutmakta mekruh olduğu bildirilen günlerden "Nevruz" günü hangi ayın kaçıncı günüdür? Bu günde oruç tutmanın keraheti nereden gelmektedir?
Cevap: "Nevruz", Mart ayının 22'sine rastlayan güne isim olmaktadır. Bu, Rumi Mart'ın dokuzuna tekabül etmektedir. Bugün, Mecusîlik devrini yaşayan İran'dan kalma bir gündür. Onlar, bu günü takdis etmiş olduklarından biz Müslümanlar buna kıymet vermez ve bunu tazim edecek hiçbir harekette bulunamayız. Bugüne hürmeden oruç tutmak mekruh görülmüştür. İran'da vaktiyle Dahhak adında zalim bir hükümdar vardı. Halka işkence yapmakta idi. Bu hükümdarın hayat hikayesine İranlıların mübalağaya olan temayülü ile birlikte masalımsı ifadeler karışmış bulunmaktadır. Buna göre, hastalanan bu zalim hükümdara doktor suretinde görünen şeytan, ağrıyan yerine insan beyninin vurulması halinde sızının dineceğini söylemiş. Dahhak, idam mahkumlarından birinin başının kesip beyninin getirilmesini söylemiş. Kısa zamanda isteği yerine getirilmiş ve getirilen beyin ağrıyan yere vurulmuş. Ağrı dinmiş ise de kısa bir zaman sonra tekrar başlamış. Tekrar bir adamın başını kestirip beynini ağrıyan yerin üzerine vurdurmuş. Sızılar diner gibi olmuş ve bir müddet sonra bütün şiddeti ile tekrar başlamış. Bir beyin, bir beyin daha derken idam mahkumları tükenmiş. Sonra diğer mahkumlardan baş kesme işi başlamış. Bunlar da sona erince, müdafaasız halk tabakasından bir ferdi yakalayıp götürmeler ve başı kesilip beynini çıkartma işlemleri yaygın hale gelmiş.
Günlerden bir gün, Kave ismindeki bir demircinin gözleri önünde oğlunu alıp götürmüşler. Yavrusunun idama götürülmesinin acısını bütün şiddeti ile kalbinde hisseden Kave, önündeki deri önlüğü çıkarmış ve demir dövdüğü örsün üzerine çıkarak feryada başlamış. Etraftan koşuşan esnaflar ve çıraklar, halk tabakası ve eşraf büyük bir kalabalık teşkil etmişler. İşte o sırada Kave, "Ey ahali, bu zulme ne zamana kadar dayanacak ve bu zillete ne vakte kadar sabredeceksiniz? Bu zalim, bugün benim oğlumu gözümün önünde aldırıp, acısının dinmesi pahasına boynunu cellada teslim etti. Bu gidişle bir gün de sizin oğlunuz ve nihayet hepimiz bu zalimin bıçağı altında can vereceğiz. Benim arkamdan geliniz, bunun işini sona erdirelim" gibi laflar etmiş. Yüreği yanık Kave'nin sözleri, etrafındaki insanların gözlerini yaşartmış ve tesir altında bırakmış. O, önündeki deri önlüğü bir sığırın ucuna bağlayıp bayraklaştırmış ve halkın önüne düşmüş. O önde, halk da onun peşinde giderken, duruma muttali olan insanlar, sokak ve caddelere söküp edip Kave'nin peşine takılmışlar ve nihayet Dahhak'ın sarayına varıp dayanmışlar. Dahhak'ı tahtında yakalayıp işini bitirmişler ve yerine halkın teveccühünü kazanmış bulunan "Feridun" isminde birini geçirip İran'a şah yapmışlar. Bu hadise, Rumi Mart'ın dokuzuncu gününe rastlamış. İşte mes'ud ve yeni bir günün başlamasına işaret olarak "Nevruz" adı verilmiş. Ziya Paşa'nın Tercii Bend ve Terkib-i Bend adlı eserindeki
"Dahhak'ın eder mülkini bir Kave perişan"
mısraı ile Gelibolu Yazıcı Zade Mehmed Bican'ın:
"Kani Tahhakü Efridun, ki dün etti anı gerdûn"
"Kani Nemrud-u İbrahim, kani İskenderü Şeddâd"
beyitleri bu vak'adan bahsetmiş bulunmaktadır. Bu hadise İran'a ait tarihi bir vak'adır. Bizim için takdis ve tebcile değil, ibret almaya vesile olacak bir gündür. O günkü Mecusi İran'ın takdis ettiği bir güne değer vermek, ona karşı bir özenti kokusu taşıyacağından yasaklanmıştır.
1322 - Abdurrahim Fetvalarından: "Mescid (cami)den başka bir yerde itikafa girmek caiz olmaz" (H.Ec. 1/23)
Açıklama: İtikafa girilecek yer, içinde cemaatle namaz kılınan bir mahal olmalıdır. Büyük camilerde itikafa girilmesi ise evladır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:30

HAC
Kul, Cenab-ı Hakk'ın emretmiş olduğu ibadetleri bizzat yapmakla vazifelidir. Dini vazifelerin yerine getirilmesinde aslolan hüküm bu olmakla beraber, ibadetin nev'i ve kulun aczi dikkate alınarak verilmiş istisnai hükümler de bulunmaktadır.
Namaz ve oruç gibi bedeni ibadetlerde vekalet caiz olmamakta, fakat kulun aczi nisbetinde İslam'ın gösterdiği kolaylıklar artmaktadır. Zekat ve kurban gibi mali ibadetlerin, vekil tayini suretiyle yerine getirilmesi caiz bulunmaktadır.
Hem mali hem de bedeni bir ibadet bulunan hac vazifesinde ise hüküm biraz daha değişik bulunmaktadır. Şöyle ki: Vekalet suretiyle yaptırılmak istenen hac vazifesi, nafile ise, herhangi bir şarta bağlı olmaksızın ve usul-i şer'isine göre vekaleten yaptırmak mümkün bulunmaktadır. Fakat, farz olan bir hac vazifesi, vekaleten sürdürülecek ise, bunun caiz olması birtakım şartlara bağlı bulunmaktadır.
Vekalet suretiyle yaptırılacak bir haccın farz yerine geçebilmesi için aranan şartların başında, vekil gönderecek şahsın kendisine haccın farz olması ve bu vazifeyi bizzat yerine getirmeye mani olan özrünün, ölümüne kadar devam edecek mahiyette olması gerekmektedir.
Bundan başka, göndereceği şahsın yol parasını verip, kendisi için hac yapmasını emretmiş olmalı ve bu hizmet bir ücret karşılığı yapılmamalıdır. İslam fakihlerinin bu hususta verilmiş fetvaları arasından bu mevzua ışık tutacak olanlarını okuyucularımızın istifadesine sunmak isteriz.
1323 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Mali gücü bulunmayan bir kimse, yürüyerek haccı eda eylese, zengin olunca tekrar hac yapması lazım olmaz" (h.Ec. 1/247)
1324 - Soru: Bir kimseye hacca gitmesi için bir para bağışlanacak olsa, bu parayı alması vacip midir?
Cevap: Bağışı yapacak kimse ister yabancı olsun isterse anne-baba gibi yakını bulunsun, bu parayı alması caiz ise de vacip değildir. Alması caizdir, demek, aldığı zaman günahkar olmaz demektir. "Alması vacip değildir" demek, almadığı zaman sorumlu olmaz demektir.
1325 - Soru: Haram ve helal karışık bulunan bir para ile hacca gidilir mi ve bu paradan sadaka verilir mi?
Cevap: Önce haram paranın sahibine (veya sahiplerine) verilmesi, daha sonra geri kalan paranın miktarına bakılması gerekir. Şayet geri kalan paranın miktarı hacca gitmeyi ve zekat vermeyi gerektirecek miktarda ise bu vecibelerin yerine getirilmesi zarureti vardır.
1326 - Soru: Askerliğini yapmış bir kimsenin, evlenmeden önce Hicaz'a gitmesinde bir sakınca var mıdır?
Cevap: O kimse zengin olduğu için hac kendisine farz olmuşsa gitmesinde değil, gecikmesinde mahzur vardır.
1327 - Soru: Hacca gitmenin ve sakal bırakmanın belirli bir yaşı var mıdır? Yoksa genç yaşta bile bunları ifa edebilir miyiz? Bir de yaşlanmalarına rağmen sakal bırakmayan Müslümanlara ne buyurursunuz?
Cevap: Hacca gitmek, zenginlikle ilgili bir farzdır. Yaşla ilgisi, buluğ çağına ulaşmış olmaktır. Ergenlik çağına ulaştıktan sonra genç ve ihtiyarlık, bir tercih sebebi olamaz. İlk fırsatta farzı yerine getirmelidir. Sakal bırakmanın ilgisi, yaşla değil başladır. Yaşlanmış ihtiyarların sakal bırakmayışları, Sünnet-i Ahmediyye'ye aykırı bulunmaktadır.
1328 - Soru: Bir fakir, haccetmek için kafi para bulamamış. Elindeki .......lira ile umre yapmış olsa, Mekke'ye varıp Kabe'yi görmekle kendisine hac farz olur mu?
Cevap: Umre için Mekke'ye varışı Şevval, Zilka'de veya Zilhicce aylarından birine rastlamış ise haccı ifa da farz olur. Daha evvelki bir zamanda ise farz olmaz. Zira hac mevsimi Şevval ayının girmesi ile başlar.
1329 - Soru: Borçlu bir kimsenin hacca gitmesi caiz olur mu?
Cevap: O kimsenin yanında borcunu ödeyecek kadar bir para yoksa, alacaklı kimsenin müsaadesini almadıkça hacca gitmesi mekruhtur.
1330 - Soru: Bir kimsenin annesine ve babasına hizmet etmesi mi yoksa nafile hacca gitmesi mi evladır?
Cevap: Annesinin babasının hizmetinde bulunması, nafile hacca gitmekten evla bulunmaktadır.
1331 - Soru: Fakir bir kimse, başkasının verdiği yardım paraları ile hac yapabilir mi?
Cevap: Edebilir. Daha sonra zengin olsa bile bu yaptığı hac ile farz yerine gelmiş olur.
1332 - Soru: Bir kimsenin oğlu ve kızı varken onları evlendirmeden hacca gidemez diyorlar. Bu iddia İslami ölçülere göre doğru mudur?
Cevap: "Oğlu-kızı olanın onları evlendirmeden hacca gitmesi doğru değildir" sözü yanlıştır. Hacca gitmesi Allah'a (cc) karşı kulluk borcudur. Oğlunu evlendirmesi babalık vazifesidir. İki vazifenin yapılması bir zamanda gerekirse Allah'a (cc) karşı olan vazife öncelik kazanır.
1333 - Soru: Bir çocuk, nafile hac yapmak üzere ihrama girse, Arafat'ta vakfe yapmadan önce ergenlik çağına ulaştığı takdirde yapacağı hac farz yerine geçer mi?
Cevap: Niyet ve telbiyesini yenilerse veya buluğ çağına ulaştıktan sonra yeni baştan ihramlanacak olur ve ondan sonra Arafat'ta vakfe yaparsa farz olan haccı yerine kaaim olacağında icma vardır.
1334 - Soru: Bir kimsenin oturduğu ev kendisinin olsa, gerek mimari tarzı, gerekse konforu itibariyle kıymeti yüksek bulunsa, fakat başkaca bir serveti de olmasa, bu evi sattığı takdirde elde edeceği para ile başka semtte bir ev alabildiği gibi, artan para ile de hacca gidip gelmesi mümkün olsa, bu kimseye bahsi geçen evi satıp hacca gitmesi gerekir mi?
Cevap: Dinimiz, mevcut bulunan imkanlara göre hacca gidip gelebilecek parası bulunan kimseye bu farzı yerine getirmekle mükellef tutmuştur. Fakat, oturduğu evi satıp da daha düşük bir ev almak ve arttırdığı para ile de hacca gitmek gibi bir mecburiyeti yüklememiştir.
1335 - Netice Fetvalarından: "Üzerine hac farz olan oğlunun hacca gitmesine, babasının engel olmaya (dinen) gücü yetmez" (H.Ec. 1/24)
Açıklama: Kişi, evladının kendisine itaat göstermesini ister. Bu itaat, İslam'ın emirlerine uygun olmak şartıyla her babanın en tabii hakkıdır. Fakat, İslami sınırı zorlamaya başladığı zaman evladın Allah'ın (cc) emrine itaattan ayrılmaması gerekir. Üzerine hac vazifesi farz olan evlada, babasının engel olma salahiyeti yoktur.
1336 - Netice Fetvalarından: "Ev ve aile masrafları için zaruri olandan fazla, azık ve yol masrafına (yetecek mali) kudreti olmayan kimse üzerine hac farz olmaz" (H.Ec. 1/23)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:30

HAC NASIL YAPILIR
1337 - Soru: Hacılar "Lebbeyk"e ne zaman son verirler?
Cevap: Bayramın birinci günü, Cemre-i Akabe'ye taş atmakla "Telbiye" son bulur.
1338 - Soru: Hac ile umreyi birbirinden ayıran hususlar nelerdir?
Cevap: Hac, senenin belirli bir zamanında, Zilhicce ayı içinde yapılmaktadır. Umre ise, Kurban arefesi ile Kurban Bayramı'nın dört günü hariç senenin her gününde yapılabilir. İkinci husus da hacda, Arafat'ta vakfe, Müzdelife'de vakfe ve şeytan taşlamak gibi vazifeler bulunmaktadır. Umre'de bunlar yoktur. Sadece Kabe-i Muazzama'yı tavaf, Safa ile Merve arasında sa'y ve tıraş olmakla tamam olur.
1339 - Soru: Hacca giderken hacı namzetleri, halka yemek ziyafeti veriyorlar. Bunun İslam dininde yeri var mıdır?
Cevap: Yemek ziyafeti, aslı itibariyle, meşru bir iştir. Hal böyle olunca, hacca gitmeden önce veya döndükten sonra yahut başka bir sebeple yemek ikramında bulunmakta herhangi bir mahzur düşünülemez. Yeter ki fakirler bu davette unutulmuş olmasın.
1340 - Soru: Burada, üzerinde Kabe resmi bulunan kağıt levhalar var. Aynı zamanda içinde insan resmi de bulunmaktadır. Bunları çerçeveletip evimize asabilir miyiz? Bunda dinen bir mahzur var mı?
Cevap: Resim bulunan eve rahmet melekleri girmez. Maksad Kabe-i Muazzama'nın resmini asmak ise, canlı resmi bulunmayanı tercih ediniz.
1341 - Soru: Bir kimse Türkiye'de ziyaret edilecek yerleri ziyarette bulunduğu zaman yarım hacı olur diyorlar. Buna inanmak doğru mudur?
Cevap: Ziyaretlerden dolayı sevap elde edilebilir. Ancak, böyle bir inanç yanlıştır, bu iddia da asla doğru değildir.
1342 - Soru: Yürüyerek hac yapmayı nezreden kimse, evinden çıktığı zamandan itibaren mi yürüyerek gider?
Cevap: Bu hususta iki hüküm vardır: Evinden çıktığından itibaren yürümeye devam eder, diyen de vardır. İhramlığından itibaren yürüyerek hac erkanı ifa eder diyen de vardır. En sahih olan evinden itibaren yürümesidir.
1343 - Soru: Bazı hacılar, Müzdelife'de geceleyin bir miktar kalıp oradan Mina'ya gidiyorlar. Bu doğru mu?
Cevap: Bazı mezheplerde Müzdelife vakfesi sünnet bulunmaktadır. O mezhebin mensupları, yol tıkanıklığına uğramadan Mina'ya varmak için geceden yolculuğa devam etmektedirler. Fakat bizim gibi Hanefi mezhebinde olanlar için tanyerinin ağarmasından sonra orada vakfe yapmak vacibtir. Bu vacibin terkedilmesi halinde bir kurban kesilmesi gerekir.
1344 - Soru: Memâsik-i hac ne manasına gelmekte ve bununla neler kastolunmaktadır?
Cevap: Menasık, "Nüsuk" kelimesinin cemilenmiş şeklidir. Hac ibadetleri anlamına gelmektedir. Bunun ile haccın farzları, vacibleri ve sünnetleri kasd ve ifade olunmaktadır.
1345 - Soru: Hacca giden kimseler, bayram namazını nerede kılıyorlar?
Cevap: Hacılar, ulemanın ittifakı ile bayram namazı kılmakla mükellef değildirler.
1346 - Soru: Haccın nev'i kaçtır?
Cevap: Haccın farz, vacib ve nafile olarak üç nev'i vardır. Başka bir yönden ifade edilirse, ifrad haccı, kıran haccı ve temettü haccı diye üç nev'a ayrılır.
1347 - Soru: Bir kimse, bayram günü Arafat'ta vakfe yapmış olsa haccı tamam olur mu?
Cevap: Arafat'ta vakfenin vakti, arefe gününün öğlesinden başlar bayram gününün tanyeri ağarınca son bulur. Sorunuzda bahsi geçen kimsenin vakfesi makbul olmaz. Zira vakti geçmiş olmaktadır.
1348 - Soru: Hacc-ı kıran ile hacc-ı temettü arasında başlıca fark nedir?
Cevap: Hacc-ı kıranda da hacc-ı temettuda da, hac ile umre toplanmaktadır. Ancak, hacc-ı kıranda umre ile hac arasında devamlı ihramlı bulunulmakta, hacc-ı temettuda ise umreyi tamamladıktan sonra araya bir fasıla girmektedir. Şöyle ki: Hacı adayı, umreyi tamamlayıp ihramdan çıkmakta, Zilhicce'nin 8. günü hac niyeti ile tekrar ihrama girmektedir.
1349 - Soru: Hac ile ilgili terimlerde "Afaki" kelimesi ne mana ifade etmektedir?
Cevap: Mekkeli olmayıp hariçten gelenlere de "Hil" denilen yerde oturanlara da "Afaki" denir.
1350 - Soru: Hacca giden bir bakanın şoförü veyahut vazifeli polis niyet ederken hac vazifesini yapsa hacı olur mu?
Cevap: Evet, olur.
1351 - Soru: Haccı kıran veya haccı temettü yapanların, bir şükrane olarak kestikleri kurbanın etinden kendileri de yiyebilir mi?
Cevap: Evet, yiyebilir.
1352 - Behce Fetvalarından: Karı ve koca birlikte hacca gittiklerinden, koca hazırdaki nafakayı harcar iken, kadın "Yolculuk masraflarımı da senin malından ver" diye kocasını zorlayamaz" (H.Ec. c. 1/24)
Açıklama: Zengin olan kadına hac farz olunca her türlü masrafı kendisine ait olur. Yanındaki mahremi kocası olsa bile, yol ücretini, delil vesair masraflarını kendi parasından karşılar. Kocası onun sadece nafakasını temin ile mükelleftir.
1353 - Soru: Hac ve umre yapanlar, Mültezem adı verilen yerde vücutlarım Kabe'ye yasladıklarında bazılarının Kabe örtüsü altına girdikleri görülmektedir. Bunun bir mahzuru var mı?
Cevap: Kabe'nin örtüsü başının üzerine gelirse kerahet vardır. Aksi halde hiçbir mahzur yoktur.
1354 - Soru: Peygamber Efendimiz'in (sav) yaptığı hac, hacc-ı ifrad, hacc-ı kıran veya hacc-ı temettu'dan hangisi idi?
Cevap: Hz. Aişe'nin (ra) rivayet ettiği bir Hadis-i Şerif ve şerhlerdeki açıklamalar ile sorunuzu cevaplandırmak isterim. Aişe (ra) validemiz diyor ki: "Biz veda haccı senesi Resulullah (sav) ile birlikte (hac yolculuğuna) çıktık. Bizden kimi Umre'ye niyet etmiş, kimi de haccı ifrada niyet etmişti. Resulullah (sav) da hacc-ı ifrada niyet etmişti." (Buhari c. 2, s. 151)
Buhari şerhi Kastalani'de şu ifade vardır: Peygamber (sav), hacc-ı ifrada niyet etmiş, sonra yolculuk sırasında buna umreyi ilave etmiş (böylece hacc-ı kıran yapmış) idi. (Kastalani c. 3, s. 130)
Yolculuk sırasında Akik vadisine geldiklerinde Cebrail aleyhisselam gelmişti. Resulullah (sav) namaz kılmış ve haccının niyetine umreyi de eklemişti. Böylece yapılan hac, hacc-ı kırana dönmüş oldu. (Tecrid tercemesi S. 88)
1355 - Soru: Peygamber (sav) kaç defa hac yapmıştır?
Cevap: Cabir (ra)'den rivayet edilen bir Hadis-i Şerifte şöyle açıklanmaktadır: "Peygamber (sav) üç defa hac yapmıştır. Bunlardan ikisi hicretten önce eda edilmiş, biri de hicretten sonra ifa edilmişti. Bu (son) hacda, umre de bulunmaktaydı. Resul-i Ekrem(sav), beraberinde altmış üç deve götürmüş, Hz. Ali (ra) de Yemen'de otuzyedi deve getirmişti. Bunların hepsini bu haccında kurban etmişti." (et-Tac c. 2, s. 99)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:31

KADININ MAHREMSİZ HACCA GİTMESİ
1356 - Soru: Bir kadın, yanında kocası, babası veya oğlu gibi bir kimsesi olmadan hac kafilesiyle beraber hacca gidecek olsa, haccı sayılır mı?
Cevap: Kadının, yanında kocası veya ebediyen nikah düşmeyecek derecede yakın akrabasından biri bulunmadıkça hacca gitmesi asla doğru bir hareket değildir. Bu günahı göze alarak gidecek olsa, haram işlemiş olarak farzı yerine getirmiş olur.
1357 - Ali Efendi Fetvalarından: "Kadının süt oğlu ile hacca gitmesi caiz olur" (H.Ec. 1/24)
Açıklama: Süt oğul, kendisine süt veren kadının mahremi sayıldığı için, onun ile birlikte hacca gitmesinde herhangi bir mahzur yoktur. Zira süt, emeni mahrem ve evliliği haram kılar.
1358 - Ali Efendi Fetvalarından: "Mekke-i Mükerreme'ye seferi olacak mesafede bulunan bir şehirde oturan kadın, yanında mahremi yok iken hacca gitmesi caiz olmaz" (H.Ec. 1/23)
Açıklama: Bir kadın, zenginliği sebebiyle, kendisine hac farz olduğu zaman, ancak kocası ile veya nikahı kendisine ebediyen haram olan bir akrabasının beraberinde hacca gidebilir. Hanefi mezhebinee göre; bir kadın, yaşlı veya genç olsun, yanında mahremi yok iken hacca gidemez.
Kız kardeşinin kocası ile olan haramlık, muvakkat olduğu için, baldız eniştesi ile hacca gidemez. Kadın, ne tek başına ne de birkaç kadın bir araya gelip hac yolculuğu yapamaz.
1359 - Ali Efendi Fetvalarından: "Üzerine hac farz olan bir kadın, ana baba bir, erkek kardeşi ile hacca gitmeye niyet etse, kocası bu yolculuğuna mani olamaz" (H.Ec. 1/247)
Açıklama: Erkek kardeş, kadının mahremlerinin başında gelir. Bu itibarla bir kadın, biraderiyle hacca gitmek istese bakılır. Yapmak istediği hac, farz olan hac vazifesi ise kocası engel olamaz. Zira o kadına hem hac farz olmuş hem de mahreminin refakati bulunmuştur. Şayet kadın, nafile olarak hac yapmak istiyorsa, yanında biraderi olsa bile, kocası dilerse zevcesinin hacca gitmesine engel olabilir.
1360 - Ali Efendi Fetvalanndan: "Kocası olmayan bir kadının, damadı ile hacca gitmesi caiz olur" (H.Ec. 1/24)
Açıklama: Damat, müsaheret yolu ile, kayınvalideye mahrem olmaktadır. Bu sebeple bir kadın, damadı ile hac yolculuğuna çıkabilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:31

HACDA VEKÂLET
1361 - Soru: Hacca gitmeye mali kudreti olup da sıhhat bakımından muktedir olamayan kimseler, vekil gönderiyorlar. Hiç hacca gitmemiş bir kimse, başkasına vekaleten hacca gidebilir mi ve kadın erkeğe, erkek de kadına vekil olabilir mi?
Cevap: Bir kimsenin kendisine bedel olarak bir şahsı gönderebilmesi için, kendisinin, gidip gelmesine engel olacak derecede hasta olması ve bu hastalığın hayatı boyunca iyileşme ümidi olmaması lazımdır. Ancak bu takdirde vekil göndermesi caizdir. Hiç hacca gitmemiş bir kimsenin vekil gönderilmesi, Hanefi mezhebine göre caizdir. Kadının erkeğe vekalet etmesi, kerahetle caizse de vekil olacak şahsın erkekler arasından seçilmesi evla görülmektedir. Zira kadın, telbiyede sesini yükseltemez, remel ve hervele yapamaz. Bu sebeple kadının vekalet etmesinde kerahet görülmektedir. (Büyük İslam İlmihali, hac bahsi, mad. 82)
1362 - Soru: Bir kimsenin annesi veya babası, hayatta iken hacca gidemese, bunlar öldükten sonra oğlunun bunlar adına hac yapması doğru olur mu?
Cevap: Şayet anne veya babası kendisi için hac yapmasını vasiyet etmiş ise, yapılacak hac farz yerine kaim olur. Böyle bir vasiyet yok ise, yapacağı hac, inşaallah onun borcunun ödenmesine kafi gelir. Vasiyet etmiş olması halinde, miras taksim edilmezden önce, hac masrafı olarak para ayrılır, daha sonra miras taksim edilir. Vasiyet yoksa, varislerin içinden itiraz edenin hissesinden bir şey alınamaz. Geri kalanlar veya haccı yapmak isteyen oğlu, kendi cebinden yapacağı masrafla hac yapabilir.
1363 - Soru: Bir kimse, bu seneki hac ayında, bir Müslüman yerine vekaleten hac yaptığı gibi, iki veya daha fazla Müslümanın hac hususunda vekilliğini yapabilir mi?
Cevap: Bir kimse aynı hac yılında ancak bir şahıs için vekalet yapabilir. Birden fazla kimse için asla vekalet caiz olmaz. Şayet böyle bir şeye cür'et gösterirse, kimin için niyet etti ise onun adına hac yapmış olur; geri kalanın parasını geri vermek icap eder. Şayet her ikisi adına hacca niyet etmiş ise hiçbiri için hac sahih olmaz.
1364 - Soru: Ailem de benimle beraber, (ölmüş annesi için) vekaleten hac yapabilir mi?
Cevap: Evet, ailen annesi adına hac vazifesi yapabilir. Ancak onun masrafının kendi malından veya sizin tarafınızdan karşılanması gerekir. Bedel gittiğiniz şahsın verdiği paradan ona sarf edemezsiniz.
1365 - Ali Efendi Fetvalarından: "Özrü, ölümüne kadar devam edecek durumdaki bir kimse, başkasını (kendi adına) hacca gönderdikten sonra ölecek olsa, üzerinden hac farizası düşmüş (ödenmiş) olur" (H.Ec. 1/24)
1366 - Ali Efendi Fetvalarından: "(Vekil olarak) hacca gönderilen kimseye verilen paradan bir miktar artsa, hactan sonra onu varislere geri vermek lazım gelir" (H.Ec. 1/25)
Açıklama: Hac, bir ibadet olduğundan, vekaleten gördürülmesi halinde bir ücret tesbit edilemeyeceği gibi, vekilin elinde artmış bulunan paranın sahibine geri verilmesi gerekir. Meğer ki o kimse bunu almayıp o şahsa hibe etmiş bulunsun.
1367 - Ali Efendi Fetvalarından: "Kendisi için hac yapmamış bulunan bir kimseyi (vekil olarak) hacca gönderme caiz olur" (H.Ec. 1/24)
Açıklama: Şafii mezhebine göre, vekil olacak şahsın daha önce kendisi için hacca gitmiş olması şarttır. Hanefi mezhebinde ise hacca gitmemiş bir şahsın vekil olarak hacca gönderilmesi caizdir. Bu müsaade bulunmakla beraber, hacca gitmiş bir şahsın gönderilmesi evladır. Zira iki mezhep imamının ihtilafından kurtulmuş olmak için ihtiyatla hareket etmek daha münasiptir.
1368 - Ali Efendi Fetvalarından: Bedel olarak hacca gönderilen kimsenin haccı tamamladıktan sonra memleketine dönmeyip Medine-i Münevvere'de mücavir kalması caiz olur" (H.Ec. 1/25)
Açıklama: Kendi adına vekil gönderen şahsın veya veresesinin, vekile yükledikleri vazife, hac ile alakalı işlerin tamamlanması ve Medine ziyaretinin yapılması ile son bulur. Vekil olan şahsın, kendini hacca gönderen kimsenin memleketine kadar dönme mecburiyeti yoktur. Dilerse Mekke veya Medine'de mücavir kalabilir.
1369 - Netice Fetvalarından: "Bedel olarak hacca gidip, başkasına hac yaptırmaya mezun olmayan kimse, bir yerde hasta olup da başkasını hacca gönderse caiz olmaz" (H.Ec. 1/24)
Açıklama: Vekil olacak kimse, kendisini hacca gönderecek şahısla konuşur iken, hastalık veya hapsolunmak gibi bir sebeple yolda kalması halinde, bir başkasını vekil edip hacca göndermek için izin almalıdır. Böyle bir müsaade almamış ise, hastalık gibi bir mazeret sebebiyle başkasını vekil kılıp haccı devam ettirmesi caiz olmaz.
1370 - Netice Fetvalarından: "Ölenin malının üçte birinden bedel olarak hacca giden Zeyd, bir mahalde ölüp, para da kaybolsa, geri kalan malın üçte birinden (Zeyd'in) vefat ettiği yerden bir başkasını (bulup) göndermekte mirasçılar vasiyi men edemez" (H.Ec. c. 1/24)
1371 - Netice Fetvalarından: "Kendisine hac farz olan kimse, bedel olarak bir kimsenin hacca gönderilmesini vasiyet edip, öldükten sonra vasi tayin edilen kimse bir kadını (hacca) gönderse caiz olur" (H.Ec. c. 1/24)
Açıklama: Kadının vekil olarak hacca gönderilmesi caiz ise de erkeğin gönderilmesi evladır. Çünkü kadın, telbiyede sesini yükseltemez, remel ve hervele yapamaz ve adet gününe rastlayacak olursa veda tavafı yapamaz.
1372 - Ali Efendi Fetvalarından: "Hacdan aciz olup kendinden (bedel) hac etmek üzere gönderdiği kimse de hac (vazifesini ifa) edip (dönse, amir durumundaki şahıs), aczi devam etmekte iken vefat etse, farz (borcu) düşmüş olur" (H.Ec. c. 1/24)
1373 - Behce Fetvalarından: "Üzerine hac farz olan bir kimse haccı eda etmeyip, vasiyet de etmeden vefat etse, varisleri (onun adına) bir kimseyi hacca gönderseler, ölen kimseden hac sakıt olur" (H.Ec. 1/24)
Açıklama: Zengin bir mü'min, hac yapmaya fırsat bulamadan vefat edecek durumda olsa, vasiyeti ihmal etmemelidir. Şayet buna da imkan bulamadan ölürse, varislerinin yaptıracakları hac ile, ölen kimsenin üzerinde borç bulunan haccın ödenmesi Allah'ın (cc) kereminden umulur.
1374 - Bedeni gücünü tamamen kaybetmiş bulunan bir ihtiyar, (kendi adına) başkasını hacca gönderse ve (ihtiyarlık sebebiyle olan) aczi de ölümüne kadar devam edecek olsa, hac farizası üzerinden sakıt olur" (H.Ec. 1/25)
Açıklama: İhtiyarlık, kişinin hacca gidip gelmesini önleyecek dereceye ulaşmadıkça vekil gönderilmesi caiz olmaz. Fakat pir-i fani durumuna gelen ve takatının tamamını yitirmiş bulunan bir kimsenin, ehil bir kimseyi göndererek üzerindeki haccı vekaleten yaptırması caiz olur.
1375 - Ali Efendi Fetvalarından: "Hac (yaptırıvermek) için vasi tayin olunan kimse, başkasını hacca göndermeyip, kendisi (ölen kimse adına) hac yapacak olsa caiz olur" (H.Ec. 1/25)
Açıklama: Vefat eden kimse, vekil olacak şahsı tayin etmeden, sadece vekaleten hac yaptırılmasını vasiyet etmiş olursa; vasi, dilerse kendisi bu vazifeyi yapabilir, dilerse münasip bir kimseyi göndermek suretiyle vasiyetini yerine getirir.
1376 - Netice Fetvalarından: "Vasiyet edilen paradan noksan verilecek hacca (vekil) gönderilen kimse, verilen paranın yetmemesi sebebiyle, elinde bulunan paradan daha fazla harcarsa (veresenin yanlarında) alıkoydukları paradan almaya güçlü ve haklı olur" (H.Ec. 1/24)
1377 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Varisler, (vekil olarak) hacca gönderilen kimseye, "Sen haccı eda etmedin, para elinde kaldı (onu geri) ver" derse, üzerine parayı ödemenin lazım gelmeyeceği, yemin etmesi ile tasdik olunur" (H.Ec. 1/24)
1378 - Feyziye Fetvalarından: "Vefatımdan sonra, malımdan şu kadar lira ile hac yapılsın, diye vasiyet edip bunu yapmak için oğlu Amr'ı vasi tayin etse, daha sonra da vefat etse, varisler Amr'ı bu vazifeyi yerine getirmekten engellemeye güçlü (ve salahiyetli) olmazlar" (H.Ec. 1/24)
1379 - Behce Fetvalarından: "Vefat ettiğim sene (benim için) hac yapılsın diye vasiyet etse, seçilen vasi, o sene hac yaptırmayıp gelecek sene ifa ettirmiş olsa, ölen kimsenin hac borcu (üzerinden) düşmüş olur" (H.Ec. 1/25)
1380 - Netice Fetvalarından: "Ölen kimsenin malının üçte birinden bedel olarak hacca giden kimse, veresenin rızaları ile (paranın) fazlasını kendisi için alsa ve kendi nefisine hibe etse, o fazlalık tıyb (ve helal) olur" (H.Ec. 1/24)
Açıklama: Vekil olarak hacca gönderilen kimseye, "Bu verilen paradan artan olursa nefsine hibe etmeye salahiyet verdik" gibi bir ifade ile vekalet verilmiş ise, vekil, artan parayı kendine alabilir. Aksi halde, onu varislere ödemesi gerekir.
1381 - Behce Fetvalarından: "Vasi seçilmiş bulunan bir kimse, ölen şahıs tarafından, hac işi kendisine vasiyet olunan adamdan gayrisini hacca göndermeye kadir olamaz" (H.Ec. 1/25)
Açıklama: Bedel gönderen şahıs, hayatta iken kendisine vekil olarak kimin gönderileceğini tesbit ve emretmiş ise, vasi bunu bırakıp başka şahsı hacca göndermeye salahiyetli değildir.
1382 - Behce Fetvalarından: "Hac yaptırılması için vasiyet ettiği para, (o kimsenin) memleketinden gönderilecek vekilin masraflarına yetmese, kafi gelebilecek bir yerde vekil gönderilir" (H.Ec. 1/257)
Soru: Ben bir defa hac farizasını ifa ettim. Şimdi bazı kimseler, önümüzdeki hac mevsiminde beni bedel olarak göndermek istiyorlar. Bunlarla para cihetinden ne gibi bir pazarlık etmeli ki benim haccım tam manası ile makbul olsun ve gönderenlere karşı haklı kalmayayım?
Cevap: Bedel gideceğiniz kimseyle, yapacağınız hac vazifesi için pazarlığa girişmek doğru değildir. Ancak, şahsınızın gidip gelmesi için, resmi veya hususi masraflara karşılık olmak üzere bir hesap yapılmalıdır. Kendi paranızı harcar gibi davranıp, aşırı israf yapmadan yemenize ve içmenize sarfedersiniz ve artarsa vekil gönderene iade edersiniz.
1383 - Soru: Ben vekil olduğum için başkaları ile arkadaş olup, onlarla bir arada yiyip içebilir miyim?
Cevap: Hissenize düşen kadar masrafa katılmak üzere, arkadaşlarınızla beraber yiyip içebilirsiniz.
1384 - Soru: Beni bedel gönderen kimselerden ayrıca bir ücret talep edebilir miyim?
Cevap: Hac vazifesi bir ibadettir. Bu iş için adam kiralamak ve nefsinizi bu hizmet için başkasına kiralamak ve buna karşılık ücret almak caiz olmaz.
1385 - Soru: Kadınlar farz olan bir hac için vekil gönderebilir mi?
Cevap: Sıhhati yerinde oldukça vekil göndermesi caiz olmaz. Ancak zamanımızdaki olağanüstü izdihamdan dolayı, kadınların mahzursuz tavaf yapmaları ve tehlikesiz şeytan taşlama işini yerine getirmeleri imkansız denecek kadar zordur. Böyle olunca vekil gönderebilirler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:31

ADETLİ (HAYIZLI) KADININ HACCI
1386 - Behce Fetvalarından: "Hayızlı olan kadının Beytullah'ı tavaf etmesi caiz olmaz" (H.Ec. 1/24)
Açıklama: Adeti devam eden bir kadın, tavaftan gayri hac vazifelerinin hepsini yapabilir. Tavafı, ancak temizlendikten sonra ifa edebilir. Farz olan tavafı hayız halinde yapacak olsa, deve veya sığır kesme cezasına çarpılır.
1387 - Behce Fetvalarından: "Hayzının devam etmesi sebebiyle (farz olan) tavafı yapamadan memleketine dönen kadının haccı tam olmaz" (H.Ec. 1/24)
Açıklama: Bu durumdaki bir kadının haccındaki bu noksanlığı tamamlaması için senenin müsait bir gününde Mekke-i Mükerreme'ye varıp Kabe-i Muazzama'yı yedi şavt tavaf etmesi gerekir. Bu tavafın zamanınını geciktirdiği için de bir koyun veya keçi kurban etmesi lazım gelir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:31

TAVAF
1388 - Soru: Bir kimse tavaf ederken farz namaz için kaamet getirilse ne yapması gerekir?
Cevap: Tavafı bırakıp imama uyar ve namazı tamamladıktan sonra tavafın eksik kalan şartlarını tamamlar.
1389 - Soru: Tavaf yapmaya gücü yetmeyen bir hastanın arkadaşları, hasta uyurken onu tavaf ettirseler, tavafının yerine geçer mi?
Cevap: Eğer onlara "Bana tavaf yaptırınız" demiş de ondan sonra uyumuş ise onların yaptırdıkları tavaf geçerli olur. Fakat hasta böyle bir şey söylemiş değilse, arkadaşlarının yaptıracakları tavaf, onun mükellef olduğu tavafın yerini tutmaz.
1390 - Behce Fetvalarından: "Hac yapan kimse, (farz olan) ziyaret tavafını terketse hac farizası ödenmiş olmaz" (H.Ec. 1/24)
Açıklama: Ziyaret tavafı, haccın rükünlerinden biridir. Herhangi bir sebep ile terkedilmesi halinde hac eksik kalmış olur. Ne zaman fırsat bulursa yapması gerekir. Şayet Kurban Bayramı'nın üçüncü gününe kadar yapamamış ise, bu gecikmeden dolayı, bir koyun kesme cezası da lazım gelir.
1391 - Soru: Hacılar, Kabe'yi tavaf ederlerken "Hatıym"in arkasından dolaşıyorlar. Halbuki burada Kabe köşelerine yaklaşan uçları açık olduğundan buradan dolaşmak da mümkün. Kalabalık zamanlarda bu kısımdan geçilmek suretiyle tavaf yapılsa caiz olmaz mı?
Cevap: Tavafın Hatıym'in arka kısmından yapılması vacibtir. Söylediğiniz şekilde hareket, vacibin terkine yol açmış olacağından caiz değidir. Kalabalık fazla olunca, tavaf dairesi geniş tutulmak suretiyle yapılabilir.
1392 - Soru: Hatıym'in Kabe'den sayıldığı ifade edilmektedir. Bu itibarla sadece Hatıym kısmını karşımıza alarak namaz kılmak caiz olur mu?
Cevap: Hatıym'in Kabe'den olduğuna dair rivayet, haber-i ahad kabilindendir. Bu sebeple, sadece o kısmı karşımıza almak suretiyle kılınacak namaz caiz olmaz. Meğer ki Hatıym'e dönüldüğü zaman, aynı zamanda Kabe de karşımıza gelmiş bulunsun. Bu takdirde caiz olur.
1393 - Soru: Hacdaki tavaf adı verilen ve Kabe etrafında yedi kere dönmek şart mıdır? Eksik dönülse ne olur?
Cevap: Bir tavaf yedi dönüşle tamam olur. Eksik bırakılırsa tavaf noksan kalır. Farz olan tavaf-ı ziyaretin dört dönüşü farz, geri kalan üç dönüşü ise vacibtir.
1394 - Soru: Kaç çeşit tavaf vardır?
Cevap: Beş nevi tavaf vardır:
1- Kudüm tavafı: Mekke-i Mükerreme'ye gelen taşralıların yaptıkları ilk tavaftır. Bu tavaf sünnettir.
2- Umre tavafı: Umre yapan kimsenin yapacağı tavaftır ki, umrenin rüknünden bulunmaktadır.
3- Nafile tavaf: Mekke-i Mükerreme'de bulunan kimselerin her zaman yapabilecekleri tavaftır.
4- Veda tavafı: Hacıların, hac vazifelerini tamamlayıp Mina'dan Mekke'ye indikleri zaman ve memlekete hareket edeceklerinde yapacakları tavaftır ki, vacibtir. Buna "Tavaf-i sader" adı da verilmektedir.
5- Ziyaret tavafı: Arafat'tan Mina'ya dönüldükten sonra şeytan taşlaması, kurban kesilmesi ve tıraş olunmasını takiben yapılacak tavaftır ki, haccın farzlarından bulunmaktadır.
1395 - Soru: Kudüm tavafını abdestsiz olarak yaptığını sonradan fark eden kimse ne yapar?
Cevap: Ceza olarak sadaka-i fıtır miktarı parayı bir fakire verir. Bu hatayı cünüp iken yapsa bir koyun kesmesi gerekir. (Nimetü'l-İslam Hac kitabı, s. 71)
1396 - Soru: Hacılar, tavafa başlarken daima Hacer-i Esved'in karşısına gelip oradan tavafa başlamaktadır. Başka bir köşesinden başlamak suretiyle yedi şavt yapılmış olsa tavaf tamam olur mu?
Cevap: Her ne kadar yedi şavt ile tamam olursa da, tavafa Hacer-i Esved'in bulunduğu köşeden başlamak vacibtir.
1397 - Soru: Tavaftan sonra kılınması vacib olan namazın Makam-ı İbrahim'de kılınması şart mıdır?
Cevap: Şart değil, fakat efdaldir. O mahallin kalabalık olması halinde, Mescid-i Haram'ın diğer yerlerinde de kılınabilir.
1398 - Soru: Arafat'ta bulunan kimseler, kendi çadırlarında öğle namazını kıldılar. Bunun peşinden ikindi namazını kılıp cem'u takdim yapmadılar. Bu hareket doğru mu?
Cevap: Bu hareket doğru olup İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri'nin ictihadına göre amel etmektir. İmam Muhammed'in ictihadına göre, çadırlarda cemaatle namaz kılanlar öğle ve ikindi namazını öğle vaktinde kılmak suretiyle "Cem u takdim" yapabilirler.
1399 - Soru: Hacıların Safa ile Merve arasındaki sa'yleri, dini hüküm bakımından nedir?
Cevap: Vacibtir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:31

ŞEYTAN TAŞLAMA
1400 - Soru: Mina'da cemreleri taşlarken yönümüzü nereye döneceğiz, Kıble'ye mi?
Cevap: Halkın arasında şeytan taşlama, diye ifade edilen taşlar atılırken sol tarafımız Mekke'ye gelecek şekilde durup taşları atmak, sünnete uygun olan şekildir.
1401 - Soru: Şeytan taşlamanın hükmü nedir?
Cevap: Vacibtir.
1402 - Soru: Hacda ne için şeytan taşlanıyor?
Cevap: Bu hareket, temsili olup, insandaki menfi ve şeytanın vesvesesi ile doğan hisleri defetmek için yapılmaktadır. Böylelikle şeytan kahrolmakta ve insanı iğvadan ümit kesmektedir.
1403 - Soru: Şeytan taşlamakta kullanılacak taş, ne için Müzdelife'den toplanıyor?
Cevap: Başka yerden toplanması da kabil ve caiz ise de, orada bol miktarda taş bulunması ve zamanın müsait olması sebebiyle oradan toplanmaktadır.
1404 - Soru: Mina'da kesilmesi gereken hac kurbanı, şeytan taşlama işinden evvel kesilse ne lazım gelir?
Cevap: Bundaki sıra vacibtir. Önce taş, sonra kurban, daha sonra tıraş olacaktır. Bu sırayı bozmuş olacağından bir koyun kesmesi gerekir.
1405 - Soru: Bazı hacı amcalar, hacda Cemre taşı atarlarken taşları yıkadıklarını söylüyorlar ve "Bu ne için yıkanıyor?" diye soruyorlar?
Cevap: Bahsi geçen taş, ibadet için atılacağından, temiz olması gerekir.
1406 - Soru: Şeytan taşlama işi, bayramın ikinci ve üçüncü günlerinde öğleden evvel yapılabilir mi?
Cevap: Yapılamaz. Zevalden sonra başlar. Sabahla öğle arasında taşlama birinci gün içindir. Dördüncü günün vakti de öğle vaktiyle başlarsa da öğleden önce atmaya müsaade verilmiştir.
1407 - Soru: İhramlı olmayan bir kimsenin Mekke-i Mükerreme'nin harem huduttan içinde avlanması caiz midir?
Cevap: Haremin avını avlama yasağı sadece ihramlı bulunan kimseye mahsus bir yasak olmayıp, ihramsız bulunan kimseye de şamildir. Hiçbir kimse orada avlanamaz.
1408 - Soru: İhrama girilecek kaç mikaat mahalli vardır?
Cevap: Beş belirli nokta vardır ki, bunlara mikaat adı verilmektedir. Buralardan öteye ihramsız olarak geçilmesi caiz olmadığı gibi, geçene bir koyun veya keçi kurban etme cezası vardır. Bunlar, Zü'l-Huleyfe, Zat-ı Irk, Cuhfe, Karn ve Yelemlem'dir.
1409 - Soru: Mekke halkının mikaat mahalli neresidir?
Cevap: Hac için ihrama girecek olanların mikaatı Mekke'dir. Umre için ihrama girecek ise "Ten'im" mahallinden ihrama niyet edeceklerdir.
1410 - Behce Fetvalarından: "İhramlı bulunan bir kimse başını örtse keffaret lazım olur" (H.Ec. 1/24)
Açıklama: Başını örtme işi, bir gece veya günün tamamı müddetince olursa, bir koyun veya keçi kurban etme cezası gerektirir.
1411 - Soru: İhramlı bir kimse, dikişli elbiseyi nasıl ve ne şekilde giyerse haram olur?
Cevap: Dikilmiş elbise giymenin haramlığı, mutad olduğu şekilde başını ve kollarını geçirmek suretiyle giymektir. Yoksa bu elbise ile tesettür etmek değildir. Mesela, bir kimse dikilmiş bulunan bir gömleği veya uzun entariyi, belinden aşağı kısma peştemal kuşanır gibi sarmış olsa veya paltosunu, kollarını geçirmeksizin omuzu üzerine alsa bunda bir mahzur yoktur.
1412 - Soru: İhrama girecek kimsenin boy abdesti alması nedir?
Cevap: Sünnettir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:32

KURBAN KİMLERE VACİPTİR
1413 - Soru: Kurban kesmenin hükmünü açıklar mısınız?
Cevap: Memeketinde mukim, hür, nisap derecesinde bir mala sahip bulunan bir Müslümanın kurban kesmesi vacibtir.
1414 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Zeydin, kurbanının derisini satıp bedeli ile kendisi veya hizmetçisi için faydalanması caiz olmaz" (h.Ec. 2/161)
Açıklama: Bu yasaklama, deri parasından faydalanma hususundadır. Fakat onun ile çanak vesaire gibi demirbaş bir şey almasına müsaade verilmiştir.
1415 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Zeyd, kurbanının derisini evinde kullanarak faydalansa caiz olur" (H.Ec. 2/161)
Açıklama: Deriyi tabaklayıp yaygı veya seccade olarak kullanmakta hiçbir kerahet yoktur. Engelleyici hükümler, derinin satılıp parasını harcamak istikametindedir.
1416 - Soru: Koyun ve keçisi bulunan zengin bir kimse başkasından hayvan alıp besleyip (kurban olarak) kesebilir mi?
Cevap: Dilediği şekilde hareket edebilir. İster kendi sürüsünden tutup keser, isterse başkasından satın alıp kurban eder.
1417 - Soru: Nisaba malik olmayan bir fakir kurban kesse ne olur?
Cevap: Bazı kimseler, "fakirin keseceği kurban adak olur, etinden yiyemez" demişlerse de yenilebileceğini söyleyenler de vardır. Şayet fakir, adak yapmadan bir koyun almış ve kurban etmişse kendi ve aile efradı o kurbanın etini yiyebilirler. (Büyük İslam İlmihali, 7. kitap madde: 277)
1418 - Soru: Benim üç daireli bir evim var. Bu dairelerden ayda 2.5 cumhuriyet altını geliyor. Şu anda bu dairelerin yapımı için 80 cumhuriyet altını borca girmiş durumdayım. Bu durumda bana kurban kesmek vacib midir?
Cevap: Sahibi bulunduğunuz üç daireden biri, asli ihtiyaç olarak sizin oturacağınız binadır. Geri kalan iki kat ise akar olup, bunların değerini borcunuzdan düştüğünüz zaman, kurban kesme nisabına malik olacağınız ortaya çıkmaktadır. Netice itibariyle, kurban kesmeniz vacibtir.
1419 - Soru: Bizim buralardaki ihtiyarlar, "Biz eskiden kurbanları bir sene kendimize keser, bir sene kadına keserdik. Fakat şimdi kurbanı erkeğin kesmesi lazımdır" diyorlar. Bu hususta bilgi verir misiniz?
Cevap: Kadın ve erkeğin her ikisi de zengin ise ikisinin de kurban kesmesi gerekir. Para kadının olur da kocası keserse, kadın borçlu kalır. Bunun aksi de böyledir. Yani para erkeğin olur da kurbanı kadın kesecek olursa erkek borçlu kalır.
1420 - Soru: Bizim bu havalide bir durum var: Kurban kesecek şahıs, 15 gün varken tıraş olmaz, tırnak kesmez ve hamam yapmaz. Bu durum dinen doğru mudur?
Cevap: Kurban kesecek kimsenin, hacılara benzemek maksadı ile, Zilhicce ayı girdiğinden itibaren bayrama kadar tıraş olmayı ve tırnak kesmeyi bayram gününe kadar bırakması müstehabtır. Ancak, böyle yapacak bir kimse, Zilhicce ayı girmezden bir iki gün önce bu gibi temizlikleri yapmalıdır. Esasen uzamış tırnaklarını kesmek sünnettir. Sünnetin yapılması müstehabtan daha önde gelir. Yıkanmakta hiçbir mahzur yoktur.
1421 - Soru: Bir adamın traktörü var. Aynı zamanda borçlu bulunmaktadır. Bu kimse kurban kesecek mi?
Cevap: Bir tek traktör, sahibinin çift aletidir. Bu sebeple kurban nisabında traktörün değeri hesaplanmaz. Başka borcu da bulunduğuna göre kurban kesmek vacib değildir. Onun elindeki traktör diğer sanatkarların aleti gibidir. Değeri ne olursa olsun kurban nisabına dahil edilmez.
1422 - Soru: Babası zengin bulunan bir evlat, kendi malı olmadığı halde kurban kesebilir mi? Babasından izinsiz veya izinli olarak mı kesmesi gerekir, bu hususta ölçü nedir.
Cevap: O kimse, kurban kesmek mecburiyetinde değildir. Fakat, kendi parası ile kurban alıp kesebilir. Bunun için babasından izin alması da gerekmez.
1423 - Soru: Ölmüş babası için kurban kesiyorlar. Önce kendisine kesmek şart mıdır? Yoksa kendisine hiç kesmeden ilk olarak ölmüş babasına (veya annesine) kesebilir mi?
Cevap: Zengin olan bir kimse, kendisine kurban kesmekle beraber, babasına da kesecek olsa caizdir. Fakat, kendisi için keseceği kurbanı, babası adına kesmesiyle kendisi borçlu kalır.
1424 - Soru: Bir şahıs, kendi evinde beslediği ve iki yaşını doldurmuş bir sığırı kurban etmek istiyor. Fakat yalnız şahsına çok olacağı için dışardan yanına altı kişi daha temin edip, hepsinin niyeti kurban olarak kesmek şartı ile ortak olsalar ve hayvan sahibi diğerlerinden hisselerine düşen parayı alıp bu hayvanı kurban olarak kesseler bu kurban caiz olur mu?
Cevap: Evet, caiz olur. Ancak bu, kerahetle caiz olan bir müsaade olmaktadır. Çünkü önce kurban olarak kesmeye karar vermiş, sonra hayvanın tutarı fazla gelince cimrilik hissine kapılmış ve kendine ortak aramaya kalkmıştır. Allah (cc) yolunda cimriliğe kapıldığı için kerahatle caiz olmaktadır.
1425 - Soru: Hz İsmail'e bedel olmak üzere taraf-ı ilahiden gönderilen koç nereden gelmiştir ve kime ait idi?
Cevap: Maide suresinin 27. Ayet-i Kerimesinde geçen ve Hz. Adem'in iki oğlundan biri olan Habil'in Allah (cc) için takdim ettiği koçtur. Kabil, ziraatçı idi. Habil ise koyunculuk yapıyordu. Kabil, bir tutam başak ile; Habil de bir koyun takdim etmek suretiyle Allah'ın (cc) rızasına yaklaşmak istemişlerdi. Kabil iman etmiş olmadığı için onun Allah (cc) için ayırdığı bir tutam başağı değil, Habil'in koçu kabul olundu ve Hz. İsmail'in bıçaktan kurtarılacağı zamana kadar cennette otlamıştı. İşte bu koç, iki defa Allah (cc) yolunda takdim olunmuştur. (Tefsir-i Kurtubi, c. 6, s. 1347)
1426 - Soru: Hz. İbrahim ve Hz. İsmail aleyhisselamdan önceki insanlar kurban kesiyorlar mıydı?
Cevap: Evet, yeryüzünde insanoğlu varolduğu günden beri semavi dinlerin emirlerine uyarak kurban kesildiğinin izlerine rastlanmaktadır. Sure-i Maide'nin 27. ayetinin tefsirinde Hz. Adem'in oğlu Habil'in bir koçu kurban ettiği (Kurtubi tefsirinin c. 6, s. 134)'de ifade edilmektedir.
1427 - Soru: Bir kimsenin, babasından ayrı, evi ve kazancı var. Fakat aralarında karşılıklı yardımlaşma eksik değil. Söz temsili, babası köyde oğlununun, bulgur ve tarhana gibi senelik iaşesini temin ediyor; oğlu da gerekli para yardımında bulunuyor. Çocuk, babasının malı bulunan bir koyunu, para karşılığı satın alıp kurban olarak kesebilir mi?
Cevap: Bir çocuk, babası ile ticari muamelede bulunabilir. "Aldım sattım" diye yaptıkları akid geçerlidir. Bu sebeple, babasının sattığı bir koyunu, bedeli karşılığında satın alıp, kurban etmesinde hiçbir mahzur yoktur. Aralarında cereyan eden yardımlaşma ise karşılıklı hediyeleşmedir.
1428 - Soru: Kendine kurban düşen bir babanın, yanında beraber oturdukları bir de oğlu var. Bu oğlan, babasından ayrı kurban kesecek mi?
Cevap: Eğer oğlanın kendisine mahsus nisab miktarı kadar parası varsa kurban kesmesi icap eder. Ayrı ev sahibi olmak şart değildir. Hanefi mezhebine göre, bir evin içinde kaç tane zengin varsa, hepsine ayrı ayrı kurban kesmek icap eder. Şayet bu baba-oğul, Şafii mezhebinde ise babanın kestiği kurban hane halkı için yeterlidir. Zira, Şafii mezhebine göre kurban, sünnet-i kifayedir.
1429 - Soru: Bir kimse malını ve mülkünü satıp bir araba veya benzeri bir vasıta satın almış. Bundan başka kaynağı da yok. Bu kimseye kurban kesmek vacib midir?
Cevap: O vasıtadan başka elinde nisab miktarı kadar para yoksa kurban düşmez. Şayet bahsi geçen miktarda parası varsa kurban kesmesi gerekir.
1430 - Soru: Bu kurbanın bayram günü kesildiğine dair Resulullah (sav) veya ashabtan bir delil gösterir misiniz?
Cevap: Haneş (ra), Hz. Ali'yi (ra) iki adet koç keserken görmüş, "Bu nedir?" diye sorduğu zaman, Resulullah'ın (sav) kendisi için kurban kesivermesini vasiyet ettiğini haber vermiş ve bu vasiyeti için birini onun adına kestiğini söylemiş. (Sünen-i Ebu Davud, c. 3, s. 94). Bu hadis, hem Resulullah Efendimiz'in (sav) vasiyette bulunması suretiyle hem de sahabenin fi'liyle ölü için kurban kesmenin meşruiyetini ortaya koymaktadır. (Daha geniş bilgi için Kırk Mevzuda Kırk Hadis kitabımızın 159. sayfasına bakınız)
1431 - Soru: Bir kadının 80.18 gram altını olsa, ona zekat farz olduğu gibi kurban kesmek de vacib olur mu?
Cevap: Bu miktar altını bulunan bir kadına, zekat farz ve kurban kesmek de vacib olur.
1432 - Soru: Sığır veya deveyi ortaklaşa kesecek olanların hepsinin aynı niyette kesmeleri şart mıdır? Sualimi biraz açmak istiyorum. Biri zenginliğin gerektirdiği uhdiyye kurbanı, diğeri haccı kıran için kesilecek kurbanı, bir başkası akika kurbanı gibi niyetlerle ortaklaşa deve veya sığır kesebilirler mi?
Cevap: Cenab-ı Hakk'a yakınlık niyetiyle kesilecek kurbanların hepsinde ortaklık caiz görülmüştür. İbadetlerin müttehid olması, hepsinin aynı kurban çeşidine ait olması muvafık ise de şart değildir.
1433 - Soru: Kurban nisabına ilk defa sahip olan bir kimsenin, kurban kesmesinin vacib olması için bir yıl beklemesi gerekir mi?
Cevap: Hayır, böyle bir şart yoktur. Hatta bayram günlerinde bile bu miktar paraya sahip olacak bir kimse, derhal kurban kesme mükellefiyeti altına girer. Kurban nisabında nema şartı aranmadığı gibi, havelan-ı havil (yıllanmış olma) şartı aranmaz ve havayic-i asliyyeden fazla olarak bulunan
giyecek ve meskenler bile kurban nisabına katılarak hesaplanır.
1434 - Soru: Fakir bir kimsenin aldığı kurbanda, kurban olmaya engel teşkil eden ayıplardan biri, alındıktan sonra hasıl olsa, onu kurban olarak kesmesi caiz olur mu?
Cevap: Bir iş daraldığı zaman kolaylaşır, kolaylaştıkça daralır. Fakirin mali durumundaki darlık, mükellefiyetinde genişlik meydana getirir. Bu itibarla onun aldığı kurbanda meydana gelen bir ayıp, onu kurban etmesine engel olmaz. Hatta fakir bu ayıplardan biri kendisinde bulunan bir hayvanı alıp kurban etse de caizdir. (Büyük İslam İlmihali, Kurban bahsi, madde: 13)
1435 - Soru: Bir kimsenin kendi malından alacağı kurbanlıklardan birini veya deve, sığır gibi hayvanlardan bir hissesini küçük çocuğu için kurban olarak kesmesi caiz midir?
Cevap: Evet, caizdir.
1436 - Soru: Bir fakir bir kurban satın alsa, aldığı kurbanlık kaybolsa, onun yerine başka bir hayvan alıp kestikten sonra ilk aldığı bulunsa ne yapması gerekir?
Cevap: Bulunan bu kurbanlığı da kesmesi gerekir. Çünkü, kendisine kurban vacib değil iken aldığı bu kurbanlık kurban olarak belirlenmiş ve kurban olmasını iltizam etmiş olmaktadır. Aynı durum zenginin başına gelse, bulunan kurbanlığı kesmesi gerekmez. Zira onun yerine başkasını almış, kesmiş ve kurban vecibesini yerine getirmiş olmaktadır.
1437 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, kendi malından bir koyun satın alıp ölmüş bulunan bir kimse için Kurban Bayramı gününde kurban etse, o kurbanın etinden kendisinin yemesi ve başkasına yedirmesi caiz olur" (H.Ec. 2/161)
Açıklama: Bu cevaz, "kendi malından" kayd-i ihtirazisinden de anlaşıldığı üzere, kişinin bir hayırhahlık olarak kendi parası ile alıp kesmesi halindedir. Ölen kimsenin vasiyeti üzerine, onun bıraktığı paradan kesmesi halinde, kesiveren şahıs o kurbanın etinden yiyemez. Bir de bu kurbanın bayram günlerinden birinde kesilmesi gerekir. Halkın arasındaki arefe günü kesileceğine dair kanaat yanlıştır.
1438 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, kurban yapmak için aldığı koyunu, "İnşaallah bayram namazından sonra gelir keserim" diyerek medrese talebesinden Amr'a emanet olarak bıraksa, Amr, Zeyd gelmeden önce ve Zeyd'den izinsiz o koyunu Zeyd için kesmiş olsa, Zeyd'den kurban (borcu) düşmüş olur" (H.Ec. 2/161)
1439 - Ali Efendi Fetvalarından: "Küçük (yaştaki) çocuğun babası, çocuğun malından bir kurban satın alıp, çocuk için Kurban Bayramı günü kesse, ödeme (cezası) lazım gelmez" (H.Ec. 2/161)
Açıklama: Zengin olan çocuğa kurban lazım gelmez. Hal böyle iken, babası onun malından ve onun adına kurban alıp kesecek olsa onu ödemekle cezalandırılmaz. Esasen çocuğa kurban vacip olup olmadığı Hanefi müctehidleri arasında ihtilaflıdır. İmam-ı Azam ve İmam Ebu Yusuf'a göre, zengin bulunan çocuk için kurban vacibtir, kesilir. Zira bu iki müctehide göre buluğ şart değildir. İmam Muhammed buluğu ve akıllı olmayı şart olarak kabul etmiştir. Bu sebeple çocuk için kurban kesmek gerekmez. Velisi kesecek olursa ödemesi icap eder. Fetva, İmam-ı Azam ve İmam Ebu Yusuf'un görüşleri esas alınarak verilmiş olmaktadır.
1440 - Soru: Kurban kesecek şahsın akıllı olması şart mıdır? Zengin bulunan bir mecnunun malından sadaka-i fıtır verildiği gibi, velisi tarafından kurban da kesilecek midir?
Cevap: İmam-ı Azam ile İmam Ebu Yusuf kurbanın vücubunda akıllı olmayı şart koşmamışlardır. Velilerin bunlar adına kurban alıp kesivermesi icap eder. İmam Muhammed kurbanın vacib olması için, mükellefin akıllı ve buluğ çağına ulaşmasını şart koşmuştur. Fetva da buna göre verilmiştir.
1441 - Ali Efendi Fetvalarından: "Küçük çocuğun malından kurban vacip olmaz" (H.Ec. 2/161)
1442 - Soru: Zengin şahsın almış olduğu kurbanlık arefe günü ölmüş olsa, yerine başka alıp kesecek mi?
Cevap: Evet, kesmesi gerekir.
1443 - Soru: Fakirin aldığı kurban, kesilmeden önce ölmüş bulunsa, yenisini alıp kesmesi gerekir mi?
Cevap: Hayır, gerekmez. Çünkü fakire esasında kurban vacib değildir. Almış olduğunun ölmesi halinde tekrar alması icab etmez.
1444 - Soru: Ehl-i kitabın kestiği yenilir, deniliyor. Bunun dayandığı bir şart var mıdır?
Cevap: Elbette vardır. İslami boğazlama usulüne uygun olarak kesilmesi gerekir. Bu usul, kesecek ehli kitabın (Hıristiyan veya Yahudinin) "Bismillah" veya bunun karşılığı olan bir sözü kendi diline göre söylemesi ve hayvanın boğazından kesmek suretiyle nefes ve yem boruları ile Vedecan adı verilen iki damarın kesilmesi gerekir. Bu usul terkedilecek olsa; yani "Bismi Rabbine'l-mesih" diyerek kesmiş olsa, bahsedilen borular ve damarlar kesilmiş olsa bile gene yenilmez. Veya hayvanın başına tokmakla vurup öldürdükten sonra boğazını kesmiş olsa "Natiha" durumuna geleceği için yenilmez. Birinci şıkta, o kimse "İsa aleyhisselamı Rab" kabul ettiği; ikinci şıkta, boğazlamayı peşinen terkettiği için kestiği yenilmez.
1445 - Soru: Ehl-i kitap bu usule riayet edecek olsa onun kesmesi, bir Müslümanın kesmesine denk olabilir mi?
Cevap: Meselenin çok hassas bir noktasından yakalamış oldunuz. Bu hususta İmam Malik'in görüşü, ehl-i kitap, bahsedilen şartları yerine getirse bile, Müslümanların yiyeceği hayvanı kesmesi caiz değildir. Hanefi, Şafii ve Hanbeli mezheplerine göre kerahet vardır.
1446 - Abdürrahim Fetvalarından: "Kurbanın etinden hibe yolu ile gayrimüslimlere vermekte beis yoktur" (H.Ec. 2/161)
Açıklama: Nezaket dini olan İslam, komşulardan gayrimüslime bile vazifelerimizin olacağını açıklamıştır. Onlara sadaka verilemeyeceğini açıklayan dinimiz, hibe yolu ile bir şey verebileceğimizi, hatta bu niyetle kurban etinden de ikramda bulunabileceğimizi hükme bağlamıştır.
1447 - Soru: Bir aile reisi hacca gitse, evdeki evladı onun adına kurban keser mi, kesmese de caiz olur mu?
Cevap: Malın sahibi, hacca gittiği zaman, misafir durumunda olduğundan, memleketindeki çocukları onun namına kurban kesmezler. Şayet o kimse, Mekke-i Mükerreme'de 15 gün veya daha fazla kalmaya karar vermiş ise o zaman kendisi Mekke'de haccın kurbanından başka bir de "Udhiyye" kurbanı keser.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:32

HANGİ HAYVANLARDAN KURBAN KESİLİR
1448 - Soru: Mandadan kurban olur mu?
Cevap: Manda sığır cinsindendir. Bu sebeple kurban edilmesinde hiçbir mahzur yoktur. İki yaşını doldurup üç yaşına basmış ise yedi kişi için kurban olur. (Büyük İslam İlmihali, Kurban bahsi, madde: 6)
1449 - Soru: Bazı kitaplardan okuduğuma göre, inek 2 yaşında kurban ediliyor. Bir sığır var, iki yaşına girmeye yirmi gün kalıyor. Bu hayvanı kurban edebilir miyiz? Koyundaki hüküm, kıyas yolu ile bunda da tatbik edilebilir mi?
Cevap: Sığırın kurban edilebilmesi için en az iki yaşını doldurmuş ve üçüncü yaşa basmış olması lazımdır. Aksi halde kurban edilemez. Koyundaki istisnai hüküm keçiye, sığır ve deveye uygulanamaz.
1450 - Soru: Bir kimse, kurban olarak aldığı hayvanı satıp yerine başkasını alabilir mi?
Cevap: Böyle bir hareket, İmam Ebu Yusuf'a göre caiz olmaz. İmam-ı Azam ve İmam Muhammed'e göre kerahetle caiz görülmektedir.
1451 - Soru: Hayaları burulan bir koyun veya sığır kurban olur mu?
Cevap: Evet olur. Çünkü burulmuş bulunan bir hayvanın değeri düşmez. Bilakis kıymeti artar. Bu sebeple, burulma işi hayvan için bir ayıp sayılmamaktadır.
1452 - Soru: Koyun, keçi ve sığır gibi hayvanların "Saime" sayılmaları için ne olması gerekir?
Cevap: Halkın umumunun istifadesine terkedilmiş merada altı aydan fazla otlatılan ve nesli, sütü ve semizleşmesi için elde bulundurulan hayvanlara "Saime" denilmektedir.
1453 - Soru: Dişleri olmadığı halde kendisini doyuran ve yürümeye muktedir olan hayvanı kurban etmekte bir mahzur var mıdır?
Cevap: Dişlerinin tamamı veya ekserisi dökülmüş bulunan bir hayvan, ayıplı olması itibariyle, kurban yapılamaz. Karnını doyurabilmesi bu hükmü değiştirmez.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:32

KURBAN KESİLİRKEN DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR
1454 - Soru: Bir Hıristiyan, koyun veya sığır keserken "Bismillahillezi salisü selaseh" diyerek kesecek olsa, kesilen hayvanı yemek helal olur mu?
Cevap: Olmaz. Çünkü bunda Allah'ın (cc) adını anmış olmamakta, ilahlaştırılan Hazret-i İsa'nın adına kesilmektedir. Bu sözde şirk tasrih edilmekte bulunduğundan onun kestiği Allah'tan (cc) gayrisi adına kesilmiş olmaktadır. Zira bu söz, "Üçün üçüncüsü bulunan Allah (İsa)'nın adı ile" manasını ifade etmektedir.
1455 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, kendi parası ile, küçük (yaştaki) oğlu için kurban kesecek olsa, etini kendi kurbanının eti gibi sarfeder" (H.Ec. 2/161)
1456 - Soru: Kurban Bayramı günü Lavarpiye'de kurban edilmek üzere bir boğa aldılar. Bu hayvan, çok tavlı olduğu için, kesileceği sırada arkadaşların ellerinden kaçtı. Tutamayınca polise haber verdik ve polis ayaklarından vurdu, öylelikle kestik. Biz olur fetvasını verdik, ama bir de size soralım dedik. Ne dersiniz?
Cevap: Hayvanın sakatlanması suretiyle kesimine gidildiği için kerahetle caiz olur.
1457 - Soru: Benim bir ineğim var. Kurban almak isteyen beş kişi ile yaptığım pazarlıkta kendim de kurban hisselerinde ortak olarak katılmak üzere, beş kişiye ortak olabilir miyim?
Cevap: Evet, olabilirsiniz. Bu beş kişi ile yaptığınız pazarlık ile vardığınız karar, karşılıklı rıza esasına, icap ve kabule dayanan kafi fiyattır. Onlardan aldığınız bedel karşılığı, bu beş kişiyi o hayvanın kurban edilmesine ortak almanız caiz olur.
1458 - Soru: Bir binek hayvanını veya bir deveyi yedi kişi kurban edebiliyor da 8 kişi veya 10 kişi neden ortaklaşmıyor?
Cevap: Peygamber Efendimiz'in (sav) zamanında bir deve veya sığır ancak yedi kişi için kurban edilmiş bulunmaktadır. Bu sebeple bir deve veya sığır, en fazla yedi kişi için kurban edilebilir. Bu husustaki ortaklık, şahısların arzusuna değil, dinimizin müsaadesine bağlıdır.
1459 - Soru: Kurban kesilmesi için belirli bir vakit var mıdır?
Cevap: Evet, vardır. Bayram namazı kılınan yerlerde, namazı takiben kesilecektir. Çadırda yaşayan göçebelerin, tedavi maksadı ile veya keyfi olarak bir dağ başında meskun bulunmayan başka bir yerde çadır kurmuş bulunan "asri haymenişin"ler, bulundukları yerde bayram namazı kılınmadığı için, bayram günü tanyeri ağardıktan sonra kurbanlarını kesebilirler.
1460 - Soru: Kurbanı keserken ne okumak gerekmektedir?
Cevap: "Bismillah, Allahu Ekber" demek gerekir. Bunu takiben, "Benim namazım, haccım ve kurbanım, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur" mealine gelen ayeti okumak münasiptir.
1461 - Soru: Misafir olan kurban kesemez diyorlar, bu söz doğru mu?
Cevap: Bu iddianın izaha ve düzeltmeye ihtiyacı vardır. "Kesemez" değil, "Misafir bulunan kimse, kurban kesmekle yükümlü değildir, kesmediğinden dolayı sorumlu değildir." Kendiliğinden kesecek olsa, nafile kurban sevabına erişir.
1462 - Soru: "Yurtdışında kesilen kurbanlar, makbul değildir. Zira fakir payı için verilecek üçte bir pay kime verilecek? Burada ise fakir yok" diyerek bazı kimseler fetva vermeye kalkıyor. Kafi olarak, kesilip kesilmemesinde bir mahzur olup olmadığını açıklar mısınız?
Cevap: Böyle bir fetva tamamen yanlıştır. Yarım bilgili doktor insanı candan, yarım bilgili kişi de insanı dinden edermiş. Kurbanın kesilmesi vacibdir. Kan akıtılmakla bu vacib yerine gelmiş olur. Etinin üçte birinin fakirlere dağıtılması ise sünnettir. Sünneti yapmaya imkan bulunmuyor diye vacibi de terk etmek, yersiz ve dine uymayan bir davranıştır, isterseniz orada kesersiniz, dilerseniz parasını Türkiye'ye gönderip bir kimsenin vekaleti ile burada da kestirebilirsiniz. Yanlış sözlere kanarak dini vazifenizi ihlal etmeyiniz.
1463 - Soru: Kurban etinden en yakın komşuya ikram edilse ve o kimse de verilen eti içki ile meze yaparak yese, bundan eti veren kimseye bir vebal gelir mi?
Cevap: O şahsın böyle yapacağını kafi olarak biliyorsanız, sadaka olarak vermeyiniz. Ancak hediye niyeti ile verebilirsiniz. Zira gayrimüslim bir komşuya bile kurban etinden hediye niyetiyle verilebilir.
1465 - Soru: Bir sığır azami yedi kişi için kesilir, bunu biliyoruz. Bundan daha az olmak üzere tek veya çift kişilerin ortaklık yapmalarında bir engel var mı? Bunlar etleri nasıl taksim ederler?
Cevap: Hiçbir engel yoktur. Etlerini terazi ile tartarak taksim ederler. Terazi bulunmadığı takdirde göz kararı ile taksim edilip ciğer, kelle, dalak, böbrek gibi sakatat, payların üzerine ilave edilerek, biraz fazla giden kimsenin fazla yemiş olma ihtimali önlenmiş olur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
Körfez
Admin
Admin
Körfez


Erkek
Mesaj Sayısı : 22924
Nerden : KOCAELİ
Galatasaray'da Favori Futbolcusu : Mehmet Topal
Rep Gücü : 657
Kayıt tarihi : 17/02/08

3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: 3 Bin Seçme Fetva   3 Bin Seçme Fetva - Sayfa 4 Empty30/8/2008, 15:32

ADAK KURBANI ve ETİNDEN KİMLER YİYEBİLİR?
1465 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, adak olarak kestiği kurbanın etinden nafakası kendisinin üzerine lazım gelen kimselere yedirse helal olmaz" (H.Ec. 2/161)
Açıklama: Kesilen adağın etinden kişinin evlat ve torunları ile baba, ana, dede ve nine gibi, nafakası kendi üzerine lazım gelen insanlar ve karısı yiyemezler. Bundan istifade, tamamen sayılan kimselerin dışında kalan fakir Müslümanların hakkı olmaktadır. Eğer bu hükmü bilmeyerek veya ihmal ederek yedirmiş olsa, bedelini fakirlere tasadduk etmesi gerekir.
1466 - Soru: Bir şarta bağlanmış olan adak, o şart yerine gelmeden yapılabilir mi? Bir misal ile bunu açıklayayım: Falan işim olursa üç gün oruç tutayım dese, o işi hasıl olmadan bu oruçları tutabilir mi?
Cevap: O iş meydana gelmeden tutulacak oruçla, adak yerine gelmiş olmaz. Adağı bağlamış olduğu şartın yerine gelmesini beklemelidir.
1467 - Soru: Bu civarda "adak kurbanlarından sadece adak yapan yiyemez" deniliyor. Bu konuda bilgi verir misiniz?
Cevap: Nezir (adak) olarak kesilen kurbandan adayan yiyemediği gibi, anne ve babası, nine ve dedesi, evlat ve torunu ve karısı da yiyemez.
1468 - Soru: Bazı kimseler, gerek dağlardaki "türbe" dedikleri taş yığınlarına, gerekse büyük zatların kabrine ziyarete giderler. Adak olarak horoz keserler, çaput bağlarlar, çocuğu olmayanlar çocuk isterler ve hastalıklarına şifa isterler. Bu hususun dinimizdeki yeri nedir?
Cevap: Bu gibi adetlerin dinimizle bir ilgisi yoktur. Kabir ziyareti, ölüye selam verip onun ruhuna bağışlanmak üzere Kur'an-ı Kerim okumaktan ibarettir. Ölen bir kimseye adak yapmak yoktur. Adaklar Allah (cc) namına adanır ve yerine getirilir. Nezredilen şeyin ibadetler arasında bir benzeri bulunmalıdır. Tavuk ve horoz kurban etmek, Mecusilerin adeti olup, İslamiyette yasaklanmıştır. (Büyük İslam İlmihali, yedinci kitap, madde: 3)
1469 - Soru: Bir sığır, bir kişiden yedi kişiye kadar kurban ediliyor. Yedi kişiden altısı kurban niyetiyle kesmek istiyor. Bir kişi de nezir kurbanı olarak ortak olmak arzusunda bulunuyor. Bu kişi, altı şahısla birlikte ortak olup da o sığırı kesebilir mi? Keserse diğerlerinin kurbanı sahih olur mu?
Cevap: Evet, kesebilir. Zira bunların hepsi ibadet hususunda müşterek bulunmaktadır. Çünkü altısı "Udhiyye" kurbanı, biri de "Nezir" kurbanı kesmekte müşterektirler. Ancak, et elde etmek için ortak olmak caiz olmaz.
1470 - Soru: Bir şahıs, "Falan kimse benim evime gelirse bir koyun keseyim" dese bu bir adak olur mu?
Cevap: Olmaz. Zira adak olması için "Allah (cc) rızası için" veya "Kurban" tabirlerini kullanmış olmalıdır. Sorunuzda bu ifadelerden hiçbiri bulunmadığından bu söz bir nezir değildir.
1471 - Soru: Bir kimse, "Herhangi bir işim olursa, bir koç kurban edeyim" veya "Bir deve kurban edeyim" diyor. Bu kişinin kurbanı yalnız Kurban Bayramı günlerinde mi kesmesi gerekir? Yoksa diğer günlerde de kesebilir mi? Bu adak kurban mı olur, yoksa vacib olan kurban mı olur?
Cevap: Bu bir adak kurbanı olup bayram günü ile bir ilgisi yoktur. Vaktini belirtmemiş ise dilediği zaman kesmesi caizdir.
1472 - Soru: Bir adam şöyle nezretmiş: "Allah (cc) bana mal verir ise her sene vacib olan kurbandan başka bir kurban keseceğim." O kimse bu mal ile bir vasıta almış. Bu adam her sene kurban kesecek mi?
Cevap: Evet, kesmesi gerekir.
1473 - Soru: Yeni ev yaptıracak bir kimse (temelin atıldığı sırada) kurban kesiyor. Acaba bunun etinden yiyebilir mi? Bir de ufak bir kaza geçiriyor, bundan zararsızca kurtulduğu için kurban kesiyor. Bunların kesilmesinden önce nezir (adak) yapılmış değil. Bu hususta bizleri aydınlatır mısınız?
Cevap: Evet, bahsi geçen kurbanların etinden kesen şahıs da yiyebilir.
1474 - Soru: Nezir kurbanı hakkında kadın da erkek gibi midir? Yani kadının kestiği adak kurbanının etinden çocukları, ebeveyni ve kocası yiyebilir mi?
Cevap: Nezri yapan, anne ve babası, dede ve nineleri, evlat ve torunları, karı ve koca o adaktan yiyemezler. Kadınla erkek arasında adak hususunda bir fark yoktur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.ultracimbom.biz
 

3 Bin Seçme Fetva

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
4 sayfadaki 9 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ultrAcimbom | Galatasaray Taraftar Forum Sitesi :: Genel Kültür :: Dini Bölüm-
Yetkinforum.com | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar